Blog

Ağu19

Mezarlar, Vikinglerin Hayvanlarına Verdiği Değeri Gösteriyor

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  AtlarEvcil HayvanİskandinavVikingler



Mezarlar, Vikinglerin Hayvanlarına Verdiği Değeri Gösteriyor

Viking çağında atlar liminal yaratıklar olarak görülüyordu, yani fiziksel ve kavramsal sınırları aşabiliyor, farklı arazilerde ve hatta dünyalar arasında seyahat edebiliyorlardı.

Zeynep Şoray- www.arkeofili.com

Arkeolojik kanıtlar, Vikinglerin hayvanlarına çok saygı duyduklarını, hatta onları yolculuklarında yanlarında götürdüklerini gösteriyor.


Mirosław Kuźma tarafından yapılan bir mezar illüstrasyonu.

Evcil hayvanınız ailenin bir parçası mı? Bu yeni bir şey değil. Arkeolojik kanıtlar, Vikinglerin kendi hayvanlarına çok saygı duyduklarını, hatta onları yolculuklarında yanlarında götürdüklerini gösteriyor. Bu yılın başlarında, Vikinglerin 9. yüzyıl gibi erken bir dönemde Kuzey Denizi boyunca yanlarında at, köpek ve diğer hayvanları getirdiklerine dair ilk kez bilimsel kanıtlar bulundu.

Yaygın varsayım, girişimci Viking ordularının Britanya Adaları’na yaptıkları akınlarda diğer yağma malzemeleriyle birlikte atları da ele geçirdikleri yönündeydi. Ancak bu bulgular, Viking çağı insanlarının hayvanlarla olan ilişkilerinin derinliğinin önemli ölçüde eksik temsil edildiğini gösteriyor.

Peki ama neden? Ne de olsa, İskandinavyalı ya da başka bir şekilde Viking çağında yaşayan insanların büyük çoğunluğu hayatta kalmak için çiftçiliğe dayanıyordu. Araştırmacıların bu insanların ve hayvanların derin, karmaşık, duygusal ve karşılıklı zenginleştirici ilişkiler sürdürdüklerini fark etmeleri neden bu kadar uzun sürdü?

Geçmiş toplumlar insanlara, hayvanlara ve eşyalara farklı şekilde değer vermişti. Bazı insanlar sahiplenilebilir, hatta nesne olarak görülebilir ve bazı hayvanlardan çok daha az değer görebilirdi. Yeni çalışmada araştırmacılar, Viking çağı İskandinavya’sı ve İzlanda’sı gibi topluluklarda bazı atların bizzat “insan” olarak görülebildiğini, eylemde bulunabildiklerini ve dikkatli ve bilinçli muameleye layık olduklarını göstermek için hem arkeolojiyi hem de tarihsel metinleri kullandı.

İnsan mezarlarındaki atlar

Viking çağında atlar liminal yaratıklar olarak görülüyordu, yani fiziksel ve kavramsal sınırları aşabiliyor, farklı arazilerde ve hatta dünyalar arasında seyahat edebiliyorlardı. Ayrıca kozmolojik bir öneme de sahiptiler.

İskandinav şiirinde Tanrı Odin’in, sekiz bacaklı atı Sleipnir üzerinde ölüler diyarına gittiği tasvir edilir. Danimarka’da yeni keşfedilen ve runik bir yazıt taşıyan bir brakteat veya kolye ucu da Odin veya en azından kendisini “Odin’in adamı” olarak tanımlayan biri ile MS 5. yüzyılın başlarına kadar uzanan bir at arkadaşı arasında bir ilişki olduğunu düşündürebilir. Tarihsel olarak, Viking çağı mezarlarındaki at cesetleri öbür dünyaya yolculuğun sembolü, ölen kişinin öbür dünyadaki eşyalarının bir parçası ya da statü sembolü olarak yorumlandı. Ancak bu yorumlar hayati bir şeyi gözden kaçırıyor: at ve binicisi arasındaki bağ.

Atların binicileriyle özel ilişkileri var, çünkü her ikisi de birbirleriyle çalışmayı öğrenmek zorunda. İskandinav şiirinde atlar, savaşçı kimliklerinin hayati bir parçasıydı ve bazıları Viking çağına kadar uzanıyordu. Kahramanlar Helgi ve Sigurd hakkındaki efsanevi şiirler, at arkadaşlarından neredeyse ayrılmaz olan kahramanları tasvir ediyor. Örneğin ejderha avcısı Sigurd’un atı Grani, Sigurd’un ölümünden sonra onun yasını tutarken tasvir ediliyor.

Ladby ve Gokstad’ın büyük gemi mezarlarından, onuncu yüzyıl Danimarka’sının atlı mezarlarına ve Viking çağı İzlanda’sındaki daha mütevazı insan-at mezarlarına kadar, Kuzey Avrupa’nın dört bir yanındaki mezarlarda insanlar ve atlar arasındaki ortaklıkların kanıtları bulundu. Ancak atlar sadece insanlarla birlikte gömülmemişti.

Miroslaw Kuzma tarafından yapılan mezarların illüstrasyonu.

Danimarka, Sjælland’daki Trekroner-Grydehoj’da bir kadın, bir bacağı kısmen üstündeki insan bedeniyle örtüşen bir at ile birlikte gömülmüştü. Bu durum, böylesine samimi bir düzenlemenin uygun olduğu anlamına geliyordu.

Demir uçlu bir bakır çubuk ve birkaç bıçak, bir kova ve küçük bir ahşap kutu da dahil olmak üzere bir dizi başka nesne ile gömülen kadının, bir ritüel uzmanı, muhtemelen bir büyücü olduğu düşünülüyor. Büyük yassı bir taş, ikiye bölünmüş bir köpek ve bazı koyun kemiklerinin yanı sıra muhtemelen bir eyere yük bağlamak için kullanılan bazı demir iğneler ve bir köpek zinciri de mezarda yer alıyordu.

Norveç’in Vestfold bölgesindeki Løve’de, onuncu yüzyıldan kalma bir mezarda da bir kadının yanına bir at yatırılmıştı. Trekroner-Grydehoj’daki kadın gibi, bu kişilerin de ritüel uzmanı olduğu düşünülüyor. Ancak kadın, mesleğinin aletleriyle gömülen tek kişi değildi. Yanında gömülen atın göğsüne demir bir alet (üzerine daha küçük halkalar takılı metal bir halka) yerleştirildi. Araba koşumlarına ya da dizginlere takıldığında metal halkalar şıngırdardı. Bunun Viking çağı ritüellerinde bir rol oynamış olabileceği düşünülüyor.

Bu kadınlar özel ilişkileri olduğu için mi bu atlarla birlikte gömülmüşlerdi? Yoksa büyücü oldukları için mi? Ya da büyücü olmak bu hayvanlarla yakın ilişkiler kurmayı mı gerektiriyordu? Araştırmacılar, diğer ritüellerin yanı sıra, atların cenaze törenlerinin süreç ve uygulamalarında hayati katılımcılar olduğuna inanıyor.

Yaşamak için de, ölmek için de iyi

Araştırmalar, atlarla kurulan ilişkilerin özellikle gençler için birçok faydası olduğunu gösteriyor. O halde İskandinav şiirinde ve Orta Çağ destanlarında genç erkeklerin at tımarı ve eğitimi yapmaları konusunda ısrarcı olunması ilginç. Atlar bu metinlerde çiftçiliğin ortakları ve hatta çoğu zaman ailelerin üyeleri olarak kabul ediliyor.

Hatta 13. yüzyıla ait Bjarnar destanı Hítdælakappa destanında, Orta Çağ’da at destekli terapinin bir türünden faydalandığı anlaşılan bir kadın, bir tarlada dolaştırılan atının üzerinde oturarak rahatsızlığından kurtuluyor:

Þórðr atını bir ileri bir geri götürürken, at sırtında oturmak ona en büyük rahatlamayı sağlıyordu ve bunu kendisi için büyük bir acı olmasına rağmen yapıyordu, çünkü onu rahatlatmaya çalışmak istiyordu.

“Ekolojik çalkantıların yaşandığı bir dönemde, insanların hayvanlarla olan ilişkilerini anlamak için geçmişe bakmak, bugüne ve geleceğe yönelik farklı yaklaşımlara ilham verebilir. Maori aktivistlerinin bir nehre yasal kişilik ve haklar tanıyan yakın tarihli zaferi göz önüne alındığında, Vikingler ve atları gibi tarihsel analojiler aramak, hepimizi insan olmayan dünyayla daha sorumlu ilişkiler kurmaya devam etmeye teşvik edebilir.”


The Conversation. Keith Ruiter, Harriet Evans Tang. 2 Ağustos 2023.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için