Blog

Şuu4

Babil Metinlerini Birleştirmek için Yapay Zeka Kullanılıyor

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  BabilÇivi YazısıGılgamış DestanıTabletYapay Zeka



Babil Metinlerini Birleştirmek için Yapay Zeka Kullanılıyor

Yüzyıllardır bilim insanları kil parçalarına basılan karakterleri kağıda aktardılar.

 

www.arkeofili.com

 

Babilliler, sayısız parça halinde günümüze ulaşan kil tabletlere yazdılar. Yüzyıllardır bilim insanları bu metinleri çözmeye çalışıyor.


Gılgamış Tableti. C: British Museum

Ölmemiz gerektiğini bildiğimiz halde nasıl yaşamalıyız? Bu soru, dünya edebiyatının ilk eseri olan Gılgamış destanında sorulur. Gılgamış, 4.000 yıldan daha uzun bir süre önce ölümsüzlük arayışına girdi. Tüm Babil edebiyatı gibi, destan da yalnızca parçalar halinde hayatta kaldı. Yine de bilim insanları, 19. yüzyılda yeniden keşfedildiğinden beri metnin üçte ikisini okunabilir duruma getirmeyi başardılar.

Babilliler, sayısız parça halinde günümüze ulaşan kil tabletler üzerine çivi yazısı karakterlerle yazdılar. Yüzyıllardır bilim insanları kil parçalarına basılan karakterleri kağıda aktardılar. Daha sonra transkriptlerini titizlikle karşılaştırdılar ve -en iyi ihtimalle- hangi parçaların birbirine ait olduğunu anladılar ve boşlukları doldurdular. Metinler, karmaşık yazı sistemlerine sahip olan Sümerce ve Akadca dillerinde yazılmıştı. Bu, Elektronik Babil Edebiyatı projesindeki (Electronic Babylonian Literature project) uzmanların bugün hayal bile edemeyecekleri bir görevdi.

Günümüze kalan tüm çivi yazısı tabletlerin dijitalleştirilmesi

LMU’nun Assyriology Enstitüsü’nde Eski Yakın Doğu Edebiyatı Profesörü Enrique Jiménez ve ekibi, 2018’den beri hayatta kalan tüm çivi yazısı tabletlerin dijitalleştirilmesi üzerinde çalışıyor. Bu süre zarfında, proje 22.000 kadar metin parçasını işledi.

“Daha önce olmayan bir araç, büyük bir veritabanı. Babil edebiyatını yeniden inşa etmede hayati bir rol oynayabileceğine ve çok daha hızlı ilerleme kaydetmemize izin verebileceğine inanıyoruz.”

Amacına uygun bir şekilde Fragmentarium olarak adlandırılan sistem, sistematik, otomatikleştirilmiş yöntemler kullanarak metin parçalarını bir araya getirmek için tasarlandı. Tasarımcılar, programın gelecekte çiviyazılı yazıların fotoğraflarını da tanımlayıp yazıya dökebileceğini umuyor. Bugüne kadar, British Museum ve Bağdat’taki Irak Müzesi ile işbirliği içinde binlerce ek çivi yazısı parçası fotoğraflandı.

Yeni metinler keşfeden ve parçaları eşleştiren bir algoritma

Ekip, henüz uygun bağlamlarına yerleştirilmemiş parçaları bir araya getirmek için bir algoritma eğitiyor. Algoritma şimdiden yüzlerce el yazmasını ve birçok metinsel bağlantıyı tanımladı.

Örneğin Kasım 2022’de yazılım, Gılgamış destanının MÖ 130 yılından kalma en son tabletine ait bir parçayı tanıdı; bu da onu Destanın bilinen en eski versiyonundan binlerce yıl daha yeni yapıyor. Jiménez, “İnsanların bu geç dönemde hala Gılgamış’ı kopyalıyor olması çok ilginç.” diyor.

Şubat 2023’te LMU araştırmacısı Fragmentarium’u yayınlayacak. İlk kez Gılgamış Destanı’nın dijital versiyonunu da yayınlayacak. Yeni baskı, bugüne kadar bilinen tüm çivi yazısı parçalarının transkripsiyonlarını içeren ilk baskı olacak.

Proje başladığından beri, dünya çapında yaklaşık 200 bilim insanı, araştırma projeleri için çevrimiçi platforma erişim sağladı. Artık halkın da hizmetine sunulmak isteniyor. Jiménez, “Herkes Fragmentarium ile oynayabilecek. Henüz tanımlanmamış binlerce parça var.” diyor.

Babil’e bahar geldiğinde

Enrique Jiménez, Babil edebiyatındaki boşlukları parça parça kapatmak istiyor. Son birkaç yılda projedeki çalışmaları sayesinde, yalnızca yeni metinler ve yazarlar keşfetmedi, aynı zamanda daha önce bilinmeyen türler de buldu:

“Örneğin, Iraklı bir meslektaşımla Babil şehri için bir ilahi olan bir metin üzerinde çalışıyorum. Metin keyifli. Şehri çok net bir şekilde resmedebilirsiniz. Baharın Babil’e nasıl geldiğini anlatıyor.”

Babil bir zamanlar dünyanın en büyük şehriydi. Günümüz Bağdat’ının yaklaşık 85 kilometre güneyindeki bir bölgede Fırat nehrinin iki yanında yer alıyordu. Milattan önceki ikinci binyılda kurulan antik metropol, miras aldığı imparatorluğu Basra Körfezi’nden Kuzey Irak’a kadar genişleten Kral Hammurabi’nin yönetimindeydi. MÖ 7. ve 6. yüzyıllar arasında Babil ikinci bir altın çağ yaşadı.

(Babil nehri) Adı Araḫtu'dur,

(bilgeliğin efendisi Nudimmud tarafından hazırlanmış)

Merayı sular, kamışları ıslatır,

Sularını denize ve lagüne döker.

Tarlaları yeni bitkilerle yeşerir,

Çayırlarında parlıyor, arpa fışkırıyor.

Akışı sayesinde tahıl yığınları üst üste yığılır,

Otlak, sürülerin dolaşıp otlaması için uzar.

Toprağı çoğaltır, bereketlendirir ve yağmur yağdırır.

Zenginlik ve ihtişamla - insanlığa yakışan şey.

Jiménez, “Daha önce, Babil edebiyatında bilinen şehir ilahileri yoktu. Bu metnin 15 yeni parçasını bulduk. Fragmentarium olmasaydı yeniden inşa süreci 30-40 yıl sürerdi.” diyor. Ekip ayrıca metnin okulda önemli bir rol oynadığını keşfetti, çünkü Babil okul çocuklarından bir alıştırma olarak metni kopyalamaları isteniyordu.

Zamansız metinler

Enrique Jiménez, “Babil edebiyatını incelemek için yapılacak çok iş var. Keşfettiğimiz yeni metinler, bir bütün olarak Babil edebiyatını ve kültürünü anlamamıza yardımcı oluyor.” diyor.

Eski Yakın Doğu çalışmaları uzmanı, metinlerin güzelliğinden ve onların zamansız geçerliliğinden ilham alıyor: “Babillilerin kendilerine sordukları sorular keyfi değildi. Bunlar bizi bugün bile ilgilendiriyor. İnsanlar her zaman Gılgamış’tan ve ölümlülük sorunundan bahseder. Babilliler buna cevap vermeye çalıştı. Sorunun cevabı olmadığı için başaramadılar. Ancak bu konuyu ele almaları, bir yanıt bulmaya çalışmaları yine de yardımcı oluyor.”

Bir zamanlar bir ev inşa ederiz,

bazen bir aile kurarız,

bir zamanlar kardeşler (miras) bölüşürler,

Zaman zaman memlekette kan davası çıkar.

 

Bir zamanlar nehir yükseldi (ve) tufanı getirdi,

nehirde yüzen mayıs sineği.

 

Yüzü güneşin yüzüne bakıyordu,

sonra birdenbire hiçbir şey yoktu!

Binlerce yıldır dünya edebiyatını etkileyen destanın standart bir okuması yok. Enrique Jiménez, “Metni nasıl anlayacakları okuyucuya kalmış.” diyor.

Gılgamış, modern bilime göre dünya tarihindeki ilk şehir olan memleketi Uruk’a döner. Bu noktada anlatım aniden kesilir ve metin, şehrin ve meydanlarının büyüklüğünü sıralamaya geçer. Jiménez, “Gılgamış eve gelir ve ‘Uruk aslında güzel bir şehir’ der. Bunun altında daha derin bir şeyler var.” diyor.

Bu yorumda olay, insanların bireyler olarak ölümlü olmalarına rağmen yaşadıkları şehrin ve ait oldukları insan toplumunun bir parçası olarak yaşadıklarını gösteriyor.


Ludwig Maximilian University of Munich. 2 Şubat 2023.

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için