Blog

May22

Hint-Avrupalı İstilası Hindistan’ın Tunç Çağı Popülasyonunu Dönüştürmüş Olabilir

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  tunç çağıpopülasyonhint avrupa istilasıerkek nüfus akınınüfus dönüşümü



Hint-Avrupalı İstilası Hindistan’ın Tunç Çağı Popülasyonunu Dönüştürmüş Olabilir

Orta Asya bozkırlarından başlayan erkek nüfus akını, Hindistan’a 3.500 yıl önce ulaşmış ve popülasyonu dönüştürmüş olabilir.

C: Shutterstock

Çobanlık yapan, iki tekerlekli at arabası kullanan ve Proto Hint-Avrupa dilini konuşan bu gizemli insanlar ‘Yamnaya’ diye adlandırılıyordu. Bu insanlar, Hindistan’dan 1.000 yıl kadar önce Avrupa’ya doğru ilerlemişlerdi. Genetik araştırmalara göre, Yamnaya genetik mirası çoğu Avrupalı erkekte görünürken Avrupalı kadınlarda bu mirasa rastlanmıyor.

Kuzey Hindistan’ın antik dili Sanskritçe’nin, Tunç Çağı’nda Orta Asya’dan gelip bölgeyi istila eden insanların dilinden doğduğu teorisi uzun süre önce ortaya atılmıştı. Yeni bulgular, uzun zamandır tartışmalı olan bu teoriyi doğruluyor.

Araştırmanın eş yazarlarından arkeogenetik bilimci Martin Richards’a göre “Hint-Avrupa dillerinin Kuzey Hindistan’a gelişi yıllardır tartışılıyor. Uzun süredir, bu dillerin göçlerle mi bölgeye geldiği yoksa bölgede mi oluştuğu tartışılıyor. Çoğu dilbilimcinin görüşü Hint-Avrupa dillerinin göçle Hindistan’a geldiği yönünde.”

Hint-Avrupalı istilası teorisi

Hindistan’da sömürgeciliğin ilk yıllarından beri, William Jones ve Jacob Grimm(Grimm Masalları’nı düzenleyenlerden biri) gibi dilbilimciler Sanskritçe’nin Fransızca, İngilizce, Farsça ve Rusça gibi alakasız görülen dillerle pek çok benzerliği olduğunun farkına vardılar. Ardından, dilbilimciler tüm bu dillerin Hint-Avrupa adını verdikleri ortak bir ata dilden türediği sonucuna vardılar.

Ne var ki, Kuzey Hindistan dilleri ağırlıklı olarak Hint-Avrupa diliyken Güney Hindistan dillerinin Dravid dil ailesine ait olduğu görüldü. Bunu açıklamak için araştırmacılar ‘Hint-Avrupa(Aryan) İstilası’ teorisini ortaya attılar. Bu teoriye göre, bir grup insan Hindistan dışından geldi ve Proto-Sanskrit dilini de Kuzey Hindistan’a getirdi. (Hint-Avrupalıları tanımlayan “Aryan” kelimesi, asil/onurlu anlamına gelen Sanskritçe bir sözcükten geliyor.) 1900’lerin başlarında, Britanyalı arkeolog Mortimer Wheeler, Aryanların gizemli İndus Vadisi Uygarlığı’nı ele geçirdiğini ve uygarlığın yıkılmasına sebep olduğunu öne sürdü. Bu uygarlık, bugünkü Hindistan ve Pakistan sınırları içerisinde gelişmişti.

Aryan göçü teorisi, tartışmalı hale geldi çünkü farklı Hint alt gruplarının üstünlük iddialarını haklı çıkarmak için kullanıldı, kast sisteminin temeli olduğu iddia edildi ve yozlaşmış Nazilerin ideolojisine Aryanların “üstün ırk” oldukları şeklinde dahil edildi.

Dahası, Amerikan İnsan Genetiği Dergisi’nde yayımlanan 2003 tarihli bir çalışmaya göre, önceki genetik veriler, Bronz Çağı’nda Hindistan’a bir Aryan akını kavramını desteklemiyordu. 

Kompleks göç örüntüleri

Ancak geçmiş genetik analizleri tarihlendirmek zordu. Bu analizler, annelerden kız çocuklarına geçen mitokondri DNA’sına ya da her iki ebeveynden miras alınan DNA’daki genetik mutasyonlardan elde edilen bilgilere dayanıyordu.

Mart ayında BMC Evrimsel Biyoloji dergisinde yayımlanan çalışmada, Richards ve çalışma arkadaşları, modern genetik verileri mitokondriyal DNA, Y-kromozom DNA’sı (sadece babadan oğula geçer) ve çekirdek DNA üzerinden analiz ettiler. Tüm bu verileri bir araya getirerek, ekip belli zamanlardaki göç örüntülerine ulaştı.

