Blog

Ağu13

Benjamin Franklin’in Kağıt Parasının Sırları Çözülüyor

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Benjamin FranklinKağıt ParaMatbaaParaSömürge



Benjamin Franklin’in Kağıt Parasının Sırları Çözülüyor

Altın ve gümüşün aksine kağıt paranın öz değerinin olmaması, sürekli olarak değer kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu anlamına geliyordu.

Yaren Şener - www.arkeofili.com

Benjamin Franklin, kariyeri boyunca son derece orijinal teknikler kullanarak Amerikan Kolonileri için yaklaşık 2.500.000 kağıt para bastırdı.


Benjamin Franklin ve matbaa ağı tarafından yapılan on sekizinci yüzyıl Amerikan kağıt parasının bir kısmı. C: Kristina Davis

Benjamin Franklin en çok çift odaklı gözlüğün ve paratonerin yaratıcısı olarak biliniyor olabilir, ancak Notre Dame Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı onun aynı zamanda para üretmenin yenilikçi yollarıyla da tanınması gerektiğini öne sürüyor.

Franklin, kariyeri boyunca Amerikan Kolonileri için yaklaşık 2.500.000 banknot bastı veProceedings of the National Academy of Sciences’ta yayımlanan bir çalışmaya göre, araştırmacıların son derece orijinal teknikler olarak tanımladıkları teknikleri kullandı.

Khachatur Manukyan liderliğindeki araştırma ekibi, son yedi yılını Hesburgh Kütüphanesi Nadir Eserler ve Özel Koleksiyonlar birimi tarafından geliştirilmiş geniş çaplı bir koleksiyonun parçası olan, Sömürge Dönemi’nden kalma yaklaşık 600 banknotluk bir koleksiyonu analiz ederek geçiriyor. Bu Sömürge Dönemi banknotları 80 yıllık bir süreci kapsıyor ve Franklin’in matbaa ağı ile diğer matbaalar tarafından basılan banknotların yanı sıra bir dizi sahte banknotu içeriyor.

Manukyan, yeni oluşan Sömürge Dönemi para sistemi için para basma çabalarının Benjamin Franklin için sadece bir matbaacı olarak değil, aynı zamanda bir devlet adamı olarak da önemli olduğunu söylüyor.

Manukyan, “Benjamin Franklin, Kolonilerin ekonomik bağımsızlığının siyasal bağımsızlıkları için gerekli olduğunu gördü. İngiliz-Amerikan kolonilerine getirilen gümüş ve altın madeni paraların çoğu, yurtdışından ithal edilen sanayi ürünlerinin fiyatını ödemek için hızla tükendi ve böylelikle Koloniler, ekonomilerini genişletmelerini sağlayacak yeterli para arzından mahrum kalmış oldu.” diyor.

Ancak, kağıt para basma çabalarının önünde duran büyük bir sorun vardı: Sahte para üretimi. Franklin 1728 yılında matbaasını açtığında, kağıt para nispeten yeni bir kavramdı. Altın ve gümüşün aksine kağıt paranın öz değerinin olmaması, sürekli olarak değer kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu anlamına geliyordu. Sömürge döneminde standardize edilmiş banknotlar yoktu, bu durum da sahte para üretiminde bulunan kimselere sahte paraları gerçekmiş gibi gösterme fırsatı tanıdı. Bunun üzerine Franklin, banknotlarını ayırt edici kılan bir dizi güvenlik özelliğini yerleştirmek için çalışmaya başladı.

New Jersey tarafından 1763’te basılan bir sömürge dönemi parası. C: Getty

Manukyan, “Banknotların güvenilirliğini sürdürmek için Franklin’in sahtecilik yapanlardan bir adım önde olması gerekiyordu. Fakat para basımı hakkındaki kararları ve yöntemlerini kaydettiğini bildiğimiz defter tarihe karıştı. Fizik tekniklerini kullanarak, bu kayıtların gösterebileceklerinin bir kısmını geri getirmeyi başardık.” diyor.

Manukyan ve ekibi, Nükleer Fizik Laboratuvarı ve dört farklı Notre Dame araştırma merkezinde bulunan son teknoloji spektroskopik araçları ve görüntüleme araçlarını kullandı. Bu araçlar, Franklin’in banknotlarını ayırt edici kılıp taklit edilmesini zorlaştıran mürekkep, kağıt ve lifleri yakından incelemelerini sağladı.

Buldukları en karakteristik özelliklerden biri, Franklin’in kullandığı pigmentlerindeydi. Manukyan ve ekibi, Notre Dame’da bulunan Sömürge dönemi banknotlarından oluşan koleksiyondaki her bir öğe için kullanılan kimyasal elementleri tespit etti. Buldukları sahte banknotlardaki kalsiyum ve fosfor miktarı belirgin şekilde fazlaydı, ancak bu elementler gerçek banknotlarda çok az miktarda bulunuyordu.

Analizler, Franklin’in çoğu baskı için bitkisel yağların yakılmasıyla elde edilen bir pigment olan “karbon siyahı” kullanmasına (ve satmasına) rağmen basılı paralarda ise kayalardaki grafitten yapılan özel bir siyah boya olan “kemik siyahı” kullandığını ortaya çıkardı. Bu pigment ayrıca, sahte para üretimi yapanlar ve Franklin’in matbaa ağının dışındaki matbaalar tarafından tercih edilen ve yakılmış kemikten elde edilen “kemik siyahı”ndan da farklı.

Franklin’in getirdiği yeniliklerden bir diğeri ise kağıdın kendisindeydi. İnce lifler eklenmiş kağıt hamurunun ortaya çıkışı- kağıt para içerisinde pigmente eğik ve düzensiz çizgiler olarak görülebilir- genellikle bu uygulamayı 1844 yılında başlatan kağıt üreticisi Zenas Marshall Crane’e atfediliyor. Ancak Manukyan ve ekibi, çok daha önceki dönemlerde Franklin’in kağıtlarının renkli ipek lifler içerdiğine dair kanıtlar buldu.

Ekip ayrıca, Franklin’in matbaa ağı tarafından basılan banknotların muskovit olarak tanımladıkları yarı saydam bir materyalin eklenmesi nedeniyle ayırt edici bir görünüme sahip olduğunu keşfetti. Ekip, Franklin’in kağıtlara muskovit eklemeye başladığını ve kağıtlardaki bu muskovit kristallerinin boyutunun zamanla arttığını tespit etti. Ayrıca Franklin’in başlangıçta, basılan banknotları daha dayanıklı hale getirmek için muskovit eklediğini, ancak daha sonrasında sahte para basımı yapanlara karşı işe yarar bir caydırıcı olduğu kanıtlanınca eklemeye devam ettiğini tahmin ediyorlar.

Manukyan, nadir bulunan ve arşivsel materyallerle çalışmanın bir fizik laboratuvarı için olağandışı bir durum olduğunu ve bunun özel sorunlar yarattığını söylüyor.

Manukyan, “Çok az sayıda bilim insanı bu gibi materyallerle çalışmakla ilgileniyor. Bazı durumlarda bu banknotlar türünün tek örneği oluyor. Aşırı derece dikkatli şekilde muhafaza edilmeleri ve zarar görmemeleri gerekiyor. Bunlar, böyle bir projede fizikçilerin keyfini kaçırabilecek kısıtlamalar.” diyor.

Ancak ona göre bu proje, displinlerarası ortak çalışmanın ne kadar değerli olduğunun bir kanıtı niteliğini taşıyor.

“Bu projede hem fizik hem de tarih ve sanat konservasyonu ile ilgilenen araştırmacılar yer aldığı için şanslıydık. Araştırma merkezlerinin yanı sıra Nadir Eserler ve Özel Koleksiyonlar ekibi inanılmaz araştırma ortaklarıydı. Bu denli disiplinlerarası iş birliği gerçekleştirilmeden böyle keşifler yapabilmemiz mümkün olmazdı.” diyor.


University of Notre Dame. 17 Temmuz 2023.

Makale: Manukyan, K., Yeghishyan, A., Aprahamian, A., Jordan, L., Kurkowski, M., Raddell, M., … & Wiescher, M. (2023).

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için