Blog

Tem14

Diş Minerali Analizine Göre Megalodon Sıcakkanlıydı

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum



Diş Minerali Analizine Göre Megalodon Sıcakkanlıydı

Bilim insanları dişlerin toplandığı her bir bölgedeki deniz suyu sıcaklığını tahmin etmek için istatistiksel bir modelleme kullandı.

Sıla Eyler - www.arkeofili.com

Şimdiye kadar yaşamış en büyük deniz yırtıcısı soğukkanlı bir katil değildi. Diş minareli analizi megalodon’un sıcakkanlı olduğunu doğruladı.


3,6 milyon yıl önce nesli tükenen megalodonların 15 metreye kadar büyüdüğü düşünülüyor. C: Alex Boersma/PNAS

Çevrebilimciler tarafından yapılan yeni bir analiz bu sıcakkanlı hayvanın vücut ısısını düzenleme yeteneğine ışık tutuyor. Bulgu, megalodon köpekbalığının soyunun neden tükendiğini açıklamaya yardımcı olabilir.

Bilim insanları yaklaşık 3,6 milyon yıl önce nesli tükenen antik köpekbalığının diş minesindeki izotopları analiz ettikten sonra megalodonun yaşadığı sudan yaklaşık 7°C daha sıcak bir vücut sıcaklığını koruyabileceği sonucuna vardı.

Bu sıcaklık farkı, megalodon ile yan yana yaşayan diğer köpekbalıkları için belirlenenden daha fazla. Ve fark, megalodonları sıcakkanlı canlılar olarak sınıflandıracak kadar büyük.

Ulusal Bilimler Akademisi Bildiriler Kitabı’nda yayınlanan makale, megalodonun sıcak kalmak için kullandığı enerji miktarının yok olmasına katkıda bulunduğunu öne sürüyor. Bu durum, ayrıca, mevcut ve gelecekteki çevresel değişiklikleri anlama açısından önemli.

Araştırmanın lideri Robert Eagle, “Megalodon gibi oldukça başarılı bir yırtıcı köpekbalığının neslinin tükenmesinin ardındaki itici faktörlerin incelenmesi, devam eden iklim değişikliğinin etkilerini yaşayan modern okyanus ekosistemlerindeki büyük deniz yırtıcılarının savunmasızlığı hakkında fikir verebilir.” diyor.

Boyları yaklaşık 15 metreyi bulan megalodonlar, mackerel sharks (dikburun karkaryas) adı verilen bir köpekbalığı grubuna aitti. Bugün, bu grubun üyeleri arasında büyük beyaz köpekbalıkları ve harman köpekbalıkları da var.

Balıkların çoğu soğukkanlıdır ve vücut sıcaklıkları çevrelerindeki su ile aynıdır. Mackerel Sharks ise (dik burunlular) vücutlarının tümünün veya bir kısmının sıcaklığını etraflarındaki sudan biraz daha sıcak tutarlar. Bu nitelikleri sırasıyla mezotermi ve bölgesel endotermi olarak adlandırılır.

Köpekbalıkları kasları tarafından üretilen ısıyı depolarlar. Bu özellik onları tamamen sıcakkanlı- memeliler gibi- veya endotermik hayvanlardan farklı kılar. Memelilerde bulunan beynin hipotalamus adı verilen bir bölgesi vücut ısısını düzenler.

Çeşitli kanıtlar, megalodonun mezotermik olabileceğini işaret ediyor. Ancak modern köpekbalıklarında vücut sıcaklığını yönlendiren yumuşak dokulardan elde edilen veriler olmadan megalodonun endotermik olup olmadığını veya ne ölçüde endotermik olduğunu belirlemek zor.

Bir megalodonun üst dişi (sağda), beyaz bir köpekbalığının dişini gölgede bırakıyor. C: Harry Maisch/Florida Gulf Coast Üniversitesi

Yeni çalışmada bilim insanları yanıtları megalodonun en verimli fosil kalıntılarında aradı: dişleri. Dişlerin ana bileşeni, karbon ve oksijen atomları içeren apatit adı verilen bir mineraldir. Tüm atomlar gibi, karbon ve oksijen de izotoplar olarak bilinen “hafif” veya “ağır” formlarda olabilir. Ve oluşurken apatiti ortaya çıkaran hafif veya ağır izotopların miktarı bir dizi çevresel faktöre bağlı olabilir. Dolayısıyla fosil dişlerin izotopik bileşimi bir hayvanın nerede yaşadığı ve yediği gıda türleri hakkında içgörüler; -deniz omurgalıları için- hayvanın yaşadığı deniz suyunun kimyası ve hayvanın vücut ısısı gibi bilgileri ortaya çıkarabilir.

Araştırma ekibinden Randy Flores, “Dişleri oluşturan minerallerde korunan izotopları bir tür termometre gibi düşünebilirsiniz. Ancak bunlar okunmak için milyonlarca yıl boyunca korunabilir.” diyor. “Dişler canlı bir hayvanın dokusunda oluştuğu için fosil dişlerin izotopik bileşimini ölçerek oluştukları sıcaklığı tahmin edebiliriz. Ve bu da bize hayvanın canlıyken sahip olduğu yaklaşık vücut sıcaklığını söyler.”

Eski ve modern köpekbalıklarının çoğu vücut sıcaklıklarını çevredeki deniz suyunun sıcaklığından önemli ölçüde daha yüksek tutamadığı için dişlerindeki izotoplar okyanusun sıcaklığından çok az derecede sapan sıcaklıkları yansıtır. Bununla birlikte, sıcakkanlı hayvanların dişlerindeki izotoplar hayvanın ürettiği vücut ısısının etkisini kaydeder. Bu nedenle dişler çevredeki deniz suyundan daha sıcak olan sıcaklıkları gösterir.

Araştırmacılar megalodonun izotop değerleri ile onunla aynı zamanda yaşayan diğer köpekbalıklarının izotop değerleri arasındaki herhangi bir farkın megalodonun kendi vücudunu ne kadar ısıtabileceğini gösterdiğini varsaydı.

Araştırmacılar dünyanın beş farklı noktasında megalodon ve onun diğer köpekbalığı çağdaşlarından dişler topladı. Ve bu dişleri kütle spektrometrelerini kullanarak analiz etti. Bilim insanları dişlerin toplandığı her bir bölgedeki deniz suyu sıcaklığını tahmin etmek için istatistiksel bir modelleme kullandı. Ve megalodon dişlerinin, tutarlı bir şekilde, vücut ısısını düzenlemek için etkileyici bir yeteneğe sahip olduğunu gösteren ortalama sıcaklıklar verdiğini buldular.

Daha sıcak gövdesi megalodonun daha hızlı hareket etmesine, daha soğuk sulara dayanabilmesine ve dünyaya yayılmasına izin verdi. Ancak araştırmacılar bu evrimsel avantajların onun yok oluşuna katkıda bulunmuş olabileceğini yazdı.

Megalodon, günümüzden 5,33 milyon yıl önce başlayıp 2,58 milyon yıl önce sona eren Pliyosen Dönemi’nde yaşadı. Ve bu dönemdeki küresel soğuma megalodonun yaşayamayacağı bir deniz seviyesine ve ekolojik değişikliklere neden oldu.

Flores, “Megalodonun yüksek vücut sıcaklığına olanak verecek bir enerji seviyesini koruması, deniz ekosistemi dengelerinin değiştiği ve büyük beyaz köpekbalığı gibi yeni gelenlerle rekabet etmek zorunda kalabileceği bir dönemde, sürdürülebilir olamayacak doymak bilmez bir iştah gerektirirdi.” diyor.

Proje ortak lideri Aradhna Tripati, bilim insanlarının şimdi diğer türleri incelemek için aynı yaklaşımı uygulamayı planladıklarını söylüyor.

Tripati ayrıca, “Megalodonda endotermi belirlendikten sonra jeolojik tarih boyunca bu özelliğin apeks (bir ekosistemde besin zincirinin en üstünde bulunan tür) deniz yırtıcılarında ne sıklıkta bulunduğu sorusu ortaya çıkıyor.” diyor.


University of California, Los Angeles. 26 Haziran 2023.

Makale: Griffiths, M. L., Eagle, R. A., Kim, S. L., Flores, R. J., Becker, M. A., Maisch IV, H. M., … & Shimada, K. (2023).Proceedings of the National Academy of Sciences,120(27), e2218153120.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için