Blog
Denisovalı DNA’sı Sıtmaya Dirençli Hale Getiriyor Olabilir

Yeni bir araştırmaya göre bazı insan toplulukları, sıtma da dahil olmak üzere çeşitli paraziter hastalıklara karşı dirençlerini artıran Denisovalı DNA’sı taşıyor olabilir.
Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com
Bazı insanlar, sıtma da dahil olmak üzere çeşitli paraziter hastalıklara karşı dirençlerini artıran Denisovalı DNA’sı taşıyor olabilir.
Laos’taki Denisovalılar hastalık taşıyan sivrisineklerle yaşamaya adapte olmuş olabilir. C: Xijun Ni
Atalarımızın Denisovalılarla çiftleşmesi, günümüzde hâlâ sağlığımıza fayda sağlayan bazı avantajlı genlerin bize miras kalmasına yol açmış olabilir. Yeni bir araştırmaya göre bazı insan toplulukları, sıtma da dahil olmak üzere çeşitli paraziter hastalıklara karşı dirençlerini artıran Denisovalı DNA’sı taşıyor olabilir.
Asya genelinde giderek daha fazla Denisovalı fosili keşfedildikçe, bu soyu tükenmiş kardeş insan grubunun bir zamanlar Dünya’nın çok geniş bir bölümünü kapladığı ve dolayısıyla farklı iklimlere ve yaşam alanlarına uyum sağlamak zorunda kaldığı giderek daha netleşiyor. Kaçınılmaz olarak bazı popülasyonlar, tehlikeli patojenler taşıyan sivrisinek, kene ve diğer taşıyıcılarla karşılaşmış olmalıydı. Zamanla bu hastalıklara karşı belirli bir tolerans geliştirmiş olmaları bile mümkün görünüyor.
Macaristan’daki Pannonia Üniversitesi’nden Attila Trájer, Denisovalıların hangi tehditlerle karşı karşıya kaldığını belirlemek için bilinen Denisovalı yerleşimlerinde eski çevresel koşulları yeniden inşa etti. Örneğin, Sibirya’daki Denisova Mağarası ve Tibet Platosu’ndaki Baishiya Karst Mağarası’nda tayga ormanı biyomlarının baskın olduğu, bu nedenle bu bölgelerin sıtma taşıyan sivrisinekler için uygun olmadığı sonucuna vardı.
Buna karşılık, Laos’taki Tam Ngu Hao 2 Mağarası’nın çevresi, sivrisineklerin ve başka birçok hastalık taşıyıcının bolca bulunabileceği subtropikal mevsimlik ormanlarla kaplıydı.
Dikkat çekici bir şekilde, günümüz Güneydoğu Asyalılarının genomlarının yüzde 4 ila 6’sı Denisovalı DNA’sından oluşuyor; bu oran yaşayan diğer tüm insan topluluklarından daha yüksek. Daha da ilginci, bu bölgede yaşayan insanların bağışıklıkla ilişkili ve Denisovalılardan geldiği düşünülen bazı genlere sahip olmaları ve bunların bazı tropikal hastalıklara karşı koruma sağlıyor olabilmesi.
Örneğin Trájer, HLA-H*02:07 adlı bir Denisovalı alelinin sıklığının, sıtma paraziti Plasmodium vivax’ın endemik olduğu Ho Chi Minh City’de hâlâ yüksek olduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenle bu genin, Denisovalıları bu hastalıktan korumuş olabileceğini, günümüz insanlarında hâlâ yaygın olmasının ise genin hâlâ yüksek derecede yararlı olduğuna işaret ettiğini öne sürüyor.
Denisovalı genomunda yer aldığı düşünülen ve CYP enzimleri adı verilen bir dizi bileşiği kodlayan diğer genler de bu eski insanların yaşadıkları ormanlardaki çeşitli tehlikelere uyum sağlamalarına yardımcı olmuş olabilir. Araştırmaya göre bu enzimler, “yabancı bileşikleri detoksifiye etme yetenekleri ve bağışıklık tepkilerindeki olası rolleri sayesinde, P. vivax kaynaklı sıtma gibi vektör kaynaklı hastalıklara karşı mücadeleye katkıda bulunmuş” olabilir.
Aynı zamanda Trájer, CYP enzimlerinin “zehirli bitkilerin, zehirli yılanların ve zehirli eklembacaklıların bulunduğu muson ve tropikal ormanlar gibi biyolojik çeşitliliğin çok yüksek olduğu ortamlarda” hayati bir koruma sağlamış olabileceğini belirtiyor.
Araştırmacı, modern insanlarda görülen bu “geniş Denisovalı genetik mirasın” artık şaşırtıcı olmadığını, bunun gelişmiş hastalık direnci bağlamında anlam kazandığını ifade ediyor.
IFL Science. 11 Eylül 2025.
Makale: Attila J. Trájer. 2025.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >