Blog

Nis1

2023 Mart Ayında Öne Çıkan 10 Arkeoloji Haberi

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  HomininMustatilPiramitSagalassosSümerVikingYamnaya



2023 Mart Ayında Öne Çıkan 10 Arkeoloji Haberi

2023 yılının Mart ayında, Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.

www.arkeofili.com

10- Maymunlar, Hominin Aletlerine Benzer Aletler Yapıyor

Tayland’daki makaklar, yemiş kırarken taş yongalar üretiyor; bu, insanlık tarihi hakkındaki düşüncelerimizi değiştirebilecek bir bulgu.


Taş alet kullanan bir makak. C: Lydia V. Luncz

Tayland’ın milli parklarından birinde makakları inceleyen araştırmacılar şaşırtıcı bir keşifte bulundular: Maymunlar fındıkları kırarken, bilim insanlarının eski insana atfettikleri yongalara çok benzeyen taş yongalar yapıyor.Bulgu, hominin alet kullanımının en eski kanıtı olarak öne sürülen bazı materyallerin aslında atalarımızdan değil maymunlardan gelmiş olabileceği anlamına geliyor.

9- Avrupa’da Bilinmeyen Bir Buzul Çağı Soyu Keşfedildi

Avrupa’daki buzul çağı avcı-toplayıcılarının genetiğine bakan geniş kapsamlı çalışma, Fournol adlı bilinmeyen bir soyu ortaya çıkardı.

Arene Candide sahasındaki (İtalya) arkeolojik bulgulardan esinlenerek Gravettian kültürüyle (32.000–24.000 yıl önce) ilişkili bir avcı-toplayıcının rekonstrüksiyonu. C: Tom Bjoerklund

Daha önce bilinmeyen bir soy, son buzul çağının en soğuk kısımlarında hayatta kalmıştı, ancak Avrupa yaklaşık 15.000 yıl önce başlayan bir ısınma döneminden geçtiğinde yok oldu. Araştırmacılar, beklenmedik bir şekilde, yaklaşık 33.000 ila 26.000 yıl önce Avrupa’da yaygın olan Gravettian kültürünün, benzer silahlar kullanmasına ve benzer sanat eserleri üretmesine rağmen, genetik olarak farklı iki gruptan oluştuğunu keşfettiler. Bu genetik kümeyle ilişkili bilinen en eski yer olan bir Fransa bölgesine ithafen Fournol olarak adlandırılan, daha önce bilinmeyen bir Gravettian soyu, günümüzdeki Fransa ve İspanya olan bölgede yaşıyordu. Bir Çek bölgesine ithafen Věstonice olarak adlandırılan başka bir soy ise, günümüzün Çek Cumhuriyeti ve İtalya’sına uzanıyordu.

8- Büyük Piramitteki Gizli Koridor İlk Kez Görüntülendi

Mısır’daki yetkililer, Büyük Gize Piramidi’nin ana girişinin üzerinde gizli bir iç koridorun varlığını doğruladıklarını söylüyor.

Bir endoskoptan alınan video görüntüleri tonozlu tavanı olan boş bir koridoru gösteriyor.

Bir endoskop ile çekilen video, 9 metre uzunluğunda ve 2,1 metre genişliğindeki koridorun içini gösteriyor. Yetkililer, söz konusu koridorun, piramidin ağırlığını girişin veya henüz keşfedilmemiş başka bir odanın etrafında yeniden dağıtmak için oluşturulmuş olabileceğini söylüyor. Ancak, dışarıdan ulaşılamayan odanın işlevinin tam olarak ne olduğu bilinmiyor.

7- Irak’ta 4.500 Yıllık Sümer Tapınağı Keşfedildi

Irak’taki arkeologlar, antik Girsu kentinin tam ortasında, 4.500 yıllık bir Sümer tapınağının kalıntılarını gün ışığına çıkardılar.

Bugünkü Irak’ta bulunan bir Sümer tapınağına ait kerpiç kalıntıların havadan görünümü. (C: British Museum)

British Museum’un bildirdiğine göre Irak’taki arkeologlar, Mezopotamya’nın bahar aylarındaki gök gürültülü fırtınaların tanrısı Ningirsu’ya adanmış 4.500 yıllık bir Sümer tapınağının kalıntılarını gün ışığına çıkardılar. Uzun süredir kayıp olan tapınak kerpiçten inşa edilmişti ve günümüzde Tello olarak bilinen bir arkeolojik alan olan antik Girsu kentinin etkileyici merkeziydi.British Museum’da Eski Mezopotamya küratörü arkeolog Sebastien Rey; Girsu kentinin merkezinde, tüm eski Mezopotamya’nın en önemli kutsal alanlarından birini – Girsu’nun baş tanrısına adanmış bir tapınağı – keşfettiklerini ve tapınak alanını günümüzde de kazmaya devam ettiklerini belirtiyor.

6- Julius Caesar’ın Bahsettiği ‘Dikenli Ahşap’ Keşfedildi

Arkeologlar, Julius Caesar tarafından bahsedilen ünlü antik Roma “dikenli telini” bir gümüş madeninin yakınında buldular. Bugüne kadar bu askeri teknolojinin hiçbir izine rastlanmamıştı.

Araştırmacılar ilk kez, saldırganları caydırmak için tasarlanmış Roma döneminden kalma ahşap dikenlerin kalıntılarını keşfettiler. C: Frederic Auth

Julius Caesar, MÖ 1. yüzyılda Galya’daki efsanevi askeri seferi üstlendiğinde, kamplarının çitlerini kaplayacak küçük, keskinleştirilmiş ahşap kazıklar hakkında yazdı. Bu, günümüzdeki dikenli tellerin eski bir Roma versiyonuydu. Bu yıla kadar, bu askeri teknolojinin hiçbir örneği bulunamadı. Şimdi ise, Almanya’daki Goethe Üniversitesi’nden araştırmacılar ilk kez bozulmamış bir örnek keşfettiler. Ayrıca bu süreçte, bölgenin tarihi hakkında 130 yıllık bir varsayımı da ortadan kaldırdılar.

5- Dünyanın İlk At Binicileri Karadeniz Yakınlarında Bulundu

Araştırmacılar, 4.500 ila 5.000 yıllık kurganlarda bulunan insan iskeleti kalıntılarını inceleyerek ata binmenin kanıtlarını keşfettiler.

Bulgaristan’ın Malomirovo kentinde bulunan bir at binicisinin mezarı. C: Michał Podsiadło

Kurganlar Yamnaya kültürüne aitti. Yamnayalar, daha yeşil otlaklar bulmak için Pontus-Hazar bozkırlarından günümüz Romanya ve Bulgaristan ülkelerinden Macaristan ve Sırbistan’a kadar göç etmişlerdi. Yamnayalılar, göçebe sığır ve koyun çobanlarıydı, şimdi ise artık at sırtında oldukları biliniyor. Binicilik, MÖ 4. bin yılda Batı Avrasya bozkırlarında atların varsayılan evcilleştirilmesinden kısa bir süre sonra gelişmiş gibi görünüyor. MÖ 3000 ile 2500 yılları arasında Yamnaya kültürünün üyeleri arasında oldukça yaygındı.

4- Arabistan’daki Gizemli Yapılarda İnsan Kalıntıları Bulundu

Suudi Arabistan’da ritüel uygulamalar için kullanıldığına inanılan 7.000 yıllık ‘mustatil’den hayvan ve insan kalıntıları çıkarıldı.

Üç dik taşlı ana (merkezi) mustatil odası.

Suudi Arabistan’daki arkeologlar, tarih öncesinde kullanılan bir ritüel alanı olan 7.000 yıllık bir çöl anıtının içinde yüzlerce hayvan kemiği ve insan kalıntıları keşfetti. Yaklaşık 30’lu yaşlarında yetişkin bir erkeğe ait olan kalıntılar, adını Arapça dikdörtgen anlamına gelen bir yapı olan mustatil yapısında bulundu. Yapı, 1970’lerden beri Suudi Arabistan’da keşfedilen 1.600’den fazla mustatilden biri. Çoğunlukla kumun altına batmış olan bu yapılar, Arap Çölü’nün fillerin gezindiği ve suaygırlarının göllerde zaman geçirdiği yemyeşil bir otlak olduğu dönemde inşa edilmişti.

3- Viking Tanrısı Odin’in Bilinen En Eski Referansı Bulundu

Danimarka’da bulunan altın disk, 5. yüzyılda tapınılan İskandinav tanrısı Odin’in ilk somut kanıtını temsil ediyor.

Danimarka’nın Vindelev kentinde ortaya çıkarılan altın bir disk üzerindeki bir figürün başının üzerinde yuvarlak bir yarım daire içinde ‘O Odin’in adamı’ yazısı görülüyor. C: Arnold Mikkelsen/AP

Bilim insanları, Danimarka’nın batısında ortaya çıkarılan bir altın diskin parçası üzerinde İskandinav tanrısı Odin’e atıfta bulunan bilinen en eski yazıyı belirlediler. Kopenhag’daki Ulusal Müzesi’nden runik yazı uzmanı Lisbeth Imer, yazıtın Odin’e beşinci yüzyıl kadar erken bir tarihte tapıldığına dair ilk somut kanıtı temsil ettiğini söylüyor. Yani bu altın disk, Güney Almanya’da bulunan ve altıncı yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bir broş üzerinde bulunan bilinen en eski referanstan en az 150 yıl öncesine tarihleniyor.

2- Da Vinci’nin Annesi, Köleleştirilmiş Bir Çerkes Çıktı

Floransa Devlet Arşivlerinde bulunan yeni belgeler, da Vinci’nin annesinin Kafkasya’dan kaçırılan köleleştirilmiş biri olduğunu gösteriyor.

Yaklaşık 600 yıllık belgelerin yeni bir analizi, Leonardo da Vinci’nin annesinin Kafkasya’da gençken kaçırılıp köleleştirilip İtalya’ya gönderildiğini gösteriyor. İtalya’da bir tarihçi tarafından keşfedilen belgeler, da Vinci’nin annesi Caterina’nın Venedik’e gönderilmeden önce Karadeniz’deki Çerkes bölgesindeki evinden kaçırıldığını öne sürüyor. Eğer bu doğruysa, İtalya Rönesansının en büyük ressamlarından ve bilim insanlarından biri olarak kabul edilen Leonardo da Vinci’nin yarı İtalyan yarı Çerkes olduğu anlamına geliyor.

1- Sagalassos’ta Dirilmesinden Korkulan Birinin Mezarı Bulundu

Burdur’daki Sagalassos Antik Kenti’nde keşfedilen bir mezarda, ölünün dirilip yaşayanları rahatsız etmemesi için önlemler alınmış.

Kremasyon mezarın tuğlaları yerindeyken çekilmiş bir fotoğrafı. C: Sagalassos Archaeological Research Project

Kasıtlı olarak bükülmüş çiviler serpilmiş ve yalnızca iki düzine tuğlayla değil, aynı zamanda bir sıva tabakasıyla da kapatılmış kremasyon mezarın keşfine göre, antik Roma döneminde insanlar “huzursuz ölülerden” korkmuş olabilir. Burdur’da yer alan Sagalassos Antik Kenti’nde, MS 100-150’ye tarihlenen sıra dışı mezarın kremasyon (ölünün yakılması) ateşinin kenarlarına 41 bükülmüş çivi atılmış, hâlâ için için yanan ateşin üzerine 24 tuğla özenle yerleştirilmiş ve onun üzerine de bir kireç sıva tabakası yerleştirilmiş.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için