Blog
Amerika’ya Ulaşan İlk İnsanlar, Denisovalı DNA’sına Sahipti

“Bugün yaşayan herkes aslında üç farklı türün bir araya gelmesinin sonucu” diyor çalışmanın ortak yazarı popülasyon genetikçisi Fernando Villanea.
www.arkeofili.com
Yerli Amerikalıların atalarında, Neandertaller aracılığıyla modern insanlara geçmiş Denisovalı genleri bulundu.
Çin’in Harbin kentinde bulunan ve Denisovalı olduğu belirlenen hominin kafatası. C: Hebei GEO Üniversitesi
Amerika kıtasına ilk ayak basan insanlar, soyu tükenmiş iki Avrasya insan grubundan — Neandertaller ve Denisovalılar — küçük bir DNA parçası taşıyordu. Yeni bir araştırmaya göre bu genetik miras, ilk Amerikalıların yeni çevrelerinde karşılaştıkları hastalıklarla mücadele etmelerine yardımcı olmuş olabilir.
“Bugün yaşayan herkes aslında üç farklı türün bir araya gelmesinin sonucu” diyor çalışmanın ortak yazarı popülasyon genetikçisi Fernando Villanea.
“Bizim düşüncemize göre, insanlar bu arkaik varyasyona sahipti” diyor bir diğer yazar popülasyon genetikçisi Emilia Huerta-Sanchez. “İnsanlar Amerika’ya doğru yayılırken, yeni patojenlere karşı direnç geliştirmek için yeni mutasyonlar oluşmasını beklemek zorunda değillerdi; bunun yerine diğer insan gruplarından aldıkları genetik varyantlardan yararlanabiliyorlardı.”
MUC19 geninde Denisova izi
Science dergisinde yayımlanan yeni çalışmada araştırmacılar, mukusun kıvamını belirlemek dahil çeşitli işlevlere sahip protein kodlayan bir gen olan MUC19 üzerinde analizlerini detaylandırdı. Günümüzde yaşayan her üç Meksikalıdan birinde, Denisovalılara benzeyen bir MUC19 geni bulundu. Denisovalılar, yaklaşık 200.000 ila 30.000 yıl önce Asya genelinde yaşamış pek bilinmeyen bir insan grubuydu.
Yerli Amerikalılarda MUC19 üzerine yapılan araştırmalar iki farklı noktaya odaklanmıştı: Bir grup araştırmacı Yerli Amerikalı atalara sahip insanların MUC19’un eski insanlara ait çok sayıda varyantını taşıdığını göstermişti. Diğer grup ise MUC19 geninin zamanla Kuzey Amerika’daki Yerli topluluklarda giderek yaygınlaştığını ve bunun evrimsel açıdan avantajlı olduğunu bulmuştu.
Ancak yeni çalışmada araştırmacılar, Yerli Amerikalılardaki Denisovalı MUC19 DNA parçasının zamanla uzadığını ve bu varyantın bir tür “Oreo gibi gen sandviçi” içinde Neandertallerden aktarıldığını keşfetti. Yani Denisovalı geninin ilk kez Neandertaller aracılığıyla insanlara geçtiği gösterildi.
“Bu inanılmaz” diyor Villanea. “Bu tek örnek mi, yoksa başka da var mı? Hâlâ anlamaya çalışıyoruz.”
Denisovalı benzeri haplotip (turuncu renkte), önce Denisovalılardan Neandertallere, ardından modern insanlara aktarılmış. Aktarılan haplotip daha sonra Amerika kıtasındaki popülasyonlarda pozitif seçilim geçirmiş. C: Fernando A. Villanea et al. 2025.
Bir DNA sandviçi
Denisovalılara özgü MUC19 varyantlarının Yerli Amerikalılar için yararlı olup olmadığını test etmek için ekip, 1000 Genom Projesi’nden elde edilen modern Meksikalı, Perulu, Kolombiyalı ve Porto Rikolu bireylere ait genetik verileri; 13. yüzyıldan önce Amerika’da yaşamış 23 yerli bireyin genetik dizileri ve üç Neandertal ile bir Denisovalının verileriyle karşılaştırdı.
Sonuçlara göre modern Meksikalılar arasında Denisovalılara özgü MUC19 varyantı en yüksek sıklıkta bulundu: nüfusun yaklaşık yüzde 33’ü bu gene sahipti. Peruluların yaklaşık yüzde 20’sinde bu varyant varken, Kolombiyalılar ve Porto Rikolularda oran yalnızca yüzde 1 civarındaydı. Araştırmacılar bunun nedenini, Meksikalıların ortalama olarak diğer gruplara kıyasla daha fazla Yerli Amerikalı DNA’sı taşımasına bağlıyor.
Araştırma ekibi, bu gen varyantlarını hangi arkaik insan grubunun aktardığını incelediğinde şaşırtıcı bir sonuçla karşılaştı: Genin Denisovalılara ait kısmı, Neandertal’e özgü DNA parçaları arasında sıkışmıştı. En olası açıklama, Neandertallerin bu varyantları önce Denisovalılarla çiftleşerek edindiği, daha sonra modern insanlarla çiftleştiğinde bu sürpriz gen paketini aktardığıydı.
Sıradaki adım
Villanea ve ekibi şimdi yeni biyolojik örnek koleksiyonları üzerinde çalışmayı planlıyor. Hem genomik hem de fenotip verileri içeren bu örneklerde, Denisovalılara özgü varyantların protein işlevini nasıl etkilediğini inceleyecekler.
Huerta-Sanchez’e göre bu varyantın ne yaptığına bağlı olarak bağışıklık sistemi belirli patojenlerle daha iyi savaşabilir veya özel bağışıklık tepkilerini düzenleyebilir. Villanea ise “Bunun modern insan varyantından çok farklı bir şey yaptığından şüpheleniyoruz” diyor.
Live Science. 21 Ağustos 2025.
Makale: Fernando A. Villanea et al. (2025).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >