Blog

Kas24

Ayasofya’daki Vahim Restorasyon Yöntemleri

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Ayasofya Camisi



Ayasofya’daki Vahim Restorasyon Yöntemleri

Yaklaşık 7.000 metrekarelik ana mekâna sahip olan Ayasofya, 107 sütun üzerine yükselmektedir. Bu taşıyıcı sistemin üzerinde yükselen kubbe, mühendislik tarihinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilir.

 

www.arkeolojikhaber.com

 

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Ayasofya’da yürütülen restorasyon çalışmalarında kullanılan yöntemler tepki çekiyor. Yapının özgün taşıyıcı sistemleri ve kubbesinde yapılacak müdahalelerin, evrensel koruma ilkelerine uygun gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Son olarak tonajlı araçların iç mekâna sokulması, ulusal ve uluslararası kamuoyunda endişe yarattı. Uzmanlar, “mutlak titizlik” çağrısı yapıyor.

 

“Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu’nun yöneticisi, arkeolog ve editör Nezih Başgelen, sitemize yaptığı açıklamalarda, Ayasofy Camisi'nin korunmasına dair derinlemesine görüşlerini dile getirdi.”

“Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu” Yöneticisi Arkeolog-Editör Nezih Başgelen’in Görüşü

Yapı tekniği, içindeki sanatsal değerler ve tarihsel temsil gücü bakımından uzun yıllar “dünyada tek” nitelemesiyle anılan Ayasofya,mimarlık tarihinin de Şaheserlerinden birisidir. Beş yıl gibi son derece kısa sayılabilecek bir sürede tamamlanan yapı, 27 Aralık 537 tarihinde görkemli bir törenle kutsanarak ibadete açılmış, yüzyıllar boyunca hem siyasi iktidarın hem de kutsal mekân algısının simgesi olmuştur. Osmanlı döneminde camiye dönüştürülmesinden bugüne, toplumun gözünde Kâbe’den sonra en fazla hürmet gösterilen mimari yapı olma vasfını korumuştur.

Yaklaşık 7.000 metrekarelik ana mekâna sahip olan Ayasofya, 107 sütun üzerine yükselmektedir. Bu taşıyıcı sistemin üzerinde yükselen kubbe, mühendislik tarihinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilir. Kubbenin kuzey–güney ekseninde çapı 31,87 metre, yerden yüksekliği 55,60 metre, kendi yüksekliği ise 13,80 metredir. Tuğladan örülmüş 40 kaburga ile taşınan bu ünlü kubbe hem mimari hem de sembolik anlamda gökyüzüne doğru açılan kutsal bir hâle etkisi yaratmaktadır.

Ayasofya, bütün bu özgün nitelikleriyle “Üstün Evrensel Değer Taşıyan Kültür Varlıkları” arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmesini sağlayan özellikler, yalnızca tarihsel kıymet taşımakla kalmaz; aynı zamanda taraf olduğumuz uluslararası koruma kriterlerinin titizlikle uygulanmasını da zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle Ayasofya’nın korunması, yalnızca ulusal bir sorumluluk değil, ayni zamanda evrensel bir miras bilincinin gereğidir.

Nezih Başgelen’e göre tam da bu nedenle, son dönemde yürütülen restorasyon süreçleri hem ulusal hem uluslararası kamuoyu tarafından dikkatle izlenmektedir. Özellikle yakın tarihte İmparatorluk Kapısı’ndan iç mekâna tonajlı araç sokulması, bilimsel koruma etiğine aykırı bulunmuş, toplumun geniş kesimlerinde infiale neden olmuştur. Bu tür uygulamalar, yalnızca fiziksel risk değil, Ayasofya’nın taşıdığı evrensel değere karşı sembolik bir tehdit olarak da algılanmaktadır.

Başgelen, Ayasofya’yı bugüne taşıyan özgün taşıyıcı sistemlerin, kubbenin ve mimari malzemelerin onarımı için yapılan müdahalelerin en üst düzey bilimsel hassasiyetle, “gözümüz gibi sakınarak” yürütülmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ona göre, bu eşsiz yapının korunması, yalnızca teknik bir süreç değil, insanlığın ortak belleğine karşı üstlenilmiş ahlaki bir sorumluluktur.

 

 

Arkeolojikhaber.com

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için