Blog

May11


İstanbul’un nazlı güzeli: Erguvan

İstanbul’a en çok yakışan ağaçtır erguvan. Kısacık bir an görünüp sonra kaybolan, Boğaz’ın her iki yakasının utangaç süsü Erguvan aslında tam bir Akdeniz kuşağı ağacıdır. Yapraklanmadan önce Nisan ayı sonuyla Mayıs ayı başında yalnızca birkaç haftalığına baharın müjdecisi kabul edilen morumsu pembe renkte çiçekler açar. Kireçli ve verimsiz toprağı seven erguvanın boyu 10 metreyi geçmez. Ergenlik boyuna ulaşması 8-10 seneyi bulur, çiçeklenmesi ise ancak 5-6 yaşında başlar, kimi zaman çiçeklenme gövdesinde de görülür, çiçekler solduktan sonra oluşmaya başlayan meyvesi sonbaharda olgunlaşır.Erguvanın mitolojik öyküsü de kendisine yakışan cinsten… 
İsa'nın havarilerinden Judas’ın, İsa'yı ele vererek ölümüne sebep olduktan sonra duyduğu pişmanlık sebebiyle kendisini bu ağaca astığı söylenir. Bu utancı kaldıramayan erguvanın, bembeyaz açan çiçekleri ihanetin utancıyla artık kıpkırmızıdır.

Bütün ihtişamıyla İstanbul’a saltanatını ilan eden Erguvan, Türk edebiyatının gelmiş geçmiş tüm şairlerine de ilham kaynağı olmuştur.‘Gülden sonra bayramı yapılacak çiçek varsa o da erguvandır' diyen Türk edebiyatının en büyük ustalarından erguvan sevdalısı Ahmet Hamdi Tanpınar, 'Beş Şehir'adlı kitabında baharı, İstanbul’u ve erguvanı şöyle ifade ediyor. ‘O, şehirlerimizin ufkunda her bahar bir Dionyssos rüyası gibi sarhoş ve renkli doğar. Dünyanın tekrar değiştiğini, tabiatın ağır uykusundan uyandığını haber vermek ister gibi zengin, cümbüşü israfıyla her tarafı donatır, bahar şarkısını söyler. İstanbul surlarının üstünde çok eski bir sabah ezanının oracığa takılmış kırık parçasına benzeyen küçük bir caminin, Manavkadı Camii'nin yıkık duvarları arasında tek başına fırlamış bir erguvan ağacı vardır ki, bana gösterdikleri günden beri her bahar bir kerecik ziyaretine gider, bu şehrin sabahlarında toplanmış hissini veren mahmur bakışlı kandilleri seyrederdim. Harap ve bakımsız mazi yadigarları ve etrafında uyuyan ölüler arasında bu Erguvan ağacı benim için ezeli bir ebedi arzunun, daima yenileşen hayat akışının bir timsalidir ve manzaraya hakim yumuşak duruşundan bu fazlasıyla hissedilir...'

İstanbul aşığı, merhum A. Süheyl Ünver, "Erguvan ve Boğaziçi" başlıklı bir yazısında"Biz, İstanbul ve Boğaz'ı ihmal edenlerin, tabiatın Boğaziçi'ni pembeleştiren erguvanlarından haberi yoktur." diyerek şöyle sorar: "Neden İstanbul'da mayısa Erguvan demezler, neden Boğaziçi'ne 'Erguvan Boğazı' demezler?"

Ünver, İstanbullular’ın, Boğaziçi'nde Erguvanın tadını çıkaramadığını; erguvan seyretmek için gayret sarf etmediklerini belirterek, "Erguvanı Boğaz'da görmeli, karadan geçip gitmek hem Boğaz'a hem de Erguvana hakarettir" şeklinde düşünmekte, İstanbulluların Boğaziçi vapurlarında her iki sahili görecek bir yerde oturup, erguvanları Boğaz'da böyle seyretmeleri gerektiğini belirtir.

Divan Edebiyatının aşk ve doğa şairi Baki bakın nasıl ifade etmiş erguvanın güzelliğini:
Dürr ü yakut ile nahl-i murassa sandım
Erguvan üzre dökülmüş katarat-ı emtâr.

 

(Erguvan üzerindeki çiğ damlalarını görünce yakut ve mercanla süslü bir fidan sandım.)
Derleyen: Emine Uçak
 

Erguvan: Baklagillerden, Akdeniz ikliminde, kurak yamaçlarda yetişen, süs bitkisi olarak bahçe ve parklarda da yetiştirilen, boyu on metreye ulaşabilen, yamru yumru gövdeli, yapraklanmadan önce her yerinden pembe çiçekler açan bir ağaç.

Erguvan, İstanbul'u, özellikle de İstanbul boğazını bahar aylarında kendine has pembe-mor karışımı rengine büründürür. 


İstanbul aşığı, merhum A. Süheyl Ünver, "Erguvan ve Boğaziçi" başlıklı bir yazısında"Biz, İstanbul ve Boğaz'ı ihmal edenlerin, tabiatın Boğaziçi'ni pembeleştiren erguvanlarından haberi yoktur." diyerek şöyle sorar: "Neden İstanbul'da mayısa Erguvan demezler, neden Boğaziçi'ne 'Erguvan Boğazı' demezler?"

Ünver, İstanbullular’ın, Boğaziçi'nde Erguvanın tadını çıkaramadığını; erguvan seyretmek için gayret sarf etmediklerini belirterek, "Erguvanı Boğaz'da görmeli, karadan geçip gitmek hem Boğaz'a hem de Erguvana hakarettir" şeklinde düşünmekte, İstanbulluların Boğaziçi vapurlarında her iki sahili görecek bir yerde oturup, erguvanları Boğaz'da böyle seyretmeleri gerektiğini belirtir.

Divan Edebiyatının aşk ve doğa şairi Baki bakın nasıl ifade etmiş erguvanın güzelliğini:
Dürr ü yakut ile nahl-i murassa sandım
Erguvan üzre dökülmüş katarat-ı emtâr.

 

(Erguvan üzerindeki çiğ damlalarını görünce yakut ve mercanla süslü bir fidan sandım.)
Derleyen: Emine Uçak
 

Erguvan: Baklagillerden, Akdeniz ikliminde, kurak yamaçlarda yetişen, süs bitkisi olarak bahçe ve parklarda da yetiştirilen, boyu on metreye ulaşabilen, yamru yumru gövdeli, yapraklanmadan önce her yerinden pembe çiçekler açan bir ağaç.

Erguvan, İstanbul'u, özellikle de İstanbul boğazını bahar aylarında kendine has pembe-mor karışımı rengine büründürür. 

Kaynak:Arkeolojikhaber.com

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için