Blog
Genç Firavun Tek Savaşla Mısır’ı Nasıl Süper Güce Dönüştürdü?

Mitanni İmparatorluğu ve Kadeş hükümdarları tarafından desteklenen Kenan şehir devletlerinden oluşan bir koalisyon, yeni firavuna karşı ayaklanmaya başladı.
Begüm Bozoğul - www.arkeofili.com
MÖ 15. yüzyılda Levant bölgesinde, şehirler yeni tahta çıkan Firavun III. Thutmose’a karşı ayaklanıyordu. Bu, onun için bir sınav olacaktı.
İtalya Torino’daki Mısır Müzesi’nde sergilenen III. Thutmose heykeli. C: Dualstock
Kraliçe Hatşepsut’un ölümü, Levant bölgesinde isyanların önünü açtı. 22 yıllık iktidarının ardından tarihten silindi ve III. Thutmose Mısır tahtını tek başına ele geçirdi. Mitanni İmparatorluğu ve Kadeş hükümdarları tarafından desteklenen Kenan şehir devletlerinden oluşan bir koalisyon, yeni firavuna karşı ayaklanmaya başladı. Bu isyan, günümüzde İsrail sınırları içinde kalan surlarla çevrili Megiddo kentinde doruğa ulaşacaktı. Esdraelon Ovası’nda yer alan şehir, iki önemli ticaret yolunu kontrol edebiliyordu: biri kıyı şeridine bağlanıyor, diğeri ise kuzeye, Kadeş’e uzanıyordu. Thutmose için bu ilk askeri seferdi ve üzerindeki baskı oldukça büyüktü.
Megiddo’ya giden yol
Karnak’taki III. Thutmose Tapınağı (Akh Menu) duvarlarında yer alan büyük propaganda yazıtına göre, genç firavun ordusunu topladı ve doğu deltadaki Tjaru sınır kalesinden yola çıkarak güçlü düşmanıyla yüzleşmeye hazırlandı. Seferber edilen asker sayısı hakkında doğrudan bir bilgi bulunmamakla birlikte, çoğu tarihçi bu sayının muhtemelen binlerce olduğunu tahmin ediyor. Tüm ordunun Mısır’dan mı hareket ettiği yoksa Asya topraklarında önceden konuşlanmış birliklerin daha sonra mı dâhil edildiği de kesin olarak bilinmiyor.
Ordu, Sina’nın kuzeyinde yer alan Horus Yolu’nu takip ederek Gazze’ye ulaşmak için 10 gün boyunca ilerledi. Yaklaşık 200 kilometrelik mesafe, askerlerin günde ortalama 20 kilometre yürüdüğünü gösteriyor. Gazze’den sonra, Megiddo’nun yaklaşık 40 kilometre güneyinde yer alan Yehem bölgesine doğru ilerlediler. Firavun burada komutanlarıyla bir araya gelerek durumu değerlendirdi ve Megiddo’ya ulaşmak için üç mevcut güzergâhtan en uygun olanını seçmeye çalıştı: Kuzey rotası Zefti topraklarından geçiyordu; güney rotası onları Taanach’a yaklaştırıyordu; merkezdeki ve en tehlikeli rota ise, Aruna geçidindeki dar koridordan geçiyordu. Karnak’taki Amun-Re Tapınağı’na kazınmış olan III. Thutmose Yıllıkları, firavunun bu kritik kararı nasıl ele aldığını ayrıntılı şekilde anlatıyor.
Komutanları, Aruna geçidini kullanmamaları konusunda Thutmose’u uyardılar. “Muzaffer efendimiz dilediği yoldan ilerlesin; ancak bizi (en) tehlikeli yoldan gitmeye mecbur bırakmasın.” Ancak Thutmose, düşmanlarına meydan okumakta kararlıydı ve en tehlikeli güzergâhı seçerek onlardan korkmadığını göstermek istedi. Güneş tanrısı Amun-Re adına ant içerek şöyle dedi: “Majesteleri bu Aruna Yolu’ndan yürüyecek!”
Ayrıca ordusunu bu dar geçitten kendisinin öncülük ederek geçireceğini de ilan etti. “Hiç kimse, Majesteleri’nin önünden bu yoldan yürümeyecek” ve (zamanı geldiğinde) bizzat ordusunun önünde ilerleyerek yol gösterdi. Seçtiği yol sadece 13 kilometre uzunluğundaydı ve bazı kısımları sadece 9 metre genişliğindeydi. Her iki tarafında dik kayalıklar bulunan bu geçit, düşmanın yukarıdan ilerleyen bir orduyu pusuya düşürmesi için mükemmel bir noktaydı, çünkü manevra yapacak hiçbir alan yoktu.
Ancak, Mısırlıların asla bu kadar gözü kara bir risk almayacağını varsayan düşman, yalnızca diğer iki güzergâhta asker konuşlandırmıştı. Thutmose’un ordusu, Aruna geçidini tek bir günde sorunsuz şekilde geçmeyi başardı. Askerler, Megiddo yakınlarında kamp kurmuş olan düşman birliklerini şaşkına çevirerek Qina Vadisi’ne çıktı.
MÖ 15. yüzyılda firavun III. Tutmose ile Kenanlı isyancılar arasında gerçekleşen Megiddo’daki çatışma, Giuseppe Rava’nın bu modern illüstrasyonunda yeniden canlandırılıyor. C: Giuseppe Rava
Mısırlıların ilerleyişi
Ertesi gün şafak sökerken, Mısır ordusu harekete geçti. Üç büyük birliğe ayrılarak konuşlandı ve Megiddo’nun güneyindeki Asya kuvvetlerinin kampına doğru hilal biçiminde ilerlemeye başladı. Karnak yazıtlarında şu ifadeler yer alıyor: “Majesteleri’nin ordusunun güney kanadı, Qina [deresi]’nin güneyindeki bir tepede konuşlanmıştı; kuzey kanadı ise Megiddo’nun kuzeybatısına ilerlemişti. Majesteleri ise ordusunun merkezindeydi—[Amun] kaosun içinde onun varlığını koruyor, [Seth’in gücü] uzuvlarına nüfuz ediyordu.”
Bu manevra, düşman savaşçılar arasında paniğe yol açtı; birçoğu çadırlarını terk edip Megiddo’ya doğru kaçtı. Firavunun birlikleri, düşman kampını yağmalamaya başladı—bu da Asya kuvvetlerinin çoğunun kaçmasına olanak sağladı.
Bazı Asyalı komutanlar, şehri savunanlar tarafından Megiddo surlarından içeri çekilerek güvenli bir yere alındılar. Diğerleri ise Mısır ordusundan olabildiğince uzaklaşmak için kuzeye doğru kaçmış olmalılar. Kronikler, belli bir buruklukla, eğer III. Thutmose’un askerleri o anda kaçan birlikleri takip etseydi, zaferin çok daha hızlı ve kesin olacağını belirtiyor: “Düşman liderleri, Majesteleri’nin karşılarında durduğunu gördüklerinde, korku içinde Megiddo’ya doğru kaçtılar, atlarını, altın ve gümüş kaplı savaş arabalarını geride bıraktılar—şehrin içine çekilmek için giysilerinden tutunarak yukarı çekildiler. Çünkü halk, şehrin kapılarını arkalarından kapatmıştı ve şimdi onları içeri almak için giysilerini aşağıya sarkıtıyorlardı. Eğer Majesteleri’nin askerleri düşman mallarını yağmalamaya yönelmemiş olsaydı, o anda Megiddo ele geçirilmiş olacaktı.” Bu bölüm, tam anlamıyla büyük bir savaş olmaktan çok, Mısırlıların saldırıya geçtiği bir dizi küçük çatışmaya benziyordu.
Bir tepede bulunan Megiddo, MÖ 15. yüzyılın ortalarında Mısır’ı Mezopotamya’ya bağlayan önemli ticaret yolunu kontrol ediyordu. C: Wikimedia Commons
Kuşatma ve zafer
Şehri doğrudan saldırıyla ele geçirmenin imkânsız olduğunu gören Mısırlılar, Megiddo’yu kuşatma kararı aldı. Çevredeki ağaçları keserek elde ettikleri kerestelerle bir dizi tahkimat inşa ettiler. III. Thutmose Yıllıkları, firavunun Megiddo’nun stratejik önemine nasıl vurgu yaptığını gösteriyor: “Her [kuzeydeki] toprakların prensi onun içinde kapana kısılmış durumda—Megiddo’yu ele geçirmek, bin şehri fethetmek gibidir!”
Sonunda, yedi aylık kuşatmanın ardından şehir teslim oldu. İçeride ele geçirilen düşman liderlerinden biri de Megiddo hükümdarıydı. Ancak Asya koalisyonunun başkomutanı olan Kadeş prensi kaçmayı başardı.
Olağanüstü bir ganimet
Yazılı kaynaklar, Megiddo’nun ele geçirilmesiyle elde edilen ganimetlere dair uzun ve ayrıntılı bir liste sunuyor. Bu kayıtlara göre 83 düşman öldü, 340 kişi esir alındı—ancak bu rakamlar yalnızca önemli görülen kişileri kapsıyor olabilir.
Mısırlıların ele geçirdiği sürüler, erzak ve diğer değerli eşyaların yanı sıra; 2.041 at, 924 savaş arabası (bunlar arasında, Kadeş ve Megiddo hükümdarlarına ait altın işlemeli arabalar da vardı), 200 zırh takımı ve 502 kompozit yay bulunuyordu. Mezopotamya kökenli bu yaylar, dönemin en pahalı ve en çok aranan silahlarındandı. Sertleştirilmiş deriden veya bronz zincirlerden yapılmış vücut zırhları ise o dönem için son derece yenilikçiydi. Kayıtlarda miğferlere dair bir bilgi bulunmuyor, ancak III. Thutmose döneminde miğferlerin yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. Bu durum, hem Asya’dan gelen haraç listeleriyle hem de haraç ödeyen yabancıların miğfer takmış şekilde gösterildiği bazı özel Teb mezarlarındaki resimlerle kanıtlanıyor.
Karnak Tapınağı Kompleksi’ndeki bu kabartma, III. Thutmose’un topuzuyla ezmeye hazırlanırken korkudan sinen düşmanlarına karşı kazandığı zaferleri sembolize ediyor. C: Wikimedia Commons
Efsane ve güç
Zaferin en büyük doğrudan sonucu, Mısır firavunlarının bugünkü İsrail ve Filistin topraklarının büyük bir kısmı üzerindeki kontrolünü pekiştirmesi oldu. Bu çarpıcı zafer ve firavunun otoritesinin genişlemesi, Mısırlıların hayal gücünde bölgesel büyüklüğün yeni bir döneminin başlangıcı olarak yaşayacaktı.
Thutmose tarafından ele geçirilen bölgelerin valisi olarak atanan General Djehuty, daha sonra eski bir Mısır hikayesi olan “Yafa’nın Alınması”nda bir kahraman olarak ölümsüzleştirilecekti. Bu hikâye, Djehuty’nin zekâsını kullanarak Yafa (günümüzde Tel Aviv kentinin bir parçası) kentini ele geçirmesini anlatıyordu—askerlerini büyük sepetlerin içinde saklayarak şehre sokmuştu. Bu anlatı, Homeros’un epik şiiri İlyada’da yer alan Troya Atı hilesinden yüzyıllar önce ortaya çıkmıştı. Ayrıca, “Ali Baba ve Kırk Haramiler” adlı Arap halk masalına da ilham kaynağı olmuş olabilir—bu masalda, hırsızlar kendilerini kandil yağı dolu küplere saklayarak bir eve gizlice girmeye çalışırlar.
Megiddo’daki zafer yalnızca büyük hikâyelere ilham vermekle kalmadı; aynı zamanda bölge genelinde yeni siyasi ve diplomatik dengeler oluşturdu. Yeni ele geçirilen Kenan toprakları, Mısır’ın gelecekte Mezopotamya’ya düzenleyeceği seferler için daha yakın bir başlangıç noktası sağladı. Etkileyici zaferin haberi yayıldıkça, Yakın Doğu’daki krallıklar Mısır’ın başkenti Teb’e elçiler göndererek firavunun gözüne girmek umuduyla ona ihtişamlı hediyeler sundular.
Zaferinin ardından, III. Thutmose bu güçlü konumunu Asya’daki Mısır hâkimiyetini genişletmek için kullandı ve Suriye’de iddialı bir işgal programı başlattı. Karnak’taki Amun-Re Tapınağı’nın duvarlarında kazılı Yıllıklar, bazılarına dair detaylar günümüze ulaşmamış olsa da 16 askerî seferden daha bahsediyor. MÖ 1454 ile 1437 yılları arasında gerçekleşen bu askerî harekâtlar dört belirgin safhaya ayrılabilir: İlk safha, Mısır ile Asya arasında ulaşımı kolaylaştırmak ve depolama noktaları sağlamak için Ullaza ve Simyra gibi önemli liman şehirlerinin işgalini içeriyordu. İkincisi, Kadeş şehrinin gücünün etkisiz hale getirmek amacıyla Suriye’nin merkezi bölgelerinin işgalini içeriyordu. Üçüncü safha, doğrudan Mitanni topraklarına saldırıyı, dördüncüsü ise ele geçirilen bazı topraklardaki ayaklanmaları bastırmayı amaçlayan bir dizi harekâtı içeriyordu.
III. Thutmose’un kendini efsaneleştirme çabaları ve Yıllıklarında yer alan kaçınılmaz abartılar göz önünde bulundurulsa bile, birçok tarihçi bu anlatımın ayrıntılarını güvenilir bir kaynak olarak değerlendiriyor. Aslında, Megiddo Savaşı tarihin en eski iyi belgelenmiş savaşlardan biri. Bu büyük dönüm noktası, yalnızca Mısır topraklarını genişletmekle kalmadı, aynı zamanda antik Mısır’ın en büyük askeri liderlerinden birinin ilk bağımsız zaferi olarak kaydedildi.
National Geographic. 23 Mayıs 2025.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >