Kafatasý bulgularý, çoðu zaman tartýþmaya sebep olsa da insanlýðýn kökeni hakkýndaki fikirlerimizi deðiþtirebilir.
C: Didier Descouens/Wikimedia Commons
Bu aralar, paleoantropologlar için oldukça çalkantýlý bir dönem. 21. yüzyýlýn erken yýllarýndaki yeni keþifler, insanlýk evriminin tarihini daha önce görülmemiþ bir hýzda deðiþtirdi ve geliþtirdi. Araþtýrmacýlar, Homo türüne dört yeni tür daha ekledi: Güney Afrika’nýn Homo naledi’si, Asya’nýn Denisovalýlarý, Endonezya’nýn “hobbit” takma lakaplý Homo Floresiensis’i ve onun, Filipinler’de geçen yýl bulunan komþusu Homo luzonensis. Antik DNA ve korunmuþ proteinlerin izolasyonundaki ve incelenmesindeki geliþmeler, hem bireyler hem de türler arasýndaki iliþkileri belirleyebilen moleküler düzeyde araçlar oluþturdu.
Yeni yapýlan araþtýrmalarýn çoðu parçalanmýþ fosilleri ya da genetik kodu, ileri teknolojinin yardýmýyla inceliyor fakat tek bir diþ, parmak kemiðinin ufak bir parçasý ya da parlak bir laboratuvar ekipmaný parçasý, dikkatimizi bir kafatasý kadar çekmiyor.
Nature Ecology & Evolution dergisinde 2019 yýlýnda bir araþtýrmanýn yardýmcý yazarlýðýný yapan, Tübingen Üniversitesi paleoantropologu Katerina Harvati, insan yüzünün evrimsel tarihi hakkýnda: “Baþ, özellikle yüz, bir insanýn en fazla yakýn iliþki kurduðu ve ayný zamanda genellikle kendiyle özdeþleþtiði bir parçasýdýr.” diyor.
Fosil kafataslarý, “türler hakkýnda çok fazla bilgiyi bilim insanlarýna iletmekle kalmaz, ayný zamanda bir bireyin hayattayken bir insan olarak nasýl biri olduðuna dair doðrudan ve sezgisel bir izlenim verebilir, böylece hem bilim insanlarýnýn hem de halkýn hayal gücünü daha kolay etkileyebilir.
Doðrusunu söylemek gerekirse, iþlerin karýþtýðý yer de tam olarak burasý.
Zürih Üniversitesi antropologu Christoph Zollikofer, fosil kafataslarýnýn ve binlerce hatta milyonlarca yýl önce yaþamýþ biriyle yüz yüze olmanýn verdiði büyüleyici havanýn, profesyonelleri bile yoldan çýkarabileceði konusunda uyarýyor.
Zollikofer, “Zihniyetimiz, bizi mankenlerden ayýran maðaza vitrinlerinin camýna benziyor: Bu fosil kafataslarýna, kendimizin yansý görüntüsüne ve hayal gücümüzle bakýyoruz.” diyor.
Farklý görüþlere sahip araþtýrmacýlar ayný antik kafatasýna baktýðýnda, genellikle hararetli tartýþmalar patlak veriyor. Bu tür tartýþmalar, 21. yüzyýlda homininlerin, insanlarýn ve en yakýn atalarýmýzýn ve akraba türlerimizin evrimi hakkýnda geleneksel düþünceye meydan okuyan her yeni fosilin keþfiyle daha yaygýn hale geldi. Paleoantropologlar ne kadar çok fosil bulur ve onlarý incelemek için ne kadar çok yöntem kullanýrlarsa, insan evriminin tarihi o kadar çok anlaþýlmasý güç bir hale bürünüyor.
Fransa’daki Aix-Marseille Üniversitesi paleoantropologu ve A Pocket History of Human Evolution: How We Became Sapiens kitabýnýn yardýmcý yazarý Silvana Condemi, “Az sayýda fosil varken bir çizgi çizip, doðrusal giden bir evrim olduðunu göstermek çok kolaydý.” diyor. “Günümüzde ise çok daha fazla fosilimiz var ve bunun o kadar basit olmadýðýný, çok daha karmaþýk olduðunu görüyoruz ancak yine de her þeyi anlamak için yeterli fosilimiz yok.”
“Yeni araçlarýmýz var. Özenli olmaya çalýþýyoruz. Elimizden gelenin en iyisini yapýyoruz. Ancak yine de tek bir keþif, her þeyi deðiþtirebilir.” diyerek ekliyor.
Her biri kendi içinde tartýþmaya sahip bu beþ fosil kafatasý bulgusu, kökenimiz hakkýnda ne kadar öðrendiðimize ve nelerin hala belirsiz kaldýðýna dair bizlere bir fikir veriyor.
1- Bir baþlangýç mý yoksa çýkmaz mý?
C: Didier Descouens/Wikimedia Commons
- Örnek Toumai
- Tür: Sahelanthropus tchadensis
- Yaþ: Yaklaþýk 7 milyon yýllýk
- Bulunduðu yer: Çad, Orta Afrika
- Tanýmlanma zamaný: 2002
2001 yýlýnda Kuzey Çad’ýn bir çölünde, neredeyse eksiksiz bir kafatasýnýn yanýnda, birçok kemik ve kemik parçasý yýðýnýn keþfi olaðanüstüydü. Araþtýrmacýlar kafatasýna, yerel dilde “yaþam umudu” anlamýna gelen Toumaï adýný verdi. Özellikleri eskinin ve yeninin bir birleþimiydi, örneðin þempanze büyüklüðünde bir beyne ama küçük köpek diþlerine sahipti ve bu özellikler homininlerde, yaþayan en yakýn akrabalarýmýz olan þempanzelerde olduðundaki boyutundan genel anlamda daha küçüktü.
Bununla birlikte, fosilin yaþý daha da þaþýrtýcý. Toumaï, 6 milyon ila 7 milyon yýl öncesine dayanýyor. O zamanlar paleoantropologlar, þempanzelerle paylaþtýðýmýz son ortak atalarýn en az bir milyon yýl daha genç olduðunu düþünüyordu. Toumaï, soyumuzdaki bölünmenin düþünülenden çok daha önce gerçekleþtiðini ileri sürdü. Toumaï’nin bilhassa bir özelliði sebebiyle birçok paleoantropolog onun bizden biri, ilk hominin, olduðunu öne sürdü. Omuriliðin yer aldýðý, kafatasýnýn alt kýsmýnda bulunan deliðe foramen magnum adý veriliyor. Deliðin açýsý, omurganýn dört ayaklý hayvanlarda olduðu gibi kafatasýnýn arkasýnda mý yoksa iki ayaklý homininlerde olduðu gibi önde mi konumlandýrýldýðýný gösterebiliyor.
Condemi, Toumaï hakkýnda: “Yapýlan canlandýrma çalýþmalarýna göre, foramen magnum’un konumu iki ayak üzerinde yürüyebildiklerini öne sürüyor.” diyor. “Ýki ayaklýlýk, Homo’nun temel özelliklerinden biri. Görünüþe göre bu tür de, bu evrimsel çizgide yer alýyordu.”
Toumaï’nin bilinen en eski hominin olarak kabul edilmesi araþtýrmacýlarýn, atalarýmýzýn diðer maymunlardan ayrýldýðý Geç Miyosen dönemindeki soyumuzun kökenini incelemesine yol açtý. Londra’daki Doða Tarihi Müzesi paleontologu Fred Spoor, “Kafatasý ortaya çýktýðýnda paleoantropologlar onu ‘biricik kafatasý’ olarak nitelendirdi.” dedi. “Daha sonra, Miyosen maymunlarý araþtýrma topluluðundan gelen itiraz, olaya bir ‘dur’ dedi.”
Daha fazla Miyosen maymunu fosili ortaya çýktýkça, genel tablo daha da karmaþýk bir hale geliyor. Örneðin, tam bir hominin olmayan Avrupa Miyosen maymunlarý Danuvius ve Rudapithecus’un 2019 yýlýnda yapýlan kalça ve gövde canlandýrmalarý, iki ayak üzerinde yürüyebildiklerini öne sürdü.
“Ýki ayak üzerinde yürüyebilenlerin sadece homininler olup olmadýðý belirsiz.” diyor Spoor. “Tüm bunlar, Miyosen maymunlarýnýn iki ayak üzerinde yürüyebildiðini öðrenmemizle bile sonuçlanabilir… Geçmiþteki her þeyin, günümüzde devam eden bir soyu olduðunu varsaymamalýyýz.”
Zollikofer, yüksek çözünürlüklü BT taramalarý uygulanan Toumaï kafatasýnýn Nature dergisinde yayýnlanan 2005 yýlýndaki canlandýrmasýnýn baþyazarýydý. Ekibi, Toumaï’nin türü Sahelanthropus’un, maymunlardan ziyade homininlerle daha yakýn akraba olduðu sonucuna vardý. Ancak araþtýrmacýlar nasýl hareket ettiði konusunda emin olamýyordu.
Zollikofer, “Kafatasý, bu türün bir þekilde dik durduðunu ve iki ayak üzerinde hareket ettiði gösteriyor,” diyor. “Sahelanthropus’lar bizim atamýz mý? Asla bilemeyeceðiz! Evrimsel bir çýkmaz olan ‘iki ayaklý maymun’ nüfusunun bir parçasý da olabilirler.”
Spoor, Toumaï’nin soy aðacýmýzda yer alýp almadýðýna bakýlmaksýzýn onu önemli bir örnek olarak görüyor. “Kafatasýnýn önemi çok büyük. Ýyi korunmuþ 7 milyon yýl öncesine dayanan bir fosil.” diyor. “Bu kafatasýný tanýmlamanýn en doðru yolu, mümkün olan en eski veya potansiyeli olan hominin demek olur. Eðer bir hominin deðilse bile büyük olasýlýkla ona oldukça yakýn bir þey.”
2- Yüzü Bulmak ve Zaman Çizelgesine Meydan Okumak
C: ALe Omori/Cleveland Museum of Natural History
- Örnek: MRD
- Tür: Australopithecus anamensis
- Yaþ: 3,8 milyon yýllýk
- Bulunduðu yer: Etiyopya, Doðu Afrika
- Tanýmlanma tarihi: 2019
Yaklaþýk 4,2 milyon yýl önce, kendi Homo türümüzün öncüleri olan ilk australopithler ortaya çýktý. Beyinleri bir þempanzeninkinden biraz daha büyüktü ama çok fazla deðildi ve iki ayak üzerinde durabiliyorlardý. En ünlü hominin fosili ve türünün daha geç bir üyesi olan 3,2 milyon yýllýk “Lucy”, Australopithecus afarensis’in türüne ait. Afrika’nýn çoðu yerine yayýlmýþ diðer Australopith türlerine dönüþenin A. afarensis olduðu düþüncesi devam etti.
Birçok araþtýrmacý, A. afarensis’in yaklaþýk 3,9 milyon yýl önce ilk Australopith olan A. anamensis’ten evrimleþtiðini düþünüyordu. Bu türün önceki fosillerinin parçalarý Doðu Afrika’nýn birçok yerinde bulundu ancak paleoantropologlar, bu yüzü bir türlü isimlendiremedi. A. anamensis’in parçalar halindeki kafatasý fosilleri bile azdý.
Ancak Aðustos ayýnda, araþtýrmacýlar Etiyopya’da dudak uçuklatan bir bulgu ortaya çýkardý: A. anamensis’in neredeyse eksiksiz bir kafatasý bulundu.
Araþtýrmada yer almayan Condemi, “Anamensis’i yýllardýk biliyoruz fakat ilk kez kafatasýný görüyoruz,” diyor. “Neye benzediðine dair bir fikir edinmek harika.”
Hayvanlarda daha belirgin olan ibiðe baðlý güçlü çene kaslarýna sahip kafatasýnýn, baþ kýsmý boyunca uzanan kemik çatýsýna atýfta bulunarak, “Kafatasýnýn çok küçük olduðunu, Sahelanthropus’tan biraz daha büyük olduðunu öðrendik. Yüz hatlarý, büyük bir sagittal ibik bulundurmakla beraber, þempanze özellikleri taþýyor.” diyerek ekliyor.
Sadece bir sorun var: MRD adý verilen kafatasý 3,8 milyon yýl yaþýnda. A. afarensis olarak tanýmlanan en eski fosilden yaklaþýk 100.000 yýl daha genç. MRD’yi keþfeden araþtýrmacýlar, zamanla A. Anamensis’in, A. Afarensis’e evirildiði fikrini reddetti. Görünüþe göre iki tür birlikte yaþamýþ.
Ekipte yer almayan Spoor, “Anamensis’in, afarensise evirildiði fikri artýk tamamen olmasa da kýsmen üzerinde düþünülmekten vazgeçildi.” dedi.
Sýradan bir gözlemci için aradaki ayrým küçük gibi görünebilir ancak australopith evriminin gidiþatýný anlamak, kendi hikayemizi çizebilmemiz için doðrudan sonuçlara sahip.
Spoor ve diðer uzmanlar, hominin soy aðacýnýn en az altý australopith türünü ve nihayetinde Homo cinsini de içerecek þekilde nasýl geliþtiðini daha büyük bir resimde görebilmek için elmacýk kemiði çýkýntýsýnýn açýsý gibi en küçük ayrýntýlara kadar üzerinde çalýþýyor.
Spoor, “Soy aðacýnýn nasýl oluþtuðunu anlamak için, neyin yeni evrimleþtiðini ve neyin kalýtsal olarak aktarýldýðýný anlamalýsýnýz.” diyor. “Yeni kafatasý bize tüm bunlar üzerine düþünme ve tüm bu [sonraki] gruplarýn afarensis’ten deðil de anamensis’ten ortaya çýkýþýný yeniden ele alma fýrsatý veriyor.”
Spoor önemli bir uyarý ekliyor: MRD ekibinin yayýmladýðý sonuçlar bu örtüþen iki türün, 3,9 milyon yýl öncesine ait kafatasý parçasý olan ve en eski fosil olarak sýnýflandýrýlan A. afarensis’in aslýnda o türe ait olduðu varsayýmýna dayanýyor.
“Ayný anda iki türün olduðu yorumu, yalnýzca iki örnek olmasýndan kaynaklanýyor. Burada grup içi ve türler arasýndaki varyasyonun nasýl olduðunu kesin olarak nasýl bilebiliriz? Bilemeyiz. ”
Araþtýrmacýlar, hem A. anamensis’ten hem de A. afarensis’ten baþka kafataslarý ortaya çýkana kadar, MRD’nin sadece güzel bir yüzden ibaret olacaðýný söylüyor.
3- Afrika Dýþýnda: Bir ya da Birçok
C: Guram Bumbiashvili/Georgian National Museum
- Örnek: Skull 5
- Tür: Homo erectus
- Yaþ: 1,77 milyon ila 1,85 milyon yýl
- Bulunduðu yer: Gürcistan, Avrasya’nýn Kafkasya Bölgesi
- Tanýmlanma Tarihi: 2013
Gürcistan’daki Kafkas Daðlarý’nýn güneyinde arabayla bir gün uzaklýktaki, yýkýk bir ortaçað kalesinin ve küçük bir manastýrýnýn yaný sýra, dünyanýn en önemli ve kafa karýþtýrýcý paleoantropolojik alanlarýndan biri olan Dmanisi, Afrika dýþýndaki en eski hominin fosillerine ev sahipliði yapýyor.
1980’lerden beri araþtýrmacýlar yaklaþýk 1,8 milyon yýl öncesine ait binlerce fosili ortaya çýkardý. Etrüsk kurtlarýnýn kalýntýlarý arasýnda kýlýç diþli kaplanlar, geyikler ve diðer hayvanlar, eksik ve tam kafataslarý da dahil olmak üzere çeþitli homininlerin kemiklerinden oluþuyor.
Özellikle saðlam bir alt çene 2000 yýlýnda bulundu ve baþlangýçta tamamen yeni bir tür olan H. georgicus olarak tanýmlandý. 2013 yýlýnda Science dergisinde araþtýrmacýlar, þimdilerde Skull 5 olarak bilinen bireyin kafatasýnýn geri kalanýný bulduklarýný açýkladý. Kafatasýnýn tamamýnýn bulunmasýyla araþtýrmacýlar, fikirlerinden yüz seksen derece döndü. Araþtýrmacýlar, Dmanisi homininlerinin, cinsimizin Afrika’nýn ötesinde bulunan en eski üyesi H. Erectus’un grubuna dahil olduðu sonucuna vardý.
Peki araþtýrmacýlarýn beklenmedik bir þekilde fikirlerinin deðiþmesine ne sebep oldu? Zollikofer’ýn dediði gibi, “Skull 5 yalnýz deðil… Dört tane daha arkadaþý var ve hepsi birbirinden oldukça farklý görünüyor.”
Zollikofer, diðer kafataslarýndan biri üzerine yazýlan The Anatomical Record Part A gibi 2006 tarihli bir makale de dahil olmak üzere birçok Dmanisi hominin çalýþmasýnda yardýmcý yazar olarak yer aldý. Bu örnek, tüm hominin fosil kayýtlarý içinde en benzersiz olaný: Birey, ölümünden birkaç yýl önce diþlerini kaybettiði için yiyecekleri çiðneyemiyordu. Baþkalarýnýn yardýmýyla hayatta kalmýþ olabilir, bu da insan evriminin bu kadar baþýnda bilinmeyen sosyal davranýþlarýn olabileceðini gösteriyor.
Bununla birlikte, Zollikofer’in Skull 5 üzerine kýdemli yazar olarak 2013 yýlýnda yazdýðý çalýþmasý, akademik camiaya bir ateþ gibi düþtü. Dmanisi homininlerini H. erectus olarak yeniden sýnýflandýrmanýn yaný sýra, ekip bir adým daha ileri gitti: Beþ Dmanisi kafatasý arasýndaki farklýlýklarýn, H. erectus içinde önemli farklýlýklara sahip olduðuna dair kanýt olduðunu öyle ki Afrika’nýn H. habilis gibi diðer erken Homo türlerinin, H. erectus olarak yeniden sýnýflandýrýlabileceðini öne sürdü.
Bu, paleoantropolojinin en uzun süren savaþlarýndan birine düþen yeni bir bomba oldu: Homo soyunun erken evrimi, zaman içinde yeni bir türe dönüþen tek bir tür müydü? Yoksa bazen tek baþýna geliþip sonra tekrar melezleþmek için bir araya gelen, karýþan ve kaynaþan çok sayýda nüfustan, türden ve alttürden mi ibaretti?
Spoor’un Nature dergisinde kýþkýrtýcý bir baþlýkla yayýmladýðý, “Küçük beyinli ve boþboðazlý” baþlýklý yazýsý da dahil, ekibin vardýðý sonuca birçok eleþtiri yaðdý.
Spoor, Skull 5’ýn önemini tamamen farkýnda, “Bu kafatasý, çok erken bir Homo erectus’un güzel bir örneði.” Ancak ekibin tüm erken Homo türlerini, H. erectus olarak yeniden sýnýflandýrdýðý “radikal önerisine” karþý çýkýyor. Ekibin sonuçlarýnýn, ayný kaya tabakasýndaki beþ Dmanisi kafatasýnýn, ayný zamanda yaþadýðý varsayýmý üzerine kurulu olduðunun altýný çiziyor.
Spoor, “Yapýlan bir kazý, 10.000, 20.000 yýl öncesini yansýtabilir.” diyor.
Skull 5 ile diðer Dmanisi homininleri arasýndaki çeþitliliði belgelemek, fosillerle ilgili yapýlan en önemli geliþme olabilir. Bununla birlikte, kafatasýnýn önemin ne olduðu bir araþtýrmacýdan diðerine göre deðiþebiliyor.
4- Yeni Baþlangýç Noktamýz
Yaklaþýk 315.000 yaþýnda olan eksik kemiklerin bir canlandýrmasý, modern insanin yüz özelliklerine benzerlik gösteriyor. C: Sarah Freidline/MPI Eva Leipzig
- Örnek: Irhoud 10
- Tür: Homo sapiens
- Yaþ: Yaklaþýk 315.000 yýllýk
- Bulunduðu yer: Fas, Kuzey Afrika
- Tanýmlanma tarihi: 2017
On yýllar boyunca, H. sapiens’in yaklaþýk 200.000 yýl önce ve Doðu Afrika’da ortaya çýktýðý düþünülüyordu. Daha sonra bir ekip, Fas’taki küçük bir fosil alanýnda tekrardan bir çalýþma yürüttü.
1961 yýlýnda yapýlan madencilik çalýþmalarý sýrasýnda, bir yamaçta kazý yapan iþçiler eski bir kafatasý buldu. Akabinde yapýlan kazýlarla daha fazla fosil parçasý bulundu ancak tahmini yaþlarý, 40.000 ila 160.000 yýl arasýnda deðiþtiðinden türlerinin ne olduðu belirsizdi.
Jebel Irhoud olarak bilinen alandaki en son kazý çalýþmasý, bulunan fosil parçalarýnýn tarihlendirilmesi konusunda daha titiz bir yaklaþým getirerek 2004 yýlýnda baþladý. Sonuçlar çarpýcýydý: Irhoud 10 olarak bilinen eksik bir yüz ve kafatasý içeren homininler yaklaþýk 315.000 yýllýktý.
2017 yýlýnda Nature dergisinde araþtýrmacýlar, Irhoud 10’un yüz özelliklerinin modern insanýn özellikleriyle benzer olduðunu açýkladý. Araþtýrmacýlar Faslý homininlerin, 100.000 yýldan fazla bir süredir fosil kayýtlarýndaki en eski H. sapiens olduklarýný söyledi.
Baþ araþtýrmacý Jean Jacques Hublin o dönemde basýna, “Bu bulgu, türümüzün kökenini temsil ediyor.” dedi.
Diðer paleoantropologlar ise ekibin sonuçlarýný abartýlý buldu.
Zollikofer, “Paleoantropologlarýn türlere, tür tanýmlarýna ve soylara dair sabit fikirleri var.” diyor ve Darwin’in akraba olan nüfuslar arasýnda çok daha fazla deðiþkenlik olduðuna inandýðýnýn altýný çiziyor. “Jebel Irhoud’da, H. Sapiens’le benzerlik taþýyan bir sürü yüz özelliðini inceleyebilir ya da önceki insanlarla çok daha güçlü benzerlik taþýyan diðer özelliklerine odaklanabilirsiniz. Tahmin edin hangisi daha çok ilgi çeker?”
Irhoud homininlerinin arkaik özelliklerinin baþýnda, modern H. sapiens’in ayýrt edici bir özelliði olan yuvarlak þekilden uzak, daha alçak ve uzun bir kafatasýna sahip olmasý yer alýyor. Ancak bu alanda çalýþanlar, Irhoud homininlerini devam etmekte olan evrimin heyecan verici bir parçasý olarak görüyor.
“Jebel Irhoud Homo sapiens’leri üzerinde düþünüyorum,” diyor Condemi. “Jebel Irhoud’da gördüðümüz, Neandertallerin evriminde gördüðümüze benziyor öyle ki 200.000 yýl önce gördüðümüz Neandertaller, 50.000 yýl önce gördüðümüz Neandertallerle ayný deðil. Bir soyun içinde bile evrim var.” Spoor da bu konuda ayný fikirde. “Evrim sürekli devam eden bir olay. Kafanýn farklý kýsýmlarý farklý bir tempoda geliþiyor. Modernitenin ortaya çýktýðýný görmek çok güzel.”
Irhoud fosillerinin yaþý önemi kadar konumu da önemli. En erken H. Sapiens’i Doðu Afrika’dan binlerce kilometre ötede bulmak, Irhoud homininlerinin yaþý kadar beklenmedik oldu.
Irhoud 10’u tanýtan 2017 yýlýndaki makalenin yardýmcý yazarý ve Tübingen Üniversitesi çalýþaný Harvati, “Bence bu bulgu bizlere modern insanlarýn evrimleþtiði, bir çeþit Cennet Bahçesi gibi, belirli bir coðrafi bölgeyi aramada kullandýðýmýz eski modelin, tabiri caizse, çok basit olduðunu gösteriyor.” diyor. “Afrika genelinde yakýn akraba olan birkaç nüfusun, çevresel koþullarýn onlarý birbirinden ayýrmasý ya da birbirleriyle tekrar temasa geçirmesiyle, bazen ayrýþarak, bazen de tekrar bir araya gelerek, soyumuza katkýda bulunmalarý çok daha muhtemel.”
Condemi, “Bence Irhoud, Homo sapiens beþiðinin yalnýzca Doðu Afrika olmadýðýný gösteriyor. Afrika’nýn tamamýndaydýlar.” diye ekliyor. “Bu da Sapiens’in Pan-Afrikalý bir tür olduðu anlamýna geliyor.”
5- Avrupa’ya Erken Gelenler
Eksik kafatasý (sað) ve canlandýrmasý (sol, orta) modern insanlarýn eþsiz bir özelliðini gösteriyor: Yuvarlak þekil Neandertaller ve atalarý ile çeliþiyor. C: Katerina Harvati/Eberhard Karls University Of Tübingen
- Örnek: Apidima 1
- Tür: Homo sapiens
- Yaþ: Yaklaþýk 210.000 yaþýnda
- Bulunduðu yer: Yunanistan, Güney Avrupa
- Tanýmlanma tarihi: 2019
Misliya-1 olarak bilinen kýsmen modern bir H. sapiens çenesinin 2018 yýlýnda Ýsrail’de bulunmasý, modern insanlarýn göç tarihini geriye çekti. 194.000 yýl öncesine dayanan çene, türümüzün Afrika’yý bir zamanlar düþünüldüðünden çok daha erken terk ettiðini gösteriyor.
Misliya-1’in çoðunluk tarafýndan kabul görüldüðü göz önüne alýndýðýnda, geçen Temmuz ayýnda Nature dergisinde açýklanan baþka bir fosilin çok fazla tartýþma yaratmasý þaþýrtýcýydý. Apidima 1 olarak bilinen ve Yunanistan’da bulunan bu eksik kafatasý 40 yýldan uzun bir süre önce bulundu ancak hiçbir zaman detaylýca incelenmedi. Bunun nedeni de bir Neandertal ve daha eksiksiz hominin kafatasý olan Apidima 2’ye yakýn bir yerde bulunmasýydý. Hatta o kadar çok yakýnýnda bulundu ki Apidima 1’in de Neandertal olduðu düþünüldü.
Daha sonra Harvati ve ekibi her iki kafatasýný da inceledi ve yaþlarýný belirlemek için daha geliþmiþ bir tarihleme yöntemi uyguladý. Sonuçlar araþtýrmacýlarý bile þaþýrttý.
(Afrika Dýþýndaki Bilinen En Eski Modern Ýnsan Fosili Bulundu)
Apidima 2 yaklaþýk 170.000 yýllýktý. Ancak ekip, yaklaþýk 210.000 yýllýk olan Apidima 1’in H. sapiens olduðu sonucuna vardý: Bu da onu, 160.000 yýl öncesine dayanan Avrupa’daki türlerimizin ilk kanýtý yapýyor.
Harvati, “Avrupa’nýn, yaklaþýk 45.000 yýl öncesine kadar Neandertallere ve onlarýn atalarýna münhasýr olduðunu düþünüyorduk.” dedi. “Ancak bunun böyle olmasý için hiç bir neden yok. Çoktan Yakýn Doðu’da bulunan erken modern insanlarýn, Anadolu’nun kuzeyine ve Güneydoðu Avrupa’ya yayýlmasýný önleyecek bir engel yoktu.”
Harvati, Apidima 1’in kesin olarak bir H. sapiens olduðunu söylüyor: Her ne kadar sadece, modern insanlarda özellikle yuvarlak olan kafatasýnýn arka kýsmý korunmuþ olsa da.
Fakat herkes onunla ayný fikir de deðil.
Zollikofer, “Apidima 1 bir bilmece gibi. Erken Neandertal çeþitliliðinin kayýp bir yönünü temsil ediyor olabilir. Tür niteliði olmadan kayýp bir insan nüfusunu temsil ediyor olabilir. H. Sapiens’i temsil ediyor olabilir. Kafatasý o kadar kötü muhafaza edilmiþ ki bu sinir bozucu; diðer yandan da bu kadar kötü bir þekilde korunmasý bizi hayal gücümüzü kullanmaya itiyor.”
Aslýnda, Nature dergisinde Harvati’nin sonuçlarýný yayýmlanmadan hemen önce, daha küçük bir dergide Apidima 1 hakkýnda sadece Fransýzca yazýlmýþ baþka bir çalýþma yayýmlandý. Bu yazarlar, eksik kafatasýnýn Neandertal soyuna ait olduðu sonucuna vardý.
Ýki fosil arasýndaki yaþ eþitsizliðine gelince, sonuçlar aksini gösterinceye kadar Harvati bile ilk baþta yaþýt olduklarýný düþünmüþtü. Eksik kafataslarý ve diðer tanýmlanamayan kemik parçalarý, çakýl ve rastgele kalýntýlarýn kendi içinde ve maðara sistemi yoluyla karýþmasý ve zamanla birleþmesiyle bir breþ içinde korundu.
Harvati, “Þu andaki hipotezimiz, örneklerin her ikisinin de maðaranýn çeþitli yerlerinden tortuyla dolu bir tür kuyunun içine düþtüðü ve birbirine karýþýp, birlikte katýlaþtýklarý.” diyor.
Harvati, yeni kazýlar yapmak için maðaraya geri dönmeyi planlýyor. Yeni fosillerin bulunmasý eleþtirmenlerin endiþelerini azaltabilir ya da yeni tartýþmalara yol açabilir.
Bu heyecan verici ve belirsiz zamanda, alandaki birçok kiþinin düþüncelerini yansýtan Spoor, bir sonraki beklenmedik fosil bulgusu için hazýr.
“Kesin bildiðimiz þeyler oldukça çabuk yok oluyor.” diyor. “Yeni þeyler ortaya çýktýkça, fikrimizi deðiþtirme konusunda panik yapmamalýyýz. Hayat devam ediyor. Bilimde iþler böyle yürüyor.”
Hominin’in Bilmecesini Çözmek
Soyumuzu anlamak söz konusu olduðunda, biz öðrendikçe paleoantropologlar da daha fazla keþfetmek istiyor.
Yaþ aralýklarý, mevcut fosil kayýtlarýna göre yaklaþýk olarak verilmiþtir; tüm hominin türlerini içermez.
emma Tarsach. Discover Magazine. 15 Mayýs 2020.
www.arkeofili.com
Bu yazý hakkýnda yorum bulunamamýþtýr. Ýlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >