Blog

Mar19

Mağaralardaki 40.000 Yıllık Semboller En Erken Yazılı Dil Olabilir

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  ÇizimDilErken insanİletişimMağara resmiSümerlerYazı



Mağaralardaki 40.000 Yıllık Semboller En Erken Yazılı Dil Olabilir

İnsanlar 40.000 yıl kadar önce mağaralarda hayvan resimleri yaparken, aynı zamanda kıtalar boyunca ve kıtalar arasında dikkate değer biçimde uyuşan bir işaret sistemi de geliştirmişti.

Lascaux Mağarası’nın tavanında bir at ve oklar. C: Getty

En erken yazı sistemlerinin MÖ 3400 dolaylarında Sümerler tarafından geliştirildiği hepimizin kafasında yer etmiş bir bilgi. Şu ana kadar ele geçirilen arkeolojik bulgular bu teoriyi destekliyor. Ancak, en erken yazı sistemlerinin 5.000 yıllık çivi yazısı tabletlerden binlerce yıl eskiye dayanıyor olabileceği de ihtimaller arasında. Paleoantropolog Genevieve von Petzinger’ın öne sürdüğüne göre, bilinen en eski “hashtag” işaretini de içeren bu tarihöncesi yazı formları neredeyse emojiler kadar evrensel sembollerden oluşuyor olabilir.  

Big Think’ten Frank Jacobs’ın yazdığına göre, tüm dünyada mağara duvarlarına kazınmış sembollerin ve el izlerinin incelenmesi nihayetinde bizi, Sümerler bir ışık yakana kadar karanlıklar içinde kalan tarihin güçlü anlatımını terk etmeye itti. Hiçbir zaman tam anlamıyla deşifre edilemeyecek ve amaçları binlerce yıllık ayrılıklarla belirsizleşmiş olsa da semboller, insanların sanılandan “binlerce yıl önce karanlığı aydınlığa çevirdiğini” gösteriyor. 

Dünyanın farklı yerlerindeki mağaraların duvarlarına kazınmış sembollerin birbirlerine benzerliği basit karalamalardan fazlası olabileceğini gösteriyor.

Erken insanlar 40.000 yıl kadar önce mağaralara hayvan resimleri yapmak için derin oyuklar açarken aynı zamanda kıtalar boyunca ve kıtalar arasında dikkate değer biçimde uyuşan bir işaret sistemi de geliştirmişti. Von Petzinger Fransa, İspanya, İtalya ve Portekiz’de 52 mağarayı ziyaret ederek bu sembollerin bir kataloğunu oluşturmak adına uzun yıllar çalışmalar yapı. Von Petzinger’in bulduğu semboller nokta, çizgi, üçgen, kare ve zikzak gibi basit şekillerden merdiven, el izi, tüy şekilli ve çatılı karmaşık formlara kadar çeşitlilik gösteriyor. 

Yaptığı kapsamlı incelemeler sırasında, tüm kıtada, çok uzun bir zaman dilimi boyunca kazınmış ve boyanmış 32 işaret keşfeden Von Petzinger, “görünüşe bakılırsa atalarımız kullandıkları semboller hususunda pek tutarlı davranmış” diyor ve bu sistemi modern insanların Afrika’dan Avrupa’ya göç edişinin bir getirisi olarak yorumluyor. Von Petzinger’in kitabında yazdığına göre “bu semboller, yepyeni bir icadın başlangıç aşaması gibi gözükmüyor.”

Arjantin’deki Cueva de las Manos Mağarası’ndan el şablonları.

Von Petzinger, TED Talks’ta yaptığı konuşmada soyut işaretlerle kurulan bu erken iletişim sistemini modern dünyadaki “küresel bilgi alışverişi ağı”nın bir öncüsü olarak tanımlıyor ve “Bir yazı sistemi geliştirme hususunda bizden çok uzun zaman önce yaşamış atalarımızın zihinsel başarılarının üzerine eklemeler yaptık öyle ki belirli becerilerin bugün tanıdığımız yazılı kayıtlardan çok daha önce var olabileceğini akıl edemeyebiliyoruz” diyor. Yalnızca mağaralarda değil, aynı zamanda antik bir kolyeye dizilmiş geyik dişlerine oyulmuş halde de bulunan bu semboller kıta boyunca ve kıtalar arasında seyahat etmişti.

Von Petzinger’e göre bu basit şekiller atalarımızın zihinsel becerilerinin iletişim kurmak için soyut semboller kullanmaya doğru temel bir geçiş yaptığını ifade ediyor. Ancak, herkes bu konuda hem fikir değil. Bradshaw Foundation’un belirttiğine göre, Avrupa’daki sembollere gelindiğinde ünlü prehistoryacı Jean Clottes, mağaralardaki işaretlerin daima (veya neredeyse daima) hayvan figürleriyle ilişkili olduğunu dolayısıyla bunların sembolizme doğru atılan ilk adımlar olduğunun söylenemeyeceğini öne sürüyor.

Elbette ki hem işaretlerin hem de hayvanların tıpkı yazılı dil gibi fikir aktarımı için yapılmış olması mümkün. Geçen yıl Frontiers in Psychology’de yayımlanan makalenin baş yazarı dilbilimci Cora Lesure ve eş yazarlar tam da böyle düşünüyor. National Geographic’ten Sarah Gibbens ise mağara sanatının erken insanların akustik sesleri çizimlere dönüştürme çabasını gösteriyor olabileceğini söylüyor. Lesure, araştırmasında mağara ve kaya sanatının gelişimi için gerekli bilişsel mekanizmaların dil için gerekli sembolik düşünmenin ifade edilmesi için kullanılanlara benzer olduğunu belirtiyor.

Diğer bir deyişle, Lesure’ın teorisinde “mağara ve kaya sanatının dilbilimsel ifadenin bir tarzı” olduğu, söz konusu sanatı çevreleyen sembollerin ise verilen temayı destekliyor olabileceği öne sürülüyor.  


Open Culture. 1 Mart 2019.

Arkeofili

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için