Blog

Mar29

Güney İspanya’dan En Eski İnsan Genomu 23.000 Yıllık

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik DNAEndülüsGenomİspanyaSon Buzul Maksimum



Güney İspanya’dan En Eski İnsan Genomu 23.000 Yıllık

Uluslararası bir araştırma ekibi, İspanya’nın güneyinde Endülüs’teki çeşitli arkeolojik alanlardan eski insan DNA’sını analiz etti.

Buket Çağlayan - www.arkeofili.com

Yeni çalışma, son Buzul Çağı’nın zirvesinde muhtemelen Avrupa’nın en sıcak yerinde yaşamış 23.000 yıllık bireyin genomik verilerini rapor ediyor. İspanya’nın güney ucunda bulunan en eski insan genomu, Avrupa’nın genetik tarihine yapbozun önemli bir parçasını ekliyor.


Cueva de Malalmuerzo’ya genel bakış. C: Pedro Cantalejo

Uluslararası bir araştırma ekibi, İspanya’nın güneyinde Endülüs’teki çeşitli arkeolojik alanlardan eski insan DNA’sını analiz etti.

Çalışma, güney İspanya’daki Cueva del Malalmuerzo’dan bugüne kadarki en eski genomun yanı sıra, Cueva de Ardales gibi diğer iyi bilinen bölgelerden erken çiftçilerin 7.000 ila 5.000 yıllık genomlarını rapor ediyor.

İber Yarımadası, insan nüfusu tarihinin yeniden inşasında önemli bir rol oynuyor. Avrupa’nın güneybatısındaki coğrafi bir çıkmaz sokak olarak, şiddetli sıcaklık dalgalanmaları ile son Buzul Çağı’nda bir sığınak olarak kabul ediliyor. Öte yandan, buzul maksimumundan sonra Avrupa’nın yeniden kolonizasyonu için başlangıç ​​noktalarından biri olmuş olabilir.

Aslında, daha önceki araştırmalar, İber Yarımadası’ndaki 13.000 ila 8.000 yıl önceki avcı-toplayıcıların genomik profillerini bildirmiş ve Avrupa’nın diğer bölgelerinde yer değiştirmiş olan çok daha eski bir Paleolitik soyun hayatta kaldığına ve sürekliliğine dair kanıtlar sağlamıştı.

Bir organizma öldükten sonra DNA’sı yalnızca sınırlı bir süre ve uygun çevresel koşullar altında korunur. Sıcak ve kuru iklimlerdeki eski kalıntılardan DNA çıkarmak, araştırmacılar için büyük bir zorluktur. Günümüz İspanya’sının güneyindeki Endülüs’te iklim koşulları Kuzey Afrika’dakilere benzer; ancak, Fas’taki bir mağara alanından 14.000 yıllık insan bireylerinin DNA’sı başarıyla elde edildi.

Yeni çalışma, önemli zamansal ve mekansal boşlukları dolduruyor. Araştırmacılar artık güney İber Yarımadası’nın Buz Devri popülasyonları için bir sığınak olarak rolünü ve deniz seviyelerinin bugüne göre çok daha düşük olduğu son Buz Devri sırasında Cebelitarık Boğazı’ndaki potansiyel nüfus temaslarını doğrudan araştırabilirler.

Cueva de Malalmuerzo’da bulunan insan dişi. C: Pedro Cantalejo

Doğru zamanda doğru yerde

Son Buzul Maksimumundan önce (Günümüzden 24.000 ila 18.000 yıl önce) yaşamış olan Orta ve Güney Avrupa’dan gelen bireylerin genetik soyları, daha sonra Avrupa’yı yeniden kolonize edenlerden farklıydı. Bununla birlikte, Batı Avrupa’daki durum, kritik zaman dilimlerine ait genomik verilerin eksikliği nedeniyle şimdiye kadar net değildi. Granada yakınlarındaki Cueva del Malalmuerzo’dan alınan 23.000 yıl önce yaşamış bir birey, büyük buz tabakalarının Avrupa’nın çoğunu kapladığı döneme ait yeni bilgiler ekliyor.

Yapılan çalışma, 35.000 yıllık Belçikalı bir birey ile Malalmuerzo’nun yeni genomu arasında doğrudan bir genetik bağlantı olduğunu ortaya koyuyor.

Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden araştırmanın ilk yazarı Vanessa Villalba-Mouco, “Verilerimizin yüksek kalitesi sayesinde, 45.000 yıl önce Avrasya’ya yerleşen ilk genetik soylardan birinin izlerini tespit edebildik. Daha da önemlisi, atalarını Güney İberya’dan gelen 23.000 yaşındaki bireye kadar izleyebileceğimiz 35.000 yaşındaki Belçikalı bir bireyle benzerlikler bulduk.” diyor.

Cueva del Malalmuerzo’dan gelen birey, yalnızca daha önceki yerleşim dönemleriyle değil, aynı zamanda son Buzul Çağı’ndan çok sonra yaşamış olan güney ve batı Avrupa’nın avcı-toplayıcılarıyla da bağlantılıydı. Bu ayrıca İber Yarımadası’nın son Buzul Çağı’nda insan popülasyonları için bir sığınak olarak önemli rolünü doğruluyor.

Buz tabakaları çekildikten sonra, insanlar o noktadan doğuya ve kuzeye doğru hareket ettiler. Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden kıdemli yazar Wolfgang Haak, “Malalmuerzo ile, Paleolitik bir insan grubunun izini sürmek için doğru yeri ve doğru zaman dilimini bulmayı başardık. İber Yarımadası’nda bu kadar uzun süreli bir genetik miras bulmak, özellikle de bu Buz Devri öncesindeki soy Avrupa’nın diğer bölgelerinde çoktan ortadan kaybolduğu için dikkate değer.” diyor.

Cueva de Malalmuerzo’dan kaya sanatı. C: Pedro Cantalejo

İnsanlık tarihine dair daha fazla bilgi

Araştırmacılar ilginç bir şekilde, Akdeniz’de sadece 13 kilometrelik bir mesafeye ve arkeolojik kayıtlardaki paralelliklere rağmen, güney İber Yarımadası ile Kuzey Afrika arasında herhangi bir genetik bağlantı bulamadılar.

Köln Üniversitesi’nden Gerd-Christian Weniger, “Malalmuerzo’da, Kuzey Afrika soylarından genetik bir katkı olduğuna dair hiçbir kanıt bulamadık ve aynı zamanda, Fas’taki Taforalt mağarasından 14.000 yaşındaki bireylerin genomlarında Güney İspanya’dan bir genetik katkı olduğuna dair bir kanıt yok.” diyor.

“Son Buz Devri’nin sonunda Cebelitarık Boğazı’nın neden bir bariyer olduğu, Batı Akdeniz bölgesindeki arkeolojik araştırmaların hala çözülmemiş sorularından biri.”

Çalışma ayrıca, ilk çiftçilerin Yakın Doğu’dan Avrupa’ya geldiği Neolitik dönemden birkaç genç insanı da içeriyor. Anadolu Neolitik gruplarının karakteristik genetik ataları, Endülüs’teki bireylerde gerçekten saptanabiliyor, bu da bu erken çiftçilerin geniş coğrafi mesafelere yayıldıklarını düşündürüyor.

Araştırmanın ortak yazarı Jose Ramos-Muñoz, “Bununla birlikte, güney İberya’dan gelen Neolitik insanlar, daha yüksek oranda avcı-toplayıcı soylar taşıyor. Bu nedenle, son avcılar ile ilk çiftçiler arasındaki etkileşim diğer bölgelerde olduğundan çok daha yakın olabilir.” diyor.

İber Yarımadası’nın Buz Devri boyunca oynadığı özel rolü, binlerce yıl sonra bugün hala hissediliyor.Vanessa Villalba-Mouco, “Şaşırtıcı bir şekilde, Paleolitik avcı-toplayıcıların genetik mirası, güney İberya’daki ilk çiftçilerde hala tespit edilebilir, bu da çok farklı yaşam tarzlarına sahip iki nüfus grubu arasındaki yerel karışımı gösteriyor.” diyor.


Max Planck Society. 1 Mart 2023.

Makale 1:Villalba-Mouco, V., van de Loosdrecht, M.S., Rohrlach, A.B.et al.(2023).

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için