Blog

Eki29

Kurgu Mu Gerçek Mi: Ünlü Liderlerin Efsanevi Başarıları

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  AzteklerEski AhitMezoamerikaQuetzalcoatlSaba KraliçesiShaka ZuluTecumsehWenceslas



Kurgu Mu Gerçek Mi: Ünlü Liderlerin Efsanevi Başarıları

Yine de tarih -özellikle de sözlü tarih sahneye çıktığında- her zaman kayıtların en saf halini sunmuyor ve geride soru işaretleri kalıyor.

Yaren Kırdök - www.arkeofili.com

Dünyaca ünlü kabile şefleri, kraliçeler ve savaşçıların tarihinde efsane ve gerçek birbiri ile iç içe geçmiş durumda.


Kral Süleyman ile Saba Kraliçesi’ni tasvir eden orijinal bir minyatür. C: Alamy

Tarih boyunca birçok lider, destansı birer statüye sahip oldu. Örneğin Meksika Vadisi’nin Quetzalcoatl’ı insan kurban etme ritüelini kaldırdı; bu, antik Mezoamerika toplumu için tartışmalı bir hamleydi. Saba Kraliçesi, Kral Süleyman’ın zekasını test etti ve ona mücevherler ve develer hediye etti. Ve Shaka Zulu, kanlı bir arayış içinde Güney Afrika’ya hükmetti.

Yine de tarih -özellikle de sözlü tarih sahneye çıktığında- her zaman kayıtların en saf halini sunmuyor ve geride soru işaretleri kalıyor. Quetzalcoatl bir insan mıydı, bir tanrı mıydı yoksa her ikisi birden miydi? Saba Kraliçesi tam olarak kimdi? Shaka Zulu gerçekten o kadar kana susamış biri miydi? Bu yazıda tarihin en efsanevi liderlerinden beşine daha yakından bakacak ve kurgu ile gerçeği birbirinden ayırmaya çalışacağız.

1- İyi Kral Wenceslas

Onu “İyi Kral Wenceslas” şarkısından tanıyan noel şarkısı seven sayısız insan, Wenceslas’ın gerçek bir kişi olduğunu duyduğuna şaşırabilir. Bohemyalı Dük I. Wenceslas (Çekçe: Václav), 907 yılında günümüzde Çek Cumhuriyeti olan coğrafyada doğdu. Babası Hristiyan’dı fakat annesi Drahomíra pagan bir geçmişe sahipti. Wenceslas 13 yaşındayken babası öldü ve kendisine yine bir Hristiyan olan babaannesi Ludmila bakmaya başladı. Drahomíra Ludmila’yı öldürttü fakat buna rağmen Wenceslas’ın Hristiyan inanışlarını sarsmayı başaramadı.

Öyküler, 20. yüzyıla ait bu taş baskıda (litograf) da görüleceği üzere Kral Wenceslas’a meleklerin eşlik ettiğini gören Kourim Dükü’nün ona teslim olduğunu anlatıyor. C: Wikimedia Commons

Bir hükümdar olarak Wenceslas, uzlaştırıcı olması ve Hristiyanlığı desteklemesi ile tanınır hale geldi. Katolik geleneğinin aktardıklarına göre Wenceslas’ın muhafızlığını iki melek yapıyordu. Yetimler, dullar ve esirlere yönelik hayırseverliğine dair hikayeler ağızdan ağza dolaşıyordu. 935 yılında Wenceslas, kıskanç kardeşi Boleslav’ın (sonraki adıyla Zalim Boleslav’ın) suikastine uğradı.

Wenceslas ölümünün üzerine azizlik mertebesine yükseltildi ve ölümünden sonra kral ilan edildi. Günümüzde Çek Devleti’nin koruyucu azizliğini yapan kişi Wenceslas’ın ta kendisi. Efsaneye göre ihtiyaç duyulduğu bir anda Wenceslas’ın Prag’daki atlı heykeli canlanacak ve ülkenin düşmanlarını yenmesi için uyuyan bir ordu kuracak.

2- Quetzalcoatl

Quetzalcoatl bir insan mıydı yoksa bir tanrı mıydı? Efsanevi bir ata olan Toltek Hükümdarı Ce Acatl Topitzin ya da diğer adıyla Quetzalcoatl’a dair Aztek hikayeleri; Meksika Vadisi’nde, 10 ila 12. yüzyıllar arasında bir zaman diliminde dönüp dolanıyor. Quetzalcoatl, takvimi icat eden ve Meksika’ya mısır yetiştiriciliği ile astronomi bilimini getiren bir tüylü yılan tanrıydı; en devrimci hareketi ise Mezoamerikan kültürünün ayrılmaz bir parçası olan insan kurban etme uygulamasını yasaklamaktı. En sonunda diğer dini liderler -ya da belki de tanrı (erkek kardeşi) Texcatlipoca- onu “kutsal su” (Atlantik Okyanusu) kıyılarına dek kovaladılar; Quetzalcoatl burada ya kendini diri diri yaktı ya da yılanlardan yapılmış bir sal ile denize açıldı. Bazıları Yucatan Yarımadası’nda konumlanan Chichen Itza’ya da gitmiş olabileceğini söylüyor.

Bir Aztek kodeksinden alınan bu illüstrasyonda İspanyol istilacı Hernandez Cortes, birliği ile birlikte Meksika’ya ayak basıyor. C: Wikimedia Commons

Bu kısa hikaye, bir efsaneyi betimliyor fakat Toltek ve Maya kayıtlarına bakılırsa Quetzalcoatl’ın Toltek Uygarlığı’nı kuran gerçek bir insan olması mümkün. İşte tam da burada gerçek, kurguyla iç içe geçiyor. Muhtemelen tarihi kişilik Ce Acatl Topitzin, tanrı Quetzalcoatl adı ile tanrılaştırılmıştı. Ya da belki de Ce Acatl Topitzin, zaten uzun bir süredir var olan tanrı Quetzalcoatl’ın adına bürünmüştü.
Hikayenin devamı da var. İspanyol tarihinin iddialarına göre Aztekler 16. yüzyılda İspanyollar tarafından işgal edildikten sonra liderleri Hernán Cortés’in denizlerin ötesinden geri gelen Quetzalcoatl’ın ta kendisi olduğuna inanmaya başladılar. Günümüz tarihçileri bu kayıtların Azteklerin kolay kandırılabilir olduğunu göstermek amacıyla süslendiğini düşünüyor. Gerçek her ne olursa olsun Quetzalcoatl, modern Meksikalılar için ikonik bir figür olmaya devam ediyor.

3- Saba Kraliçesi

Eski Ahit’teki en merak uyandıran figürlerden biri olan Saba Kraliçesi, birçok Yahudi, Hristiyan ve İslam hikayesinde karşımıza çıkıyor. Eski Ahit metninde Saba Kraliçesi, Kral Süleyman’ın ününü duyuyor ve “mahiyetindeki birçok insanın yanı sıra baharatlar ve çok sayıda altın ve değerli taş yüklü develer ile birlikte” onu görmek için yola çıkıyor. Sorduğu sorularla Süleyman’ın zekasını test ediyor ve hazineleri ile onu ödüllendiriyor. Bundan sonraki hikayeler ise çok daha renkli. Bazı hikayelere göre Süleyman, kraliçenin bacaklarından birinin keçininkine benzer ve kıllı olduğunu duyuyor ve bunun üzerine yaşadığı yerin zeminini yansıtıcı olacak şekilde cilalatıyor. Bu sayede kraliçe zeminin üzerinde yürüdüğünde tüylerle kaplı bacağı zemine yansıyor.

Yeni Güney Galler Sanat Galerisi’ndeki 1890 tarihli bu tablo, Saba Kraliçesi’nin Kral Süleyman’ı ziyaretini gösteriyor. C: Wikimedia Commons

Tarihçiler bu kraliçenin varlığını doğrulayamıyor fakat birçoğu “Saba” ismini bir zamanlar günümüzde Yemen olan bölgede var olmuş Saba Krallığı ile ilişkilendiriyor. Kraliçenin Süleyman’a götürdüğü baharatlar o bölgede yetişmiş olabilir; ayrıca MÖ ilk binyılda develerin o ticaret yollarında gidip geldiği de biliniyor. Fakat anlatılan öyküler o kadar eski ve abartılmış ki gerçeği hiçbir zaman öğrenemeyebiliriz.

4- Shaka Zulu

19. yüzyıl Zulu hükümdarı Shaka’nın iyi bir lider mi yoksa bir deli mi -ya da ikisi birden mi- olduğu ihtilaf konusu. Shaka’nın hayatına dair herkesçe kabul gören anlatım, onun gayrimeşru doğumuyla başlıyor. Küçük bir çocukken zorbalığa uğrayan Shaka, gaddar bir dövüşçü ve zeki bir taktikçi olmasıyla ün kazanıyor. İleriki yıllarda ise savaşçılarına, düşmanla neredeyse yüz yüze savaşmalarını sağlayacak olan, iklwa adlı kısa mızrağı ve ağır kalkanları kullanmayı öğretiyor.

