Blog
Arkeologlar Bir İskeletin Cinsiyetini Nasıl Anlar?

Peki arkeologlar bir iskeletin hangi cinsiyete ait olduğunu nasıl anlar ve kullandıkları teknikler ne kadar doğru?
www.arkeofili.com
Arkeologlar ya da antropologlar, binlerce yıl önce yaşamış bir kişinin cinsiyetini yüzde 95 doğrulukla tahmin edebiliyor. Peki nasıl?
Bilim insanları, bir iskeletin biyolojik cinsiyetini belirlemeye yardımcı olabilecek çeşitli yöntemlere sahip. C: Wikimedia Commons
Arkeologlar eski insan kalıntılarını bulduklarında, genellikle kişinin kemiklerine bakarak erkek mi yoksa kadın mı olduğunu belirlemeye çalışır. Ancak birçok uzman artık kadın/erkek ikiliğinin ötesindeki eski insan deneyimleri hakkında neler öğrenilebileceğine odaklanıyor.
Peki arkeologlar bir iskeletin hangi cinsiyete ait olduğunu nasıl anlar ve kullandıkları teknikler ne kadar doğru?
“Genel olarak, cinsiyetler arasındaki şekil ve boyut farklarına bakıyoruz” diyor Boston Üniversitesi’nde biyolojik antropolog olan Sean Tallman, “ama hiçbir yöntem yüzde 100 doğru değil.”
“Ortalama olarak, erkekler kadınlardan yaklaşık yüzde 15 daha büyük” diyor Western Carolina Üniversitesi’nden biyolojik antropolog Kaleigh Best. Ancak vücut boyutunu etkileyen birçok değişken var — örneğin beslenme, genetik, hastalıklar ve çevre gibi. Bu nedenle aynı cinsiyete sahip kişiler arasında bile büyük farklılıklar olabilir.
Çoğu ölçüme dayalı teknik, erkeklerin kadınlardan daha büyük ve uzun olduğunu varsayar ve bu ölçümlere dayalı cinsiyet tahminleri genellikle yüzde 80 ila 90 doğruluk sağlar. Ancak eğer iskeletin leğen kemiği (pelvis) iyi korunmuşsa, bunun yalnızca bazı özelliklerine bakmak, bacak kemikleri ölçümlerine güvenmekten daha doğru bir yöntem.
Bireyin cinsiyetini pelvisten tahmin etmenin başlıca yöntemi, 1960’larda bu yöntemi öneren antropologun adını taşıyan Phenice yöntemi. Leğen kemiğinin ön kısmındaki pubik kemiğin şekil farkları kişinin cinsiyetiyle ilişkilidir — örneğin daha uzun bir pubik kemik genellikle erkek bireylerde görülürken, daha geniş olanı genellikle kadınlara aittir. Bu yöntemle eğitimli bir arkeolog, bir iskeletin cinsiyetini yaklaşık yüzde 95 doğrulukla tahmin edebilir.
Antik DNA analizi de kromozomal cinsiyeti tahmin etmekte oldukça doğru bir yöntem; bu yöntemde bilim insanları diş minesi üretimiyle ilgili bir genin cinsiyete bağlı varyantını tespit eder. Bu teknik, arkeolojik iskeletlerde bile yüzde 99’a kadar doğruluk sağlar. Ancak DNA zamanla bozulduğu için her iskelette bu analiz yapılamaz.
Bu yüksek doğruluk oranına rağmen, birçok arkeolog yalnızca kemiklere bakarak bir kişinin erkek mi yoksa kadın mı olduğunu tahmin etmenin, biyolojik cinsiyetin diğer yönlerini gözden kaçırabileceğini savunuyor. (Biyolojik cinsiyet; kromozomlar, hormonlar, gonadlar ve üreme hücreleri arasındaki etkileşimin sonucu. Buna karşılık toplumsal cinsiyet, kişinin kimliği, toplumsal rolü ve baskılarla şekillenen kültürel bir yapı.)
“Cinsiyet ikili değildir, ancak iki tepe noktalı (bimodal) olabilir” diyor Central Florida Üniversitesi’nden biyolojik antropolog Donovan Adams. Bu bağlamda “bimodal”, cinsiyeti bir grafik üzerinde gösterirsek, bir uçta erkekler, diğer uçta kadınlar olmak üzere iki tepe noktası oluşacağını; fakat ortada bu iki grup arasında örtüşen bir alan olacağını belirtir. Bu orta kısım ise interseks (çift cinsiyetli) olarak tanımlanan kişileri temsil eder.
Erkek (sol) ve kadın (sağ) iskeletleri arasında, erkeklerde sıklıkla görülen daha uzun bir kasık kemiği gibi, ortalama olarak birkaç fark var
“Toplumun yaklaşık yüzde 1,7’si bir şekilde intersekstir” diyor Maryland Üniversitesi, Baltimore County’den biyolojik antropolog Virginia Estabrook. Bu oran, yaklaşık her 50 kişiden 1’ine denk gelir.
İnterseks durumlara bazı örnekler şunlar:
- Konjenital adrenal hiperplazi (CAH): Kadın hormonlarının yerini erkek hormonlarının almasıyla doğumda cinsel organların belirsiz olmasına yol açabilir.
- Klinefelter sendromu (XXY kromozomları): Erkeklerde küçük testisler ve göğüslerin büyümesiyle sonuçlanabilir.
- Androjen duyarsızlığı sendromu: Kişi dış genital olarak kadın görünümünde doğar ancak iç üreme organları yoktur.
- 5?-redüktaz 2 eksikliği: Doğumda kadın gibi görünen birey, ergenlikle birlikte penis ve testis geliştirebilir.
- Bazı bireylerde ise hücrelerin bir kısmında XX, diğerlerinde XY kromozomları bulunabilir (cinsiyet kromozomu mozaisizmi).
Estabrook’un incelediği örneklerden biri, 1779’da savaşta ölen Amerikan Devrimi kahramanı General Casimir Pulaski’ye ait. Onun iskeleti, kadınlara özgü kemik gelişim özellikleri gösteriyordu, ancak tarihi kayıtlar Pulaski’nin yaşamı boyunca kendisini erkek olarak tanımladığını doğruluyor. Estabrook’a göre bu durumun bir açıklaması CAH olabilir — çünkü CAH’li kromozomal olarak kadın bireyler daha erkeksi genital yapılarla doğabilir, sakal çıkabilir ve androjen üretimi artabilir.
Estabrook’a göre bu “interseks general” örneği oldukça sıra dışı çünkü “arkeolojide karşılaştığımız iskeletlerin kim olduklarını genellikle bilmiyoruz.”
Eski bir kişinin kim olduğunu anlamak, yalnızca osteolojik cinsiyet tahmininin sınırlamalarıyla değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet değişkeniyle de sekteye uğrayabilir.
Bir kişinin kimliğinin çoğu yönü — hangi spor takımını tuttuğundan benimsediği toplumsal cinsiyete kadar — doğuştan gelen bir şey değildir. “Kimliğini hayatın boyunca sergilemek zorundasın” diyor Adams. Ok ve yay kullanmak ya da tahıl öğütmek için diz çökmek gibi, genellikle toplumsal cinsiyetle ilişkilendirilen davranışlar, eski bir iskelette iz bırakabilir. Bu da özellikle geçmiş kültürleri eksik anladığımız için işleri daha da karmaşık hâle getirebilir.
Hem biyolojik cinsiyetin hem de toplumsal cinsiyetin karmaşıklığı, arkeologların yorumlarının bazen hatalı olmasına neden oluyor.
Örneğin Pompeii’de, DNA analiziyle bir zamanlar anne ve biyolojik çocuğu sanılan iki iskeletin aslında bir erkek ve onunla akraba olmayan bir çocuk olduğu ortaya çıktı. 2019’da ise, silahlarla dolu bir Viking mezarının kromozomal olarak erkek değil kadın olduğu belirlendi.
DNA analizi, kromozomal cinsiyet tayininde doğruluğu önemli ölçüde artırabilse de, bu arkeologların eski insan kalıntılarından cinsiyeti belirleme sorununu tamamen çözdüğü anlamına gelmez.
“İkili sistemden kendimizi ayırmak gerçekten zor” diyor Tallman, “ama kadınlar ve erkekler arasında büyük bir örtüşme var.”
Estabrook da aynı fikirde: “Biyolojik cinsiyeti keskin, kesin bir çizgiyle ayırmaya çalıştığımız her yöntemde, bu çizgilerin dışında kalan insanlar oluyor” diyor.
Bir diğer sorun ise, interseks durumlara dair bilgilerin hâlâ eksik olması; çünkü bu konu üzerine — her 50 kişiden birini etkileyebilecek potansiyele rağmen — pek fazla araştırma yapılmadı.
“Gelecekteki çalışmalar, bu tür araştırmaları yapabilmek için mevcut olan devlet fonlarının miktarından ciddi şekilde etkilenecek” diyor Tallman. “Ve bu durum, iskelet kalıntılarından ve arkeolojik alanlardan davranış ve biyolojiyi yorumlayabilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz bu incelikli bakış açılarını sınırlayabilir.”
Bilimsel ilerlemeler, eski iskeletlerden cinsiyetin bazı yönlerini belirlemeyi kolaylaştırdı, diyor Best. Ancak bir kişinin kimliğini sadece iskeletine bakarak anlamak “aslında düşündüğümüzden çok daha karmaşık bir şey.”
Live Science. 8 Mayıs 2025.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >