Blog
Antakya Antik Hipodromu’nda Yeni Bulgular: Kamusal Yaşamın İzleri Gün Yüzüne Çıkıyor

Çalışmaların odak noktasını, yarış alanını ikiye bölen ve antik hipodromlarda “spina” olarak adlandırılan anıtsal yapı oluşturuyor.
www.arkeolojikhaber.com
Hatay’da, Antakya Antik Hipodrom ve çevresinde sürdürülen kazı çalışmaları, Roma döneminin kamusal ve sosyal yaşamına dair önemli bulgular ortaya koyuyor. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hatice Pamir başkanlığında yürütülen kazılarda, 80 bin kişi kapasiteli hipodromun spinası büyük ölçüde gün yüzüne çıkarıldı. Buluntular, Antakya’nın antik çağ eğlence kültürünün canlılığını gözler önüne seriyor.
Antakya Antik Hipodromu’nda Kazılar Derinleşiyor
Hatay’ın Antakya ilçesi Küçükdalyan Mahallesi sınırlarında yer alan Antakya Antik Hipodromu, Roma dönemine ait görkemli mimarisiyle bölgenin en önemli arkeolojik alanlarından biri olma özelliğini taşıyor. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Hatice Pamir başkanlığında yürütülen kazılarda 15 kişilik uzman bir ekip görev alıyor.
Çalışmaların odak noktasını, yarış alanını ikiye bölen ve antik hipodromlarda “spina” olarak adlandırılan anıtsal yapı oluşturuyor. Bu yapının büyük bölümü, son kazı sezonunda gün yüzüne çıkarıldı. Pamir, hipodromun yaklaşık 500 metre uzunluğunda, 100 metre genişliğinde olduğunu ve 80 bin kişilik kapasitesiyle Roma döneminde büyük gösterilere ev sahipliği yaptığını belirtiyor.
Kazı başkanına göre, hipodromun yalnızca bir yarış alanı değil, aynı zamanda kentsel kimliği şekillendiren bir toplumsal merkez olduğu düşünülüyor. Yapının merkezinde yer alan spinanın üst kısmında tespit edilen mozaik döşemeler, alanın mimari zenginliğini ve sanatsal detaylarını gözler önüne seriyor.
Prof. Dr. Hatice Pamir
Spina Mozaiği: Antik Dönemin Estetik İzleri
Kazı çalışmaları sırasında spinanın üst katmanında yer alan mozaik süslemeler, hem dönemin sanat anlayışı hem de sosyal statü göstergesi açısından dikkat çekiyor. Prof. Dr. Pamir, mozaiklerin korunma durumunun iyi olduğunu ve bu alanda detaylı konservasyon çalışmalarının sürdüğünü belirtiyor.
Elde edilen bulgular, hipodromun sadece yarışlara değil, aynı zamanda dini törenlere, halk kutlamalarına ve kamusal gösterilere ev sahipliği yaptığını düşündürüyor. Pamir, “Bu yılki hedefimiz alanı daha görünür hale getirerek ziyaret edilebilir bir arkeolojik park haline dönüştürmek. Antik hipodromu hayatın içine yeniden kazandırmak istiyoruz,” diyerek kazının sadece bilimsel değil, kültürel erişim odaklı bir misyon taşıdığını vurguluyor.
Bu yaklaşım, Türkiye’de son yıllarda artan “yaşayan arkeoloji” anlayışının Antakya’da da somut bir örneğini oluşturuyor. Kazı ekibi, alanın korunmasını ve gelecekte turizmle bütünleşen bir kültürel merkez haline gelmesini hedefliyor.
Kamusal Yaşamın Sosyal İzleri: Eğlence, Üretim ve Gündelik Hayat
Kazı ekibinden Arkeolog Pelin Kayaş, hipodromun kuzey ve güney bölümlerinde yürütülen çalışmaların, antik dönemin sosyal yaşamına ışık tuttuğunu ifade ediyor. Kayaş, bu bölgelerde kamusal işlevli üç farklı yapıya ait izler tespit ettiklerini aktarıyor.
Elde edilen buluntular arasında demir ve cam üretim cürufları, potalar, ev içi kullanım eşyaları, hatta kemik müzik aleti parçaları yer alıyor. Bu materyaller, hipodrom çevresinde üretim, ticaret ve eğlence faaliyetlerinin bir arada yürütüldüğünü gösteriyor. Kayaş, “Tıpkı günümüz stadyumlarının çevresinde olduğu gibi, antik hipodromların etrafı da canlı bir sosyal merkezdi,” diyerek bulguların önemine dikkat çekiyor.
Ayrıca taş ve kemikten oyun taşları, zarlar ve çeşitli gündelik eğlence nesneleri, Antakya’da Roma döneminde gelişmiş bir sosyal etkileşim alanının varlığını ortaya koyuyor. Bu buluntular, hem ekonomik hem de kültürel yaşamın iç içe geçtiği bir kentsel dokuyu işaret ediyor.
Arkeolog Pelin Kayaş
Antik Kentin Kültürel Sürekliliği ve Geleceğe Aktarımı
Kazı başkanı Pamir, Antakya Antik Hipodromu’nun yalnızca bir arkeolojik miras değil, aynı zamanda kültürel kimliğin sürekliliğini temsil eden bir alan olduğunu belirtiyor. Kazıların tamamlanmasının ardından, alanın ziyaretçilere açılması ve arkeo-turizm açısından değerlendirilmesi planlanıyor.
Uzmanlara göre, Antakya Antik Hipodromu’nda yürütülen çalışmalar, bölgenin antik dönemdeki kamusal yaşam dinamiklerini anlamak açısından önemli bir bilimsel veri tabanı sunuyor. Kazının, Doğu Akdeniz’in Roma dönemi kentsel yapısına ilişkin yeni perspektifler kazandırması bekleniyor.
Sonuç olarak, Antakya hipodrom kazıları yalnızca geçmişin izlerini değil, aynı zamanda geleceğin kültürel vizyonunu da şekillendiren bir arkeolojik süreç olarak değerlendiriliyor.
Salim Taş aa
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >