Blog

Mar21

Güney Amerika Uygarlıkları, Yükselişlerini Kuş Dışkısına Borçlu

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Atacama ÇölüBeslemeDışkıDiyetGuanoGübreTarım



Güney Amerika Uygarlıkları, Yükselişlerini Kuş Dışkısına Borçlu


Atacama Çölü’ndeki tarihöncesi çiftçiler, ekinlerini sahilden getirdikleri kuş dışkıları ile gübreliyorlardı.

 

Pelikanların, sümsük kuşlarının ve karabatakların sahil boyunca uçup kayalık adacıklara yağdırdığı dışkıları, kuşların beslendiği balık sürüleri sayesinde nitrojen yönünden oldukça zengin. C: Pixabay

 

Pasifik Okyanusu’na görece yakın olmasına rağmen, Güney Amerika’da yer alan Atacama Çölü aşırı çorak iklimi nedeniyle bilim insanları tarafından Mars koşullarını test etmek için kullanılıyor. Fakat bin yıl önce, bu bölgenin sakinleri ekinler yetiştiriyor ve hızla gelişen toplumlar yaratıyordu.

“İnsanlar, ellerindeki değerli suyu en iyi şekilde kullanabilmek üzere inanılmaz sulama ve teras sistemleri kurdular,” diyor Iowa Devlet Üniversitesi’nde tarım ve antik medeniyetler üzerinde çalışan Jonathan Sandor. “Bu topraklara uyum sağlamış ekinler yetiştirdiler. Bu başarı, insanların nasıl zaman içerisinde olağanüstü bir bilgi birikimi edinebileceklerinin göstergesi.”

Pratik zekâ, Atacama Çölü’nde ekin yetiştirmeyi mümkün kıldı, ancak bunun için şaşırtıcı bir gizli malzemeden yardım alıyorlardı: Deniz kuşu dışkısı (guano). Çiftçiler, sahip oldukları her bir damla suyu en verimli şekilde kullanmaları gerektiğini biliyorlardı; bu çiftçilerin bildiği diğer bir şey ise çorak Atacama topraklarının besine ihtiyaç duyduğuydu. Nature Plants’te yayınlanan yeni bir araştırma; işçilerin Atacama’nın kavrulan topraklarındaki çöl çiftçilerine, gübrenin ağırlığınca altına eşdeğer olduğu guano taşıdıklarını ortaya koyuyor. 

Araştırmanın ortak yazarı arkeolog Francisca Santana-Sagredo, “Atacama’nın çorak bölgelerinin sahilden 90 kilometreden daha uzak olması, diğer hayvan dışkıları, çürümüş yapraklar ve insan dışkısı yerine guano kullanımı da bölgesel seyahat ve ticaret ağlarının genişlediğini kanıtlıyor.” diyor.

 

Pasifik Okyanusu’na görece yakın olmasına rağmen, Güney Amerika’da bulunan Atacama Çölü çorak iklimi nedeniyle bilim insanları tarafından Mars üzerindeki koşulları test etmek amacıyla kullanılıyor. C: Pixabay

 

Atacama Çölü’nün sakinleri, bölgenin aşırı çorak olması nedeniyle zor şartlar altında yaşıyorlardı; ancak çorak ve kuru iklim, antik çöl çiftçilerinin başarılarıyla ilgili ipuçları arayan Santana-Sagredo ve meslektaşları için bir avantaja dönüştü. Bölgedeki eski köylerde, tümülüslerde ve mezarlıklarda kuruyup kalan insan kalıntıları ve antik yiyecek artıkları olağanüstü bir biçimde iyi korunmuştu.

Araştırma ekibi; çoğunlukla mısır üzerinde çalıştı, ancak tarih öncesi kalıntılar kinoa, acı biber, sukabağı, fasulye, patates, mısır ve diğer tarım ürünlerinden oluşan bir yelpaze sunuyordu. Yiyecek kalıntıları o kadar çeşitliydi ki “Bu kadar şeyi nasıl oldu da çölde yetiştirebildiler?” sorusunu sormak bir zorunluluk haline geldi.

Atacama’daki bu zirai başarının gizem perdesini aralamak için Santana-Sagredo ve ekip arkadaşları, Şili’nin kuzeyinde yer alan And dağlarının güney orta kısımlarında bulunan 246 bitki kalıntısını incelemek üzere seçti. Ekip; bölgedeki ekinlerin nitrojen izotop değerlerinin, MS 1000 tarihi itibariyle topraktaki yükselen besin değerlerine işaret eden bir yükselişe geçtiğini ve bu yükselişin ulaştığı seviyelerin bölgedeki doğal değişimler ya da geleneksel gübreler ile açıklanamayacağını saptadı. 

Bilim insanları, Pasifik sahillerinde bol miktarda bulunan deniz kuşu dışkısının yüksek miktarlarda nitrojene sebep olabileceğini biliyorlar. Pelikanların, sümsük kuşlarının ve karabatakların sahil boyunca uçup kayalık adacıklara yağdırdığı dışkıları, kuşların beslendiği balık sürüleri sayesinde nitrojen yönünden oldukça zengin.

Laboratuvar çalışmaları, guanonun gübre olarak kullanımının bitkilerdeki nitrojen seviyesini yüzde 20 ila 40 arasında yükseltebileceğini gösteriyor. Peru’daki mısır tarlalarında yapılan deneyler; guanonun, bitkilerdeki nitrojen seviyesini lama gübresine kıyasla beş kat daha fazla yükselttiğini gösteriyor.

“O halde, yüksek nitrojen değerlerinin tek açıklaması, guanoyla gübrelenmiş ekinlerin tüketilmesiydi.” diyor Santana-Sagredo. “Bu değerlere ulaşabilecek başka herhangi bir gübre yok.”

Santana-Sagredo; çalışma alanlarında bulunan mısır koçanlarının ve çekirdeklerinin, ekinlerin tören nesnesi olmaktan çıkıp günlük yiyecek haline geldiği MS 1000 sonrası tarihlerden kalanlarının çok daha fazla ve yaygın olduğunu fark etti. Atacama gibi çorak bir bölgede, guano gibi bir gübre kullanılmadan böylesine bir ekin bolluğuna ulaşılması mümkün olamazdı.

 

Atacama’nın yaşanması zor topraklarının sakinlerinin nitrojen izotop seviyelerinde MS 1000 civarında ani bir yükseliş yaşandı. C: Pixabay

 

Eski insanların diyetleriyle ilgili kanıtlara, sadece yiyeceklerin incelenmesi ile değil, kalıntılar üzerinde yapılan stabil izotop analiziyle de ulaşılabilir. Karbon ve nitrojen gibi elementlerin stabil izotopları asla bozulmaz, böylece farklı elementlerin izotopları arasındaki oranlar ayırt edici özellikler olarak kabul edilebilir. Bir hayvan bir bitkiyi yediğinde, bitkide bulunan oranlar hayvanın vücudunun bir parçası olur ve yüzyıllar sonra bu hayvanın kemiklerinde yapılan analizler sonucu ortaya çıkar. 

Önceki çalışmalarda İnka medeniyeti öncesi zirai alanlarda guano kullanımını belirlemek için stabil izotop analizi yöntemi kullanıldı. 2013 yılında 23 eski iskeletin diş plakları üzerinde yapılan bir paleodiyet çalışması, guanonun iç bölgelerdeki vadilerde MS 1000 civarında kullanıldığına işaret eden yüksek oranlarda stabil izotop nitrojen yoğunluğu saptadı.

Santana-Sagredo ve ekibi, bu güncel çalışma için kuzey Şili’den toplanan MS 500 ve 1450 arasına tarihlenen 846 insan kemiği kolojeni ve diş minesi örneğini analiz etti. Karbonun stabil izotopu MS 1000 civarında daha mısır odaklı bir diyetin hâkim olmaya başladığını ortaya çıkardı. Bu bulgunun, toprakta bulunan koçanların ve çekirdeklerin artışıyla uyumlu olduğu fark edildi.

Daha da ilginci, yaşamın zor olduğu bu çöllerde yaşayan insanların nitrojen izotop seviyelerinde MS 1000 civarında ani bir yükseliş yaşandı. Bu yükseliş bir zamanlar tükettikleri ekinlerin kalıntılarında da gözlendi. Aynı yükseliş ve aşırı yüksek nitrojen seviyeleri deniz tabanlı diyetlerin daha sık görüldüğü sahil taraflarında tespit edilmedi; dolayısıyla guano kullanımı, sahilden uzak iç taraflarda üretilen tarım ürünlerinin çok daha verimli olmasını sağlıyordu.

“Çalışma harika; çünkü diyet, tarım ve besin tedarik etme ihtiyacını, mısıra giderek artan bağımlılığı ve bütün bunların MS 1000 civarında tarımın artışıyla nasıl bağlantılı olduğunu ortaya çıkarmak için izotop analizi yöntemini kullanıyor.” diyor araştırmaya dahil olmayan Jonathan Sandor. “Bu bize insanların suyun yegâne sınırlayıcı kaynak olmadığını, bitki besinlerinin de oldukça önemli olduğunu anladıklarını gösteriyor. Aksi takdirde, üretim oranı gerçekten düşerdi.” 

Ancak ne bitki ne de insan kalıntıları, Atacama Çölü’nün tamamında geçerli olan bir nitrojen izotop yükselişine işaret etmiyor. Bazı örnekler diğerlerinden çok daha yüksek gözüküyor, bu da bazı çiftçilerin lama gübresi kullanmaya devam ettiğini, bazılarının ise gübre bile kullanmadığını gösteriyor. “Deniz kuşu dışkısı muhtemelen yüksek statülü bir kaynak haline geldi.” diye açıklıyor Santana-Sagredo, “sadece yerel elitlerce ulaşılabiliyordu.” 

 

İnka İmparatorluğu’nun dağılım alanı. Rodrigues, Peru karabatağı, Peru pelikanı ve Peru sümsüğünün dağılım alanlarının haritaları çıkarıldığında, bu kuşların sahil boyunca seyrettikleri yolun İnka İmparatorluğu’nun 15. Yüzyıldaki sınırlarıyla uyuştuğunu fark etti. C: Pixabay

 

Guanonun gübre olarak kullanılmaya başlanmasından 500 yıl kadar sonra bölgeye gelen İspanyollar, İnkaların dışkı toplamak için özenle çalıştıklarını kaydettiler. İnkalar MS 1450 civarında bölgeye yerleştiklerinde işçiler, Güney Peru ve Kuzey Şili’de yer alan küçük adacıkları ziyaret edip, ileride “beyaz altın” olarak bilinecek şeyi toplamak için deniz aslanı derisinden yapılmış özel sallar kullanıyorlardı. İspanyollar ayrıca İnkaların guanoyu sahilden iç taraflardaki vahalara kurulmuş yerleşim yerlerine lama kervanları aracılığıyla taşıdıklarını fark ettiler.

Şili Austral Üniversitesi’nde kuşların coğrafi yayılımını ve evrimini inceleyen biyolog Pedro Rodrigues, kazara guano üretiminin İnkalar için ne kadar önemli olduğuna dair bir kanıtla karşılaştı. Rodrigues, Peru karabatağı, Peru pelikanı ve Peru sümsüğünün dağılım alanlarının haritaları çıkarıldığında, bu kuşların sahil boyunca seyrettikleri yolun İnka İmparatorluğu’nun 15. yüzyıldaki sınırlarıyla uyuştuğunu fark etti.

Geçen yıl yayınladığı bir çalışmada Rodrigues, İnkaların ilk koruma kanunlarını çıkartarak bu kuşları ve değerli dışkılarını koruma altına aldıklarını detaylarıyla açıkladı. İnkalar, yaptıkları yasal düzenlemeler ile kimin guano toplayabileceğini ve toplanan guanonun Atacama gibi çorak tarım arazileri dahil olmak üzere nasıl dağıtılacağını belirledi. İnkaların guano endüstrisi oldukça düzenliydi, kendi payına düşen guanodan fazlasını kullanmak veya depolamak suretiyle protokolleri ihlal edenler idam cezasıyla karşı karşıya kalıyordu.

“Benim fikrimce; bu tarz pratikler, guanonun bulunduğu çorak bölgelerde yaşayan eski medeniyetlerin sürdürülebilmesi için gerekliydi,” diyor Rodrigues yolladığı e-postada. “İnkaların yaptığı şey eski medeniyetlerden edindikleri bilgiyi kullanmaktı. Bu bilginin yanı sıra kuşların ve habitatlarının korunması için konan koruma önlemleri ve katı yasalar sayesinde yiyecek bolluğuna ulaşan İnkaların imparatorlukları, Amerika’da daha önce hiç görülmemiş sınırlara erişti.”

 

www.arkeofili.com

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için