Blog

Haz12

İznik Konsili Hıristiyanlar için Neden Önemli?

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  DinHristiyanİnançİznik KonsiliOrtodoksPaskalyaPiskopos



İznik Konsili Hıristiyanlar için Neden Önemli?

Geçtiğimiz Mayıs ayı, Hıristiyanlık tarihindeki en önemli ve etkili konsillerden biri olarak kabul edilen İznik Konsili’nin toplanmasının 1700. yıl dönümünü işaret ediyor.

 

Begüm Bozoğlu - www.arkeofili.com

 

Bundan 1.700 yıl önce gerçekleşen bu hararetli İznik Konsili, Hıristiyanlık tarihinin en önemli olaylarından biri oldu.

 

MS 325’te gerçekleşen İznik Konsili’ni betimleyen Bizans freski— Demre’deki Aziz Nikolaos kilisesinde yer alıyor.

Geçtiğimiz Mayıs ayı, Hıristiyanlık tarihindeki en önemli ve etkili konsillerden biri olarak kabul edilen İznik Konsili’nin toplanmasının 1700. yıl dönümünü işaret ediyor. MS 325’te, İmparator Konstantin, imparatorluğun dört bir yanından yüzlerce piskoposu bugün Türkiye’nin kuzey kıyısında yer alan İznik’te üç ay boyunca bir araya getirdi. Bu toplantıdan doğan inanç bildirgesi—İznik İnanç Bildirgesi—Hıristiyanlığın ilk resmi inanç beyanıydı ve günümüzde hâlâ dünya çapındaki Hıristiyan topluluklarının temel doktrinlerinden biri olmaya devam ediyor. Herhangi bir mezhepteki Pazar okuluna veya bir Hıristiyan kilisesine gittiğinizde, öğretilerinde İznik İnanç Bildirgesi’nden türemiş prensiplerle karşılaşırsınız.

Tartışma

Konsilin görevi son derece büyüktü—doğru Hıristiyan doktrinini belirlemek, Paskalya’nın tarihini sabitlemek, piskoposluk yetki alanlarını tanımlamak ve yerel bölünmeler ile muhalefeti ele almak için protokoller oluşturmak. Ancak, konsilde görüşülen en acil konu, İskenderiye piskoposu Alexander ile anlaşmazlığa düşen kıdemli rahip Arius’un öğretileriydi.

Yaygın yanlış anlamalara rağmen, hem Arius hem de Alexander, İsa’nın Tanrı’nın Oğlu ve ilahi olduğunu kabul ediyordu. Her ikisi de—Yuhanna İncili’nin başlangıcına dayanarak—İsa’nın evrenin yaratılışında mevcut olduğuna inanıyordu. Anlaşmazlıkları, İsa’nın ilahi olup olmadığıyla ilgili değil, ilahiliğinin niteliği ve Tanrı Baba ile olan ilişkisi üzerineydi.

Arius, “bir zamanlar [İsa] yoktu” diyerek, Oğul’un henüz var olmadığı kısa ve ilkel bir anın bulunduğunu öne sürdü. Bu görüş, İsa’nın Baba’ya tabi olduğu ya da en azından Oğul’un ilahiliğinin Baba’nın ilahiliğine bağlı olduğu anlamına geliyordu. Alexander ise İsa’nın Tanrı Baba ile ebediyen birlikte var olduğunu ve tamamen O’na eşit olduğunu savunuyordu.


İtalyan ressam Cesare Nebbia (1536-1614) tarafından yapılan ve Vatikan Müzeleri’nde sergilenen eser, İlk İznik Konsili’ni resmediyor. C: engelsbergideas.com

Bu teolojik tartışmanın temelinde, Platon gibi Yunan filozoflarından alınan temel felsefi kavramlar yatıyordu. Eğer Baba ve Oğul, Alexander ve halefi Athanasius’un savunduğu gibi çok fazla birleşmişse, o zaman Oğul’un çarmıhta çektiği acının Tanrı tarafından da deneyimlenmiş olması gerekirdi—bu, Platoncu felsefeye göre imkânsızdı. Öte yandan, Arius’un önerdiği gibi eğer Baba ve Oğul birbirinden çok fazla ayrılmışsa, o zaman Hıristiyanlık, tek tanrılı köklerini terk etmiş ve çoktanrıcılığı benimsemiş gibi görünürdü. Her iki taraf da Tanrı’nın doğasıyla ilgili farklı bir endişeye odaklanıyordu.

Konsilde, her grubun temsilcileri Baba ve Oğul arasındaki ilişkiyi ifade etmek için farklı bir terim önerdi. Arius ve destekçileri homoiousios terimini tercih etti—“benzer özden” anlamına geliyordu. Alexander’ın tarafı ise homoousios teriminde ısrar etti—“aynı özden” anlamına geliyordu. İlginç bir şekilde, tüm tartışma tek bir Yunanca harfin, iota’nın dahil edilmesine dayanıyordu—bu durum, “an iota of difference” (zerre kadar fark—”iota” kelimesi, eski Yunanca’da en küçük harf olarak bilinir ve buradan hareketle “önemsiz derecede küçük bir miktar” anlamında kullanılır) veya “a jot of difference” (ufacık bir fark—”jot” kelimesi de benzer şekilde küçük bir miktarı ifade eder) gibi ifadelerin ortaya çıkmasına neden oldu.

İmparator tartışmaya dahil oluyor

Konstantin, tartışmanın felsefi ve teolojik ayrıntılarına tam olarak hâkim değildi. Biyografi yazarı Caesarea’lı Eusebius’a göre, bir noktada “önemsiz ve oldukça küçük detaylar üzerine bir kavga” olduğu gerekçesiyle bu anlaşmazlıktan şikâyet etti. Peki, o halde neden bu kadar pahalı ve zaman alıcı bir toplantıyı düzenlemeye zahmet etti? Roma imparatorları uzun zamandır, uyum ve tekdüze dini uygulamaların imparatorluğun başarısı ve istikrarı için hayati olduğunu savunuyordu. Konstantin, kariyerinin büyük bölümünü bölünmüş toprakları yeniden birleştirmek için güç kullanarak geçirdi; kilise içindeki anlaşmazlıkları tolere edemezdi. Erken dönem Hıristiyanlık konusunda tanınmış bir tarihçi olan Paula Fredriksen, yakın zamanda yayımlanan Ancient Christianities adlı kitabında, Konstantin ve kilise liderlerinin “doğru dinin birliği sağlanmalı, gerçek kilisenin kimliği ve bütünlüğü kesin olmalı” konusunda hemfikir olduklarını ifade ediyor. Konstantin, kilisedeki bölünmenin savaştan daha kötü olduğunu söylemişti.

Sonuç

İznik Konsili’ndeki müzakereler, şiddetli anlaşmazlıklarla doluydu. 14. yüzyıla ait bir efsaneye göre, sonradan Noel Baba figürüyle özdeşleşen Aziz Nikolaos, toplantılar sırasında o kadar öfkelenmişti ki Arius’a tokat attı. Bu olayın tarihsel doğruluğu şüpheli olsa da, tartışmaların sertliğini oldukça iyi yansıtıyor.

Sonuç olarak, konsil Arius’un görüşlerine karşı karar aldı ve resmi bir teolojik bildiri hazırladı: İznik İnanç Bildirgesi. Oylama ezici bir çoğunlukla kabul edildi. Başlangıçta yaklaşık 20 piskopos bildirgeyi desteklemekten kaçındı, ancak yalnızca üç kişi—Arius ve en yakın iki müttefiki—bildirgeyi imzalamayı tamamen reddetti. Geri kalan muhalifler, daha sonra İmparator Konstantin’in baskısı altında bildirgeyi onaylamak zorunda bırakıldı. Konstantin bizzat oy kullanmadı, ancak taslak sürecine müdahale etti ve nihai bildirgede “aynı özden” anlamına gelen homoousios teriminin yer almasını şart koştu.


