İnsanoğlunun dünyanın her tarafındaki yerleşimlerini araştırarak gelişimimizin maddi kanıtlarını ortaya çıkararak uygarlık tarihinin izlerini elle tutulur, gözle görülür duruma getiren bir bilim dalı arkeoloji. Arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılmış kültürlerin sosyoloji, coğrafya, tarih, etnoloji gibi birçok bilim dalıyla incelenmesi sonucu edinilen bilgiler; düşünce sistemleri ve kimlikler üzerinde belirleyici olduğundan, günümüzün dünyasında giderek önem kazanıyor. Türkiye’nin de payını aldığı bu gelişimle insanlık tarihinin bilinenleri her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor. Topraklarımızdaki miras, yeni bulgularla Neolitik Çağ’a ışık tutuyor. Yerleşik hayatın en önemli izlerini taşıyan Şanlıurfa’daki Göbekli Tepe’ye, Anadolu’daki diğer uygarlık izlerine ve medeniyetin bu topraklardan Avrupa’ya seyahatine Arkeolog Nezih Başgelen’le yaptığımız sohbetimizle mercek tutuyoruz.

| Pompei’nin keşfedilmesi ve Mısır uygarlığının çarpıcı kalıntılarının Avrupalılar tarafından fark edilmesi sonrası insanlarda uyanan merak duygusu ve geçmişten kalabilecek değerli eşyalara sahip olma isteği arkeolojiye ilgiyi artırdı. Bugün Türkiye arkeolojisindeki durum nedir?

Arkeolojik kalıntılar, Türkiye coğrafyasına, insanın dünyaya yayılmaya başladığı dönemden günümüze kadar yoğun bir biçimde yerleşildiğini ortaya koymaktadır. Bu açıdan ülkemiz arkeolojisi yakın çevremizdeki, belli başlı uygarlıkların gelişim süreçlerinin aydınlatılması ve kazı bulgularının değerlendirilmesinde yadsınamaz bir önem taşımaktadır. Son yıllarda Türkiye arkeoloji alanında önemli atılımlar gerçekleştirmiş, kazı ve araştırmaların sayısı kadar nitelikleri de artmıştır. Bunun yanı sıra yeni yetişen arkeolog kuşağının da her yönden başarılı projeler yürüttüğü gözlemlenmektedir.

GÖBEKLİ TEPE’NİN FARKI

| “Neolitik, yani yerleşik düzenin başlangıcı 2-3 bin yıl öncesine taşınmış. Bütün bildiklerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerek” diyorlar. Göbekli Tepe’nin önemini anlatır mısınız?

1986’da Mahmut Kılıç isimli yaşlı bir çiftçi Urfa’nın köyünde tarlasını kazarken bir taşa takılıyor. Taşı çıkarmak istiyor, çıkaramayınca etrafını kazıyor. Kazdıkça taşın üstünde kabartma şekiller görüyor. 1 metreye yakın büyüklükte bir heykel buluyor ve onu Urfa Müzesi’ne götürüyor.

Göbekli Tepe’nin bugüne gelen hikayesinin başlangıcı bu. Daha sonra Alman arkeolog Klaus Schmidt’in başkanlığında kazılar başlıyor. Ortaya çıkan taşlar ve dizilimi insanları şaşırtıyor. Hele bir de tarihleme çalışması yapılınca insan hayretler içinde kalıyor. Çünkü eldeki veriler, o güne kadar edinilen bilgileri yerle yeksan ediyor. İnsanın yerleşik düzene geçtiği dönem olarak düşünülen Neolitik Çağı 2 bin yıl öncesine taşımak zorunda kalıyor.

KAynak: http://arkeokultur.com/dunyanin-en-verimli-topragi-anadolu/