Arþiv

Çocuk Kitaplarýmýz

Sare

Strabon

Blog

Haz12

Prof. Dr. Hadi Özbal Röportajý: Türkiye’de Arkeometri ve Tarihöncesinde Süt Tüketimi

 

Prof Dr Hadi Özbal, Boðaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’nde çalýþmalarýný südrürüyor. Benim de Barcýn Höyük kazýlarýnda tanýþtýðým Hadi Hoca, Türkiye’de arkeometrinin öncülerinden. Kendisiyle Türkiye’deki arkeometri çalýþmalarý, ve kendisinin þu anki çalýþma konusu olan Tarihöncesinde Süt Tüketimi üzerine röportaj yaptýk.

TÜRKÝYE’DE ARKEOMETRÝ

Arkeometri çalýþmalarýnýza nasýl baþladýnýz?

1980li yýllarda ben Boðaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’nde görevliydim. Ýstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Bahadýr Alkým hocamýz, üniversitemizde Arkeoloji dersileri veriyordu ve ben de dinleyici olarak bu derslere katýlýyordum. Birgün ofisimde bana uzun zamandýr kazý yaptýðý Ýkiztepe’yi anlattý ve bu kazýlarda bulunan bir ok ucu ve bir mýzrak ucu gösterdi. Bu örneklerin analizlerini yapýp yapamayacaðýmý sordu. Ben organik kimyacýydým, metallerle hiç uðraþmamýþtým ve  heyecanla analizleri yapmaya baþladým.  Bu analizlerden çok ilginç sonuçlar çýktý ve örrneklerin arsenik içeren bakýrdan yapýldýðý anlaþýldý. Bu benim arkeometriye ilk adýmým oldu.

Peki Türkiye’de arkeometri Nasýl Geliþti?

79 yýllýnda Tübitak bünyesinde ve ODTÜ katkýlarý ile bir Arkeometri ünitesi kuruldu. Bu ünite,  hepsine Allah rahmet eylesin, çok deðerli 3 arkeologun: Bahadýr Alkým, Halet Çambel ve Ufuk Esin hocalarýmýzýn öncülüðü ile kuruldu. Çalýþmalar üç hocamýzýn kazýlarýna odaklandý. Buna göre Bahadýr Alkým’ýn kazdýðý Ýkiztepe, Halet Çambel’in kazýdýðý Çayönü ve Ufuk Esin’in kazdýðý Tülintepe ve Deðirmentepe’nin çeþitli malzemelerini çalýþtýk ve her Mayýs ayýnda ODTÜ’de toplanarak sonuçlarý tartýþtýk. Bu topluluðun nüvesini teþkil eden çeþitli bilim dallarýnda çalýþan akademisyenleri de belitmek isterim: Yeter Göksu, Olcay Birgül, Zehra Yeðingýl, Mehmet Özdoðan, Selim Kapur, Þeref Kunç, Mehmet, Raif Güler, Emine Caner, Naif Türetken ve Mustafa Özdoðan.

Ünite çalýþmalarý Tübitak’ýn katkýlarý ile 6 yýl ülkemizde arkeometri kavramýnýn belirlenmesinde öncülük etti. O üniteden sonra arkeometri duyulmaya ve benimsenmeye baþladý. 1985 yýlýnda Kültür Bakanlýðý’nýn her sene düzenlediði, Kazý Sonuçlarý Sempozyumu bünyesinde Arkeometri Sempozyumu da yapýldý.

Öyle bir dönemde bu mefhumun oluþmasýnýn nedeni bu üç hocaydý, arkeometri onlara borçlu. Böyle bir mefhumu ortaya koymalarý ve caný gönülden desteklemeleri çok ileri görüþlüydü.

Sizin ne gibi projeleriniz oldu?

Ýkiztepe ile baþlayan arkeometri çalýþmalarým giderek arttý. O yýllarda antik Anadolu Madenciliði üzerine çalýþmalar yaptýk. Özellikle Boðaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü hocalarýndan Aslýhan Yener ile birlikte ses getiren iki projemiz oldu: Tunç Çaðýnýn kalay kaynaðýnýn belirlenmesini saðlayan Kestel/Göltepe  Projesi ve kurþun izotopu analizleri ile Ýlk Tunç Çaðý gümüþ ticareti projesi.

Antik Anadolu madenciliði ile ilgili olarak MTA ile birlikte Anadolu’nun cevher kaynaklarýnýn belirlenmesi ve Hacýnebi, Atchane, Tilbeþ, Tarsus Gözlükule, Mersin, Gedikli, Acemhöyük gibi birçok antik yerleþimlerdeki metal bulgularla ilgili çalýþmalar yaptým. Son çalýþmam ise Kýrklareli Demirköy’de bulunan ve Osmanlý Dönemi’nden kalan bir demir dökümhanesinde çok geniþ bir araþtýrýcý grubu ile yaptýðýmýz  kapsamlý projedir.

Þu anda neler yapýyorsunuz?

Fokke Gerritsen ve Rana Özbal hocanýn sürdürdüðü Barcýn Höyük kazýlarýnda Neolitik  Dönem tarihlendiðinden, buradan metal bulabileceðimi sanmýyordum. Bunun üzerine oturup ne yapabiliriz diye düþündük.  Sonunda burada çýkan seramiklerde organik kalýntý analizleri yapmaya karar verdik ve bir organik kimyacý olarak kendi bilim alanýma tekrar döndüm diyebilirim. Barcýn’daki çömleklerde organik kalýntý analizleriyle baþladýk. 10 sene içerisinde farklý bölgelerdeki Neolitik yerleþimlerden saðlanan çömlek örnekleri ile çalýþmanýn boyutlarý bir hayli geniþledi.

Kimya Bolümü’nde 25 yýldýr arkeometri dersleri veriyorum.  Üniversitenin birçok bölümünden öðrenciler seçmeli ders olarak arkeometri derslerime katýlýyorlar. Ayrýca yaptýðým araþtýrmalar kapsamýnda  yüksek lisans ve doktora öðrencilerim oldu. Bu konuda hemen her þey beni çok ilgilendiriyor, inanýlmaz ilginç yöntemlerle aklýn almayacaðý bir takým rivayetlerin ve mitlerin yanlýþ olduðunu ortaya çýkarabiliyorsunuz.

Arkeometri metalurji hakkýnda bize nasýl bilgiler verebiliyor?

Arkeologlar kazýlarda bulduklarý metal eserler hakkýnda ayrýntýlý bilgi sahibi olmak isterler. Arkeometri yardýmýyla eserin yaþýný, kompozisyonunu yani oluþtuðu elementlerin niteliði ve niceliðini, metalin üretiminde kullanýlan cevherin kaynaðýný, eserin döküm veya çekiçleme gibi hangi yöntemle üretildiðini öðrenmek isterler. Eserin bulunduðu mekanda üretilip üretilmediði, ya da ticaret yolu ile baþka bir yerden geldiðinin belirlenmesi o dönemin ticaret iliþkilerinin temelini oluþturur.

Peki Organik Kalýntý Analizi’nde neler yapýlýyor?

Organik kalýntý analizi uzun süredir tartýþýlan bazý önemli konularýn kesin olarak belirlenmesini saðlayabilir. Örneðin, atlarýn varlýðý ve tarih boyunca insanlara saðladýðý yararlarý gösteren birçok bulgu var ancak ne zaman evcilleþtirildiði konusu hep tartýþma konusu oldu. Þimdi organik kalýntý analizinin babasý diyebileceðimiz bir araþtýrmacý, Kazakistan’da MÖ. 3500 yýlýna tarihlenmiþ bir çömlekte at sütü kalýntýsý buldu. Vahþi atlarýn sütü saðýlamayacaðýna göre, demek ki Kazakistan’da kesin olarak 5500 sene önce evcil atlar varmýþ. Böyle birþeyi çözebildiðiniz takdirde, bundan daha keyifli bir þey düþünemiyorum.

Sizin organik kalýntý analizi araþtýrmanýz hangi dönem üstüne?

Neolitik dönemde hayvanlarýn evcilleþtirilmesi ve insanlarýn beslenme alýþkanlýklarý üzerinde araþtýrmalar yapýyorum. Hayvan evcilleþtirmesinin Güney Doðu’da Bereketli Hilal’den Batý’ya doðru yayýlmasý genellikle kazýlardan elde edilen hayvan kemiklerinin incelenmesi ile yapýlýr. Bu zooarkeolojik incelemeleri benim yaptýðým organik kalýntý analiziyle birleþtirince çok iyi sonuçlar ortaya çýkýyor. Çünkü çömleklerde kalan organik kalýntý analizleri ile o çömlekte piþirilen veya depolanan besin maddesini tanýmlamak mümkün olmaktadýr. Özellille çömlekteki yaðlarýn analizi ile koyun, keçi, sýðýr ve domuz gibi hangi hayvan eti piþirildiði belirleniyor. Hayvanlarýn Orta Doðu’dan, Balkanlara geçiþlerini, hangi bölgelerde hangi evcil ve yabani hayvanlarýn olduðunu, bunlarýn hangi oranlarda yerleþimlerde tüketildiðini araþtýrmak için zooarkeolojik analiz yanýnda organik kalýntý analizi yapmak çok yararlý.

Süt dýþýnda baþka hangi organik kalýntýlar incelenebilir?

Bitkisel yað çok az miktarda görülebiliyor, %1 bile olmuyor. Onun için özel, ayrý analizler yapmak gerekir. Yaðlarýn niteliði de önemli. Hayvansal yaðlarýn yani doymuþ yaðlarýn, bitkisel yaðlara göre bozulma þansý daha az. Hayvansal yaðlar niteliklerini daha uzun süre koruyorlar.

Test edilen organik kalýntýlar çok geniþletilebilir. Mesela deniz mahsülleri: deniz kenarý yerleþimlerindeki çömleklerde deniz ürünlerini belirleyebilecek bazý bileþikleri görmek mümkün. Ayrýca protein tüketimini belirlemek amacý ile insan kemiðinden ayrýþtýrýlan kolajenin azot ve karbon izotoplarý saptanýyor ve oldukça doðru yorumlar yapýlmakta. Balmumu analizleri de yapýlýyor mesela. O zaman arýcýlýk yaptýklarýný anlýyorlar.

Türkiye’de Neolitik yerleþimlerin hepsinin analizlerini siz mi yapýyorsunuz?

Evet çoðunu ben yaptým. Bunlarýn analizi inanamayacak kadar meþakkatli. Artýk biraz seçerek yapmaya çalýþýyorum. Bu analizleri Türkiye’de sadece ben yapýyorum. Hatta Bulgaristan’dan Yabalkovo’dan gelen örnekleri de analiz ettim.  Burada da süt çýktý ama daha geç dönem.

Ben emekli olduðum için bunlarý proje olarak verebileceðim öðrenciler yok. Yüksek lisans, doktora tezi olarak veremiyorum. Lisans öðrencileri son sýnýf bitirme tezi kapsamýnda yardým ediyorlar, fakat onlar da çok fazla zaman veremiyorlar. Onun dýþýnda baþka yardým almýyorum.

Ama þanslýyým, Boðaziçi Üniversitesi’nin emekli olmuþ birine böyle tam teþekküllü bir laboratuvar vermesini takdirle karþýlýyorum. Derslerimi de verebiliyorum. Bu analizleri baþka bir yerde yapmam mümkün deðil o yüzden bu laboratuvar olmasaydý bu nitelikte projeler sonlanýrdý. Ama hala araþtýrmamý yapmama izin verdikleri için þükran borçluyum.  Biraz kýsýtlý oluyor, emekli olduðum için proje yazýp okuldan mali destek alamýyorum, ancak  bir þekilde çalýþmalarý sürdürebiliyoruz.

Tüm kazýlar buna benzer analizler yaptýrmak istemiyor mu?

Evet istiyor. Ama benim bu kadar zamaným yok ve seçerek yapýyorum. Baþka ülkeye de gönderemiyorlar, baþka ülkeden de bana yapar mýsýn diye soruyorlar. Bu örnekler sürekli bana geliyor. Yakýn zamanda yine farklý kazýlardan örnekler geldi, ben de bunlarý yapmamýn mümkün olmadýðýný söyledim. Çok dikkat gerektiren bir analiz.

Peki bu durumun bir çözümü var mý?

Hocalara “bana öðrencilerinizi asistanlarýnýzý gönderin ben onlarý eðiteyim, gelsinler laboratuvarda analizleri yapsýnlar” önerisi yapýyorum. Ben sonuçlarý çýkarýrým ama asýl örneklerin hazýrlanmasý çok zaman istiyor. Fakat üniversitelerde öncelikli olarak arkeolojik problemlerle uðraþýyorlar, maalesef bu nitelikte analizler geri kalýyor. Þimdi yeni bir yöntem geliþti. Daha çabuk bir analiz yönemi, umarým o uygulamayla biraz daha fazla örnek bakabiliriz.

TARÝHÖNCESÝNDE SÜT TÜKETÝMÝ

Peki sizin araþtýrma konunuz nedir?

Þu sýrada özellikle süt tüketimi üstünde çalýþýyorum. Hayvanlarýn evcilleþtirilmesinin esas amacý etinin tüketilmesi olarak bilinir. Ancak evcil hayvanlarýn ikincil ürünü olarak bilinen süt, yün ve gücünün evcilleþtirmeden 2-3 bin sene sonra ekonomik deðer kazandýðý arkeologlar arasýnda genel görüþtü. Ýkincil üründen sütün bu kadar geç tüketilmeye baþlamasýnýn nedeni olarak insanlarýn sütteki laktoz þekerini hazmedememesi ileri sürülüyordu. Ancak 2008 yýlýnda Bristol Üniversitesi’den Richard Evershed çömleklerde kalan yaðlarýn niteliðini belirleyebilecek yöntemi buldu. Güney Anadolu, Orta Anadolu, Marmara Bölgesi ve Balkanlardaki Neolitik yerleþimlerden topladýðý 2 bir çömleðin analizlerini yaptý ve bunlarda süt yaðlarý saptayabildi. Evershed, M.Ö. 8. binyýlda sýðýr, koyun ve keçi evcilleþtirildikten hemen sonra, insanlarýn sütü veya süt ürünlerini  tüketebildiðini belirledi.

Süt tüketiminin yayýlýmý nasýl gerçekleþiyor?

Analizlere göre, hayvanlarýn ilk evcilleþtiði Bereketli Hilal’de elde edilen çömleklerde  süt tüketimi ile ilgili pek bulgu yok. Neolitik Orta Anadolu yerleþimlerinden elde edilen çömleklerde  de  süt tüketimi ile ilgili bulgular çok az. Balkanlar’da ve Yunanistan’da süt yok. Bunlar aþaðý yukarý çaðdaþ dönemler. Ancak hayvanlarýn evcilleþtirilmesinden nerdeyse 1500 sene sonra, Barcýn höyük gibi Marmara Bölgesinde kurulan Neolitik yerleþimlerinde bulunan çömleklerdeki yaðlarýn yarýsýndan çoðu süt kökenli.

Bu çok ilginç bir konu. Bu nasýl oluyor? Hayvanlarýn, özellikle sýðýrýn, evcilleþtirilip Marmara’ya gelmesi 1500 sene sürüyor aþaðý yukarý. Ve Marmara’da süt ve süt ürünleri ilk andan itibaren yoðun ve belirgin olarak ortaya çýkmaya baþlýyor. Ancak sýðýr, koyun ve keçi kemikleri Anadolu’nun diðer Neolitik yerleþimlerinde de bulunmasýna raðmen süt kökenli yaðlar çok az. Bu niye böyle oldu? Marmara Bölgesi mutlaka sýðýrýn beslenmesi için elveriþliBen de bu konuyu araþtýrýyorum. Eðer bir hayvanýn kemiði varsa, bu hayvanla ilgili yaðlar çanak çömleðe de yansýyor mu ona bulmaya çalýþýyorum.

Süt dýþýnda baþka yað kalýntýlarý da var mý?

Evet tabii. Ben çömleklerde organik kalýntýlar sýðýr, koyun ve keçi gibi geviþ getiren hayvanlardan mý, domuzun yaðý mý ya da süt yaðý mý diye ayýrabiliyorum. Bu önemli bir konu çünkü Güney Doðu’dan evcilleþtirilmiþ koyun, keçi, sýðýr ve domuzun batýya yayýlmasý çok karmaþýk ve tam olarak çözümlenememiþ bir olay.

Hayvan evcilleþtirmenin nasýl yayýldýðý düþünülüyor?

Evcilleþtirilmenin deniz yoluyla yayýlmýþ olabileceði düþünülüyor. Zooarkeolojik bulgulara göre Güneydoðu Anadolu’da  evcilleþtirilen sýðýr, koyun, keçi ve domuzun,  Akdeniz ve Ege kýyýlarýný takip ederek batýya yayýldýklarý düþünülüyor. Hayvan kemiklerini inceleyen zooarkeologlar, 1500 yýl içinde, koyun-keçi, sýðýr, ve domuzun Ege Bölgesi’ne ayný anda geldiðini saptýyorlar. Ayrýca bu göç hareketine deniz yolunun önemli katkýda bulunduðu düþünülüyor. Deniz yolunun kullanýldýðýnýn baþka kanýtlarýný Kýbrýs’ta da görüyoruz. Çok kýsa bir süre sonra, MÖ. 8. – 9. Bin yýlda dört evcil hayvan (domuz, sýðýr, keçi-koyun) bir þekilde deniz yoluyla Kýbrýs’ta görülüyor. Buna paralel olarak özellikle koyun ve keçinin Ýç Anadolu’ya çok erken dönemlerde ulaþtýðý biliniyor ancak evcil domuz Çatalhöyük’te 2500 sene sonra görülüyor.

Evcil hayvanlarýn göç yollarý üzerinde bulunan Neolitik yerleþimlerden elde ettiðim çömleklerde bulunan yaðlarýn niteliðini belirlemeye çalýþarak bu sürecin zaman ve mekan boyutlarýný belirlemeye çalýþýyorum.

Niye karayolu deðil de deniz yolu?

Çünkü evcil hayvanlarýn tümü Ýç Anadolu’da, yani kara baðlantýsý olan yerlerde bulunmuyor. Bunun aksine evcil hayvanlarýn tümü, denizle gidilebilecek yerlerde bulunuyor.

Ýç Anadolu’da deniz kýyýsýna göre evcil hayvanlarda nasýl bir farklýlýk var?

Ýç Anadolu’da, örneðin Çatalhöyük’te hiç evcil domuz yok. Domuzun kemiði de yaðý da bulunmuyor. 1500 yýl içinde evcilleþtirilmiþ domuz Ege’ye kadar geliyor, ama Orta Anadolu’da sadece bol miktarda koyun ile keçi ve biraz sýðýr var.

Evcil hayvanlarýn Orta Anadolu’daki Çatalhöyük’e, Marmara Bölgesi’ndeki Barcýn’dan 1000 sene daha erken gelmesine raðmen çok az süt  kökenli yað var. Evcil domuz ise hiç yok. Bir þekilde Orta Anadolu’da domuzu beslememiþler. Çatalhöyük’te bolca yabani domuz resimleri var, ama yaþam ortamýna kabul etmemiþler.

Ýlginçtir ki Ýç Anadolu’da bolca bulunan keçi ve koyunun sürüleri günde 20-25 kilometre yol alabilir. Bugün de yaylaya çýkýp 20-25 km gidiyorlar. Ama evcil domuz ayný þekilde, kara yoluyla göç edemiyor. Fakat domuz deniz yoluyla götürülebilir. Bu yüzden evcil domuzun deniz yoluyla yayýlýmýþ olabileceði düþünülüyor.

Yani bölgelere göre evcilleþtirmede farklýlýklar var.

Evet, evcilleþtirilmiþ hayvanlarýn batýya yayýlmasýnýn  homojen olmadýðýný gözleniyor. Böyle bir çeþitliliðin nereden kaynaklandýðý araþtýrýlýyor. Mutlaka çevre koþullarý belli hayvanlarýn benimsenmesinde önderlik yapmýþtýr.

ODTÜ’de yapýlan yeni bir araþtýrma da bu evcil hayvanlarýn genetik özellikleri araþtýrýlýyor. Kazýlarda bulunan hayvan kemiklerinden DNA elde edilmeye çalýþýlýyor. DNA özelliklerine bakarak, hayvanlar farklý yerlerde ayrý ayrý mý evcilleþtirilmiþ, yoksa tek bir yerde evcilleþtirilip mi götürülmüþ onu inceliyorlar.

Peki analizler dikkate alýndýðýnda süt kullanýmý bölgelere göre nasýl farklýlýk gösteriyor?

Daha önce dediðim gibi, Orta Doðu’da, ilk hayvanlarýn evcilleþtiði yerde süt tüketimi ile ilgili bulgular çok az. Orta Anadolu’da ve Balkanlar’da da süt tüketimi pek görülmüyor. Fakat bu bölgelerin arasýnda bulunan Marmara  Bölgesi (Trakya da dahil olmak üzere) Neolitik yerleþimlerden toplanan çömleklerdeki yaðlarýn yarýsýndan fazlasý süt yaðý.

Marmara’da sütün yoðun olmasý, büyük ihtimalle sýðýrýn varlýðýndan ve sýðýr için çok elveriþli koþullarýn olmasýndan kaynaklanýyor. Fakat baþka bir nedeni de olmalý çünkü sýðýr kemiði bulunan baþka yerlerde süte pek fazla rastlanmýyor.

Evcil hayvanlarýn batýya yayýlmasýnda izlenen yolun Akdeniz ve Ege Bölgeleri olduðunu zooarkelojik veriler gösteriyor ancak bu bölgelerde bulunan Neolitik yerleþimlerin çömleklerinde organik kalýntý analizi çok kýsýtlý.  Bu nedenle çalýþmamýzýn önemli bir kýsmýný Ege ve Güneybatý Anadolu bölgelerine yönlendirmekteyim. Bu bölgelere evcil hayvanlar neredeyse 500 – 1000 yýl önce ulaþtýlar ve yerel topluluklarýn süt ve süt ürünleri tüketip tüketmediklerini anlamak çok önemli. Elde ettiðimiz kýsýtlý organik kalýntý verilere göre Ege Bölgesinde Ege Gübre Höyükte ve Güneybatý Anadolu’da ise Bademaðacý örneklerinde önemli oranda süt yaðýna rastlandý. Marmara Bölgesine ulaþan ilk çiftçiler ve beraberlerinde getirdikleri evcil hayvanlar belki de bu yolu kullandýlar. Ancak kesin bir sonuca ulaþmak için bu toplumlarýn beslenme dýþýnda hemen her türlü yaþam koþullarýnýn uzmanlar tarafýndan deðerlendirilmesi gereklidir.

Marmara Bölgesi’nde sütün yoðun olmasý dýþýnda, baþka ilginç bir durumla karþýlaþtýnýz mý?

Barcýn höyükte MÖ. 6000 – 6600 senelerine tarihlenen Neolitik yerleþimlerdeki çömleklerde domuz yaðý son derecede az. Kazýda evcil domuz kemiðine de rastlanmýyor. Anlaþýlacaðý gibi biraya gelen ilk topluluklar beraberlerinde domuzu getirmemiþler. Ancak Yenikapý kazýlarýnda bulunan  Neolitik yerleþimden aldýðýmýz çömleklerin organik kalýntý analizi sonuçlarý burada süt yaðlarýnýn yaný sýra en çok domuz doku yaðý gözlendi. Yerleþimin zooarkeoloji çalýþmalarýný sürdüren uzmaný Canan Çakýrlar’ýn elde ettiði sonuçlar da yerleþimde çok miktarda evcil domuz kemiði gözlemekte. Yenikapý yerleþiminin MÖ.  MÖ 5.- 6. Binyýl yýllarýna tarihlendiði ve evcil domuzun bölgeye bu tarihten sonra geldiðini önermek mümkün. Organik kalýntý sonuçlarý ile zooarkelojik bulgularýn bu þekilde örtüþmesi önemli.

Peki bu tarihöncesi insanlar sütten yararlanabildiler mi?

Bu da asýl önemli sorulardan biri, çünkü bu devir insanlarý süt þekeri laktozu sindirebilmeleri için gerekli  enzimlerin olmadýðý düþünülüyor. Bütün memeli hayvanlarýn anne sütünde eksiksiz olarak laktoz bulunuyor. Ancak bebeklerde sütte þekeri laktozu sindirmeye yardýmcý olan enzim 3 yaþýna kadar salgýlanýyor, sonra duruyor ve süt hazmedilemiyor.

Çömleklerde süt yaðý bulmamýza raðmen topluluðun taze sütü tüketebildiklerini sanmýyoruz. Yaðýný alýp tereyaðý tüketmiþ olabilirler. Peynir ya da yoðurt olarak tüketmiþ olabilirler çünkü yoðurt ve peynir üretiminde fermentasyon aþamasýnda laktozun hidroliz olduðu biliniyor. Bugün dünyadaki insanlarý % 60 dolayý taze sütü tüketememektedir. Öte yandan Avrupa, Kuzey Amerika gibi bölgelerdeki ise insanlar hiçbir etki görmeden yaþam boyu taze süt tüketebilmektedirler. Genetik bir mutasyon sonucunda insanlar arasýnda önemli bir farklýlýk oluþuyor. Avrupa’da LeCHe diye bilinen proje kapsamýnda insanlarýn ne zaman ilk kez taze sütü tüketebildiklerini araþtýrýlýyor. Neolitik insan kemiklerinden DNA örnekleri alýp laktoz enziminin hayat boyu salgýlanmasý saðlayan DNA mutasyonunu inceliyorlar.

Peki insan ne zaman sütü hazmedebilmeye baþladý?

Bugün Avrupa topluluklarýnda taze süt tüketimi çok yaygýn olduðundan bu alýþkanlýðýn Neandertal topluluklardan beri olduðu düþünülmekteydi. Ancak Neandertal insan DNA’sýnda sütü hazmedebilecek mutasyonun olmadýðý anlaþýldý. Bu sonuca göre, bu önemli ayrýcalýk Avrupa’ya daha sonra Anadolu ve Trakya üzerinden Avrupa’ya göç eden insanlar tarafýndan getirildiði anlaþýlmakta.  Ýlk bulgulara göre MÖ. 5000 yýllarýnda insandaki mutasyonlar sonucu, laktoz enzimi hayat boyu sindirilebilmeye baþlýyor ve Ortadoðu Avrupa yerleþimlerindeki insanlarla iliþkilendiriliyor. Süt ve süt ürünlerini  tüketen toplum, tüketmeyene göre çok çok daha avantajlý olur.

Laktoz tüketimi için gerekli mutasyonun sütün saklanabileceði, nispeten daha soðuk iklimlerde ilk kez görüldüðü düþünülmekte. Orta Doðu ve Avrupa buna uygun. Mutasyonu Avrupa’daki Linear Band Keramik kültürüyle örtüþtürüyorlar. Ordaki insanlarýn DNA’sýnda ilk mutasyonu gördüler. Barcýn’da ise bu mutasyonun henüz olduðunu sanmýyorum.

Süt neden bu kadar avantajlý bir þey?

Çünkü çok dengeli. Ýnsan yaþamý için elzem üç besin maddesi karbonhidrat, protein ve yaðdýr. Sütten suyu çýkardýðýmýzda, gerisinde bu üçünün daðýlýmý eþittir. Yani karbonhidrat, protein ve yað 1/3 oranýnda bulunuyor. Bunun dýþýnda yararlý birçok vitamin de bulunduruyor. Bu yüzden aþýrý dengeli bir besin. Ýnsanlar için çok saðlýklý ve elveriþli bir beslenme kaynaðý.

Öyle ki, süt tüketebilen nesil Avrupa’ya geldikten sonra, 100 nesilde bütün Avrupa’ya yayýldýklarý düþünülüyor. Sadece 300-400 sene içinde bütün Avrupa’da süt tüketemeyenler yaþayamayýp yok oldu, çünkü süt bu kadar büyük ve önemli bir avantaj saðlamýþtý. Süt tüketenlerle beslenme açýsýndan daha zayýf olduklarý için rekabete giremediler.

Seramiklerin niteliði organik kalýntýlarý ne kadar etkiliyor olabilir?

Evet bu da bir faktör. Bunun için bir çalýþma yaptým, hala devam ediyor: Ýznik’ten iki farklý kalitede seramik aldým. Biri daha kötü kalite bir yoðurt kasesiydi, diðeri de daha kaliteli ve iyi piþmiþ bir kap. Bunlarý parçalara ayýrýp bazýsýný 24 saat, bazýsýný 48 saat sütte beklettim. Bazýlarýný ýsýttým, bazýlarýný ýsýtýp soðuttum, sonra da topraða gömdüm. Bir kýsmýný o sene ayrýlýrken kazý evinden aldým, bir kýsmýný 6 ay sonra, bir kýsmýný 1 sene sonra geçen sene topladým. Þimdi 1 set daha toprak altýnda duruyor onu da bu sene alacaðým.

Ne kadar süt kaldýðýný ne kadar kaybolduðunun analizlerini yaptým. Bu sene Erzurum’daki sempozyumda bunun sonuçlarýndan da bahsettim. Ama tabi iki sene sonraki seramiklerde neler oldu, onun da sonucunu görmek lazým.

Genel olarak iyi kalitedeki çanak çömlekte daha fazla süt veya yað bulma þansý oluyor. Gözeneði bol olan, daha kötü kalitedeki çanakta daha az çýktý. Ýyi kalitede olanda daha çok çýktý. Yani daha eski olanlarda çýkmamasýnýn bir nedeni belki bu olabilir, bunun analizini daha yapmam lazým.Taþlarda da organik kalýntý çalýþmalarý yaptýk ama baþarýlý sonuçlar alamadýk.-Arkeofili.com

 

Bu yazý hakkýnda yorum bulunamamýþtýr. Ýlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazýya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayýr* Her defasýnda yeniden girmemeniz için