Mumyalama ya da ölüleri koruma süreci, bir zamanlar birçok eski toplumda yaygýn görülen bir uygulamaydý.
Bugün birçok insan için mumyalar korku filmlerini, gotik romanlarý ya da gizli dini törenleri çaðrýþtýrsa da mumyalama geleneði, antik dünyada büyük bir dini öneme sahipti ve genellikle yetenekli uzman kiþiler tarafýndan gerçekleþtirilen yaygýn ve onurlu bir gelenekti. C: Shutterstock
Mumyalar ve mumyalama denildiðinde zihnimizde eski bir tapýnakta ayaklarýný sürüyerek yürüyen keten sargýlý, canavarýmsý, grotesk bir figür oluþtuðundan, birçok insan için ölümü çaðrýþtýrýr. Gerçekten de onlarca yýldýr mumyalar, korku filmlerine ve gotik romanlara konu oldu ve gizli dini törenler ile iliþkilendirilerek halkýn yoðun ilgisini çekti.
Ancak mumyalama, antik dünyada, büyük bir dini öneme sahipti ve genellikle yetenekli uzman kiþiler tarafýndan gerçekleþtirilen yaygýn ve onurlu bir gelenekti. Ölüleri kutsamanýn ya da önemli bir dini inancý, özellikle ölümden sonra yaþam inancýný, ifade etmenin bir yolu olarak uygulanýrdý. Çeþitli kültürlerin, ölülerini mumyaladýðý biliniyor.
En bilindiði Antik Mýsýrlýlardýr ancak Çinliler, Kanarya Adalarý’nýn antik halký, Guançeler ve Ýnkalar da dahil olmak üzere Colomb öncesi Güney toplumlarýnýn çoðunda mumyalama yöntemi kullanýlýyordu.
Dünyanýn en bilindik doðal yollarla korunmuþ mumyalarýndan birisi, 1991 yýlýnda Ýtalyan Alpleri’nde bulunan Buzadam Ötzi’dir. C: South Tyrol Museum of Archaeology
Mumyalama Ýþlemi Nasýl Yapýlýr?
Mumyalama, bedeni kasýtlý olarak kurutarak ya da bedenin bozulmamasý için ilaçlayarak, ölümden sonra koruma sürecidir. Genelde bu süreç, ölen kiþinin vücudundan nemin çekilmesi, deriyi ve organlarý kurutmak için reçine gibi kimyasallar ya da doðal koruyucularýn kullanýlmasýndan oluþur.
Mumyalar ayrýca, “doðal” mumyalama olarak bilinen istemsiz ya da kazara gerçekleþen süreçlerle de oluþabilir. Ölen kiþinin vücudu aþýrý soðuk, çok kuru koþullara ya da çürüme sürecini azaltan baþka bir çevresel faktöre maruz kaldýðýnda, doðal mumyalama ortaya çýkabilir.
Nevada, Fallon’un dýþýndaki Ruh Maðarasý’nda bulunan Kuzey Amerika’nýn en eski mumyasý, bir doðal mumya örneðidir. Hasýrotuna sarýlý bir þekilde sýð bir mezarda bulunan mumya, kuru hava ve maðaranýn oksijeni az olmasý nedeniyle bozulmadan yýllarca korundu. 1940 yýlýnda keþfedilen, 1.500-2.000 yýllýk olduðuna inanýlan bireyin, daha sonra 1990’larda radyokarbon tarihlemesi yapýldýðýnda, 10.000 yýldan daha eski olduðu ortaya çýktý.
(Doðal Mumyalanma Nasýl Gerçekleþir?)
Buna karþýlýk, bilinen en eski doðal olarak korunmuþ Mýsýr mumyasý 5.500 yýl öncesine dayanýyor. Öldükten sonra vücudu keten ve kürkle sarýlmýþ genç bir kadýna ait olduðu biliniyor.
Doðal olarak korunmuþ baþka bir mumya ise Avrupa’nýn bilinen en eski mumyasý: Yaklaþýk 5.300 yýl önce yaþayan Buzadam Ötzi, günümüz Ýtalyan Alpleri’nin bulunduðu bölgede öldürüldükten sonra 1991 yýlýnda turistler tarafýndan kalýntýlarý keþfedilene kadar vücudu kar ve buzda bozulmadan korundu.
Mumyalama Ýþlemini Uygulayan Ýlk Medeniyet
En eski ve kasýtlý olarak yapýlan mumyalar, Þili’nin Camarones Vadisi’nde bulundu. Bu vadi, ülkenin en kuzeyinde, Atacama Çölü adý verilen bir bölgede bulunuyor. Pasifik Okyanusu ile And Daðlarý arasýndaki dar bir arazi þeridinde yer alan bu çöl, az yaðýþ alan bir bölge ve Dünya’nýn en kurak yerlerinden biri olarak kabul ediliyor. CNN, bölgede bulunan mumyalarýn 1917’de Arica kasabasý yakýnlarýndaki Chinchorro Plajý’ndaki Alman arkeolog Max Uhle tarafýndan bulunduðunu bildirdi.
Mumyalar, Uhle’nin Chinchorro kültürü (9.000-3.100 yýl önce) olarak adlandýrdýðý, günümüz Güney Peru ve Kuzey Þili bölgesinde yaþayan insanlara aitti. Chinchorro halký, kýyý köylerine yerleþti ve kabuklu deniz hayvanlarýndan yapýlan çatal iðneleri kullanarak temel geçim kaynaðý olarak balýkçýlýkla ilgilendi. Ayrýca karada yaþayan hayvanlarý avlayýp, çevredeki yenilebilir bitkileri topladý.
Yayýmlanan ayný CNN raporuna göre, Chinchorro’larýn mumyalama uygulamasý, bilinen ilk Mýsýr mumyalarýndan yaklaþýk iki bin yýl önce, yani yaklaþýk 7.000 yýl önce baþladý. Uygulama zamanla daha karmaþýk hale gelse de temel süreç ayný kaldý. Bu, yumuþak dokunun, organlarýn ve beynin çýkarýlmasýndan oluþan bir süreçti. Ýçi boþ gövde daha sonra kurutulup, tekrardan birleþtiriliyordu. Hasýrotu, kurutulmuþ bitki ya da diðer bitkisel maddelerle dolduruluyordu. Kollara ve bacaklara çubuklar sokuluyordu. Cesetlerin yüzüne kil maskesi yapýlýyor, peruklarý sýkýca takýlýyordu. Bu iþlemler bittikten sonra mumya boyanýyordu.
Chinchorro toplumu, ilk baþta (yaklaþýk 7.050-4.500 yýl önce), mumyalarý siyah manganezle boyuyordu. MÖ 2.500 yýlýndan, MÖ birinci yüzyýla kadar kullanýlan uygulamanýn ortadan kalkmasýyla aþý boyasý, manganezin yerini aldý. Bebekler, çocuklar, yetiþkinler ve hatta anne karnýndaki bebekler de dahil olmak üzere, Chinchorro toplumunun sadece seçkinleri deðil, toplumun tüm kesimi mumyalanýyordu.
Arkeologlar tarafýndan Mýsýr’daki Dakhla Vahasýnda bulunan iki mumya kafatasý. C: Alamy
Mýsýr’da Mumyacýlýk
Mumyalama, en detaylý iþçiliðine Antik Mýsýr’da ulaþtý. Ýlk Mýsýr mumyalarý arkeolojik kayýtlarda yaklaþýk MÖ 3.500 yýllarýnda ortaya çýktý. Eski Krallýk Dönemi’ne, baþka bir deðiþle Piramitler Çaðý’na (MÖ 2686-2181 civarý), gelindiðinde mumyalama geleneði, Mýsýr toplumunda iyice yer edinmiþti. Sonraki dönemlerde, mumyalama, Yeni Krallýk Dönemi’nde (MÖ 1550-1069 civarý) bir çeþit geliþmiþlik zirvesine ulaþarak, bir geçim kaynaðýna dönüþtü. Chinchorro toplumundan farklý olarak, Antik Mýsýr’daki mumyalama iþlemi genellikle kraliyet ailesi, soylu aileler, hükümet yetkilileri ve zenginler gibi toplumun seçkinleri için yapýlýyordu. Uygulama pahalý olduðu için sýradan insanlar nadiren mumyalanýyordu.
Antik Mýsýr’da mumyalama, toplumun dini inançlarýyla içe içeydi. Berkeley, Kaliforniya Üniversitesi’nde Mýsýrbilimci ve Mýsýr papirüsünde, baþka bir deðiþle antik metinlerde, uzman olan Rita Lucarelli, “Antik Mýsýrlýlar öte dünya inancýna takýntýlýydý.” diyor. “Yani dünyadaki yaþamdan sonra baþka bir yaþamýn olduðuna inanýyorlardý.”
Antik Mýsýrlýlar, bir kiþi öldüðünde, kiþinin manevi özünün hayatta kaldýðýna inanýyordu. Bu öz, çok sayýda ilahi ve þeytani varlýkla karþýlaþtýðý bir yolculuðun ardýndan, ölülerin tanrýsý Osiris tarafýndan nihai kaderini belirleniyordu. Ölen kiþi suçsuz bulunursa, cennette tanrýlarla ölümsüz olarak yaþamasýna izin veriliyordu.
Lucarelli, “Ölen kiþinin manevi bölümünün bu yolculuðu yapabilmesi için bedenin saðlam kalmasý gerekiyordu.” diyor. Bu yüzden Mýsýrlýlar, mumyalama iþlemine bu kadar önem veriyordu ve süreci titizlikle gerçekleþtiriyordu.
Ne yazýk ki, günümüze kadar gelen Antik Mýsýr metinlerinde, gerçek mumyalama sürecinden çok az bahsediliyor. Lucarelli, sürecin aslýndan ziyade mumyalama ile ilgili ritüellerden daha çok bahsedildiðini belirtiyor. Bunun nedenle, sürecin detaylarý büyük ölçüde 5. yüzyýlda yaþamýþ, Yunan yazarý Herodotus (MÖ 484-425) gibi Mýsýr dýþý kaynaklar sayesinde günümüze ulaþtý. Herodotus, “Tarih” adlý ünlü eserinde, mumyalama sürecinin üç aþamadan oluþtuðunu, gösterilen çabaya ve özene baðlý olarak her birinin bir diðerinden farklýlýk gösterdiðinden bahsediyor.
En ayrýntýlý kýsým, önce beynin ve iç organlarýn çoðunun, özellikle de karýn bölgesinin vücuttan çýkarýlmasýydý. Beyin genelde burun deliklerinden sokulan kavisli bir metal alet kullanýlarak çýkarýlýrken, diðer organlar mide boyunca bir kesik atýldýktan elle çýkarýlýyordu. Boþ kalan yerlere, vücut dikilmeden önce mürrüsafi ve çin tarçýný (kabuðunun kullanýldýðý yaprak dökmeyen bir aðaç) gibi çeþitli hoþ kokulu baharatlarla dolduruluyordu.
Lucarelli, “Kalp, hiçbir zaman vücuttan çýkarýlmazdý,” diyor. “Çünkü Mýsýrlýlar kalbin, aklý da içerdiði için, kiþinin en önemli özelliði olduðuna inanýyordu.”
Daha sonra, vücudundaki tüm nemin emilmesi için ölen kiþi tuzla kaplanarak 70 gün boyunca bekletiliyordu. 70 günün sonunda vücudu yýkanýp, keten bez içine sarýlýyordu. Bandajlarýn vücuda yapýþtýðýndan emin olmak için yapýþkan bir reçine sürülüyordu. Herodotus kitabýnda, “Ceset daha sonra onu, bu amaç için özel olarak yapýlan ve insana benzeyen içi boþ bir ahþap tabuta yerleþtiren akrabalarýna teslim ediliyordu,” diyor. “Tabut kapatýldýktan sonra, ceset mezar odasýnda saklanýyordu.” (GC Macaulay tarafýndan 2008 yýlýnda çevrilmiþtir.)
Mýsýr’a seyahat eden ve Mýsýr hakkýnda yazan, MÖ 30-90 yýllarýnda yaþamýþ Yunan tarihçi Diodorus Siculus, mumyalama süreci hakkýnda birkaç yüzyýl sonra yeni bilgiler açýkladý. Siculus, “Library of History” adlý kitabýnda mumyalama iþini yapan, mumyalayýcý adý verilen erkeklerin, bir aile mesleði olarak bu beceriyi öðrenen, yetenekli zanaatkârlar olduðunu söylüyor. Siculus kitabýnda mumyalayýcýlarýn, “her türlü saygýya ve dikkate deðer görüldüðünü, rahiplerle görüþtüklerini ve hatta hiçbir engel olmadan tapýnaklara girip çýktýklarýný” söylüyor. Siculus, mumyalayýcýlarýn çalýþmalarýný oldukça titiz olarak tanýmlýyor, “kirpikleri ve kaþlarý olduðu gibi kalýyor, vücudun görünümü deðiþmiyor ve vücut þekli tanýnabilir kalýyor.”
Roma’nýn Mýsýr’ý yönettiði dördüncü yüzyýla gelindiðinde, Mýsýr mumyalama iþlemi yavaþ yavaþ kayboldu. Lucarelli, “Hýristiyanlýðýn ortaya çýkmasýyla, mumyalama geleneði sona erdi.” diyor.
Bugün, çok nadir durumlar hariç mumyalama, unutulmuþ bir sanat. Çoðu toplum bunu tuhaf ya da modasý geçmiþ, mazide kalmýþ bir sanat olarak görüyor. Yine de, bu geleneðin yankýlarý, sevdiklerimizi onurlandýrmak için ölüleri mumyalamadýðýmýz modern cenaze evlerinde görülebilir.
Live Science. Tom Garlinghouse. 15 Temmuz 2020.
www.arkeofili.com
Bu yazý hakkýnda yorum bulunamamýþtýr. Ýlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >