Blog
Paskalya Adası, Sanıldığı Kadar İzole Değilmiş

Dev taş kafaları — ya da moailer — ile ünlü olan Paskalya Adası, benzersiz bir anıtsal ritüel kültürünün ortaya çıkıp sonra bilinmeyen bir biçimde yok olduğu büyük arkeolojik bilmecelerden birine ev sahipliği yapıyor.
www.arkeofili.com
Pasifik’in ortasında izole bir ada olarak bilinen Paskalya Adası’nın, aslında yüzyıllar boyunca diğer bölgelerle temasta olduğu ortaya çıktı.
Rapa Nui’nin ritüelistik yeniliklerinden bazıları Polinezya’daki adalar tarafından benimsenmiş. C: Pixabay
Dev taş kafaları — ya da moailer — ile ünlü olan Paskalya Adası, benzersiz bir anıtsal ritüel kültürünün ortaya çıkıp sonra bilinmeyen bir biçimde yok olduğu büyük arkeolojik bilmecelerden birine ev sahipliği yapıyor.
Bugüne dek bu yükselişin ve çöküşün dış dünyadan tamamen izole bir şekilde gerçekleştiği düşünülüyordu. Ancak yeni bir araştırma, Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki bu uzak noktanın aslında binlerce kilometre uzaktaki diğer Polinezya adalarıyla temas hâlinde olduğunu gösteriyor.
Bu sonuca ulaşmak için araştırmacılar, uzak adalardaki ritüel anıtların yayılımını izlemek amacıyla radyokarbon tarihleme yöntemini kullandılar. Bu analiz sonucunda, ilk ritüel faaliyet dalgasının MS 1.000 ile 1.300 yılları arasında batı Polinezya’da başlayarak doğuya doğru yayıldığı ortaya çıktı.
Bu ilk evre, ziyafetler ve definler gibi törensel faaliyetlerin gerçekleştirildiği alanları işaretlemek için dikilen tekil taşlarla karakterize ediliyor. Bu geleneğin doğuya doğru yayılması, Polinezya’nın batıdan doğuya doğru iskân edildiğini belirten mevcut anlatılarla örtüşüyor ve Paskalya Adası’nın en son yerleşilen yer olduğunu destekliyor.
Antik kültürünün adıyla da anılan Paskalya Adası — yani Rapa Nui — daha sonra yüzyıllar boyunca daha geniş iletişim ağlarından kopuk kaldı. Bu durum, moai heykellerinin neden başka yerlerde bulunmadığını açıklıyor olabilir.
Rapa Nui’de bir ahu platformunun tepesinde bir grup Moai. C: A. Skjölsvold
Ancak araştırmanın yazarları, MS 1.300 ile 1.600 yılları arasında ikinci bir ritüel yapı dalgasının Polinezya’ya yayıldığını tespit etti. Bu dönemde, marae veya ahu olarak adlandırılan taş platformlar gibi daha biçimsel mimari yapılar ortaya çıkmaya başladı. Beklentilerin aksine, bu yapılar Paskalya Adası’nda ortaya çıkmış ve oradan batıya, Polinezya’nın diğer bölgelerine yayılmış gibi görünüyor.
Araştırmanın yazarı Profesör Paul Wallin, “Batıdan doğuya ilk yerleşimin olduğu yönündeki bulgularla hiçbir sorunumuz yok. İlk yerleşimin Paskalya Adası’na yaklaşık MS 1.200 civarında ulaştığını biliyoruz. Ancak elimizdeki yaklaşık 160 marae tarihine baktığımızda, Rapa Nui’de oldukça erken tarihlenmiş ahu tapınak alanları buluyoruz” diyor.
Bu yapılar Paskalya Adası’nda MS 1.300 ila 1.400 arasında belirmeye başlıyor. Ancak Wallin, “Doğu Polinezya’da — yani bu yapıların geldiği varsayılan yerlerde — 1.400-15.00’den önce tarihlenmiş biçimsel marae yok” diyor. “Cook Adaları’nda, ki bu bölge Doğu Polinezya’nın en batısında yer alır, bu tarihler daha da geç.”
Rapa Nui’de bir ahu platformunun tepesinde bir grup Moai. C: A. Skjölsvold
Bu da, marae/ahu ritüel kompleksinin ilk olarak Paskalya Adası’nda geliştirildiğini ve daha sonra diğer adalar tarafından benimsendiğini, dolayısıyla Rapa Nui’nin tamamen izole olmadığı düşüncesini zayıflattığını gösteriyor. Bu bulgu, üçüncü bir ritüel yapı dalgasının — iktidarı sergilemek amacıyla inşa edilmiş devasa anıtlarla karakterize edilen bir dönem — da yine Rapa Nui’de başlayıp batıya doğru yayıldığının tespit edilmesiyle daha da güç kazanıyor.
Araştırmacılara göre bu gelenek Paskalya Adası’nda MS 1.350 civarında baş gösteriyor, ancak Hawai’i veya Society Adaları gibi daha batıdaki bölgelerde 16. yüzyılın sonlarına kadar yerleşik hâle gelmiyor.
Wallin, bu bulguların Rapa Nui’nin diğer ada topluluklarıyla bağlantısı olmadığı yönündeki fikri çürüttüğünü ve bunun, aslında şaşırtıcı olmadığını söylüyor. Çünkü genetik kanıtlar, Paskalya Adası sakinlerinin Güney Amerika anakarasıyla temas kurduğunu gösteriyor.
“Bazı araştırmacılar, Rapa Nui halkının Güney Amerika’ya gidip geri döndüğünü öne sürüyor. Eğer bunu yapabildilerse, oldukça yetenekli denizciler olmalıydılar ve aynı şekilde batıya — örneğin Paskalya Adası’nın batısında yer alan Mangareva’ya — da gidebilmiş olmalılar” diyor.
“Dolayısıyla, izolasyon iddiası oldukça garip bir argüman.”
IFL Science. 7 Temmuz 2025.
Makale: Wallin, P., & Martinsson-Wallin, H. (2025).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >