Blog
Ayakkabı Çivileri, Romalılar Hakkında Neler Anlatabilir?

Düşünün ki 1.600 yıllık sıkışmış bir toprak bloğunun içine bakabiliyor ve bir ayakkabının mükemmel izini görebiliyorsunuz – ama tabanının bıraktığı izden değil, onu bir arada tutan yüzlerce çividen.
www.arkeofili.com
Araştırmacılar, Antik Roma ayakkabılarındaki farklı çivi desenlerini ve bunların moda ve sağlıkla ilişkisini ortaya koyuyor.
Mainz’daki Landesmuseum’da bulunan MS 1. yüzyıldan kalma bir Caligae’nın kalıntıları. C: Carole Raddato / Wikimedia Commons
Düşünün ki 1.600 yıllık sıkışmış bir toprak bloğunun içine bakabiliyor ve bir ayakkabının mükemmel izini görebiliyorsunuz – ama tabanının bıraktığı izden değil, onu bir arada tutan yüzlerce çividen. Araştırmacılardan oluşan bir ekip tam olarak bunu başardı ve X-ışını teknolojisini kullanarak Britanya’daki Roma dönemi yaşamına dair sırları ortaya çıkardı.
Yakın zaman önce Journal of Archaeological Science: Reports dergisinde yayımlanan bir çalışmada, İngiltere’nin Canterbury kentindeki Roma-Britanyası dönemine ait bir mezarlıktan çıkarılan sekiz toprak bloğu dijital radyografi ile analiz edildi. Çivili ayakkabı kalıntılarını içeren bu bloklar, derinin zamanla tamamen yok olmasına rağmen, arkeologların ölülerin gömüldükleri ayakkabıların tasarımını, boyutunu ve hatta olası süsleme desenlerini belirlemesine olanak tanıdı.
Canterbury Christ Church Üniversitesi’nden James Elliott ve Canterbury Arkeoloji Vakfı’ndan Adelina Teoaca liderliğindeki araştırma, 5–5a Rhodaus Town sahasına odaklanıyor. 2019’da bir ticari inşaat öncesinde yapılan kazılarda 215 mezar ortaya çıkarıldı ve bunlardan 51’inde, karakteristik çivilerin varlığı sayesinde ayakkabı izlerine rastlandı.
Çivilerin izi: Deri kaybolduğunda metal kalır
Roma döneminde sandalet, ayakkabı veya çizmelerin tabanına küçük çiviler çakmak yaygın bir uygulamaydı. Bu uygulama yalnızca tutuşu ve dayanıklılığı artırmakla kalmıyor, aynı zamanda yıllar içinde değişen moda trendlerini de yansıtıyordu. Yuvarlak başlı ve uçları deriyi sabitlemek için kıvrılmış bu çiviler, çoğu zaman mezarlarda geriye kalan tek şey oluyor.
Araştırmacılar, Roma mezarlarının kazısında çivilerin bulunmasının ölülerin giyim alışkanlıklarına dair büyüleyici bir bakış sunduğunu belirtiyor. Çiviler büyük sayılarda ve bir iskeletin ayakları çevresinde kümelenmiş halde bulunduğunda bunların bir ayakkabıya ait olduğu rahatlıkla varsayılabiliyor.
Sorun, deri çürüyüp yok olduğunda ve çiviler toprak içinde kayarak özgün düzenlerini kaybettiğinde ortaya çıkıyor. Bunu önlemek için arkeologlar “blok kaldırma” denilen bir teknik kullanıyor: Çivileri ve diğer kırılgan nesneleri içeren toprak kesiti kesilip kaldırılıyor, alçı ve ahşap bir levha ile stabilize ediliyor. Bu blok daha sonra laboratuvarda ayrıntılı şekilde incelenebiliyor.
İşte tam burada radyografi devreye giriyor. Hastanede X-ışınlarının kemik kırıklarını göstermesi gibi, bu teknoloji de toprak bloğunun “içini görerek” her bir metal çivinin tam konumunu ortaya çıkarabiliyor.
Elliott ve Teoaca’nın açıkladığı gibi, tahribatsız bir araştırma aracı olan radyografi, arkeolojik örneklerin iç yapısının görüntülenmesi için uzun süredir kullanılıyor. Bu durumda ekip, yüksek kaliteli görüntüler üreten, kontrast ayarına izin veren ve bilgisayar üzerinde doğrudan hassas ölçümler yapılabilen dijital radyografi sistemi kullandı.
Sonuç, çivilerin beyaz noktalar olarak göründüğü siyah-beyaz bir görüntü oldu. Araştırmacılar bu noktaların konumlarını haritalayarak tabanın şeklini yeniden oluşturabiliyor, uzunluğunu ve genişliğini ölçebiliyor ve çivilerin dağılımındaki belirli desenleri tanımlayabiliyor.
Lincoln Roma sahilinde korunmuş çivili ayakkabı örneği. C: Lincoln Müzesi
Ebediyete giden ayakkabılar: tasarımlar, modalar ve kronoloji
Sekiz bloğun analizinde toplam 545 çivi tespit edildi. Bazı ayakkabılar çok parçalanmış veya sıkışmış olsa da, radyografi sayesinde birden fazla tasarım belirlenebildi.
Araştırmacıların “Desen 1” adını verdikleri ilk tasarım, tabanın kenarı boyunca tek sıra halinde dizilmiş çivilerden oluşuyor. Vindolanda gibi diğer Roma yerleşimlerinde yapılan önceki çalışmalara göre bu desen, Roma İmparatorluğu’nun geç dönemlerinde daha yaygındı. Bu da geç 3. yüzyıl ile 5. yüzyıl ortası arasında aktif olan mezarlığın tarihlendirmesiyle uyumlu.
136 numaralı mezardan gelen çok parçalanmış bir blokta ise araştırmacılar, dış kenar boyunca çift sıra çivi ile karakterize edilen “Desen 2”yi belirledi. Bu desen tüm dönemlerde küçük miktarlarda görülse de, varlığı bu toplulukta kullanılan ayakkabı stillerine bir detay daha ekliyor.
Taban şekli de kronolojik bir gösterge. Çalışma, incelenen ayakkabılardan üçünün “geniş ve küt” bir tabana sahip olduğunu ve bunun 3. ve 4. yüzyıllara özgü olduğunu ortaya koydu. Ancak 24 numaralı mezardan gelen bir örnek “dalgalı ve sivri” bir forma sahipti; bu da 2. yüzyılın ikinci yarısına daha çok özgü bir tarz. Bu durum, mezarlığın uzun bir süre boyunca kullanıldığını ya da bazı eski modellerin dolaşımda kalmaya devam ettiğini düşündürüyor.
Bu ayakkabıları kim giydi? Yaş, cinsiyet ve sağlık ipuçları
Bu tekniğin en ilginç uygulamalarından biri, iskelet kalıntılarının korunmadığı durumlarda gömülen kişi hakkında bilgi çıkarma imkânı sunması. 7 numaralı mezarda olduğu gibi hiçbir iskelet malzemesi bulunmadığında bile çivilerin kümelenmiş varlığı burada bir yetişkinin gömülü olduğunu gösterdi.
Araştırmacılar, iskelet kalıntıları bulunmadığında çivilerin tasarımının veya dağılımının hem biyolojik cinsiyeti hem de sosyal statüyü gösterebileceğini; erkekler için tipik olarak daha büyük, daha sağlam ayakkabıların ise yoğun fiziksel faaliyetlerle ilişkili olabileceğini belirtiyor.
Ayakkabı uzunluğu ölçümleri (22,7 ila 29,2 cm arasında) yetişkinlere ait ayakkabılarla uyumluydu. Ancak ayakkabı numarasını gömülü kişinin cinsiyetiyle ilişkilendirmek karmaşık bir mesele. Örneğin, 117 numaralı mezarda osteolojik tahminler bireyin muhtemelen kadın olduğunu gösteriyordu, ancak ayakkabı uzunluğu (~27 cm) tipik olarak erkek kabul edilen aralıkla çakışıyordu. Yazarlar bu metodolojinin yalnızca uç durumları –örneğin bebekler ve yetişkinler– ayırt etmek için güvenilir olduğunu vurguluyor.
Çalışma ayrıca ayakkabı ve sağlık ilişkisini de inceliyor. 101 numaralı mezarda bireyde iki taraflı tibial periostit adı verilen, kaval kemiğinin iltihabi şişliğiyle karakterize edilen bir durum saptandı. Bu rahatsızlık genellikle tekrarlayan fiziksel stresle ve bazen de yetersiz ayakkabı kullanımıyla ilişkili. Doğrudan bir bağlantı kurmak zor olsa da, bu çakışma gelecekte ayakkabıların giyenlerin sağlığını nasıl etkileyebileceğine dair araştırmalara kapı açıyor.
Toprak blokları ve sıkıştırılmış ayakkabı örnekleri. C: J. Elliott, Adelina Teoaca, 2025
Pratikliğin ötesinde: kimliğin bir ifadesi olarak ayakkabılar
Ayakkabılar yalnızca ayakları koruyan nesneler değildi. Roma dünyasında, kişinin bir uzantısı, kimliğinin bir yansımasıydı. Yazarlar, ayakkabıları “benliğin maddi yansıması” olarak tanımlayan uzman Carol van Driel-Murray’nin görüşünü aktarıyor.
Rhodaus Town’da bulunan tasarımların çeşitliliği — basit desenlerden, ayak kemeri bölgesinde olası dekoratif bir tasarım öneren örneklere kadar — bu bireyselliği yansıtıyor. Daha yoğun çiviye sahip ayakkabılar (Mezarlar 24, 101 ve 136), kırsal veya askeri faaliyetler için daha sağlam tasarımlar olabilirken, daha az çiviye sahip olanlar (Mezarlar 7 ve 117), kentsel ortamlara uygun daha narin ayakkabılar olabilir.
Gömülen kişinin ayakkabılarının mutlaka günlük yaşamını yansıtmayabileceğini hatırlamak önemli. Bu, bir ritüel sunu, öteki dünyaya yapılacak “uzun yolculuk” için bir hazırlık ya da cenazeyi yapanların kişinin kimliğini idealleştirme biçimi olabilir.
Bu tekniğin zorlukları da yok değil. Mezar içindeki doğal değişiklikler (tafonomik süreçler), kazı sırasında meydana gelen hasarlar veya toprak bloğundaki çatlaklar çivilerin özgün konumlarını değiştirebilir ve tasarımın bozulmasına neden olabilir. Ayrıca, radyografik ölçümlerde “geometrik bulanıklık” nedeniyle bir hata payı var; bu da dedektörden uzak nesnelerin olduğundan daha büyük görünmesine yol açar.
Daha hassas ama daha az erişilebilir bir çözüm, üç boyutlu görüntü oluşturan bilgisayarlı tomografi (BT) kullanmak. Ancak maliyet ve karmaşıklık nedeniyle birçok proje için bu yöntem uygulanabilir değil.
Bu sınırlamalara rağmen çalışma, radyografinin olağanüstü değerini gözler önüne seriyor. Bu yöntem, bir toprak bloğu mikro-kazısına başlamadan önce içeriğinin kalıcı ve ayrıntılı bir kaydını sunuyor. Korunmanın zayıf olduğu durumlarda bu, değerli bilgi elde etmek için tek fırsat olabilir.
Çalışma, çivili ayakkabı içerdiğinden şüphelenilen toprak bloklarının radyografisinin, gömülü kişiler hakkında geniş bir yelpazede tamamlayıcı bilgi sunduğunu ortaya koyuyor. Yazarlar şöyle özetliyor:
“Roma İmparatorluğu genelinde ayakkabı tasarımlarındaki değişimlerin nispeten tutarlı olması sayesinde, ayakkabılar iyi belgelenmiş diğer koleksiyonlarla (örneğin Vindolanda) çapraz referanslandığında ek bir kronolojik referans noktası işlevi görebilir. Ayrıca, iskelet kalıntısı bulunmadığında çivilerin tasarımı veya dağılımı hem biyolojik cinsiyet hem de sosyal statü hakkında ipucu verebilir.”
Makale: Elliott, J., & Teoaca, A. (2025).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >