Blog
Yapay Zeka, Eski İnsanları Yiyen Yırtıcıları Ortaya Çıkarıyor
En az üç tür erken insan vardı: Homo habilis, Homo rudolfensis ve en iyi belgelenmiş tür olan Homo erectus.
www.arkeofili.com
Yapay zeka, yaklaşık iki milyon yıl önce hangi yırtıcıların eski insanların kemiklerini çiğnediğini ortaya koyuyor.

Homo habilis leoparlar tarafından sık sık ısırılıyorsa, muhtemelen en büyük avcı o değildi. C: Yapay Zeka ile Yapıldı (DALL-E 4)
Yaklaşık 2 milyon yıl önce, genç bir insan bugün Doğu Afrika’da, Tanzanya’da bir gölün yakınındaki bir pınarın kıyısında öldü. Arkeologlar 1960’ta onun fosilleşmiş kemiklerini ortaya çıkardıklarında, bunları Homo habilis—kendi cinsimizin bilinen en erken üyesi—olarak tanımlamak için kullandılar.
Paleoantropologlar, Homo cinsinin ilk örneklerini, büyük ölçüde daha büyük beyinlerine ve bazen de daha küçük dişlerine dayanarak tanımlarlar; bu durum, en ünlüsü Lucy olan Australopithecuslar gibi diğer daha eski atalara kıyasla daha belirgin. En az üç tür erken insan vardı: Homo habilis, Homo rudolfensis ve en iyi belgelenmiş tür olan Homo erectus. Bunlardan en az biri, yiyecek getirip paylaştıkları ve en eski taş aletlerden bazılarını yaptıkları/kullandıkları, bugün arkeolojik kayıtlarda gördüğümüz alanları oluşturdu.
Bu arkeolojik alanlar 2,6 ile 1,8 milyon yıl öncesine tarihleniyor. İçlerindeki eserler, erken Homo’nun bilişsel karmaşıklığının, herhangi bir insan dışı primatta belgelenmiş olandan daha ileri olduğunu düşündürüyor. Örneğin yakın zaman önce Kenya’daki Nyayanga’da antropologlar, erken insanların 13 kilometreye varan mesafeler boyunca taşıdıkları aletler kullandıklarını buldu. Bu davranış, öngörü ve planlamaya işaret ediyor.
Geleneksel olarak, paleoantropologlar Homo habilis’in, en erken büyük beyinli insanlar olarak, en eski aletli alanlardan sorumlu olduğunu düşünüyordu. Fikir şuydu: Homo habilis, daha sonra daha da büyük beyinli olan Homo erectus’un atasıydı ve onların soyundan da eninde sonunda bizler geldik.
Bu anlatı, bilinen en yaşlı Homo erectus kalıntılarının 1,6 milyon yıldan daha genç olduğu dönem için mantıklıydı. Ancak son keşifler ışığında, bu temel artık sarsılıyor gibi görünüyor.
2015’te Manuel Domínguez-Rodrigo ve ekibi, ilk Homo habilis’in bulunduğu yer olan Olduvai Boğazı’nda 1,85 milyon yıllık bir el kemiği keşfetti. Ancak bu fosil, o Homo habilis gencinin elinden farklı olarak, daha iri, daha modern ve ağaç yaşamına değil tamamen karasal yaşama uyumlu bir insan türüne—Homo erectus’a—ait görünüyordu.
Son on yılda yeni bulgular, Homo erectus’un en erken tarihlerini Güney Afrika, Kenya ve Etiyopya’da yaklaşık 2 milyon yıl öncesine kadar geri itti. Birlikte ele alındığında bu keşifler, Homo erectus’un bilinen Homo habilis fosillerinden biraz daha yaşlı olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla basitçe Homo habilis’in Homo erectus’a yol açtığını varsayamayız. Bunun yerine, insan aile ağacı bir zamanlar düşündüğümüzden çok daha “dallı budaklı” görünüyor.
Peki tüm bu bulgular neyi ima ediyor? Büyük olasılıkla yalnızca bir Homo türü bizim atamız ve muhtemelen yalnızca biri Olduvai Boğazı’ndaki alanlarda görülen karmaşık davranışlardan sorumlu. Manuel Domínguez-Rodrigo ve meslektaşları, Homo habilis’in tabiri caizse Olduvai Boğazı’ndaki “en tepedeki oyuncu” olup olmadığını—yani avcı mı yoksa av mı olduğunu—test etmenin bir yolunu buldular.
Kim kimi avlıyordu?
Olduvai Boğazı’nda, erken insanların en azından bir ceylan ya da hatta bir zebra büyüklüğünde hayvanları tükettiğine dair ikna edici kanıtlar var. Sadece avlanmakla kalmıyor, bu hayvanları tekrar tekrar aynı yere, ortak tüketim için geri getiriyorlardı. Bu, bugün bir kamp alanı ya da ev gibi, “merkezi tedarik/ikmal alanı” kavramı. 1,85 milyon yıl öncesine tarihlenen bu kanıt, düzenli et tüketiminin ve erken insanların av konumunda olmaktan ziyade düzenli olarak yırtıcı gibi davrandıklarının en eski göstergesi.
Tüm hayvanlar besin ağında, en üstten alt basamaklara kadar bir konuma sahip. Aslanlar gibi en üst düzey yırtıcılar genellikle sıralamada daha aşağıdaki etçiller—örneğin sırtlanlar—tarafından avlanmaz.
Homo habilis, ya avlayarak ya da aslanları kendi avlarından kovarak büyük hayvan leşleri elde edebiliyorsa, bu homininlerin yırtıcı riskleriyle etkili biçimde baş edebildiğini varsaymak mantıklı. Yani, avcı olan genellikle av olmaz.