Araştırmacılar, insanların Hindistan’a göçünün 50.000 yıl öncesinden başladığının ve son 20.000 yıldır kuzeybatıdan Hindistan’a pek çok göç dalgası olduğunun kanıtlarına ulaştı. Bu göç dalgaları arasında Anadolu, Kafkasya ve İran üzerinden olanlar 5.000 ila 9.000 yıl önce gerçekleşti.

Özellikle bir göç hakkındaki bulgular dikkat çekiciydi. Araştırmanın bulgularına göre, 3.800-4.000 yıl kadar önce Y kromozomunun genetik yapısı çarpıcı bir şekilde değişti. Hindistanlı erkeklerin yaklaşık %17,5’i, R1 haplogrubu olarak bilinen bir Y kromozomu türü taşıyor. R1 haplogrubu kuzeydeki erkeklerde güneydekilerden daha yaygın.

Bu bulgular, 2.300 ila 5.000 yıl önce Hazar Denizi ile Karadeniz arasındaki çayırlarda yaşamış antik bir halk olan Yamnaya insanlarını işaret ediyor. Yamnaya (ve bir alt grubu Andronovo) kültürü, ölülerini çukur mezarlara gömen, at arabası kullanan, çobanlık yapan ve erken Hint-Avrupa dilini konuşan insanlardan oluşuyordu. 2015’te yapılan bir araştırmaya göre, yaklaşık 5.000 yıl önce bu kültürden gelen insanlar Avrupa’nın genetik yapısını neredeyse tamamen değiştirdi.

Yamnaya insanlarının genetik mirası Avrupalı erkeklerin soy çizgisinde açık bir şekilde görünürken Avrupalı kadınlarda neredeyse hiç görünmüyor.

Bir ihtimale göre, bir grup savaşçı, at üzerinde Hindistan’a geldi, yerel halkın erkeklerini öldürdü ve kadınlarıyla evlendi veya onlara tecavüz etti. Fakat, Richard’a göre tüm olasılıklar bu kadar savaş senaryosu içermiyor. Örneğin, Yamnaya insanının tüm aile fertlerinin Hindistan’a göçmüş olması mümkün. Bu durumda, Richard’a göre, Yamnaya erkeklerinin yerel erkeklerden daha yüksek statü elde etmiş olması ve bu sebeple yerel halkın kadınlarından daha çok çocuk sahibi olmuş olması gerekiyor.

Richard’ın Live Science’a aktardığına göre : “Y kromozomunun yapısının değişmesi çok kolay. Bunun sebebi tek bir erkeğin kadına oranla çok daha fazla çocuk sahibi olabilmesi.”

Richard’a göre, Hindistan’daki genetik dönüşüm Avrupa’daki kadar büyük değildi. Avrupa’daki erkeklerin %90 kadarı R1 haplogrubunun bir versiyonunu taşırken Hindistan’daki erkeklerin çoğu bu geni taşımıyor.

Richard “Yerel genler tamamen ortadan kaybolmadı.” diyor.

Cevaplanamayan Sorular

İrlanda’daki Queen’s University Belfast’tan çalışmaya katılmamış olan arkeolog James Mallory’e göre çalışmanın bazı problemleri var. Hindistan’daki çok sıcak hava koşullarında DNA iyi korunamadığından, araştırma grubu eski göçmenlerin bölgeye R1 haplogrubunu taşıdığını kanıtlamak için gereken antik DNA’lardan yoksun.

Mallory, Live Science’a yaptığı açıklamada “İnsanların tarihini modern DNA üzerinden okumaya çalışıyorlar.” dedi. “Geçmişte de antik iskelet kalıntıları bulunduğunda, bu çalışma gibi iyi temellendirilmiş teoriler çürütülmüştü.” diye ekledi.

Mallory’e göre bir başka sorun ise Hindistan’da bahsi geçen zamandan kalma ve büyük bir kültürel dönüşümü işaret eden çok az arkeolojik kanıt olması. Diğer bölgelerde, Andronovolar arkalarında benzersiz çömlekleri ve çukur mezarları gibi kendilerine özgü arkeolojik kanıtlar bıraktılar.

Mallory “Ama Hindistan’da bu kültürlere ait kalıntılar bulamıyoruz. diyor.

“Diğer yandan, İrlanda nüfusu üzerinde yapılan araştırmaların gösterdiği üzere, erkeklerin neredeyse %90’ı R1 haplogrubunu taşıyorken dahi, İrlanda’da popülasyon değişiminin yaşandığı dönemlerde kültürel dönüşümü işaret eden çok az arkeolojik kanıt bulundu.” diye ekliyor. Özetle, genetik bilimi bölge halkının kayıp tarihini açığa çıkarıyor.

Mallory’e göre: “Genetik bilimi arkeologları şaşırtmaya devam ediyor.”


Live Science. 6 Temmuz 2017.

Makale: Silva, M., Oliveira, M., Vieira, D., Brandão, A., Rito, T., Pereira, J. B., … & Pala, M. (2017). A genetic chronology for the Indian Subcontinent points to heavily sex-biased dispersals. BMC evolutionary biology, 17(1), 88.

Kaynak: Arkeofili

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için