1820’lerde Shaka, başında kendisinin yer aldığı engin bir Zulu krallığı yaratmak amacıyla Güneydoğu Afrika boyunca konumlanan komşu kabileleri fethetti. Bu yol boyunca Mfecane adlı diasporadaki binlerce insanı öldürdü ve bu kişilerin mallarına el koydu. Ayrıca gittikçe daha da gaddar biri olmaya başladı. Hikayenin devamına göre annesi öldüğünde, kendisini destekleyen binlerce insanın ölüm emrini verdi ki amacı, onların ailelerinin de yas tutmasını sağlamaktı; hatta söylenenlere göre buzağıları yas tutabilsin diye inekler bile öldürülmüştü. 1828 yılında Shaka, üvey kardeşlerinin suikastine kurban gitti.

19. yüzyıl Avrupa’sına ait bu illüstrasyon Shaka Zulu’yu betimliyor. C: Wikimedia Commons

Shaka’nın gerçekte de hikayelerin resmettiği kadar ölümcül olup olmadığı tam olarak bilinmiyor. Yetiştirilme tarzıyla ilgili detaylar doğrulanamasa da bir zamanlar Avrupalı yazarlar onu kana susamış biri olarak betimlemekten hoşlanıyorlardı. Tabii Güney Afrikalı uluslarının popülasyonunun yeniden şekillendirilmesinde Shaka’nın hala devam eden etkisi yadsınamaz.

5- Tecumseh

İleri görüşlü Shawnee (bir Kızılderili kabilesi) Şefi Tecumseh, tüm yaşamı boyunca Amerika yerlilerinin topraklarını ele geçirmeye çalışan Birleşik Devletlere karşı savaştı ve en sonunda kaybetti. Bu süreçte Tecumseh ile kardeşi Tenskwatawa (diğer adıyla “Peygamber”), ruhsal güçleri ve geleceği görebilme yetenekleriyle ün kazandılar.

1768 yılında günümüz Ohio’sunda doğan Tecumseh, Batı’ya doğru ilerlerken birer birer bütün evleri yakan Amerikan askerlerinin elinde işkence görmüş bir savaşçı ve ünü yayılmış bir hatipti. Diğer Amerika yerlisi ulusları direniş uğruna bir araya toplamak için bütün Doğu boyunca seyahat etti ve kabileleri “Prophetstown” adıyla bilinen bir topluluk çatısı altında birleştirdi.

Anlatılanlara göre 1811 yılında Tecumseh, o yıl daha sonraları meydana gelecek olan yıkıcı Yeni Madrid Depremi’ne dair kehanette bulunmuş ve şunları söylemişti: “Yüce Ruh düşmanlarımıza kızgın; gök gürültüsü aracılığıyla konuşuyor ve yeryüzü, köyleri yutuyor ve Mississippi’yi içiyor.” (Bu deprem sırasında Mississippi Nehri tersine akmıştı.) Tecumseh ayrıca takipçilerine 1811 Büyük Kuyruklu Yıldızı’nın bir iyi şans işareti olduğunu da söylemişti. Aslında “Tecumseh” adı da kayan yıldız anlamına geliyordu. Tüm bu kehanetlere rağmen Tecumseh’in federasyonu en sonunda 1812 Savaşı sırasında Birleşik Devletler kuvvetleri tarafından yenilgiye uğratıldı ve Shawnee lideri 1813 yılında savaşta öldürüldü.


W. Ridgway’e ait bu oyma eserde 1810 yılında Indiana’da gerçekleştirilen bir toplantıda Shawnee Lideri Tecumseh’in William Henry Harrison ile yüzleştiği görülüyor. C: Wikimedia Commons

Tecumseh’i tam olarak kimin öldürdüğü bilinmiyor. 1836 yılında Richard M. Johnson, ileri sürdüğü hak iddiaları sonucunda başkan yardımcılığı yapmaya başladı. Fakat Tecumseh’ten geriye ne bir röportaj ne de bir günce veya mektup kaldı. Gerçekliğin boşluklarını dolduran vahşi öykülerden birine göre Tecumseh, Amerika yerlisi bir savaşçının mavi gözlü kızıyla flört ediyordu. Diğer bir öyküye göre ise Tecumseh’in büyük büyükbabası, Güney Carolina’nın valisiydi.


National Geographic. 11 Ekim 2022.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için