İznik İnanç Bildirgesi’nin günümüze ulaşan en eski kopyası—MS 6. yüzyıla tarihleniyor. C: Wikimedia Commons

Fredriksen’in belirttiği gibi, Arius’un destekçileri için hizipten ayrılmanın önemli siyasi ve ekonomik teşvikleri vardı. Konstantin, zengin imkanlarını Ortodoks piskoposlara aktardı, onların kamu harcamalarıyla seyahat etmelerine izin verdi, onlara yargıç olarak hukuki yetki verdi ve kiliseleri için tahıl dağıtımı sağladı.

Arius’un kendisi Mısır’dan sürgün edildi ve sapkın ilan edildi. Ölümünden sonra bile, Ortodoks Hıristiyanlar ona yönelik saldırılarını sürdürdü. Onun onursuz bir şekilde öldüğüne dair söylentiler yaydılar—bir halk tuvaletinde şiddetli ishale bağlı olarak öldüğünü iddia ettiler. Efsaneye göre, bağırsak hareketlerinin şiddeti nedeniyle iç organları vücudundan dışarı fırlamıştı. Bu hikâye oldukça abartılı görünüyor. Michigan Üniversitesi’nden profesör Ellen Muehlberger’e göre, bu tür anlatılar, erken Hıristiyanlık döneminde sapkınların ve mezhep ayrılıkçılarının dramatik tuvalet sahneleriyle öldüğü birçok kurgusal hikâyeden sadece biri. Bu tür söylentiler, Arius’un öğretilerini aşağılamak ve İznik Konsili’nin aldığı kararları güçlendirmek amacını taşıyordu.

Kayıp kilise

Tarih boyunca büyük bir etkiye sahip olmasına rağmen, İznik Konsili’nin gerçek toplantı yeri, yakın zamana kadar tamamen bilinmiyordu. Ancak 2018’de, bir asır süren sonuçsuz araştırmaların ardından, bilim insanları Türkiye’nin İznik ilçesindeki gölün altında antik Roma kalıntılarını keşfettiklerini duyurdular. Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Mustafa Şahin, yıllardır göl kıyılarında arama yapıyordu. 2014 yılında kendisine bazı devlet araştırma fotoğrafları gösterildi—bu görüntüler, suyun altında büyük bir kilisenin siluetini açıkça ortaya koyuyordu. Kıyıdan 50 metre açıkta bulunan yapı, İznik Gölü yüzeyinin 2-3 metre altında kalıyor. Şahin ve iş birliği yaptığı İncil araştırmacısı Mark Fairchild, burasının İznik Konsili’nin toplandığı yer olduğuna inanıyor.

Arkeolojik araştırmalar, su altındaki bazilikanın MS 740’ta meydana gelen bir depremde yıkıldığını ve bir daha asla yeniden inşa edilmediğini ortaya çıkardı. Zamanla, göldeki su seviyesi değişti ve kalıntılar tamamen su altında kaldı. Maceraperest gezginler için bu kalıntıları ziyaretçilere açma planları mevcut. 2018 yılında, İznik Belediye Başkanı Alinur Aktaş, bu bölgeyi ziyaret etmek isteyen turistler için profesyonel dalış dersleri verileceğini duyurdu.

Günümüzde, Hıristiyanlar için İznik, Kilise’nin daha az bölünmüş olduğu bir dönemin sembolü olarak kalmaya devam ediyor. O dönemde konsilin katılımcıları hiç de uyumlu veya sakin değildi, ancak günümüz dini liderleri, İznik İnanç Bildirgesi’ni modern Hıristiyanlığı oluşturan mezhepler arasındaki ortak inanışın ve birliğin bir simgesi olarak görüyor. Bu bildirge, Ortodoks Hıristiyanlık ile Roma Katolikliğini birbirinden ayıran bölünmelerin yaşanmasından önceye dayanıyor. Papa Francis, ölmeden önce, yıl dönümü için İstanbul’un Doğu Ortodoks Patriği I. Bartholomeos ile İznik’te bir araya gelmeyi umuyordu. Papa XIV. Leo ise Kasım ayında bölgeyi ziyaret edecek ve “Doğu ile Batı (Ortodoks Hıristiyanlık ve Roma Katolikliği) arasındaki diyaloğu sürdürme” arzusunu dile getirecek.


National Geographic. 30 Mayıs 2025.

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için