Blog

Kas20

İnsanlar Doğası Gereği Şiddet Yanlısı mı?

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  BarışKültürSavaşŞiddet



İnsanlar Doğası Gereği Şiddet Yanlısı mı?

Şiddet açıkça modern bir fenomen değil, ama insan olmanın doğal bir parçası mı? Saldırgan olmak için mi evrimleştik?

www.arkeofili.com

İnsan şiddetine dair olayları her gün haberlerde görüyoruz. Peki Homo sapiens’te şiddet doğuştan mı geliyor?


İlk insan uygarlıkları 3.000 ila 4.000 yıl önce ortaya çıktı; o zamandan beri, bir tür olarak insanlar, toplamda yaklaşık 268 yıl tamamen barış içinde yaşadı. Son 3.400 yılın 268’i, yani kayıtlı tarihin sadece yüzde 8’i tamamen barış içinde geçti. Ve “Her Kişinin Savaş Hakkında Bilmesi Gerekenler”e göre (Free Press, 2003) 1 milyar kadar insan savaşın doğrudan bir sonucu olarak ölmüş olabilir.

Şiddet açıkça modern bir fenomen değil, ama insan olmanın doğal bir parçası mı? Saldırgan olmak için mi evrimleştik?

Görünüşe göre cevap pek basit değil.Nature dergisinde 2014 yılında yayınlanan bir araştırma, yaşayan en yakın primat akrabalarımızdan birinin, yani şempanzelerin (Pan troglodytes) topluluklarında ölümcül şiddetin yaygın olduğunu gösterdi.

Bu durum, şiddetin en azından yaklaşık 8 milyon yıl önce yaşamış olan şempanzelerle son ortak atamızdan beri insan repertuvarının bir parçası olabileceğini gösteriyor.

Uzmanlara göre, açıkça görülüyor ki, insanlar var olduğundan beri şiddet yaygın.

Missouri Üniversitesi’nde bilişsel uzman ve evrimsel psikolog olan David C. Geary, “Şiddet, insanlık tarihinin çoğunda itici güçtü. İnsanlığın tüm erken dönem imparatorlukları korkutma ve şiddetle inşa edildi.” diyor.

Guelph Üniversitesi’nde evrimsel bir psikolog olan Pat Barclay, “Kayıtlı tarihten önce de saldırganlığın kanıtları var: kafataslarına saplanmış ok uçları gibi şiddetli ölüm kanıtı olan kemikler var.” diyor. Bu durum, şiddetin karmaşık toplumlardan ve medeniyetin yükselişinden önce geldiğini gösteriyor.

Ancak Barclay, şiddet oranlarının kültürler ve topluluklar arasında çılgınca değiştiğini (ve tarihsel olarak değiştiğini) söylüyor. Bu da, türümüzde şiddetin dramatik bir şekilde artırılabileceğini veya azaltılabileceğini gösteriyor.

Örneğin, göçebe halklar, kişiler arası ölümcül insan şiddetinin daha düşük seviyelerine sahip olma eğilimindeyken, yağma ve fetih odaklı toplumlarla dolu çağlarda, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, daha yüksek seviyeler vardı. Ve günümüz Amerikan kültürü, Avrupa’dakilerin çoğundan daha şiddetli.

Barclay, “Şiddet oranlarında büyük farklılıklar var. Bazı belirli kayıtlı toplumlarda, tüm erkeklerin yarısına yakını diğer erkeklerin elinde vahşice ölüyor. Diğer toplumlarda, modern Japonya’da olduğu gibi, fiziksel şiddet çok nadir.” diyor.


İnsanlar neden şiddete başvurur?

Geary, şiddetin şiddeti doğurma eğiliminde olduğunu, bunun da çatışmanın yaygın olduğu kültürlerin nesilden nesile şiddet yaşama olasılığının daha yüksek olduğu anlamına geldiğini söylüyor.

Illinois Üniversitesi’nden epidemiyolog Gary Slutkin’e göre bu şekilde, şiddet bulaşıcı bir hastalık gibi “aktarılıyor”.

Ancak Bath Üniversitesi’nde siyasi şiddet profesörü olan Brad Evans, en ilerici ve barışçıl topluluklardaki insanların bile şiddet uygulayabileceğine dikkat çekiyor.

Evans, “Sıradan, yasal kişiler, koşullar değiştiğinde hızla canavara dönüşebilir; aynı şekilde, en sevimsiz olan bazıları da sonunda dikkate değer nezaket eylemleri gösterebilir. Bir kişinin neden şiddet uyguladığına dair net bir formül yok. İşte bu yüzden bu kadar karmaşık bir problem.” diyor.

Ayrıca hem Barclay’e hem de Evans’a göre, şiddeti uygulayan kişi kurbanlarından uzaktaysa şiddet eylemlerini gerçekleştirmek çok daha kolay olabilir; nükleer füze fırlatan bir düğmeye basmak, fiziksel olarak ve doğrudan öldürücü bir darbe vurmaktan çok daha kolaydır.

Örneğin, bir deneycinin katılımcılara diğer insanlara artan yoğunlukta elektrik şokları vermelerini söylediği, Stanley Milgram’ın klasik itaat çalışmalarında, katılımcılar fiziksel olarak kendilerine daha yakınlarsa kurbanlara şok verme konusunda daha isteksizdiler.

Ve tarihsel olarak soykırım eylemleri, faillerin kendileriyle, farklı bir ırktan veya etnik kökenden olanlar arasında “canavarlaştırma” veya psikolojik mesafe yaratmasından sonra gerçekleşir.

Şiddet türleri

Harvard Üniversitesi Evrimsel Biyoloji Bölümü’nde araştırma profesörü olan Richard Wrangham, 2017’de Proceedings of the National Academys of Science dergisindeki makalesinde, insan evriminde “iki tür” saldırganlık da olabileceğini söylüyor: proaktif ve reaktif.

Proaktif şiddet, tarihsel olarak, bir grubun diğerinin kaynaklarını veya topraklarını almaya kararlı olduğu fetihle ilişkilendiriliyor. Reaktif şiddet ise bu tür bir saldırganlığa doğrudan tepki olarak tanımlanabilir.

Bununla birlikte, şiddetin yerleşik bir insan özelliği gibi görünmesine rağmen Barclay, bir noktaya kadar iyimserlik için yer olduğundan emin.

“Nesnel olarak konuşursak, bugün herhangi bir bireyin şiddete maruz kalma olasılığı önceki dönemlere göre çok daha az. Şu anda tarihin en barışçıl dönemindeyiz. Ama bu böyle kalacağını garanti etmez. İklim değişikliğiyle mücadele etmezsek, daha fazla kıtlık, daha fazla felaket, daha fazla çaresizlik ve daha fazla çatışma nedeni olacak.”


Live Science. 20 Kasım 2022.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için