Blog

Oca31

2023 Ocak Ayında Öne Çıkan 10 Arkeoloji Haberi

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  BetonCanlandırmaErihaMikenMumyaNeandertalPapirüsRunik



2023 Ocak Ayında Öne Çıkan 10 Arkeoloji Haberi

2023 yılının Ocak ayında, Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.

 

www.arkeofili.com

 

10- 9.000 Yıllık Eriha Kafatasının Yüzü Canlandırıldı

9.000 yıl önce gözlerinde deniz kabuklarıyla gömülen Eriha Kafatası, en son rekonstrüksiyon teknikleri sayesinde artık yeni bir yüze sahip.

 

 


 

Kafatası, 1953 yılında Jericho antik kenti yakınlarında arkeolog Kathleen Kenyon tarafından keşfedilen yedi kafatasından biri. C: British Museum

Eriha’da keşfedilen 9.000 yıllık ünlü bir insan kafatası, çok uluslu bir araştırma ekibinin çabaları sayesinde artık yeni bir yüze sahip. 1953’te İngiliz arkeolog Kathleen Kenyon tarafından gün yüzüne çıkarılan ve şu anda British Museum’da bulunan Eriha Kafatası, muhtemelen daha gerçekçi görünmesi amacıyla alçıyla kaplanmış ve gözlerine deniz kabukları konmuştu. Projenin lideri grafik uzmanı Cícero Moraes, bu tarih öncesi tasarımın “dünyadaki ilk yüz rekonstrüksiyonu” olduğunu söylüyor.

9- Neandertaller Mağarada Hayvan Kafatasları Sergilemiş

Neandertaller tarafından 40.000 yıldan daha önce İspanya’daki bir mağaraya yerleştirilen çok sayıda hayvan kafatası keşfedildi.

 

 

Mağarada bulunan bozkır bizonu kafatası. C: Baquedano, E., Arsuaga, J.L., Pérez-González, A. et al. (2023).

İspanya’nın Madrid Bölgesi’nde bulunan Cueva Des-Cubierta mağarası ilk olarak 1978’de keşfedildi. O zamandan beri arkeologlar çok katlı mağarayı ziyaret edip inceliyor, çünkü Neandertal gruplarının burayı ritüel yapmak için kullandıkları anlaşıldı. Araştırmacılar, çeşitli büyük otçul kafataslarına ek olarak yere dağılmış çok sayıda hayvan kemiği buldular. Kafataslarının cesetlerden dikkatlice çıkarıldığını ve aletler ve bazı durumlarda ateş kullanılarak farklı şekillerde “işlendiği” keşfedildi. Kafatasları arasında ortak bir tema, boynuz gibi belirgin özelliklerin sergilenmesiydi. Kafataslarının çoğu, soyu tükenmiş olan bizon veya yaban öküzüne aitti. Ama aynı zamanda beş erkek geyik (boynuzlu) ve iki gergedan kafatası da bulundu.

8- Bilinen En Eski Runik Yazıtlı Taş Norveç’te Bulundu

Norveç’teki arkeologlar, neredeyse 2.000 yıl önce yazılmış dünyanın en eski runik yazıtlı taşını bulduklarına inanıyor.

 

 

Yeni keşfedilen yazıtlı taş, daha önce keşfedilenlerden birkaç yüz yıl daha eski.

Norveç’teki arkeologlar, yazıtların 2.000 yıl kadar eski olduğunu ve esrarengiz runik yazı tarihinin en erken günlerine kadar uzandığını söylüyor. Arkeologlar, bunun dünyanın en eski runik yazıtlı taşı olduğunu iddia ediyor. Düz, kare kahverengimsi kumtaşı bloğu, İskandinavya’da yazılı olarak kaydedilen kelimelerin en eski örneği olabilecek kazımalara sahip. 31 cm’ye 32 cm ölçülerindeki taşta birkaç tür yazı var ancak bunların tümü dil açısından anlamlı değil. Taşın ön yüzündeki sekiz runik sembol, bir kadının, bir erkeğin veya bir ailenin adı olabilecek “idiberug” kelimesini içeriyor.

7- Mısır’da Muhtemelen Bilinen En Eski Mumya Bulundu

Sakkara’daki Basamaklı Piramidin yakınında, 15 metrelik bir çukurda bulunan 4.300 yıllık mumya, Mısır’da keşfedilen en eski mumya oldu.

 

 

Sakkara arkeoloji sahasında yapılan kazılar.

Kazı ekibi lideri, Mısırbilimcilerin başkent Kahire yakınlarında, ülkede şimdiye kadar keşfedilmiş olabilecek en eski ve en eksiksiz mumyayı içeren bir Firavun mezarının ortaya çıkarıldığını söylüyor. Hawass, 4.300 yıllık mumyanın Sakkara’daki Basamaklı Piramidin yakınında yakın zamanda ortaya çıkarılan beşinci ve altıncı hanedan mezarlarından oluşan bir grupta 15 metrelik bir kuyunun dibinde bulunduğunu söylüyor. Hekashepes adlı adamın mumyası, harçla kapatılmış kireçtaşı bir lahit içindeydi.

6- Minos ve Mikende İlk Kuzenle Evlenmek Çok Yaygındı

Girit ve diğer Yunan adalarının yanı sıra anakarada, 4.000 yıl önce kişinin ilk kuzeniyle evlenmesi çok yaygındı.

 

 

Yılanlar yerine DNA zincirlerini tutarken tasvir edilen tanınmış bir Minos tanrıçası figürünün sanatsal olarak uyarlanması. C: Eva Skourtanioti

Araştırma ekibi, Yunanistan’daki Tunç Çağı evlilik kuralları ve aile yapılarına ilişkin tamamen yeni görüşler ortaya koyuyor. Antik genom analizleri, eş seçiminin kişinin kendi akrabalığına göre belirlendiğini gösteriyor. Ayrıca Girit ve diğer Yunan adalarının yanı sıra anakarada, 4.000 yıl önce kişinin ilk kuzeniyle evlenmesi çok yaygındı. Araştırmacılar, “Dünyanın farklı bölgelerinden binden fazla eski genom yayınlandı, ancak öyle görünüyor ki, antik dünyanın başka hiçbir yerinde böyle katı bir akraba evliliği sistemi yoktu.” diyor.

5- Mısır’da 16 Metre Uzunluğunda Papirüs Bulundu

Mısır’daki Sakkara bölgesinde çalışan arkeologlar, şaşırtıcı biçimde 16 metre uzunluğuna sahip bir papirüs keşfetti.

 

 

Görseldeki papirüs, Mısır’daki en uzun papirüs olan Yuya Papirüsü. C: Mısır Eski Eserler Bakanlığı

Mısır’ın Sakkara bölgesinde çalışan arkeologlar, uzmanların “son yüzyılda türünün tek örneği” olarak nitelendirdiği, MÖ 50 yılına kadar uzanan bozulmamış eski bir papirüsü ortaya çıkardılar. 16 metre uzunluğundaki papirüs, Sakkara arkeoloji alanında bulundu. Antik papirüs, ölümden sonraki yaşamlarında kişilere yardımcı olmak için Firavun’un Ölüler Kitabı’ndan açıklamalar ve büyüler içeriyor. Keşif, son yüzyılda ilk kez eksiksiz bir papirüs belgesinin ortaya çıkarılmasına işaret ediyor.

4- Mağaralardaki 20.000 Yıllık Noktalar En Eski Yazı Olabilir

Noktalar, çizgiler ve Y şeklindeki işaretler, 20.000 yıl önceki avcı-toplayıcıların kullandığı bir tür proto-yazıyı temsil ediyor olabilir.

 

 

Nokta/çizgi dizileriyle ilişkili hayvan tasvirlerine örnekler. C: Wikimedia Commons

Buzul çağı avcı-toplayıcıları tarafından kullanılan ilkel bir yazı sistemi, 20.000 yıllık işaretlerin bir tür Ay takvimi olduğu sonucuna varan bir çalışma ile ortaya çıkarılmış gibi görünüyor. Araştırma, mağara çizimlerinin yalnızca bir sanatsal ifade biçimi olmadığını, aynı zamanda hayvanların üreme döngülerinin zamanlaması hakkında karmaşık bilgileri kaydetmek için kullanıldığını öne sürüyor. İşaretlerin konuşmayı kaydetmek yerine sayısal olarak bilgi kaydettiği düşünüldüğünden, MÖ 3400’den itibaren Sümer’de ortaya çıkan piktografik ve çivi yazısı sistemleri anlamında “yazı” olarak değerlendirilmiyorlar. Ancak bir proto-yazı sistemi olarak sınıflandırılıyorlar.

3- Japonya’daki Tümülüste 2.3 Metrelik Demir Kılıç Bulundu

Japonya’nın Nara kentindeki Tomio-Maruyama tümülüsünde yapılan kazılarda 2,3 metre uzunluğunda dev bir dakoken kılıcı ortaya çıktı.

 

 

Demirden yapılmış kılıcın farklı açılardan görünümü. C: Kyodo

Tomio-Maruyama tümülüsü, Japonya’da kayıtlı tarihin en erken dönemi olan Kofun Dönemi’ne ait (MS 300 – 538) ve MS 4. yüzyıla tarihleniyor. Tümülüste yakın zamanda yapılan kazılarda demirden yapılmış 2,3 metre uzunluğunda dev bir dakoken kılıcın yanı sıra 5 metre uzunluğundaki ahşap bir tabutu kaplayan kil tabakasında kalkan şeklinde bronz bir ayna ortaya çıkarıldı. Yaklaşık 2,3 metre uzunluğundaki kılıç, yılan gibi hafifçe kıvrık bir bıçağa sahip olup, yılan tanrısına tapınmayla ilgili tipik bir “dakoken” kılıcı örneği.

2- Etiyopya’da 1,2 Milyon Yıllık El Baltası Atölyesi Keşfedildi

Bir araştırma ekibi, Etiyopya’daki Awash vadisinde 1.2 milyon yıl öncesine ait bir obsidyen el baltası yapım atölyesi keşfetti.

 

 

Kazı alanında bulunan sayısız obsidyen el baltası. C: Margherita Mussi et al. 2023.

Önceki araştırmalar, “yontma atölyelerinin” Avrupa’da Orta Pleistosen sırasında, yaklaşık 774.000 ila 129.000 yıl önce ortaya çıktığını göstermişti. Alet yapımı olarak kullanılan bu tür atölyeler, bir beceriye dönüştü. Bu tür becerileri geliştiren bireyler, genel alandakilerin ihtiyaç duyduğu aletlerden yeterince üretebilmek için atölyelerde birlikte çalıştılar. Bu aletlerden biri, doğramak veya silah olarak kullanılabilen el baltasıydı. Araştırmacılar Etiyopya’da 578 tane el baltası buldular ve üçü hariç hepsi obsidyenden yapılmıştı. Baltaların etrafındaki malzemenin tarihlenmesi, bunların yaklaşık 1,2 milyon yıl öncesine ait olduğunu gösterdi.

1- Çözüldü: Roma Betonu Neden Bu Kadar Dayanıklıydı?

En nihayetinde çözülen beklenmedik bir üretim stratejisi, Antik Roma’nın binlerce yıl dayanan betonlarının sırrını barındırıyordu.

 

 

Pantheon.

Antik Romalılar, kalıntıları iki bin yıl boyunca ayakta kalan geniş yol ağları, su kemerleri, limanlar ve devasa binalar inşa eden mühendislik ustalarıydı. Bu yapıların çoğu beton ile inşa edilmişti. Araştırmacılar, özellikle rıhtımlar, kanalizasyonlar ve deniz duvarları gibi özellikle zorlu koşullara dayanan yapılarda veya sismik olarak aktif konumlarda inşa edilen yapılarda, bu ultra dayanıklı eski yapı malzemesinin sırrını çözmek için onlarca yıl harcadılar. Şimdi ise bir araştırma ekibi bu alanda ilerleme kaydetti ve birkaç önemli “kendi kendini iyileştirme” işlevini içeren eski beton üretim stratejilerini keşfetti.

 

BONUS

 

Rüyasında Gördü Zonguldak’ta Kazı Çalışması Başlattı

 

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için