Anasayfa > Kitap > Arkeoloji & Eski Çağ Tarihi< Geri dönün

Daha ayrıntılı olarak görmek için ana resmin üzerinde fareyi hareket ettirin.

Aktüel Arkeoloji Dergisi Sayı 92

Yayınevi: Aktüel Arkeoloji

ISBN: 13075756-092

329,00 TL  (KDV Dahil)

Kargoya verilme süresi: 1 - 5 İş Günü

Adet Seçiniz

  Adet


ISBN: 13075756-092
Yazar: Kolektif
Cilt tipi: Karton Kapak

İnsanlık tarihinin dönüm noktalarından olan tarım devrimi, pek çok teknolojik gelişimi de beraberinde getirmiştir. Başta buğday olmak üzere tarım ürünlerinin toplanması ve sonrasında tüketime hazır hale getirilmesi için taş alet teknolojisinde yeni materyaller ortaya çıkmıştır.

Tahıllar yapısal olarak sert oldukları için tüketilmeden önce bazı işlemlerden geçirilmiştir. Bunlardan en eskisi de “ezgi taşı” adı verilen en ilkel el değirmenlerinde un haline getirmek olmuştur. Alt parça sabit konumda duran, genellikle dikdörtgen veya oval forma sahip, üst yüzeyi düz veya çukur şeklinde olan bir öğütme teknesidir. Üst parçası ise elle tutulabilen, silindirik ya da alt yüzeyi öğütme teknesinin üst yüzeyiyle uyumlu olacak şekilde biçimlendirilmiş öğütme taşları pek çok bitki tohumunun ezilerek un haline getirilmesi ya da yağının çıkartılmasında binlerce yıl boyunca kullanılmıştır.

Zeytin gibi meyveleri ya da bitki tohumlarını iki taşın arasında ezme uygulaması, antik çağlardan günümüze değin aynı şekilde devam eden ender teknolojik gelişimlerden olsa gerek. Asırlar boyu farklı ürünlerin ezilip un haline getirilmesi, suyunun veya yağının çıkarılması için kullanılan taş el değirmenleri zamanla hayvan, rüzgâr ve su gücünün devreye girmesiyle boyutu büyümüş, üretime ivme kazandırmıştır. Özellikle sanayi devrimi sonrası değirmenler, rüzgâr ve su gücünün yanı sıra elektrik ile daha yüksek kapasitede üretime başlamıştır.

Buğdayın ilk evcilleştirildiği ve ekilip hasat edildiği yer olarak kabul edilen Anadolu topraklarında bu ürün en değerli tüketim ürünü içerisinde yer almış, un tarih boyunca her zaman kutsal görülmüş ve üretiminde önemli yere sahip olan değirmenler, Anadolu topraklarında yaşamış tüm halkların folklorunda yer edinmiştir. Bu gün son teknoloji sanayi tipi değirmenler üretimin büyük bir bölümünü oluştursa da eski kara değirmenler hala toplumumuzda önemli bir yere sahiptir. Türkü, mâni, bilmece, tekerleme, atasözü ve deyimler, efsane, hikâye ve fıkralar; danslar ve seyirlik oyunlara konu olmuş değirmenler ve değirmenci, köy hayatının vazgeçilmez temel mimari yapısını oluşturmuş, gelenek ve göreneklerimizde yer edinmiştir. Bulunduğu bölgeye göre ahşap veya taş işçiliğine sahip olan değirmenler, geçmişin izleriyle dolu mimari şaheserlere dönüşmüştür.

Osmanlı döneminde gelişen kahve kültürünün vazgeçilmez parçalarından biride şüphesiz el değirmenleridir. Kahve meyvesinden elde edilen çekirdeklerin kavrulması ve ardından öğütülmesi aşamasındaki o güzel kokuyu bir düşünün. Bu gün bile sokaklarda kahvecilere ait küçük değirmenlerden yayılan kahve kokusu hangimizi cezbetmiyor ki.

Dünyanın dört bir tarafında binlerce yıldır varlığını sürdüren su ve yel değirmenleri, tüketim çılgınlığının yaşandığı günümüzde arz-talep ilişkisine yetişememiş ve artık neredeyse işlevini yitirmiş, otantik birer yapı haline gelmiş durumdadır. İspanyol şair ve romancı Miguel de Cervantes'in yazdığı Don Kişot gibi romanlara konu olan eski değirmenlerin pek çoğu kaderine terkedilmiş, şanslı olanları ise restore edilip fotoğraf tutkunlarının ve turistlerin hizmetine sunulmuştur. İnsana geçmişi yaşatan, varlığını koruyabilmiş az sayıdaki eski değirmenin çarkları ise hala zamanın durdurulamaz akışı gibi dönmeye devam etmektedir.

Necdet AKGÖZ

Türkçe

Mayıs - Haziran 2023

18,50 x 27 cm