(A) İki diş çukurunun vurgulandığı OH7 alt çenesi. (B) Diş çukurunun vurgulandığı OH65 üst çenesi.
Afrika savanlarında, tepe yırtıcılar olan aslanlar genellikle başka yırtıcıların saldırısıyla ölmez. Günümüz insanları da üst yırtıcı nişini işgal eder: Örneğin Tanzanya’daki Hadza avcı-toplayıcıları sadece avlanmakla kalmaz, aynı zamanda aslanları avlarından uzaklaştırır ve leopar gibi diğer yırtıcıların saldırılarına karşı kendilerini başarıyla savunurlar.
Ancak Homo habilis henüz tepe bir yırtıcı değilse, zaman zaman besin zincirinde daha aşağıda yer alan etçil kedilere—örneğin sık sık primatları avlayan leoparlara—av olmuş olmalarını beklersiniz.
Evrimin bu evresine ait bilinen insan fosillerinin çoğunda, Olduvai Boğazı’ndan gelen en iyi korunmuş iki Homo habilis fosili de dahil, yırtıcı hasarına dair izler bulunuyor. Bu hasar ölümden sonra bir leşçil tarafından mı yapıldı? Yoksa besin zincirinin tepesindeki bir büyük kedi bu erken insanları mı öldürdü?
Araştırma ekibi, Homo habilis üzerinde dişlerini geçiren yırtıcıların hangileri olduğunu—ve muhtemelen bunun eski insanların ölümünden önce mi sonra mı olduğunu—belirleme sorusunu ele aldı.
Yapay Zeka, Homo habilis’in bir tepe yırtıcı olmadığını öne sürüyor
İşte yapay zekânın devreye girdiği yer burası. Araştırmacılar, bilgisayarlı görü kullanarak, Afrika’daki başlıca yırtıcıların (aslan, leopar, sırtlan ve timsah) bıraktığı diş izlerini gösteren yüzlerce mikroskobik görüntü üzerinde Yapay Zekayı eğitti. Yapay Zeka, farklı yırtıcıların bıraktığı izler arasındaki ince farklılıkları tanımayı öğrendi ve izleri yüksek doğrulukla sınıflandırabildi. Çalışma Royal Society Open Science dergisinde yayımlandı.
Araştırmacılar farklı Yapay Zeka yaklaşımlarını birleştirdiğinde, hepsi aynı sonuca işaret etti: Homo habilis kemiklerindeki diş izleri, leoparların bıraktığı izlerle eşleşiyordu. O iki erken Homo habilis bireyinden gelen fosiller üzerindeki izlerin boyutu ve şekli, leoparların günümüzde avlarını yerken bıraktıklarıyla örtüşüyor.
Keşif, Homo habilis’i ilk usta alet yapıcı, avcı ve etçil olarak gören yerleşik görüşe meydan okuyor.
Ama belki de bu o kadar şaşırtıcı olmamalı. Olduvai Boğazı’nda bulunan bu türe ait tek tam iskelet, çok küçük bir bireye—yaklaşık 1 metreden kısa—aitti ve bedeninde ağaçlara tırmanmaya uygun özellikler hâlâ görülüyordu. Bu, büyük hayvanları alt edebilen ya da aslanlardan leş çalabilen bir avcı imajıyla pek örtüşmüyor.
Eğer bu işleri Homo habilis yapmadıysa, belki de daha iri cüsseli ve daha modern anatomiye sahip bir tür olan Homo erectus yaptı. Ancak bu da geleceğin araştırmacıları için başka gizemler açığa çıkarıyor: Homo habilis, Olduvai Boğazı’ndaki arkeolojik alanlarda, bulunan aletlerden ve avcılık izlerinden sorumlu değilse ne yapıyordu? Homo erectus tam olarak nereden geldi ve nasıl evrimleşti?
Araştırmacılar, önümüzdeki yıllarda bu soruları sormak için Olduvai Boğazı gibi yerlere dönmeye devam edecekler.
28 Ekim 2025.
Makale: Domínguez-Rodrigo, M., Cifuentes-Alcobendas, G., Vegara-Riquelme, M., Camarós, E., & Baquedano, E. (2025).


Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >