Blog

Kas20

Antik Yunanlar Güzellik Arayışında Tehlikeli Kozmetikler Kullandı

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik YunanAntik MısırKleopatragüzellikkozmetikmakyajzehir



Antik Yunanlar Güzellik Arayışında Tehlikeli Kozmetikler Kullandı

Yazar:  on 20 Kasım 2020

Antik dünyada kullanılan kurşun bazlı makyaj malzemeleri cildi aşındırıyordu. Yaraları kapatmak için ise daha fazla makyaj gerekiyordu.

Pompeii’deki Orchard Evi’nden, MS 1. yüzyıl ortalarından, muhtemelen Kleopatra’yı tasvir eden bir kadın freski.

Günümüz modern dünyasında, kozmetiklerin içeriğinin güvenli olduğuna güvenebilme konusunda ayrıcalıklıyız. Bununla birlikte, kozmetik üreticileri, ürünlerinin zarar vermemelerini sağlama sorumluluğunu ancak son zamanlarda üstlendi.

Antik dünyada, kurşun, makyaj malzemelerinde en çok kullanılan maddelerden biriydi. Günümüzde, ciddi gelişim aksaklıklarına, kısırlık ve bunamaya yol açtığı bilinen kurşun, günümüzdeki fondöten gibi, kadınlar tarafından ten rengini aydınlatmak ve daha genç görünmek için, macun formunda kullanılıyordu.

Dönemin yalnızca erkeklerden oluşan yazarlarına göre, genel olarak kozmetik kullanımından hoşlanılmamasına rağmen, Yunanların, makyaj malzemelerinde bu içerikleri ilk kullananlar olduğuna inanılıyor. Dönemin bazı insanları tarafından, makyajın yalnızca aşağı sınıf kadınlar ve seks işçileri tarafından erkekleri cezbetmek için bir hile olarak kullanıldığı kabul edildi.

Ancak, gerçekte, her sınıftan evli ve bekar kadınların, ciltlerini aydınlatmak ve yüz hatlarını vurgulamak için her çeşit kozmetik kullandığı düşünülüyor. 

Yunanca “kosmetika” kelimesi, Türkçe’deki “kozmetik” kelimesinin kökenini oluşturuyor. Ancak, antik kelime, saçları, yüzü ve dişleri koruyan her türlü hazırlık anlamına geliyordu. Makyaj yapmayı anlatan kelime ise “kommotikon”du.
MÖ 470-460, Attica’dan, Pyxis veya makyaj içeren dairesel kutu. Kutu, Thetis ve Peleus’un evliliğini gösteriyor.

Yunanlardan pek çok şey alan Antik Romalılar, yüz makyajında hem beyaz hem kırmızı kurşun kullanma uygulamasını edindiler ve birkaç istisna dışında, bu olağanüstü solgun görünüm 18. yüzyılda dahi popüler olmayı sürdürdü.

Ancak, bu kurşun-bazlı pigmentleri kullanmak aslında, daha ciddi hastalıkların yanı sıra, ciltte bozulmalara yol açmaya başladı – ama bu sıkıntılar o günlerde kurşuna atfedilmiyordu.

New York City’s Fashion Institute of Design and Merchandising Museum’dan Kevin Jones, “Cildi yavaş yavaş aşındırıyor, her türlü yaraya yol açıyordu. Bu yaraların kapatılması için daha da fazla miktarda makyaj yapılıyor, durum daha da kötüleşiyordu.” diyor. 

Muhtemelen, antik zamanlardan kayda geçirilen içeriklerden en rahatsız edicisi, kırışıklıklarla savaşmak için kullanılan kertenkele dışkısıydı.

Ancak, her ne kadar antik bilgilere dudak büksek de, modern kozmetik endüstrisi hala salyangoz müsini (hareket ettikçe arkalarında bıraktıkları atık) gibi eskiden kalma reçeteleri kullanıyor ve son yıllarda en popüler cilt bakımı içeriklerinden biri olmuş gibi görünüyor. Women’s Health dergisinde, bu içeriğin nemlendirici özellikleri anlatılırken, düzenli kullanılması halinde cildi daha yumuşak, nemli ve parlak yapacağı belirtiliyor.

Bronz Çağı Mısır’ından kuğu şeklinde, hipopotam dişinden yapılmış makyaj kutusu.

Kleopatra — Nil’in Kraliçesi, Makyaj Ustası

Ptolemaios hanedan soyundan gelen son Nil Kraliçesi Kleopatra, yalnızca Mısır’ın hükümdarı olarak elinde bulunan güçle değil, erkekleri cezbetmesiyle de biliniyor. Hatta kozmetikler üzerine kendi kitabını bile yazmıştı.

Mısır sanatında kadınların sayısız görünümü ile kanıtlandığı üzere, şüphesiz, yağların ve toz haline getirilmiş kurşun, antimon, manganez ve bakır gibi metallerin karışımı ile elde edilen sürme, göz farı ve allık gibi diğer kozmetiklerin yanı sıra kullanıyordu.

Ancak, dermatolog Dr. Joel Schlessinger’a göre, bugün bu maddeleri göz çevresinde kullanmanın “hassasiyet, uykusuzluk ve akli sorunlara” yol açacağını biliyoruz.

Yunan kadınlar aynı zamanda daha doğal içerikler de kullandı, ruj için kırmızı toprak boyası ve likenden elde edilen boya, kaşlar için kül ve is gibi. Safran çiçeğinin dişi organından çıkarılan safran, yanaklara renk vermesi için kullanılıyordu.

Antik dönemlerde en çok kullanılan eyeliner ise, antimon elementinden elde ediliyordu ve bu, Nature dergisine göre “soluma ve yutma yoluyla zehirli olan” ve kanserojen bir madde.

Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi’ndeki, cenazelerde kullanılan oymalı porselen yağdanlıktan bir rölyef, Hermes’in vefat eden Myrrhine’i Hades’e yönlendirişini gösteriyor, MÖ 430-420.

Toprakta doğal olarak oluşan ve dünyanın her yerinde bulunan bir pigment olan aşı boyası, MÖ 1255’de yaşayan Kraliçe Nefertari’nin mezar duvarlarını süsleyen portrelerinde görülebiliyor. Antik Yunanlar ve Mısırlılar tarafından kullanılan kozmetikler, yalnızca yüzü güzelleştirmek için değil, daha pratik faydaları için de kullanılıyordu.

Antik dönemlerden beri, cilt nemlendiricileri koyun yününden lanolin dahil olmak üzere hayvan yağlarından ve bitkisel yağlardan üretildi. Odun külü, bugüne kadar neredeyse hiç değişmeden devam eden bir süreçte, sabun yapmak için yağlarla karıştırıldı. Odun külünden türetilen sodalı su, zeytinyağı ve diğer yağlarla karıştırılarak, günümüz modern sabunlarının yapımında kullanılıyor.

Odysseia parfümleri

Antik dönemlerde en çok kullanılan eyeliner ise, antimon elementinden elde ediliyordu ve bu, Nature dergisine göre “soluma ve yutma yoluyla zehirli olan” ve kanserojen bir madde.

Tarihçiler, Yunanların Orta Bronz Çağ kadar eski zamanlarda, MÖ 14. ve 13. yüzyıllarda dahi parfüm ürettiğini belirtiyor. Bunlara ilk olarak Homeros’un MÖ 8. yüzyılda yazılan İlyada ve Odysseia destanlarında yer verildi. 

Parfüm yapımı için, bitki, çiçek, baharat ve mürrüsafı, gül ve tarçın gibi kokulu odunlar yağların içinde demlendirilirdi. Baz olarak yağ kullanıldığından, çoğu parfüm kalın bir macun kıvamındaydı. Bu nedenle, parfümü kutusundan almak için kaşık benzeri özel bir aleti kullanmak gerekiyordu.

Bu uygulamalara, Roma yerleşimlerinden biri olan İngiltere’de yapılan kazılarda karşılaşıldı. İngiltere’de, üzerinde pek çok minyatür bronz araç takılı olan demir bir iğne bulundu. Bu araçlardan biri küçücük bir kaşık şeklindeydi ve büyük ihtimalle katı bir parfümle kullanılıyordu. 

Akrotiri, Santorini’den Minos Medeniyeti’ne ait bir “Safran Toplayıcıları” freski.

Antik dönemlerde, parfümler sadece saf bir zevk vermelerinin yanı sıra, baştan çıkartmak için de kullanılıyordu. Yoğun iş gücü gerektiren üretim süreci nedeniyle, parfümler aynı zamanda bir statü sembolüydü ve ritüellerde (özellikle definlerde) kullanılıyordu.

Mısırlı rahipler, tanrı heykellerini esanslı yağlar ile yağlamaları ile biliniyordu. Hatta, dini ritüellerinin bir parçası olarak heykellere makyaj dahi yapılıyordu.

Mısır’da olduğu gibi, Antik Yunanlar da sık sık en iyi kozmetik ve parfümlerini, ölüye eşlik etmesi için mezarlara bırakırdı. Yağ ve parfümlerin bulundurulduğu zarif araçlar olan porselen yağdanlıklar, bu amaçla kullanıldıklarında, genellikle defin ve bir sonraki hayata geçişle ilgili temalarla süslenirdi.   

Süslenen kutuların yanı sıra, krem ve yağların konduğu, kaymaktaşından yapılan kaplar da Minos ve Miken medeniyetlerinde mezarlara bırakılırdı. 

“Kleopatra” Parfümü 

Merak uyandırıcı biçimde, 1970’lerin İtalyan kimyageri Giuseppe Donato, antik metinlerdeki bazı kokuları yeniden yarattı. Bunların bazıları, Mısırlı kraliçe tarafından kullanılan parfüme dayanılarak üretilen Donato ve Seefried’in “Cleopatra” parfümü gibi, ticari olarak üretildi.

Salam-sosis gibi ürünlerde olduğu gibi, antik dönemlerdeki saç boyalarının da mide bulandıran içerikleri vardı.

Gerek kadınlar gerek erkekler tarafından kullanıldığı düşünülen boyalar, saç renginin daha koyu ya da daha açık hale getirilmesi için kullanılabiliyordu. Saç rengini koyulaştıran boya, sülükleri 40 gün boyunca şarabın içinde çürümeleri için bırakarak üretiliyordu.

Saç rengini açan boya ise, kayın kerestesi külü ve keçi yağının karıştırılması ile elde ediliyordu.

Aynı zamanda, antik Yunanların parlayan beyaz dişler ve diş temizliği için kül kullandığı biliniyor.

Belki tüm bu zahmetlerine değiyor, belki de değmiyordu – ama şüphesiz, tüm bunlar insanların görüntülerini iyileştirmek için ne kadar ileri gidebileceğini (ve hala buna devam ettiğini) gösteriyor.


Greek Reporter. 30 Ekim 2020.-www.arkeofili.com

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için