Blog

Tem7

Antik Yunan “Ejderha Evleri”nin Çözülemeyen Megalitik Gizemi

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik YunanDragon HousesEjderha EvleriGizem



Antik Yunan “Ejderha Evleri”nin Çözülemeyen Megalitik Gizemi

Bu megalitik evler, Hanedan Öncesi Mısır’daki Djoser’in basamaklı piramidine ve Kolomb öncesi Teotihuacan tapınak komplekslerine benzeyen harçsız yapılardır.

www.arkeonews.com

MuhtemelenAntik Yunanistan'ın Klasik Öncesi dönemine tarihlenen Euboea’nın Ejderha Evleri, henüz tam olarak çözülememiş tarihi gizemlerden biridir.

Yunanistan’ın Girit’ten sonra en büyük adası olan Euboea adasının dağlarında, çoğunlukla Ochi Dağı ve Styra bölgelerinde ‘Ejder Evleri’ adı verilen 23 antik megalitik yapı bulunuyor.

Ejderhalarla hiçbir ilgileri olmamasına rağmen, “drakospita” veya ejderha evleri olarak adlandırılan bu yapılar, mimarileri, sadelikleri ve dayanıklılıkları ile günümüzde hala takdir edilmektedir.

Bu megalitik evler, Hanedan Öncesi Mısır’daki Djoser’in basamaklı piramidine ve Kolomb öncesi Teotihuacan tapınak komplekslerine benzeyen harçsız yapılardır. Çoğunlukla kare veya dikdörtgen olmak üzere taşlardan yapılmıştır.

Çoğu zaman devasa yekpare taşlar kullanılır. Dikkat çeken bir diğer özellik ise temelsiz olmalarıdır. Çatıları, piramidal bir desende birbiri üzerine yığılmış muazzam plakalarla ustaca inşa edilmiştir.


Höyük Oche drakospito, dağın ikiz zirveleri arasında oluşan küçük plato üzerinde 1386 m (4547 fit) yükseklikte yer almaktadır.

Bu ejderha evleri hakkında pek bir şey bilinmese de yapı sayısı beklenenden fazladır. Euboea adasında, çoğu Ochi Dağı ile Styra arasında yer alan bu megalitik evlerden yaklaşık yirmi üç tane var. Aslında, birlikte bir geçit oluşturan benzer büyüklükteki iki direk taşı üzerinde oturan tek megalitin büyüklüğü ve ağırlığı, akademisyenleri sürekli olarak hayrete düşürüyor. Bu megalitin yükseltilip direklere yerleştirildiği mekanizma, yapılarının ardındaki mantık kadar gizemlidir.

Uzmanların neden var olduklarını uzun süredir sorguladıkları gerçeğine ek olarak, ejderha evlerinin konumunun da benzer şekilde şaşırtıcı olduğunu eklemek gerekir. Taştan yapılmış bu yapılar, çevredeki alanın uzun mesafeli gözlemine izin veren kilit alanlarda konumlandırılmış gibi görünüyor. Özellikle Ochi’nin (veya Oche’nin) Dragon House’u yaklaşık 1.400m yükseklikte yer almaktadır.

Megalitlerin ağırlığı ve büyüklüğü, bu ejderha evlerinin çok yüksek rakımlarda yer aldığı düşünüldüğünde daha da şaşırtıcı. Bu yükseklikte konutlar inşa etmek için, inşaatçılar bu kadar büyük taşları çok daha düşük bir yükseklikten hareket ettirmek için bir teknik bulması gerekiyordu. Ek olarak, her binanın çatısında, muhtemelen doğal güneş ışığının veya ay ışığının yapıların içini aydınlatmasına izin vermek için orada bulunan Pantheon benzeri bir açıklığa sahiptir.

Drakospito’yu Oche Dağı’nda bulan ilk kişi, onun eski bir tapınak olduğunu düşünen İngiliz coğrafyacı ve jeolog John Hawkins (1758-1841) idi.


Daha sonra bölgede çalışan araştırmacılar drakospita’nın (veya ejderha evlerinin) boyutlarını ölçtüler ve yönünü gün batımı ve ayın doğuşunun azimutuna göre hesapladılar.

Araştırmacılara göre, MÖ 1100 yılına tarihlenen ve yapının içinde keşfedilen eserlere dayanan daha önceki arkeolojik tarihlemeyle uyumlu olan bir Sirius yükselişi yönelimi, yapının dini veya astronomik bir amaca hizmet ettiğini gösteriyor. En azından, Oche Dağı’ndaki ünlü drakospito’nun hem bir ibadet yeri hem de astronomi için tarihi bir gözlemevi olarak hizmet ettiği iddia edilebilir.

Yerel halk, bunların çiftlik evleri, barınaklar veya askeri yapılar olduğuna inanıyor. Eski yerel geleneğe göre, “ejderha” kelimesi sadece efsanevi canavara değil, insanüstü güce sahip herhangi bir kişiye atıfta bulunuyordu. Bu, birçok kişinin evlerin kökeninin eski Yunan tanrılarına dayandığına inanmasına neden oldu.


Styra yakınlarındaki Pálle-Lákka Dragò olarak bilinen üç drakospita özellikle heybetlidir, ancak hepsinden daha etkileyici olanı Oche Dağı’ndaki drakospito’dur.

Arkeolojik kazılar da yapıldı, ancak ejderha evlerinin gizemlerine çok az cevap verdiler. 1959’da Profesör Nikolaos K. Moutsopoulos, Oche Dağı drakospito ve on bir benzer binayı inceledi ve 1960 ve 1978-1980 yıllarında çevredeki alanı kazdı. Mount Oche binasının içinde çok sayıda çanak çömlek ve ayrıca içinde bazı mutfak eşyaları ve hayvan kemiklerinin olduğu bir yeraltı yapısı olan bir apothetes, ayrıca Klasik Öncesi Dönem’den Helenistik Dönem’e kadar uzanan çanak çömlek parçaları ve yazıtlar keşfetti; çanak çömlek parçalarından birinin üzerinde bilinmeyen bir yazı tipine sahip yazıtlar vardı.

Bu yapılara “doğaüstü varlıkların meskenleri” olarak atıfta bulunmak, nasıl yapılar oldukları ve/veya onları kimin inşa ettiği hakkında daha fazla bilgi sahibi olunana kadar dikkate değer ölçüde doğru bir tanımlamadır.

By Leman Altuntaş

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için