Blog
18 Temmuz 64: Büyük Roma Yangını

Yıkımın, karmaşanın ve korkunun ne kadar büyük olduğunu anlamak için önce yangının kendisini gözümüzde canlandırmalıyız.
www.arkeofili.com
MS 64 yılının Temmuz ortasında, Roma’nın kalbinde bir trajedi yaşandı: bir yangın, devasa bir cehenneme dönüştü.
Roma Yangını, 18 Temmuz 64, Tuval üzerine yağlıboya, Robert Hubert, 1785. Güzel Sanatlar Müzesi Andre Malraux; Le Havre, Fransa. C: Wikimedia Commons
Bu yangın sayısız insanın ölümüne neden oldu, şehrin büyük bir kısmını yok etti ve detayları üzerine neredeyse iki bin yıldır süren tartışmaları körükledi.
Belki de en yakıcı soru şuydu: O dönemin hükümdarı İmparator Nero, şehri kasten mi ateşe verdi yoksa sadece bu felakete tanıklık mı etti? Nero’nun adamları tarafından kullanılan yangınla mücadele yöntemleri de sorgulandı; çünkü bu yöntemlerin yangını söndürmeye mi yoksa şehri tamamen yok etmeye mi yönelik olduğu hâlâ belirsiz.
Yangınla ilgili çağdaş anlatıların güvenilirliği uzun süredir sorgulanıyor ve tartışılıyor olsa da, akademik çevre genel olarak Roma’nın yıkımını kötü koşullara bağlayarak Tacitus’un anlatımına itibar ediyor. Ancak kamuoyunun zihninde, Roma yanarken neşe içinde kutlama yapan Nero’nun etkileyici hikâyesi hâlâ cazibesini koruyor.
Yıkımın, karmaşanın ve korkunun ne kadar büyük olduğunu anlamak için önce yangının kendisini gözümüzde canlandırmalıyız.
Yangın, Roma’daki aşırı kentleşmenin sembolü olan sıkışık dükkânlarda başladı. Bu derme çatma yapılar, Circus Maximus’un çevresinde kümelenmişti. İçleri yanıcı ürünler ve tarım mahsulleriyle doluydu, bu da yangın için uygun bir tutuşturucu sağladı. Alevler hızla şehrin yoğun nüfuslu alt mahallelerine ve konutlarına yayıldı.
Alevler, bir haftadan uzun süre boyunca şehrin dar sokaklarını boğdu. İnsan kalabalıkları, çarpık binaların oluşturduğu tepeler arasında ilerlemeye çalıştı, yükselen duman ve toz sütunları arasında kayboldu.
Orpheus ve Eurydice, Agostino Carracii, yaklaşık 1590-1595. Metropolitan Sanat Müzesi. C: Wikimedia Commons
Roma İmparatorluğu’nun merkezindeki şehir uğultusu yerini, çığlık atan insanların haykırışlarına, panikle koşan ayak seslerine ve cehennemi andıran yangının alevlerine bıraktı. Dar sokaklarda yankılanan sesler, apartmanların arasından geçip tepelerin zirvesine ulaşamadan boğuldu. Aşağıdaki dehşet saçan alevlerin şeytani kızıllığını yansıtan varlıklı evlerin ve etkileyici tapınakların taş duvarları yanık turuncu renkte parlıyordu.
Roma’da Büyük Yangın sırasında hayatta olan Romalı tarihçi Tacitus, kaçan kalabalıkları anlatıyor. Yunan mitolojisindeki Orpheus’a atıf yaparak Tacitus şöyle yazıyor: “Geriye bakanların önünde veya etrafında alevler tehditkâr biçimde yükselirdi.” Tıpkı Orpheus’un eşi Eurydice’ye bakmak için dönmesiyle onu yeraltı dünyasına geri göndermesi gibi, bu insanlar da alevlerle aynı akıbete uğradı.
Modern tarihçi Joseph Walsh, The Great Fire of Rome adlı kitabında bu keşmekeşi şu ironik sözlerle tarif ediyor: “Aynı yapı planı ve kullanılan malzemeler, yangının yayılmasını kolaylaştırdığı gibi Roma sakinlerinin kaçışını da zorlaştırdı.”
Kalabalığın içinde, imparatorluk gece bekçileri olan vigiles urbani, kaçan halkın oluşturduğu selin tersine ilerlemeye çalışıyordu; bazıları alevlerle savaşıyor, bazıları terk edilmiş binaları yağmalıyor, bazıları ise yangının yolu dışında kalan yapıları yıkıyordu. Hepsi de kraliyetten emir aldıklarını iddia ediyordu.
MS 69 yılında doğan Romalı tarihçi Suetonius’a göre, vigiles’in uyguladığı yöntemler oldukça sıra dışıydı ve bir yangınla mücadele taktiğinden çok yıkıma yönelikti. Suetonius, açgözlü ve yozlaşmış Nero’nun, henüz yanmamış taş binaların dahi kuşatma makineleriyle yıkılması ve ardından yakılması için adamlarını gönderdiğini anlatıyor.
Suetonius’a göre Nero, hayalindeki parlak ve görkemli şehri inşa edebilmek için bu sıkışık ve yaşlanmış şehri yerle bir etmek istiyordu.
Nero’nun Meşaleleri, tuval üzerine yağlıboya, Henryk Siemiradzki, 1876. Kraków Ulusal Müzesi. C: Wikimedia Commons
Sürekli kuşkucu bir tutum sergileyen Tacitus ise farklı bir sonuca varıyor. Suetonius’un iddialarını destekleyecek herhangi bir kanıtın olmadığını belirten Tacitus, sözde “emir almış” bu kişilerin belki de gerçekten vigiles olmadığını yazıyor. Ona göre bu, büyük bir imparatorluk komplosu değil, fırsattan yararlanmak isteyen yağmacıların girişimiydi; insanlar kaçarken geride bıraktıkları zenginlikleri ele geçirme arzusu taşıyorlardı.
Birçok görüş, hatta popüler kültürün büyük bir bölümü, Suetonius’un Nero’yu suçlayan anlatımını benimsedi. Bu yaklaşıma göre yangın, Nero’nun ve genel olarak kraliyetin sınırsız zevk düşkünlüğünün bir göstergesiydi ve halkın gözünde bazı sevilmeyen Roma imparatorlarının sembolü hâline gelmişti.
Suetonius, Nero’dan o kadar nefret etmiştir ki, anlatımına Nero’nun Roma’yı “Neropolis” olarak yeniden adlandırma arzusunu ve annesiyle ensest bir ilişki yaşamak istediğine dair söylentileri bile eklemişti. Ancak Suetonius’un Nero’ya yönelttiği ithamlar bununla sınırlı kalmıyor. Bu iddiaları destekleyecek herhangi bir kanıt kalmadığından, anlatımı kısa sürede abartılı bir hikâyeye dönüşüyor.
Modern tarihçiler, yangının boyutları ve vigiles’in kullandığı teknikler konusunda Suetonius’tan ziyade Tacitus’un daha güvenilir bir kaynak olduğu konusunda hemfikir. Tacitus, yangın sırasında hayattaydı; oysa Suetonius yangından dört yıl sonra doğmuştu. Ayrıca Tacitus’un yazılarında Nero’ya kişisel bir nefret beslemediği ve yangının başlangıcı ile vigiles’in taktikleri konusunda daha tarafsız bir tutum sergilediği görülüyor.
Nero ve Roma Yangını. Altemus Baskısı, 1897. M. de Lipman’ın illüstrasyonu. C: Wikimedia Commons
Suetonius’un anlatımı daha duygusal ve öfke dolu; Nero’ya dair olumlu veya inandırıcı ne varsa yok etmek istiyor. Oysa Tacitus, okuyucunun kendi hükmünü vermesine olanak tanıyor ve bu da onu daha güvenilir kılıyor.
Modern araştırmacıların karşılaştığı temel sorun ise şu: Yangına dair fiziksel hiçbir kanıt günümüze ulaşmadı. Ne adli testler, ne kimyasal izler, ne de tanıklar. Tacitus, Suetonius ve diğer kaynaklardan gelen parçalı anlatıları birleştirerek anlamaya çalışıyoruz. Nesnellik, gerçek ve somut kanıtlar, aradan geçen bu kadar süreden sonra ulaşılamaz hâle geldi.
Yine de Büyük Yangın hakkındaki tartışmalar sürüp gidiyor. Eski kaynakların yeni kuramlar ve yaklaşımlarla yorumlanması, antik dünyaya dair yeni içgörüler sağlıyor ve tarih anlatısına daha önce göz ardı edilen insanları, kültürleri ve yerleri dâhil ediyor.
Son yıllarda Roma tarihçileri, Tacitus ve Suetonius’un sözünü ettiği kuşatma makineleriyle yapıların yıkılmasının, Nero’nun bir emlak projesi değil, vigiles tarafından oluşturulan bir yangın kesintisi hattı olduğunu düşünüyor.
Louisiana Ulusal Muhafızları, orman yangınının diğer alanlara yayılmasını önlemek için yangın bariyeri kullandı. 25 Ağustos 2023. C: Wikimedia Commons
Şehirde bir yol açarak yangını boğmayı hedefleyen vigiles, bu hattın ötesine yangının yayılmasını engelleyip şehrin geri kalanını kurtarmayı ummuştu. Bu yeni bakış açısı, yangın çevresindeki dönemlerin ve imparatorlara yönelik algıların yeniden değerlendirilmesine olanak tanıdı.
Büyük Yangın, dünya tarihinde tartışmasız önemli bir olay. Yüzyıllardır, Roma imparatorlarının dizginsiz zevk düşkünlüğüne dönüşümünün simgesi olarak görüldü. Ancak burada olduğu gibi, en popüler tarih anlatıları dahi her zaman sorgulanmalı ve gerekirse tamamen yeniden yazılmalı.
Matthew Reich
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >