Blog

Eki13

İskitlerin Demir Eserlerinde Yüksek Teknolojik Bilgi Ortaya Çıktı

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Altay DağlarıBayan ÖlgiiBinicilikDemirGöçebeİskitMetalurjiMoğolistanPazırık



İskitlerin Demir Eserlerinde Yüksek Teknolojik Bilgi Ortaya Çıktı

Moğolistan, Rusya, Kazakistan ve Çin sınırlarının kesiştiği Moğolistan’daki Altay Dağları’nın yükseklerinde, donmuş toprak binlerce yıl boyunca göçebe İskit savaşçılarını sakladı.

 

www.arkeofili.com

 

Moğol Altayları’ndaki Pazırık kültürü mezarlarından çıkarılan MÖ 5. yüzyıla ait demir bıçaklar ve at gemlerinde yüksek teknoloji izleri bulundu.

Baga Turgenii Gol’deki bir Pazırık mezarının taş kaplaması kaldırılmadan önceki fotoğrafı. C: J.S. Park vd. 2025

Bir çalışma, Moğol Altayları’ndaki Pazırık kültürüne ait buzla korunmuş mezarlardan çıkarılan bir demir eser grubunu ilk kez analiz ediyor; buluntular yaklaşık MÖ 400’e tarihleniyor ve gelişmiş metalürjik teknikleri açığa çıkarıyor.

Moğolistan, Rusya, Kazakistan ve Çin sınırlarının kesiştiği Moğolistan’daki Altay Dağları’nın yükseklerinde, donmuş toprak binlerce yıl boyunca göçebe İskit savaşçılarını sakladı. Şimdi, uluslararası bir araştırma ekibi Pazırık kültürü mezarlarında bulunan benzersiz bir demir eşya koleksiyonunu ortaya çıkarıp analiz etti ve Avrasya tarihinin en kritik teknolojik dönemeçlerinden birini açığa çıkardı: bozkırlarda demirin gelişi ve ustalıkla kullanılmaya başlanması.

Archaeological and Anthropological Sciences dergisinde yayımlanan çalışma, Batı Moğolistan’daki Bayan-Ölgii ilinde Pazırık tipli mezarlardan çıkarılan demir bıçaklar ve at gemlerine odaklanıyor. Araştırma, ilk kez, nesnelerin metalürjik analizini yanlarında bulunan organik malzemelerin radyokarbon tarihlemesiyle birleştirerek, teknolojileri ve kronolojileri hakkında isabetli bir tablo sunuyor.

MÖ ilk binyılda Avrasya bozkırlarına yayılan İskit kültürleri, at üzerindeki ustalıkları, hayvan üslubundaki sanatları ve özellikle demiri erken kullanmalarıyla ünlü. 20. yüzyılın başlarında Rus Altayları’ndaki Pazırık sahasında yapılan kazılar, dövmeli insan bedenleri, kurban edilmiş atlar ile ahşap ve tekstil eşyalarını olağanüstü biçimde korumuş buzlu mezarları ortaya koymuş; bunlar Yunan tarihçi Herodotos’un betimlemeleriyle çarpıcı uyum göstermişti.


Baga Turgenii Gol’deki bir Pazırık mezarının taş kaplaması kaldırıldıktan sonraki fotoğrafı. C: J.S. Park vd. 2025

Altay Dağları’nın Moğolistan tarafında benzer mezarların yakın zamanda keşfi, arkeologların bu kültüre dair anlayışını genişletmesini sağladı. Çalışmanın yazarları, Karadeniz havzasından Altaylar’a uzanan engin Avrasya bozkırının, hayli standart bir İskit kültürünün etkisi altında olduğunu belirterek, bölgenin bir kavuşma ve alışveriş noktası olarak kilit konumuna dikkat çekiyor.

Objeler: Bıçaklar ve At Gemleri

Bu çalışmada analiz edilen demir eserler, 2005–2014 yılları arasında “Eurasiat” projesi kapsamında kazılan 38 mezardan geliyor. Nesneler iki ana gruba ayrılıyor. Grup 1, güçlü ve dayanıklı bir ağza (kesici kenara) ihtiyaç duyan küçük bıçaklar gibi işlevsel eserleri içeriyor. Grup 2 ise bu sahalarda en yaygın demir buluntu olan at gemlerinden oluşuyor; bunlar göçebe toplulukların binicilik kontrolü için hayati öneme sahipti.

Nesnelerin mezarlara ne zaman konduğunu belirlemek için araştırmacılar, demir buluntularla birlikte ele geçen beş organik örnek üzerinde radyokarbon tarihlemesi gerçekleştirdi: bir post (ya da kürk), bir bitki ve üç ahşap parça.

Yüzde 95,4 olasılıkla kalibre edilen sonuçlar, bu mezarların inşasını dar bir zaman aralığına yerleştiriyor. Beş örneğin dördü tutarlı biçimde MÖ 400 dolaylarına, yani MÖ 5. yüzyıl sonu / 4. yüzyıl başına işaret ediyor. Yalnızca bir bitki örneği biraz daha erken bir tarih öneriyor.

Yazarlar, post örneğinin önemini vurguluyor; çünkü ahşaptan farklı olarak “yaşlı ağaç etkisi”ne (mezarda kullanılmadan çok önce kesilmiş uzun ömürlü ağaçların yol açtığı sapma) tabi değil. Postun tarihi, ahşap örneklerin tarihleriyle çakışarak kronolojiyi güçlendiriyor. Bu bulgu kritik; çünkü Moğolistan’daki bu mezarları, MÖ 300 ila 240 arasına tarihlenen Rusya’daki klasik Pazırık sahasından belirgin biçimde daha eski konuma yerleştiriyor.


Moğolistan ve çevresini gösteren genel harita. C: J.S. Park vd. 2025

Metal Analizi: Teknolojinin Çözülmesi

Peki bu nesneler nasıl üretildi? Bunu yanıtlamak için araştırmacılar, metalin iç yapısını mikroskop altında gözlemlemeyi içeren titiz bir metalografik inceleme yaptı. Nesnelerden küçük örnekler aldılar, parlatıp kimyasal bir reaktifle muamele ederek mikro yapılarını görünür kıldılar.

Analizler, tüm nesnelerin “bloomery (çiçek fırını)” süreciyle elde edilmiş demirden yapıldığını ortaya koydu. Demiri elde etmek için tarihsel olarak kullanılan ilk teknik olan bu yöntemde, demir cevheri bir ocakta, metali kayadan ayıracak kadar ama tamamen eritecek kadar yüksek olmayan sıcaklıklara kadar ısıtılır; ortaya çıkan cüruf karışımlı süngersi demir kütlesi (bloom) daha sonra dövülerek şekillendirilir.

En önemlisi, Pazırık zanaatkârları demiri fırından çıktığı haliyle bırakmamışlardı. Çalışma, sementasyon (karbürizasyon) teknikleri uyguladıklarını gösteriyor. Çeliğe giden yolda kilit bir adım olan bu işlemde, demir nesne odun kömürü ile temas halinde saatlerce, hatta günlerce ısıtılır; kömürden gelen karbon, demirin yüzeyine difüze olur ve onu daha sert ve daha dayanıklı kılar.

En açık kanıt, bir hançerin ucu üzerinde (nesne #13) gözlendi. Mikroskop altında, ağız kenarı boyunca uzanan koyu, sert bir “perlit” (karbonca zengin yapı) tabakası ve bunun çevrelediği, iç kısımda daha yumuşak “ferrit” (düşük karbonlu demir) görüldü. Araştırmacıların açıkladığı üzere, bu özgün yapısal dağılım, karbon atomlarının yüzeyden içeriye doğru difüzyonuyla oluşan konsantrasyon gradyanını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Başka deyişle, yalnızca gereken kısımlar stratejik olarak sertleştirilmişti.

Birçok bıçakta, kenarın yüksek karbon içerdiği, buna karşılık sapın daha yumuşak demirden yapıldığı saptandı. Bu durum, malzemenin özelliklerine ilişkin sofistike bir kavrayış ve nesnenin performansını artırmak için ısıl işlemi seçici biçimde uygulama becerisini gösteriyor. Çalışmaya göre bu teknolojik başarı, demirin üstün işlevsel özelliklere sahip bir malzeme hâline gelmesini sağlamış olmalı.

Buna karşılık, at gemleri (Grup 2) çoğunlukla düşük karbonlu demirden, herhangi bir sertleştirme işlemi uygulanmadan üretilmişti; zira işlevleri keskin bir kenar gerektirmiyordu. Bu da söz konusu malzemenin muhtemelen doğrudan ergitmeden elde edilmiş ham demir olduğunu düşündürüyor.


Çalışma kapsamındaki demir nesnelerin genel görünümü. (a) Çoğunlukla küçük bıçaklar biçimindeki işlevsel nesneler. (b) At gemleri. C: J.S. Park vd. 2025

Bir İmparatorluğu Şekillendirecek Teknoloji

Aynı sahalarda tunç silahların bulunmuş olması, Pazırık toplumunun tunçtan demire geçişin tam ortasında olduğunu gösteriyor. Özellikle çeliğe dönüştürmek üzere karbürize edildiğinde, demir daha etkili alet ve silahlar üretmek için açık bir üstünlük sunuyordu. Isıl işlem görmüş bıçaklara atıfla, hiçbir tunç nesnenin bunlarla kıyaslanamayacağı belirtiliyor.

Ayrıca, at gemlerinde demirin yaygın kullanımı, bu halklar için biniciliğin ve hareket kabiliyetinin merkezi önemini vurguluyor. Yazarlar, demir ile atın, hareketliliğiyle ünlü, görece standart bir İskit kültürünün ortaya çıkmasını mümkün kılan iki sütun işlevi görmüş olması gerektiği sonucuna varıyor.

Yanıtı açık kalmış kilit bir soru ise şu: Pazırıklılar kendi demirlerini mi üretiyordu, yoksa ithal mi ediyordu? Altay bölgesinde Pazırık dönemine tarihlenen ergitme ocakları henüz bulunamadı. Bununla birlikte çalışma, başlangıç yatırımı düşük ve küçük ölçekli üretime uygun olan bloomery (çiçek fırını) teknolojisinin, göçebe topluluklar tarafından yerel ve aralıklı olarak uygulanmış olabileceğini, bu nedenle arkeolojik izlerinin az kalmış bulunabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, bu teknolojinin batıdan, muhtemelen bozkırlar üzerinden geldiğini ve Pazırık gibi İskit topluluklarının yayılımında kilit aktörler olduğunu belirtiyor. Dikkat çekici biçimde, bu çalışmada saptanan demir kullanım dönemi (MÖ 4. yüzyıldan itibaren), bozkırların ilk imparatorluğu sayılan Xiongnu’nun kuluçka evresiyle çakışıyor.

Çalışma, doğrudan bir teknolojik bağlantı kuruyor: Pazırık nesnelerinde belirlenen bloomery temelli demir geleneği ve karbürizasyon, yüzyıllar sonra Xiongnu İmparatorluğunun (MÖ 1. yüzyıl – MS 1. yüzyıl) demir eserlerinde ve hatta daha geç dönemlerde, Moğol çağında da görülenle aynı.

Araştırma, antik göçebe demircilerin teknolojik sırlarını açığa çıkarıyor ve Moğolistan’ın Pazırık kültürünü, demirin bozkırların büyük imparatorluklarının teknolojik omurgası hâline gelmesine götüren zincirde kurucu bir halka olarak konumluyor. Bozkır topluluklarının, yabancı bir teknolojinin pasif alıcıları olmaktan ziyade, geliştirip uyarladıkları ve aktardıkları metalürjik bilgilerin, Asya’nın kalbindeki örgütlü siyasal gücün yükselişi için hayati olduğu ortaya konuyor.


Makale: Park, JS., Batsukh, D., Bayarkhuu, N. et al. (2025). 

 

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için