Blog
Gökhöyük’te 8 Bin Yıllık Kesintisiz Yaşam İzleri Ortaya Çıktı

Kazı çalışmalarında özellikle Tunç Çağı tabakalarında dikkat çekici bulgulara ulaşıldı. Araştırmacılar, döneme ait mimari yapılarda büyük bir yangına dair yoğun izler tespit etti.
www.arkeolojikhaber.com
Konya’nın Seydişehir ilçesindeki Gökhöyük (Kanal Höyük) kazılarında, MÖ 7. binden 1. bine kadar uzanan kesintisiz yerleşim tabakaları tespit edildi. Neolitik’ten Demir Çağı’na kadar ardışık kültürel izler sunan höyükte, büyük bir yangınla ilişkilendirilen bulgular, dönemin günlük yaşamına ışık tutuyor. Kazı başkanı Doç. Dr. Ramazan Gündüz, Gökhöyük’ün Orta Anadolu arkeolojisinde benzersiz bir yere sahip olduğunu belirtti.
Sekiz Bin Yılı Kapsayan Bir Arkeolojik Süreklilik
Konya’nın Seydişehir ilçesinde yer alan Gökhöyük (Kanal Höyük), Orta Anadolu’nun tarih öncesi yerleşim ağının önemli halkalarından biri olarak öne çıkıyor. İlk kez 1954 yılında İngiliz arkeolog James Mellaart tarafından tespit edilen höyükte, 2020 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle sistematik kazılar başlatıldı.
Kazı başkanlığını yürüten Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Gündüz, Gökhöyük’ün, bölgedeki diğer prehistorik merkezlerden farklı olarak MÖ 7. binden 1. bine kadar kesintisiz yerleşim izleri taşıdığını belirtiyor. Bu süreklilik, höyüğün hem Neolitik, hem Kalkolitik, hem Tunç, hem de Demir Çağı katmanlarını tek bir alanda gözlemleme imkânı sunuyor.
Gündüz, “Çatalhöyük gibi yerleşimlerde yalnızca erken dönem izleri bulunurken, Gökhöyük’te kültürel devamlılığı kesintisiz olarak takip edebiliyoruz. Bu özellik, höyüğü bölge için benzersiz kılıyor,” diyor.
Tunç Çağı’ndan Gelen Sessiz Tanık: Yangında Kalmış Bir İnsan
Kazı çalışmalarında özellikle Tunç Çağı tabakalarında dikkat çekici bulgulara ulaşıldı. Araştırmacılar, döneme ait mimari yapılarda büyük bir yangına dair yoğun izler tespit etti.
Doç. Dr. Gündüz, “Kerpiç duvarların içe doğru çöktüğünü ve bu çöküntünün altında bir insan iskeleti bulunduğunu belirledik,” diyerek, bu bireyin yangın sırasında hayatını kaybetmiş olabileceğini ifade ediyor.
Söz konusu iskelet üzerinde devam eden incelemeler, yalnızca ölümün koşullarını değil, aynı zamanda o dönemin yaşam tarzı ve toplum yapısına dair önemli ipuçlarını da sunmayı vaat ediyor.
Yangın, yerleşimin büyük ölçüde terk edilmesine neden olmuş gibi görünüyor. Ancak bu durum, arkeologlara Tunç Çağı insanının gündelik yaşamını adeta donmuş bir an gibi gözlemleme fırsatı sağladı.
Günlük Yaşamın İzleri: Çömlekler, Ocaklar ve Tohumlar
Gökhöyük’te açığa çıkarılan yapılar içinde bulunan buluntular, Tunç Çağı’ndaki gündelik yaşamın detaylı bir panoramasını sunuyor.
Doç. Dr. Gündüz’e göre, kazılarda hem pişirme ve depolama kapları, hem de pişirme ocakları, öğütme taşları ve bitki kalıntıları ele geçirildi. “Kaselerden testilere, çömleklerden büyük depolama kaplarına kadar birçok örnek yangınla birlikte yerinde korunmuş. Bu da bize o dönemin mutfak düzeni, beslenme alışkanlıkları ve üretim pratikleri hakkında doğrudan veri sağlıyor,” diye açıklıyor Gündüz.
Buluntular arasında yer alan pişmiş toprak kaplar ve bitki kalıntıları, Tunç Çağı toplumlarının tarım temelli yaşam biçimini ve beslenme kültürünü gözler önüne seriyor. Bu yönüyle Gökhöyük, yalnızca bir yerleşim alanı değil, aynı zamanda Anadolu’da yaşamın sürekliliğini belgeleyen bir kültür arşivi olarak değerlendiriliyor.
Orta Anadolu Arkeolojisinde Yeni Bir Referans Noktası
Gökhöyük kazıları, Konya Büyükşehir Belediyesi ve Seydişehir Belediyesi’nin destekleriyle yürütülüyor. Henüz üçüncü yılına giren kazılarda ulaşılan veriler, arkeologlara göre “on yıllık bir çalışmanın olgunluğuna” sahip.
Doç. Dr. Gündüz, “Bu kadar kısa sürede böylesine zengin bir kültürel birikime ulaşmak, höyüğün potansiyelini açıkça gösteriyor. Gökhöyük, bölgedeki kültürel süreklilik, toplumsal dönüşüm ve teknolojik ilerlemeyi aynı stratigrafide belgeleyebilme gücüyle Orta Anadolu arkeolojisi için referans bir nokta haline geldi.” ifadelerini kullanıyor.
Devam eden çalışmalar, höyüğün yalnızca bir yerleşim alanı değil, Anadolu’nun tarihöncesi kültürel sürekliliğini belgeleyen eşsiz bir merkez olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Savaş Güler aa
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >