Blog

Eki24

Maya Başkenti, Rakip Şehrin Bir Kopyasını Barındırıyormuş

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  GuatemalaMayalarTeothiuacanTikal



Maya Başkenti, Rakip Şehrin Bir Kopyasını Barındırıyormuş

Maya Başkenti, Rakip Şehrin Bir Kopyasını Barındırıyormuş

Maya kentinin yıkıntılarındaki tepelerin çok daha garip bir şey olduğu ortaya çıktı: güçlü, uzak bir metropolün küçük ölçekli bir modeli.

Antik Maya kenti Tikal’deki bir höyük (ortada), rakip bir şehirdeki bir kompleksin kopyasını oluşturuyor. C: T. Garrison/PACUNAM

Bilim insanları, 1950’lerden bu yana günümüz Guatemala’sında antik bir Maya kenti olan Tikal’in kalıntılarını kazıyorlar. Her yapının ayrıntılarını belgelemek ve kazılan her öğeyi kataloglamak için harcanan on yıllar sayesinde, Tikal dünyanın en iyi anlaşılan ve en kapsamlı çalışılmış arkeolojik alanlarından biri haline geldi.

Ancak Pacunam Lidar Girişimi tarafından yapılan şaşırtıcı bir keşif, dünyanın dört bir yanındaki eski Mezoamerika uzmanlarının Tikal’i düşündükleri kadar iyi tanıyıp tanımadıklarını sorguluyor.

Antropoloji profesörü Stephen Houston ve coğrafya doçenti Thomas Garrison, Lidar teknolojisini kullanarak, uzun zamandır Tikal’in merkezinden kısa bir yürüyüş mesafesinde doğal tepelerden oluşan bir alan olarak kabul edilen yerin, aslında antik Amerika’nın en büyük ve en güçlü şehri olan Teotihuacan’dakilere benzeyecek şekilde tasarlanmış yıkık binalardan oluşan bir kompleks olduğunu keşfettiler.

Houston, lidar analizlerinin, Edwin Román Ramírez liderliğindeki arkeologlardan oluşan bir ekip tarafından yapılan kazılar ile birleştiğinde, Teotihuacan’ın Maya uygarlığı üzerindeki etkisi hakkında yeni bilgiler ve büyük sorular doğurduğunu söylüyor.

Houston, “Doğal tepeler olarak kabul ettiğimiz yerlerin aslında değiştirildiği ve Teotihuacan’daki kompleksin (muhtemelen imparatorluk sarayı olan alanın) şekline uygun olduğu gösterildi. Bu daha küçük ölçekli kopyayı kimin ve neden yaptığına bakılmaksızın, Tikal ve Teotihuacan arasında daha önce inanıldığından daha farklı bir etkileşim düzeyi olduğunu şüphesiz gösteriyor.” diyor.

Houston, Tikal ve Teotihuacan’ın kökten farklı şehirler olduğunu belirtiyor. Bir Maya şehri olan Tikal oldukça kalabalıktı, ancak nispeten küçüktü – “krallığın bir ucundan diğerine bir günde, belki iki günde yürüyebilirdiniz” — Teotihuacan ise bir imparatorluğun tüm izlerine sahipti. Teotihuacan’ı kuran ve yöneten insanlar hakkında çok az şey bilinmesine rağmen, Romalılar gibi etkilerinin metropol merkezlerinin çok ötesine uzandığı açık. Kanıtlar, yüzlerce kilometre uzaklıktaki sayısız topluluğu şekillendirdiklerini ve kolonileştirdiklerini gösteriyor.

Houston, antropologların, Teotihuacan’ın MS 378 civarında Tikal’i fethetmesinden önce, iki şehrin sakinlerinin yüzyıllar boyunca temas halinde olduklarını ve sıklıkla birbirleriyle ticaret yaptıklarını bildiklerini söylüyor. Ayrıca MS 2. ve 6. yüzyıllar arasında Maya seçkinlerinin ve yazıcıların Teotihuacan’da yaşadıklarını, bazılarının imparatorluğun kültür ve materyallerinin unsurlarını (eşsiz mezar ritüelleri, yamaç ve teraslı mimari tarzı ve yeşil obsidyen de dahil olmak üzere) Tikal’e geri getirdiğini gösteren geniş kanıtlar da var.

 

 

Yakın tarihli bir lidar analizi, bir zamanlar doğal tepeler olduğu varsayılan bir alanın aslında 1.800 yıllık bir kompleks olduğunu ortaya çıkardı. C: Thomas Garrison/PACUNAM

Başka bir Maya uzmanı olan David Stuart, “Ateşten Doğan” adlı biri de dahil olmak üzere, Teotihuacan generallerinin Tikal’e gittiği ve yerel Maya kralını tahtından indirdiği dönemi anlatan yazıtları tercüme etti.

Ancak araştırma konsorsiyumunun en son lidar bulguları ve kazıları, günümüz Meksika’sındaki emperyal gücün, fethetmeden önce küçük Tikal kentiyle ticaret yapmaktan ve kültürel olarak etkilemekten daha fazlasını yaptığını kanıtlıyor.

Houston, “Bulduğumuz mimari kompleks, Teotihuacanlı insanlar veya onların kontrolü altındakiler için inşa edilmiş gibi görünüyor. Belki bir elçilik kompleksi gibi bir şeydi, ancak önceki araştırmaları son bulgularımızla birleştirdiğimizde, işgal veya gözetim gibi daha ağır bir şey olduğunu gösteriyor. En azından, yabancı bir şehir planının bir kısmını Tikal’a yerleştirme girişimini gösteriyor.” diyor.

Houston, Roman Ramirez liderliğindeki lidar çalışmasının ardından yapılan kazıların, bazı binaların geleneksel Maya kireçtaşından ziyade çamur sıva ile yapıldığını doğruladığını söylüyor. Yapılar, karmaşık pervazlara ve teraslara, ayrıca kompleksin platformlarının 15,5 derece kuzey-doğu yönüne kadar Teotihuacan’ın kalesini oluşturan binaların daha küçük kopyaları olacak şekilde tasarlanmıştı.

Houston, “Neredeyse yerel inşaatçılara, bu genişleyen yeni bina kompleksini inşa ederken tamamen yerel olmayan bir bina teknolojisi kullanmaları söylendiğini gösteriyor. İki medeniyet arasındaki iki yönlü etkileşimden başka bir şeye dair nadiren kanıt gördük, ama burada, saldırgan bir şekilde bölgeye hareket eden yabancılara bakıyor gibiyiz.” diyor.

Bitişik, yeni ortaya çıkarılan bir konut kompleksinde arkeologlar, Mayalar tarafından yaygın olarak kullanılan bir malzeme olan çakmaktaşı ve Teotihuacan sakinleri tarafından kullanılan bir malzeme olan yeşil obsidyen ile hazırlanmış bir çatışma kanıtı olabilecek fırlatılan cisimler buldular.

Ayrıca replika yerleşmenin yakınında arkeologlar, özenle yerleştirilmiş kaplar, seramik parçaları, hayvan kemikleri ve ok uçları ile çevrili bir cesedin kalıntılarını da ele geçirdiler. Bölgede parça parça kömürler vardı, bu da ateşe verildiğini gösteriyordu. Houston, sahnenin Tikal’daki diğer mezarlara veya kurbanlara çok az benzediğini, ancak yıllar önce Teotihuacan’ın merkezinde bulunan savaşçıların kalıntılarına çarpıcı bir şekilde benzediğini söylüyor.

Houston, “Teotihuacan’daki yerleşmenin ortasındaki kazılarda, savaşçı olarak giydirilmiş birçok kişinin mezarlarını bulduk. Bunlar kurban edilmiş ve toplu mezarlara yerleştirilmiş gibi görünüyorlar. Muhtemelen Tikal’daki mezarlardan birinin kalıntısını bulduk.” diyor.

Houston ve uluslararası meslektaşlarının hala ortaya çıkaracakları ve analiz edecekleri çok fazla şey var. Brown’da antropoloji profesörü ve bir kemik uzmanı olan Andrew Scherer, kökenlerini belirlemek için insan kalıntılarını inceleyecek ve potansiyel olarak Teotihuacan’ın Tikal ile ilişkisi hakkında daha fazla bilgi verecek.

Houston, ne kadar çok şey öğrenirlerse, Teotihuacan’ın Tikal’daki varlığını ve daha geniş anlamda emperyal gücünün Mezoamerika’daki çeşitli kültürel ve politik manzarayı nasıl değiştirdiğini anlamalarını umduğunu söylüyor.

Houston, “Amerika’nın Avrupa kolonizasyonundan önce, daha küçük medeniyetlerde büyük bir etki bırakacak şekilde etkileşime giren orantısız etki ve güç sahibi imparatorluklar ve krallıklar vardı. Teotihuacan’ın Mezoamerika üzerindeki etkisini araştırmak, sömürgeciliğin başlangıcını, baskılarını ve yerel imalarını keşfetmenin bir yolu olabilir.” diyor.


Brown University. 28 Eylül 2021.

Makale: Houston, S., Ramírez, E. R., Garrison, T. G., Stuart, D., Ayala, H. E., & Rosales, P. (2021).A Teotihuacan complex at the Classic Maya city of Tikal, Guatemala.Antiquity, 1-9.

Yazar: Beste kahveci - www.arkeofili.com

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için