Blog

Ağu9

Piri Reis Haritası: Eski Bir Haritanın Gizemlerini Çözmek

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  DenizcilikHaritaOrta ÇağOsmanlıPiri Reis



Piri Reis Haritası: Eski Bir Haritanın Gizemlerini Çözmek

Dikkat çekici olan, bu gizemli haritanın Güney Amerika’nın bir bölümünü göstermesinin yanı sıra Christopher Columbus’un okyanus yolculuklarının en eski kartografik kaydı olmasıydı.

Zeynep Şoray - www.arkeofili.com

Piri Reis Haritası, bazı komplo teorisyenleri arasında popüler olsa da, onu dikkat çekici kılan şeylerin uzaylılar ya da kayıp uygarlıklarla bir ilgisi yok.


Piri Reis haritası, çalışmaları için çeşitli kaynaklar kullanan ünlü bir haritacı ve denizci tarafından oluşturuldu, ancak Antartika’yı gösteren uzun süredir kayıp olan gizli bir haritaya erişimi var mıydı? C: Piri Reis/Topkapı Müzesi Kütüphanesi

1929 yılında bir Alman bilim insanı İstanbul’daki Topkapı Sarayı kütüphanesinde belge ve antikaları incelerken şaşırtıcı bir şey keşfetti. Teolog, 16. yüzyılın başlarında ceylan derisi parşömen üzerine basılmış bir harita bulmuştu.

Dikkat çekici olan, bu gizemli haritanın Güney Amerika’nın bir bölümünü göstermesinin yanı sıra Christopher Columbus’un okyanus yolculuklarının en eski kartografik kaydı olmasıydı. Ancak harita uzun süredir tartışmaların odağında yer alıyor çünkü o dönemde kimsenin bilmemesi gereken şeyleri tasvir ettiğine inananlar var. Peki bu ayrıntılı belge aslında neyi gösteriyor?

Nedir Bu Piri Reis Haritası?

Piri Reis haritası, daha çok Piri Reis olarak bilinen Hacı Ahmed Muhiddin Piri adlı bir Osmanlı denizcisi ve haritacısı tarafından 1513 yılında derlenmişti. Bu harita, bazen liman bulma veya pusula haritaları olarak da adlandırılan ve Orta Çağ boyunca navigasyon için kullanılan bir portolan haritasıydı. Bu haritalar özellikle bir limandan diğerine yayılan çekül çizgilerini kullanarak rotaları belirler. Bu özel harita son derece ayrıntılıydı, ancak günümüze sadece üçte biri ulaşabildi.

Eski belgeyle birlikte bulunan el yazısı bir nota göre, Piri Reis bu haritayı diğer birçok harita ve çizelgeyi birincil kaynak olarak kullanarak derlemişti. Bunlar arasında sekiz Ptolemaios haritası, dört Portekiz haritası, bir Arap haritası ve Christopher Columbus tarafından çizilen bir harita bulunmaktaydı.

Harita, Avrupa, Afrika ve iki Amerika kıtasını tasvir ediyor. Afrika ve Güney Amerika’nın Atlantik kıyılarının çoğu doğru görünse de, Karayipler ve Kuzey Amerika’nın bazı kısımlarının tasvirinde çarpıklıklar ve hatalar var. Örneğin, bazı Karayip adaları eksik, ancak Antillia adlı efsanevi bir ada dahil edilmiş.

Keşfedildiğinden bu yana harita diğer bazı olağandışı özellikleriyle de dikkat çekiyor. Bunların başında, bazı insanların Antarktika olarak tanımladığı bir kara parçasının görünmesi geliyor ki eğer durum buysa, bu kara parçası keşfedilmeden yaklaşık 300 yıl önce Piri Reis tarafından haritalanmıştı. Daha da ilginç olanı, eğer bu güney kıtasıysa, haritada buzlardan arınmış olarak tasvir ediliyor. Ancak 6.000 yılı aşkın bir süredir burası buzsuz olmamıştı.

Tartışmalar

Geleneksel üsluba göre, Antartika 19. yüzyıl başlarına kadar keşfedilmedi, ancak akademisyenler burayı ilk fark edenin kim olduğunu tartışıyorlar. Dolayısıyla eğer Piri Reis haritası bu kara parçasını tasvir ediyorsa, o zaman yaratıcısının sonraki kaşiflerin sahip olmadığı bilgilere sahip olduğunu düşündürüyor. Bazılarına göre bu, dünyayı herkesten çok önce olağanüstü ayrıntılarla haritalandırabilen kayıp ileri bir uygarlığın kanıtı iken, diğerleri bunun uzaylıların gezegeni uzaydan incelerken haritayı oluşturduklarının bir işareti olduğuna inanıyor.

Haritanın Antartika’yı tasvir ettiği fikri, haritayı birkaç öğrencisiyle birlikte inceleyen Profesör Charles Hapgood tarafından 1965 tarihli Antik Deniz Krallarının Haritaları (Maps of the Ancient Sea Kings) adlı kitabında popüler hale getirildi. Hapgood’a göre Antarktika’nın görünümü, haritanın bilinen tüm haritalardan çok daha eski bir şeye dayandığının işaretiydi. Bu fikir, tarih öncesi bir uygarlığın denizleri inanılmaz derecede doğru bir şekilde haritalandıracak teknolojik ve navigasyon becerisine sahip olduğunu düşündürüyor.

Hatta Hapgood, haritada görünen ayrıntılar göz önüne alındığında, bu kayıp uygarlığın kıtayı havadan da görmesi gerektiğine inanıyordu. Yani onlar hem denizlerde hem de gökyüzünde gezinebilen, şimdiye kadar bilinmeyen bir uygarlıktı. Elbette bu spekülasyonları destekleyecek gerçek bir kanıt olmamasına rağmen, birçok kişi artık bunun gerçekliğine ikna olmuş durumda.

Gerçekte ise bu kara parçasının Antarktika olmaması daha muhtemel. Bir açıklama, anormal kıtanın aslında orada var olduğu varsayılanTerra Australis Incognitaadlı bir kıta olduğu yönünde. Birçok çağdaş harita, gerçekte var olduğu varsayılan efsanevi bölgelerle dolu. Bunlar arasında Cennet Bahçesi, El Dorado ve Prester John’un toprakları sayılabilir.

Daha tuhaf teorileri eleştirenler, Güney Amerika’nın oldukça iyi temsil edildiğini, dolayısıyla gizemli kıta Antarktika ise, bir zamanlar Uruguay’da Güney Amerika’ya bağlanmış olması gerektiğini belirtiyor. Dahası, haritanın oluşturulduğu dönemde Arjantin’in var olmadığı görülüyor. Tek başına bu bile, Antarktika’nın bu kadar uzun zaman önce eski bir uygarlık ya da uzaylı etkisi tarafından haritalandırıldığına inanmayı zorlaştırıyor.

Bu haritadan çıkarabilecek sonuç, genellikle yaygın olarak varsayılanın aksine, Osmanlıların çağdaş navigasyon bilgisine ve haritalarına erişebildikleri ve muhtemelen denizleri oldukça iyi keşfedebildikleri.


IFL Science. 27 Temmuz 2023.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için