Blog

Þžu9

Diyarbakýr ve Hakkari'de 5 bin yýldýr yaþayan adak geleneði

 
 

 

Zooarkeolog Derya Silibolatlaz-Baykara'nýn Tatýka arkeolojik kurtarma kazýlarý esnasýnda bulunan mezarlardaki hayvan kemikleri üzerinde yaptýðý incelemeler ilginç veriler ortaya çýkardý. Verilere göre Diyarbakýr ve Hakkâri'nin bazý köylerinde yaþatýlan kurban ve adak uygulamalarýnýn kökeni 5 bin yýl öncesine dek uzanýyor.

Diyarbakýr'ýn Ergani ve Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde baðlý bazý köylerde günümüzde bir ailede sürekli bebek ölümleri gerçekleştiğinde bir gelenek yaþatýlýyor. Bebekleri ölen aileler; ecelin geride kalan bebeklere uğramamasý için adak adýyor.  Ailelerin maddi gücüne göre büyükbaş veya küçükbaş hayvanlardan seçilen adak kurbanlarýnýn eti dağýtýlýrken, kemikleri mezarlýk alanýna gömülüyor.

Van Yüzüncü Yýl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümünden Dr. Öðretim Üyesi Derya Silibolatlaz Baykara'ya göre bölgede uygulanan bu adetin kökeni yaklaþýk olarak 5 bin yýl öncesine uzanýyor. Zooarkeolog Derya Silibolatlaz-Baykara, Tatýka arkeolojik kurtarma kazýlarý esnasýnda bulunan mezarlardaki kemikler üzerinde yaptýðý incelemeler sýrasýnda bu geleneðin ilk uygulamalarýna rastlanýldýðýný tahmin ediyor. 

Uygulama 5 bin yýllýk ölü yemeði ve adak gelenekleri ile benzerlikler var

Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafýndan yayýnlanan Gaziantep University Journal of Social Sciences'ýn (GAUN-JSS: Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi) Ocak 2019 tarihli  (Cilt 18 - Sayý 1) nüshasýnda yayýnlanan "Tatýka Erken Tunç Çaðý (I-II) Ritüel Uygulamalarýn Zooarkeolojik Açýdan Deðerlendirilmesi" (Zooarcheological Evaluation of Ritual Practices from Tatýka in Early Bronze Age (I-II)) baþlýklý makalede yer alan bilgilere; Tatýka’da ölü ritüellerine iliþkin uygulamalarda kullanýlan ölü yemeði artýðý olan hayvan kemiði kalýntýlarý tanýmlanarak, geçmiþ dönem Tatýka halký tarafýndan hangi hayvan türlerinin ölü gömme ve anma törenlerinde sýklýkla tercih edildiði ve diþ yaþlandýrmasýna bakýlarak hangi yaþ aralýðýndaki hayvanlarýn kurban edildiði ortaya çýkarýldý. Araþtýrmada elde edilen bilgilere göre, 5 bin yýllýk ölü yemeði ve adak gelenekleri ile günümüzde Ergani ve Çukurca köylerinde uygulanan ritüeller benzerlik gösteriyor

Tatýka Ilýsu Barajý sularý altýnda kalacak arkeolojik alanlar arasýnda yer alýyor

Tatýka, Yukarý Dicle Havzasýnda Ilýsu Barajý altýnda kalacak arkeolojik bir alan. Tatýka’da gerçekleþen arkeolojik çalýþmalarda toplanan yüzey malzemesi, alanýn insanlarca, Neolitik Dönemden Demir Çağý sonuna kadar kesintisiz kullanýldýðýný gösteriyor.

Alanýn geçtiðimiz yýllarda açýklanan kayda deðer arkeolojik keþiflerinden biri de Tatýka’da bulunan seramiklerin, özellikle Kuzey Mezopotamya’da MÖ 3100-2500 yýllarý arasýnda üretilen ‘Ninive-5’ seramiklerinin erken örneklerine benzerliğiydi. Kuzey Mezopotamya ve Kuzeydoğu Suriye’de yoğunlaşan bu tip kaplar, Ilýsu baraj rezervuar alaný kurtarma kazýlarý kapsamýnda, az sayýda da olsa Diyarbakýr-Batman-Siirt illerine bağlý bölgelerdeki kazýlarda ele geçirilmiþti.

Ilýsu Barajý ve HES Projesi Etkileþim Alanýnda Kalan Kültür Varlýklarýnýn Belgelenmesi ve Kurtarýlmasýna Yönelik Çalýþmalar kapsamýnda Ilýsu Barajý gövde inþaatýnýn yapýlmakta olduðu alanda 2009 yýlýndan beri kurtarma kazýlarý yürütülmektedir.

Bu kurtarma kazýlarý arasýnda yer alan Tatýka arkeolojik kurtarma kazýlarý, Mardin Müzesi Müdürü arkeolog Nihat Erdoðan baþkanlýðýnda gerçekleþtirilmiþti.

Þýrnak ili Güçlükonak ilçesine baðlý Koçtepe Köyü sýnýrlarýnda yer alan Tatýka ve Zeviya Kavla Höyüklerinde 2013 yýlýnda baþlatýlan kazýlarýn ikinci yýlý 09.08.2014 tarihinde her iki arkeolojik alanda da eþzamanlý olarak baþlatýlmýþtý. Kazýlarýn, her iki alanýn da niteliðinin anlaþýlmasý ve genel planýnýn çýkartýlmasý için yaz aylarý boyunca sürdürülmesi planlanmýþ olmakla birlikte, 21.08.2014 tarihinde ortaya çýkan güvenlik sorunu nedeniyle baraj þantiyesinde çalýþmalar sona ermiþ ve alan çalýþmalarý sonlandýrýlmýþtý.

Tatýka’da konut tarzý olmayan bir yapýlaşma söz konusuydu

Söz konusu kazýlarda görev alan Derya Silibolatlaz Baykara'nýn GAUN-JSS'nin Ocak 2019 Tarihli sayýsýnda yayýnlanan makalesi, kazýlardaki arkeolojik buluntular hakkýnda þu bilgileri aktarýyor: Tatýka’da açýğa çýkan mimari, yüzeyin hemen altýnda bulunan taş duvar kalýntýlarýndan oluþuyor. Temellerin üzerine yerleştirilen ince-uzun kesme taş bloklar, üstlerine bir duvarýn örülmesine veya dikmelerin yerleştirilmesine elverişli deðil. Arkeologlara göre temellerin üzerinde yüksek duvarlar yoktu ve bunlar üstü açýk mekânlarý çevreliyordu.

Tatýka’da bulunan yapýlarýn yüksek duvarlý olmayýşý ve duvar taşlarýnýn arasýna yerleştirilen ya da dýş veya iç yüzlerine yaslandýrýlan çeşitli mezarlarýn bulunmasý, burada günlük yaşamla ilişkili bir mimari deðil, ölü ritüelleriyle ilgili uygulamalarýn yapýldýğý ve benzerlerine Kuzey Suriye’de rastlanan ritüel amaçlý kullanýlan mimariyi iþaret ediyor.

Cenaze Yemeði yenilen kaplar kýrýlýyordu

Mezar çevresinden ele geçen hayvan kemiklerinin muhtemelen cenaze yemeği artýğý, çok sayýdaki seramik parçalarýnýn ise ölü gömme ve anma törenlerine katýlan kişilerin kullandýktan sonra kýrdýklarý kaplara ait olduklarý tahmin ediliyor.

Tatýka’da üç tip mezar bulundu: Ýçlerine hoker pozisyonda yatýrýlmýş bebek ve çocuklarýn bulunduğu basit toprak mezarlar, çömlek mezarlar ve taş sanduka mezarlar.

Kazýlan on sekiz mezardan ikisi toprak, on üç tanesi çömlek ve üç tanesi de taş sanduka mezardý. Genel olarak bebek ve çocuk gömülerinin fazla olduğu dikkat çekiyordu. Taş sanduka ve çömlek mezarlarýn ise tamamýnda bebek ve çocuklar vardý. Bu dönemdeki mezarlarýn hepsinde özellikle küçükbaş hayvanlara ait kemikler bulunmuştu. Arkeologlara göre, benzer þekilde civardaki Gre Virike’de kuzu veya oğlak, Gedikli ve Hayaz Höyük’te koyun veya keçi ve son olarak Oylum Höyük’te az sayýda ele geçen hayvan kemiklerinin varlýğý, mezarlara gömü işlemi yapýldýktan sonra hayvan kurban edildiğini göstermekte.

Akanda mezarlarýn dýşýnda Tatýka’da çaplarý 1.50-1.80 m. derinlikleri 0.80-1.30 m arasýnda değişen sýva veya moloz taş ile örülmüş dairesel çukurlar bulundu. Boyutlarý itibari ile depolama amaçlý kullanýma uygun deðillerdi. Çukurlarýn içinden çok sayýda kýrýk kap ve hayvan kemiği parçalarý çýktý Bu da çukurlarýn ritüel amaçla kullanýldýğý tezini güçlendirdi.

Ölü ruhlarýn ve tanrýlarýn cenaze yemeğine katýlmasý için tütsü yapýlmýþ olabilir

Tatýka’da; Eski Ön Asya’da ölü gömme ve anma törenleri esnasýnda, ölü ruhlarýnýn ve tanrýlarýn ölü yemeğine katýlmasý amacý ile yakýlan kokulu ağaç kabuklarý veya tütsülere benzer bir ayin olabileceði düþünülen bazý çukurlarýn içerisinde küllü toprak kalýntýlarý bulundu.Özellikle kül dolgusu, hayvan kemikleri, kýrýk seramik ve kerpiç parçalarý neredeyse tüm çukurlarýn ortak buluntularýydý. 

Kemikler Van Yüzüncü Yýl Üniversitesi, Antropoloji Bölümü laboratuvarýnda incelendi

Makalede yer alan bilgilere göre; Tatýka mezarlýk alanýndan şu ana kadar çýkarýlan ve Erken Tunç Çaðý (ETÇ) I-II’ye tarihlendirilen hayvan kemikleri, Mardin Müzesi tarafýndan Van Yüzüncü Yýl Üniversitesi, Antropoloji Bölümü laboratuvarýna gönderildi.

Tatýka mezarlýk alanýndan ele geçen hayvan kemikler arasýnda en büyük oran; koyun ve keçilerdi. Toplam 71 koyun ve 44 keçi tanýmlanmýştýr. Koyun ve keçi kemikleri morfolojik olarak birbirlerine çok benzer olduklarý için  yapmak oldukça zor, hatta bazý durumlarda mümkün değil

Faunada ikinci sýrada domuz kemikleri bulunmasý dikkat çekiyor. Kemiklerin büyük ihtimalle yaban domuzlarýna ait olduklarý tespit edildi.

Sýğýrlar toplam 239 kemikle faunada üçüncü sýrada yer aldý.

Az sayýda geyik, kaplumbaða ve balýk kemiði bulundu

Tatýka mezarlýk alanýnda bulunan yaban hayvanlarýna ait kemiklerden bir kýsmý da geyik türlerine aitti. Kýzýl geyiklere ait kemiklerin çoðunluðu alt ve üst çeneler ile izole dişlerden oluþuyor. Bunlarýn dýşýnda 7 adet geyik boynuzu bulundu. Boynuzlardan bir tanesi üzerinde kesim izleri vardý. Bu boynuzun bir tür alet olarak kullanýldýðý tahmin ediyor.

Geyikler dýşýnda yabani hayvan faunasýnda az sayýda kuş, balýk ve kaplumbağa yer alýyordu. Kuşlar faunada çok az sayýdadý.

Kaplumbağalara ait 3 adet kabuk (carapace) bulunmuşdu.

Tanrýlara balýk sunma geleneði ve cenaze yemeði yapýlan balýk

Faunada sayýca en az bulunan kemik ise balýklara aitti. Sadece iki adet vertebra ele geçmiştir. Vertebralar oldukça büyük bir tatlý su balýğýna aitti.  Yapýlan incelemeler sonucunda bu balýk türünün sazangiller familyasýndan Barbus lacerta olduğu anlaşýldý Bu oldukça hýzlý büyüyen bir balýk türü. Tatýka, Dicle nehrine çok yakýn bir yerde. Bugün köy halký halen Dicle nehrinden balýk avlamaktadýr ve elimizdeki büyük balýk da geçmişte Tatýka halký tarafýndan Dicle nehrinden tutulmuş olabilir.

Zooarkeolog Derya Silibolatlaz-Baykara, makalesinde buradan yola çýkarak oldukça iri olan bir balýğý yakalamanýn çok zor olacağý düşünüldüğünde ölü yemeği olan bu balýğýn özel bir ritüelin parçasý olduğunu savunuyor ve "Mezarlýk alanlarýnda ve dini ritüel alanlarýndan ele geçen balýk kalýntýlarý, bu hayvanlarýn çağlar boyunca ritüel amaçlý kullanýldýklarýnýn kanýtýdýr. Bunun en eski örneği Güneydoğu Anadolu’da bulunan ve Halaf (MÖ 5555-5537) dönemine tarihlenen Domuztepe yerleşimidir. Buradaki ritüel alanýndan birkaç balýk kemiği bulunmuş, ancak tür tayini yapýlamamýştýr. Mezopotamya’da yazýlý kaynaklarda, seramikler üzerinde ve bazý mühürlerde dinsel törenlerde tanrýlara balýk sunma sahneleri betimlenmiştir. Balýklarýn eski çağlardan beri ölü ritüellerinde kullanýmý, yeniden doğuş inancýyla bağlantýlýdýr. Hem Levant hem de Mezopotamya’da birçok arkeolojik alanda ritüel amaçlý balýk kullanýmý mevcuttur" diyor.

Günümüzde yaþayan gelenekler ile örtüþen antik mezarlardaki bulgular

Eski Ön Asya’da ölü ruhlarýnýn diğer dünyada yaşamaya devam ettiği inancýna dayanarak mezarlara yiyecek ve içecek býrakýlýrdý. Tatýka'daki mezarlarýn yanlarýna açýlan çukurlarýn içerisine törenler esnasýnda kurban edilen hayvanlarýn parçalarý býrakýlmýştý.

Ölü gömme ve anma törenleri esnasýnda topluca yenen yemeklere ‘Ölü Yemeği’ (cenaze yemeði) denmektedir. Bu, ölüler ile yaşayanlarýn katýldýğý son ortak yemek olarak tanýmlanmakta. Yörede günümüzde hala insanlarýn kutsal saydýğý (yatýr ve türbe gibi) mezarlarýn başýnda kurban kesilmekte ve topluca yemekler yenmektedir

Bazý avcý toplumlarda hayvan kemiklerinin zarar verilmeden saklandýğý biliniyor. Benzer durum Anadolu’da da gözleniyor. Kimi özel kurban ritüellerinde, kurban olarak sunulan hayvan bütün olarak pişirilmekte ve kemiklerine zarar gelmemesine özen gösterilmektedir. Bu durumun ölüp dirilme inanýşý ile bağlantýlý olduðu belirtiliyor  Kurbanýn kaný, kemikleri ve yenmeyecek artýklarýna Anadolu’da yöresel farklýlýklar gösteren işlemler uygulanýyor. Bazý topluluklarda kemikler bereket ve uğur getirmesi için ambarlara ve kilerlere gömülürken bazýlarýnda ise kurban kemiklerinin ‘kurban kuyusu’ olarak adlandýrýlan kuyulara atýlýyor.

Alanda en çok koyun ve keçi gibi küçükbaþ hayvan kemiklerinin de inançlarla baðlantýýs olabilir. Eski Mezopotamya inanýşlarýna göre keçi kurbaný, ölüyü hastalýk ve kötülüklerden korumak ve tanrýlara adak eti vermek amacý ile yapýlmýştý.

Buluntularda hiç yanýk izi olmamasý, koyun keçi kemiklerinin mezara yatýrýldýğýný düşündürmektedir. Kurban edilen hayvanýn kemiklerinin mezara konmasý Eski Yakýn Doğu’da yaygýn bir gelenekti.

Tatýka mezarlarýna özel bir kemik geleneði

Derya Silibolatlaz Baykara, yazýsýnda "Tatýka'da bulunan mezar için özel bir ritüel uygulamasý yapýldýğýný söyleyebiliriz. Yayýnlanmamýş Kazý Raporuna göre mezarda kemikler çömleğin altýna yerleştirilmiş ve kafatasý gövdeden ayrýlarak kemiklerin üzerine konulmuştur" ifadelerine yer veriyor.

Tatýka halkýnýn belli  yaş aralýğýndaki domuzlarý sýklýkla tercih etmesi, düzenli bir kurban sunma aktivitesi ile ilişkili olabilir.  Yýlýn belli dönemlerinde ölüler için kurban edilen domuzlar yine mezarlýk alanýna býrakýlmýştýr. Bazý Anadolu köylerinde halen yýlýn belirli zamanlarýnda mezar üzerinde kurban kesilip kaný mezara akýtýldýktan sonra kurbanýn bir parçasý mezar üzerine býrakýlmakta.

Makalede sýðýrlarla ilgili olarak þu bilgilere yer veriliyor: "Mezopotamya’da sýğýr oldukça önemli bir hayvandýr ve ikonografilerde tanrýlaştýrýlmýştýr. Anadolu’da Neolitik Dönem’den itibaren sýğýrlarýn tanrýsallýğý ve gücü temsil ettikleri özellikle mezarlýk alanlarýndan bulunan sýğýr kemiklerinden bilinmektedir. Buna en iyi örnek, Alacahöyük’teki kral mezarlarýnda sýğýr kafatasý ve toynaklarýnýn sýra sýra dizilmesidir. Ayrýca İç Anadolu’daki Demircihöyük Erken Tunç Çağý mezarlarýna özellikle sýğýr kemiklerinin býrakýlmasý ve benzerlerinin Resuloğlu ve Çavdarlý Höyük elit mezarlarýnda görülmesi, sýğýrýn ölü ritüelleri bakýmýndan önemini açýklamaktadýr. Sýğýr özellikle Tunç Çağlarýndaki bolluğu, toplumlar için zenginliği ve gücü temsil etmişti. Bu yüzden özellikle elit mezarlarýnda ve ritüellerde sýğýr sýklýkla tercih edilmişti. Sembolik anlamýnýn dýşýnda, sýğýrýn önemli bir protein kaynağý olmasý, etinden, sütünden, iş gücünden ve derisinden faydalanýlmasý onu ekonomik açýdan oldukça önemli bir hayvan yapmaktadýr. Tatýka mezarlýk alaný sýğýr örneklerine bakýldýğýnda yetişkin hayvanlarýn çoğunlukla tercih edildiği görülmektedir. Bu da  ETÇ Tatýka halkýnýn sýğýrlarýn ikincil ürünlerinden faydalandýktan sonra, bu hayvanlarý kurban ettiklerini göstermektedir. Sýğýrlar faunada üçüncü sýrada temsil edilmelerine karşýn, bir sýğýrýn cinsine göre, otuz koyun kadar et ve süt sağlayabileceğini unutmamak gerekir  Bu da topluca yenen ölü yemeklerinde sýğýrýn daha fazla kişiyi doyurabildiğini gösterir. Bu durumda daha fazla kişinin katýldýğý ölü yemeklerinde sýğýrýn tercih edildiğini söylemek mümkündür. Ancak Tatýka’da sýğýr kurbanlarýnýn elit mezarlarla ilişkisi bilinmemektedir"

Sonuç

 Derya Silibolatlaz Baykara, makalesinin sonuç kýsmýnda þu yorumlara yer veriyor:

"Anadolu’daki zooarkeolojik çalýşmalarý incelediğimizde hayvancýlýk yapan toplumlarýn ekonomilerinin çoğunlukla koyun, keçi, sýğýr ve domuza bağlý olduğu görülmektedir. Genel olarak bu çalýşma kapsamýnda incelenen arkeolojik ritüel alanlarýnda da faunanýn benzer olduğu gözlenmiştir. Sýklýkla koyun, keçi, sýğýr ve domuz gibi temel besin kaynaklarýnýn ölü gömme törenlerinde tercih edilmesindeki amaç, ölen kişinin ruhunun diğer dünyada da bu hayvanlarla beslenmesi olabilir.

Arkeolojik ritüel alanlarýndan ele geçen hayvan kemiklerinin yoğunluğunu ve çeşitliğini anlamak, düzenli olarak yapýlan ölü anma törenlerini anlamak için oldukça önemlidir. Kemikler üzerindeki kesim ve yanýk izleri ise kurban edilen hayvanlar için yapýlan uygulamalarý aydýnlatmaktadýr. Bunlar mezarlýk alanýnda kurbanýn parçalanýp tüketilmesi, orada haşlanarak yenmesi ve kalýntýlarýn mezarlýk alanlarýna býrakýlmasý, özel kuyulara gömülmesi veya mezara özenle yatýrýlmalarý şeklinde olabilir. Hangi hayvan türü seçilirse seçilsin buradaki amaç ölen kişi için tanrýya sunulan hediye olmuştur ve bu hediye ölü ruhunun diğer dünyadaki yaşamý için hizmet etmektedir. Tatýka mezarlýk alanýndan ele geçen hayvan kemiklerinin bir kýsmý bebek ve çocuk mezarlarý çevresinden toplanmýştýr. Geyiklerin ve yeni doğan koyun / keçilerin en çok bebek mezarlarýndan gelmesi bu mezarlara diğer yetişkin mezarlarýndan farklý uygulamalar yapýldýğýný göstermektedir. Bebek ve çocuk mezarlarýnda yenen ölü yemeklerinin ölümden sonraki yaşamla ilgili olabileceği gibi, yaşayan bebeklerin korunmasý için de uygulanýyor olmasýný akla getirmektedir.

Bugün halen Diyarbakýr (Ergani) ve Hakkâri (Çukurca)’da bazý köylerde bir ailede sürekli bebek ölümleri gerçekleştiğinde, aile ölümün geride kalan bebeklere uğramamasý için adak sunar ve kurban edilen hayvanlarýn eti dağýtýlýp kemikleri mezarlýk alanýna gömülür, seçilen hayvan ailelerin maddi gücüne göre büyükbaş veya küçükbaş olmaktadýr (Y. Sözlü, E. Aydoğmuş ve H. İnal sözlü görüşme). Bu bilgilere göre, halen uygulanan ritüeller aslýnda eskiden kalan ve günümüze kadar şekil değiştiren inanç ve davranýşlardan meydana gelmektedir. Ritüelleri incelemek, geçmiş toplumlarýn düşünsel, sosyal ve kültürel dinamikleri hakkýnda bilgi vermesi açýsýndan eşsizdir. Tüm bu ritüeller ölüm, ölüm sonrasý yaşam ve bu yaşam için yapýlan hazýrlýklarýn bir bütünüdür"

Dergiye ve makalenin orijinal haline bu linkten ulaþabilirsiniz

Yaþar Ýliksiz - Arkeolojikhaber.com

Bu yazý hakkýnda yorum bulunamamýþtýr. Ýlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazýya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayýr* Her defasýnda yeniden girmemeniz için