Blog

Şuu8

İstanbul’un Sırları: Burnumuzun Dibindeki Kolezyum

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum



 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Roma ziyareti sırasında attığı bir tweet büyük ses getirdi ve Türk basınında haber oldu.Cumhurbaşkanı “Şehrin yüzlerce yıllık ihtişamlı binaları, meydanları, sokakları öyle korunmuş ki ne bir gökdelen ne de bir AVM var” diyordu. Bu Türkiye’deki genel siyaset açısından adeta hükümete ve çevrecilere verilen bir mesajdı. Gazeteler haber yaptı, on bine yakın kişi retweet yaptı.

 Ancak bu tweetin satır arasında bir başka gerçek daha vardı: Roma’ya ya da başka kentlere bakarken burnumuzun dibindeki tarihi görememek. İstanbul Roma tarihi açısından en az Roma kadar belki daha da değerli. İstanbul’un bin yıla yakın bir zaman Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğunu, buradaki tarihi ve kültürel mirası unutuyoruz.

Tarihçiler bilir. İstanbul ve Roma gerçek anlamda kardeş şehirlerdir. İkisi de Büyük Roma İmparatorluğu’nun ihtişamlı başkentleridir. Şehrin kurucusu ve o dönemin isim babası olarak bilinen Konstantin, başkenti İstanbul’a taşıdığında Roma’yı gölgede bırakacak eserler de bırakmak istemiş, bunu da başarmıştır. Ayasofya’nın dışında da ülkeye turist çekecek, insanların ağzını açık bırakacak onlarca, yüzlerce kalıntı hala keşfedilmeyi bekliyor.

Fatih’in 1453’teki zaferinden bu yana Roma döneminin kalıntıları çok araştırılmadı. Zaten o yıllarda böyle bir kültür de yoktu. Cumhuriyetten sonra da İstanbul’da geniş kapsamlı kazı çalışmaları yapıldığı söylenemez. Bunun bir sebebi finansal sorunlarsa diğeri de siyaset elbette.

Ama artık dönem değişiyor ve en azından göz önündeki eserlerin korunması gereği giderek güçleniyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün bir fotoğrafla birlikte takipçilerine aktardığı “2000 yıl önce yapılan Kolezyum hakkında bilgi aldıkları” haberi bunları düşündürüyor.

Çünkü İstanbul’daki tarihi en az Kolezyum kadar eski olan Hipodrom ortada. Onun içler acısı halini artık görmek gerekmiyor mu?

40 yıllık İstanbul’luların pek çoğu Sultanahmet’teki tarihi hipodromun bir bölümünün hala ayakta olduğundan habersiz. Hatta öyle ki insanlar önünden geçiyor, otomobilini hemen altındaki parka bırakıyor, önünde pazar yapıyor ama hipodromun varlığını bilmiyor.

Sultanahmet Meydanı’nın sonundaki, herkesin surların bir parçası sandığı kalıntı kaderine terk edilmiş durumda. Üzerine Sultanahmet Erkek Sanat Enstitüsü ve Marmara Üniversitesi rektörlüğü binaları inşa edilmiş. Ama binanın güneyindeki U şeklindeki yapı hala ayakta, direniyor.

Geçtiğimiz aylarda hipodromu eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a sorma fırsatı yakalamıştım. “Tahribat çok fazla. Kurtarılması çok zor” demişti. Ama herhalde bu durum üzerine bir yazı, bir açıklama konulmasına engel değildir. Ya da kalan kısmının korunmasına.

Tarihi hipodrom belli ki geçmiş yıllarda gecekondulara duvar olmuş. Tarihi M.S. 200’lere kadar uzanan hipodromun dış yüzeyine yapışık gecekondular yıkılmış. Ama o günlerden kalan tuvalet lavaboları ve banyo fayansları hala üzerinde, temizlenmemiş.

Roma gerçekten güzel ve tarihi eserleriyle milyonları kendine çekiyor. Ama Neva Roma yani İstanbul da en az onun kadar çekici. Yeter ki sahip çıkılsın.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için