Blog

Tem2

Amerika Kıtasında 4.000 Yıl Önce Cüzzam Vardı

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik DNACüzzamEnfeksiyonFrengiGenetikHansenHastalıkPatojenŞili



Amerika Kıtasında 4.000 Yıl Önce Cüzzam Vardı

Uzun süre tedavi edilmeyen enfeksiyon, kemiklerde karakteristik değişimlere yol açabiliyor ve bu değişiklikler, Avrupa, Asya ve Okyanusya’daki arkeolojik iskeletlerde 5.000 yıl öncesine kadar belgelendi.

 

Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com

 

Şili’deki kalıntılara yapılan DNA analizleri, bugün nadir görülen bir cüzzam türünün Amerika’da binlerce yıl önce var olduğunu gösteriyor.

4.000 yıllık M. lepromatosis genomunu ortaya çıkaran iskelet. C: Oscar Eduardo Fontana-Silva ve Anna Brizuela

Hansen Hastalığı, daha yaygın adıyla cüzzam, fiziksel bozulmalara yol açabilen kronik bir hastalık. Günümüzde 100’den fazla ülkede görülüyor ve enfeksiyon tedavi edilebilir olsa da, tedaviye erişim sosyoekonomik koşullara bağlı olarak büyük farklılık gösteriyor.

Tarihi metinlerde cüzzamdan bahsedilmesi, bu hastalığın Avrupa ve Asya’da halk sağlığı üzerindeki geçmiş etkisine dair bir bakış sunuyor. Uzun süre tedavi edilmeyen enfeksiyon, kemiklerde karakteristik değişimlere yol açabiliyor ve bu değişiklikler, Avrupa, Asya ve Okyanusya’daki arkeolojik iskeletlerde 5.000 yıl öncesine kadar belgelendi.

Şimdiye dek, bu karakteristik kemik izlerine Amerika kıtasında temas öncesi (Avrupalılar gelmeden önceki) dönemlerde rastlanmamış olması, cüzzamın kıtaya sömürgecilik döneminde getirilen birçok hastalıktan biri olduğunu düşündürüyordu. O zamandan itibaren hem insanlarda hem de ilginç bir şekilde armadillolarda görüldü.

Genetik açıdan bakıldığında, Hansen Hastalığına ya dünya genelinde baskın olan Mycobacterium leprae ya da yeni tanımlanan ve nadir görülen Mycobacterium lepromatosis neden oluyor.

Avrupa’daki arkeolojik kemiklerde Mycobacterium leprae’nin bulunması, hastalığın yaklaşık 7.000 yıl önce Neolitik geçiş sırasında Avrasya’da ortaya çıktığını gösteriyor. Benzer ortaya çıkış tarihleri veba, tüberküloz ve tifo gibi diğer kötü şöhretli hastalıklar için de öneriliyor.

Mycobacterium lepromatosis’e ait antik genomlar şimdiye kadar elde edilememişti ve bu genomlar Hansen Hastalığı’nın tarihine dair önemli ipuçları taşıyabilir.

Amerika kıtasında geçmiş hastalıklar

Sömürgecilik öncesi dönemde Amerika kıtasında yaşayan çeşitli toplulukların enfeksiyon hastalıklarına dair bilgimiz oldukça sınırlı. Bu dönem, yaklaşık 20.000 yıllık insanlık tarihini kapsıyor ve insanların kıta genelinde entegre olduğu farklı ekosistemler, başka yerlerde karşılaşılmayan bağışıklık sistemi zorlukları yaratmış olabilir.

Bu hastalıklar hakkında bilgimiz çok az, çünkü Avrupalıların beraberinde getirdiği patojenler tarafından büyük ölçüde bastırıldılar. Amerika kıtasındaki temas öncesi insan kalıntılarını inceleyen arkeolojik çalışmalar, bu dönemin hastalıklardan tamamen arınmış olmadığını doğruluyor; fakat kemiklerdeki izler genellikle belirli bir hastalıkla kesin olarak ilişkilendirilemeyecek kadar belirsiz.

Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nde Moleküler Paleopatoloji grubunun lideri Kirsten Bos, “Antik DNA, Amerika kıtasında uzun bir geçmişe sahip hastalıkları daha derinlemesine incelememizi sağlayan harika bir araç haline geldi” diyor.

Bos ve ekibi, Amerika bağlamındaki hastalıklı kemikler üzerinde on yılı aşkın süredir çalışıyor. Grubun ortaya çıkardığı bazı hastalıklar beklenen sonuçlardı — geçen yıl, frengiye yakın hastalıkların kökeninin Amerika’da olduğuna dair kanıt buldular; bu zaten uzun süredir şüphelenilen bir konuydu.

Bos, “Gelişmiş antik patojen DNA analiz teknikleri sayesinde, sadece tahmin edilen hastalıklarla sınırlı kalmayıp bağlamdan beklenmeyen diğer hastalıkları da inceleyebiliyoruz” diyor.


Araştırmacılar, Şili’den 4.000 yıllık insan iskeletlerinde Mycobacterium lepromatosis’in iki genomunu yeniden oluşturdular. C: José Castelleti-Dellepiane ve Anna Brizuela

Hansen Hastalığı’nın tarihini yeniden yazmak

Bos’un ekibi, analiz için uygun kemikleri belirlemek ve antik patojen DNA’sını izole etme sürecini yürütmek için Arjantin ve Şili’den araştırmacılarla yakın işbirliği yaptı. Bu çalışma Nature Ecology & Evolution dergisinde yayımlandı.

Arjantin, Córdoba Üniversitesi’nden doktora adayı Darío Ramirez, bu materyallerle kapsamlı olarak çalıştı ve Şili’deki yaklaşık 4.000 yıllık iskeletlerde cüzzamla ilişkili genetik bir imzayı ilk kez tanımlayan kişi oldu.

Ramirez, “Başta şüpheci yaklaştık, çünkü cüzzam genellikle sömürgecilik dönemi hastalığı olarak bilinir. Ancak DNA’yı daha dikkatli incelediğimizde, patojenin lepromatosis formu olduğunu gördük” diyor.

Bu keşif, her ikisi de Hansen Hastalığına neden olan M. lepromatosis ve M. leprae’nin aslında çok farklı tarihsel geçmişlere sahip olabileceğini gösteren ilk ipucuydu. Bu ayrımı anlamanın anahtarı, patojenin genomunun yeniden inşa edilmesiydi.

Bos’un ekibinden doktora sonrası araştırmacı Lesley Sitter, “Antik bir genomu yeniden oluşturmak her zaman kolay değil, ama bu patojenlerin ‘olağanüstü korunmuş’ olması bu işi kolaylaştırdı. Bu yaşta örneklerde böyle bir korunma nadir bir durum” diyor.

Bu patojen, bilinen tüm modern M. lepromatosis formlarıyla ilişkili, fakat karşılaştırmak için elimizde çok az genom bulunduğundan hâlâ öğrenilecek çok şey var. Yine de bu çalışma, günümüzde nadir olarak kabul edilen bir patojenin Amerika kıtasında binlerce yıl boyunca hastalığa neden olduğunu gösterdi.

Arjantin, Córdoba Üniversitesi’nden antropoloji profesörü Rodrigo Nores, hem antik hem modern daha fazla vakanın önümüzdeki yıllarda tespit edileceğine inanıyor: “Bu hastalık Şili’de en az 4.000 yıl önce vardı. Artık burada olduğunu bildiğimize göre, başka bağlamlarda da özel olarak arayabiliriz.”

Yeni genomlar ortaya çıktıkça, bu patojenin tarihine dair daha fazla ayrıntıyı ortaya çıkarabileceğiz ve günümüzdeki küresel dağılımını daha iyi anlayabileceğiz. Örneğin, bu patojen yakın zamanda Birleşik Krallık ve İrlanda’daki sincap popülasyonlarında tespit edildi, fakat Amerika’da hâlâ insanlar dışında hiçbir türde bulunmuş değil. Bu kadar az veriyle, kökeni hâlâ gizemini koruyor.

Bos, “Hastalığın Amerika’da mı ortaya çıktığı, yoksa Avrasya’dan gelen ilk yerleşimcilerle mi geldiği hâlâ net değil. Şu ana kadar kanıtlar Amerika kökenini işaret ediyor, ancak bunu kesin olarak söyleyebilmek için farklı dönem ve bağlamlardan daha fazla genoma ihtiyacımız var” diyor.


Max Planck Society. 30 Haziran 2025.

Makale: Ramirez, D.A., Sitter, T.L., Översti, S. et al. (2025). 

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için