Blog

Mar20

Orta Çağ İskeletleri, Modern Pandemiler Hakkında Ne Söylüyor?

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  HastalıkKara ÖlümOrta ÇağPandemiPatojenSalmonella



Orta Çağ İskeletleri, Modern Pandemiler Hakkında Ne Söylüyor?

Uluslararası bir araştırma ekibi, 2017 yılında Trondheim’ın Orta Çağ tarihi üzerine odaklanan MedHeal adlı bir ortak proje üzerinde çalışmaya başladılar.

Yaren Kırdök - www.arkeofili.com

800 yıl önce genç bir kadın, Norveç’in Trondheim şehrinin caddelerinde, vücudunda taşıdığı sırla birlikte yürüyordu. Tarihler, “Kara Ölüm” diye bilinen veba salgınından 150 yıl öncesini gösteriyordu fakat bu genç kadın, Orta Çağ’da Avrupa’da olduğunu kimsenin bilmediği bir hastalığa sahipti.


Norveç, Fransa, Avusturya ve İngiltere’den araştırmacılar, SK152 adlı iskeletten elde ettikleri bilgiler, bu kadının bir zamanlar nasıl göründüğünü canlandırmak için kullandılar. C: Stian Suppersberger Hamre/FaceLab

Bu özel hastalığın bu genç kadını öldürüp öldürmediğini bilmiyoruz fakat hastalığının ismini biliyoruz:Salmonella enterica. Kadını neyin hasta ettiğini bulmak, bazı modern dedektiflik çalışmalarını gerektirdi. Araştırmacılar ihtiyaç duydukları kanıtı, bu kadının dişleri arasında buldu.

Uluslararası bir araştırma ekibi, 2017 yılında Trondheim’ın Orta Çağ tarihi üzerine odaklanan MedHeal adlı bir ortak proje üzerinde çalışmaya başladılar.

Araştırmacılar, şehrin merkezinde geçtiğimiz yüzyıl boyunca yapılan bir dizi arkeolojik kazıya ait kayıtları taradılar; şimdi ise yıllar boyunca farklı kazılarda gün ışığına çıkarılmış ve korunmuş iskeletlerde saklı sırları keşfetmek için yeni teknolojiler kullanıyorlar.

Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (NTNU) Müzesinden Tarihsel Arkeoloji Profesörü Alex Christophersen, “Bu döneme ait gerçekten çok iyi arkeolojik kaynaklara sahibiz çünkü bu şehirde 1970’lerin başından itibaren birçok profesyonel arkeolojik kazı yürütüldü ve organik materyaller ile iskeletlerin korunmasını sağlayan koşullar da mükemmel.” diyor.

Trondheim’daki Orta Çağ mezarlıklarından, tuvalet atıklarından ve diş plaklarından elde edilen verileri etraflıca inceleyen araştırmacılar, hastalıkların Orta Çağ nüfuslarının davranış biçimlerini nasıl değiştirdiğini ve bu bilginin SARS-CoV-2 gibi pandemilerin nasıl ortaya çıktığını anlamamıza nasıl yardımcı olacağını anlıyor.

Bir Patojenin Sıçramasına Ne Neden Olur?

MedHeal adlı projeye dahil olan araştırmacılar arasında, aynı zamanda Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Müzesinde profesörlük yapan, Kopenhag Üniversitesinden Evrimsel Biyolog Tom Gilbert yer alıyor. Gilbert, antik DNA’nın bize antik ve modern patojenler hakkında neler söyleyebileceğini merak ediyor. Gilbert ve meslektaşları daha önce Trondheim’da bulunan 800 yıllık bir kadın iskeletinin diş plağında Salmonella tespit etmişti. İskelet resmi olarak “SK152” adıyla biliniyor fakat İngiliz araştırmacılar iskeleti “Ragna” diye adlandırıyor.


1200 yılı civarında ölen bir kadının iskeleti olan SK152’ye ait kayıtlar, kadının dişleri arasındaki ölümcül patojene dair kanıtları içeriyor. Kadının hastalığını konu alan bir makalede araştırmacılar kadını “Ragna” adıyla anıyor. C: NTNU University Museum/Riksantikvaren

Aslında o dönemde Avrupa’da mevcut olmadığına inanılan bir patojeni bulmak akademik bir ilgi olsa da Gilbert, bu bilginin aynı zamanda günümüzde ve gelecekteki potensiyel tehlikeli patojenlere karşı tetikte olmamıza yardımcı olacağını düşünüyor.

“Eski patojenleri elde eden biri, bu bulaşmanın ne zaman gerçekleştiği ve ne tür özelliklerin gerekli olduğu hakkında çalışabilir; böylece bu bilgiler, günümüzdeki gözlemler için faydalı bilgilere dönüştürülebilir.” diyor Gilbert. “Yani asıl mesele, daha fazla bilgiye sahip olmak. Patojenler nereden geliyor, nasıl adaptasyon geliştiriyor? Bir patojenin sıçraması ne kadar kolay?”

Tarih ile DNA Kodu Arasında Bağlantı Kurma

Geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca geliştirilen yeni teknolojiler, arkeologlar ve evrimsel biyologların biyolojik kalıntıları inceleyebilme biçimini değiştirdi.

MedHeal Projesi, Gilbert ve meslektaşlarının Trondheim iskeletlerinin DNA’ları üzerinde çalışabilmelerini ve bu yolla her bir bireyin nereden geldiğini öğrenebilmelerini sağladı.

Bir defasında araştırmacılar, tarih kitaplarında yazılı şeyler ile DNA kodunda yazılı olduğunu keşfettikleri şeyler arasında bağlantı kurmayı başarmışlardı.

“Aslında Trondheim’da 1100 yılı civarına tarihlediğimiz, temelde modern bir İzlandalıya benzeyen birini bulduk ve bu kişinin bir zamanlar yüksek statülü bir İzlandalı olabileceğini düşündük.” diyor Gilbert.

1100’lerde İzlanda’da çok fazla çatışma yaşanıyordu; Gilbert bu bireyin İzlanda’dan Trondheim’a o dönemde şehirde olan kraliyet üyeleriyle görüşmek için gelmiş olabileceğini söylüyor.

Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Müzesi, geçmişin her türlü sırrını barındıran antik iskeletler ve Orta Çağ iskeletlerinden oluşan eşsiz bir koleksiyona sahip. Kopenhag Üniversitesi Doktora Adayı Anne-Marijn Snaaijer, Trondheim’ın Arşiv Merkezi’nde fotoğrafta görüldüğü üzere bir omurgayı inceliyor. C: Åge Hojem, NTNU University Museum

Araştırmacılar bu bireyin İzlanda’dan gelmiş olduğunu, iskeletinde bulunan izotop adlı başka bir bileşene bakarak da doğrulayabiliyorlar.

İzotoplar, küçük miktarlardaki elementlerin varyantlarıdır. Birçok insan Karbon-14 tarihleme yöntemini duymuştur. Karbon-14, organik materyalleri tarihlemede kullanılabilen karbonun bir varyantıdır. Fakat diğer kimyasal izotoplar, yediğiniz şeyler ile içtiğiniz suya dayanarak biyologlar ve arkeologlara hayatınızın belli dönemlerinde nerede yaşadığınızı kısmen de olsa söyleyebilir.

“Ele aldığımız durumda iskelet izotoplarının yapısı bu adamın İzlandalı olduğunu güçlü bir şekilde destekliyor.” diyor Gilbert.

Yüksek Statülü Bir Ailede Doğmak, Daha Fazla Çocuk Demek

Gilbert, “Fakat bu bireyden öğrenilebilecek şeylerin hepsi bu değil.” diyor.

“Bu İzlandalı birey, modern İzlandalı genomlarıyla çok yakından ilişkili olan bir genoma sahip.” diyen Gilbert, özellikle bu adamın yüksek statülü olduğuna inanıldığını ekliyor. Peki araştırmacılar bunu nereden biliyor?

Gilbert sözlerine “Normalde bir kişinin yüksek statülü olduğunu, DNA’sına bakarak söyleyemezsiniz fakat bu birey istisna teşkil ediyor.” diye devam ediyor. “Her insanın zaman içinde kendisinin soyundan gelen aynı sayıda kişiye sahip olması beklenemez. Yüksek statülü insanlar genelde çok daha fazla çoluk çocuk sahibi olur. Ve aslında kendisinin de çocuklarının da çok fazla çocuğu olan bir antik numune ile ilgileniyorsanız bunların günümüzdeki popülasyona daha çok benzediklerini çünkü zaten günümüzdeki popülasyon içinde sayıca daha fazla yer kapladıklarını fark edersiniz.”

Yani bu İzlandalının günümüz İzlandalılarına 1100 yılında yaşamış diğer İzlandalılardan çok daha fazla benzemesi, kendi soyundan gelen çok fazla birey olmasıyla açıklanabilir.

Danimarkalılar 1658 yılı Trondheim’ını işte bu şekilde haritaya dökmüşlerdi. 1658 yılı, MedHeal Projesi’ne konu olan çalışma döneminin de sonuna denk geliyordu. O dönemde şehrin nüfusu Kara Ölüm’den sonraki toparlanma dönemindeydi fakat şehir, diğer Güney Avrupa yerleşimlerine kıyasla hala küçüktü. C: Det Kgl. Bibliotek collection

“Günümüzde daha fazla sayıda insan, diğer antik İzlandalılardan ziyade bu bireye benziyor. Bu da bizi bu kişinin yüksek statülü olduğunu düşünmeye itiyor çünkü bu tür insanlar genel anlamda bu kadar çok çocuğa bakabilecek derecede servete sahip insanlardı.”

Gilbert, tabii ki bunun biraz saptırıcı olabileceğine işaret ediyor ve şöyle diyor: “Fakat bu yaklaşımımız tarihle örtüşüyor. O dönemde İzlanda’da iç kargaşa vardı ve insanlar Norveç kralından destek talep etmek için Trondheim’a geliyordu.”

“Dolayısıyla tüm bu parçaları bir araya getirirseniz oldukça ilginç bir hikaye oluşturmaya başlayabilirsiniz. Her bir parça kendi başına yanıltıcı fakat bir araya geldiklerinde çok ilginç bir tablo oluşturuyorlar.”

Trondheimlı Değilmiş

Araştırmacılar aynı zamanda dişleri arasındaSalmonella entericakanıtlarına sahip olan genç kadın hakkında da birçok şey öğrendiler. Kemiklerine yapılan bir izotopik analiz, araştırmacılara, kadının esasında Trondheim’da doğmadığını gösterdi.


Norwegian University of Science and Technology. 24 Şubat 2022.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için