Blog

Tem25

Roma’nın Yükselişi, Politika ve Beyaz Üstünlüğü Hakkında Bilgi Veriyor

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  AileAntik RomaBeyaz ÜstünlüğüIrkçılıkPolitikaSiyaset



Roma’nın Yükselişi, Politika ve Beyaz Üstünlüğü Hakkında Bilgi Veriyor

Birçok akademisyen Roma İmparatorluğu’nun düşüşü hakkında yazılar kaleme alıyor, fakat çok az araştırmacı 1. yüzyılda Roma’nın yükselişinin ne anlama geldiğine odaklanıyor. Tarih ile arkeolojiyi birleştiren bir yaklaşım benimsenerek bakıldığında Roma’nın yükselişi; siyasetin evrimi, ailenin önemi ve beyaz üstünlüğü hakkında bize birçok ders verebilir.

MÖ 300-280 yıllarına tarihli Esquilino Nekropolis’inden bir Antik Roma freski. Freskte Romalılar ve Romalı olmayanlar arasında, şiddet içermeyen bir politik sahne yer alıyor. C: Wikimedia Commons

Michigan Üniversitesi’nden arkeolog Nicola Terranato yeni çıkacak olan “İtalya’da Erken Roma Genişlemesi (Early Roman Expansion into Italy)” adlı kitabında milliyetçi bir kimliğin öngörüldüğü  ve Cumhuriyet ve İmparatorluğun güvence altına alındığı eski kültürel evrim düşüncesini reddediyor. Aksine, Roma tarihinin büyük ölçüde aile seviyesindeki entrikalar ve bireysel politik arzular üzerine kurulan durumsal bir gelişiminin olduğunu savunuyor.

Forbes’ten Kristina Killgrove, Prof. Terranato ile  görüşerek onun böyle düşünmesine yol açan şeyleri ve kitabından alabileceğimiz derslerin neler olduğunu sordu.

Kristina Killgrove: Roma Arkeolojisi alanına ilgi duymanızı sağlayan ilk kıvılcım ne olmuştu?

Nicola Terrenato: Roma’da büyüdüm, Roma duvarlarının hemen dış taraflarında. O yüzden de arkeoloji hep etrafımdaydı. Küçük bir bahçemiz vardı ve ben babama bahçe işlerinde yardım ederken  kırmızı astarlı bir Afrika çömleğinin parçalarını bulduk. Onları toplayıp düşündüğümü hatırlıyorum. Neydi bunlar? Bize ne anlatabilirdi? Sonunda, Roma Üniversitesi’ne gittim, burada benden en çok Nero’nun portresi ya da her neyse onun hakkında bir şeyler öğrenmemi istediklerini öğrendiğimde çok korkmuştum ve fark ettim ki antik sanata ilgim yokmuş, sıfırmış. Doktoramı Pisa Üniversitesi’nde yaptım, çünkü orasının eğilimi daha çok arkeolojik alan çalışmasına yönelikti. Orada çok katı bir arkeolojik çalışma yapabileceğimizi öğrendim, örneğin tarihleme için çok değerli olan bir gaz lambası tipolojisi oluşturmak gibi. Ama aynı zamanda bir çömlekten yağlar çıkarabilmenizi ya da ekonomik tarihle ilgili çıkarımlar yapmak için bir villayı çözümlemenizi sağlayacak bir laboratuvar tekniği de geliştirebilirsiniz. Yerde bulduğunuz bu şeyler size bir şeyler anlatıyor, ancak görmediğiniz büyük bir şeyin küçük bir örneğini. O zamanlar, arkeolojinin tarih yazmanın bir aracı olduğu fikrine kapıldım.

Volterra’daki Roma tiyatrosu MÖ 1.yüzyılda İmparator Augustus döneminde inşa edildi. C: Getty

Killgrove: Kariyerinizin başında, belki de o zamanlar bilmiyor olsanız da, antik Roma dünyasını anlama biçiminize yol açan belirli bir proje var mıydı?

Terrenato: Doktora tezim, Toskana’daki Etrüsk zamanlarına dayanan Volterra adlı bir alan hakkındaydı. Danışmanım Andrea Carandini, MÖ 500-100 yıllarında Latince konuşan insanların İtalyan yarımadasının tamamını ele geçirdiği bir dönem olan Roma Fethi dönemi hakkında villa ya da büyük tarım arazisi formunda kanıtlar bulmam gerektiğini söyledi. 1980’lerde mevcut olan erken Roma genişlemesinin güçlü bir Marksist yorumuydu.

Onlarca kilometrekarelik bir alanda öğrencilerden oluşan bir ekiple araştırma yapıyordum ve hiç villa bulamadım. Sonra da şu düşünceyi geliştimeye başladım, belki de İtalya’nın villalarının olmadığı, Roma fethi olarak adlandırılan fetihlerin özellikle rahatsız edici bir olay olmadığı çünkü bu küçük çiftliklerin savaştan önce kurulduğu ve sonra da devam ettikleri bir yeri vardı. Bana göre arkeolojinin, bu küçük çiftçilerin tarihçilerin dev bir olay olarak tanımladığı bir olaydan tamamen sıyrılabildiklerini gösterebilmesi harikaydı!

Killgrove: Eğer arkeolojik kanıtlar bu muazzam, dünyayı değiştiren bir fetih olayını desteklemiyorsa; o zaman neden bugün dahi Roma’dan güçlü bir siyasal gücün sembolü olarak bahsediyoruz? Roma, geliştirmekte olduğunuz bu arkeolojik tarihi resmin neresinde duruyor?

Terrenato: Roma, Karl Marx’tan Russell Crowe’ye, A.S. futbol takımının bayrağından Hannah Arendt’in Hitler ve totaliterlik üzerine yaptığı tartışmaya birçok farklı kültürel, entelektüel ve popüler söylem seviyelerinin kesiştiği  bir noktada duruyor. Roma her zaman her yerde bulunan ve üzerine konuşulması zor olan bir nesnedir, çünkü hepimizin Roma hakkında bir şeyler bildiğimizi düşündüğümüz bir seviye vardır. Onu gladyatörlerle ve acımasız askeri fetihlerle dolu bir kurgu olarak hayal ederiz. Ayrıca Roma’nın sağ alt hareketin sembolü haline geldiği bir seviye de bulunur. Ancak bu sürekli olarak ayrılmıştır ve ayrıca onun “bizim” geçmişimiz olduğu varsayılmaktadır.

Erken Roma Genişlemesi” adlı kitabın ilk bölümü, tüm bu ağın dağılımını nasıl başlatabileceğimize ve MÖ 1. binyılda, Roma’nın pek çok şehir devletinden birinden İtalya’daki baskın bir kültürel güce nasıl geçtiği ile ilgili. Onun kaderinde bu yoktu: MÖ 600’de Roma’nın en son halinde nasıl olacağına dair kimseyle iddiaya giremezdiniz.

Victoria & Albert Müzesi’nden Roma İmparatorlarının resmedildiği büstler. C: Gleamhound / Wikimedia Commons

Killgrove: Roma’nın bir simge olarak, özellikle de sağ beyaz milliyetçiler tarafından kendilerine mal edildiği düşüncesi, Donna Zuckerberg’in  yeni kitabı “Not All Dead White Men” ve Sarah Bond’un antik heykellerdeki aklamalar üzerine araştırmaları ile birlikte şu anda Roma akademisyenleri arasındaki tartışmalar arasında oldukça popüler. Kitabınız, Roma fethi anlayışımızı bu tartışmaya katkı sağlayacak şekilde gözden geçiriyor mu?

Terrenato: Kesinlikle. Roma emperyalizminde bu görüşlerin köklerinin ne kadar derin olduğunu ve ne kadar önyargılı olduklarını göstermek önemlidir. Öncelikle ve en önemlisi, Romalılar kendi emperyalizmlerini haklı çıkarmakla ilgilenen insanlar tarafından kullanılmıştır. Oysa Roma fethi ve hatta imparatorluğu yapısal olarak modern imparatorluklardan farklıdır. Romalılar başından beri özellikle kendilerini açık gösterdiler. Kitabımda onların emperyalist davetlerinin bu kadar başarılı olmasını sağlayan şeyin bu olduğunu savunuyorum. Eğer Romalı olmayan yerleşik bir elitseniz, bir Roma vatandaşı olmanız, konsol üyesi olmanız ya da orduyu yönetmeniz hoş karşılanırdı.

Romalılar, bugün ABD’de birçok kişinin sahip olduğu gibi Amerika’nın göç nedeniyle kimliğini kaybedeceği endişesine sahip değildi. Bunun ana sebebi açıklıktı. Sonunda en üste çıkan hep Roma olacaktı, Kartaca değil. Çünkü Kartaca vatandaşlığı aynı şekilde değildi. Roma’nın İtalya’daki müttefikleri  Roma’ya onun askeri bir makine olduğu için değil, Roma’nın güç dağıtımına izin verebileceklerini gösteren 200 yıllık bir geçmişe sahip olması nedeniyle ona bağlı kalıyordu.  Roma’da, Septimius Severus gibi Afrikalı olabilir, imparatora dönüşebilirsiniz.

Killgrove: O halde, Romalıların başarısının esas olarak dahil edilmeye dayandığını, oysa modern ve modern öncesi imparatorlukların dışlamaya odaklandığını söylemek doğru olmaz mı?

Terrenato: Evet ve hayır. Bu imparatorluğun alt sınıfa karşı ayrımcılık yapan korkunç bir ataerkil imparatorluk olduğunu her zaman aklımızda tutmamız gerekiyor. Bu yüzden, seçkin bir katılım söz konusu. Romalıların yapmadığı şey etnik ayrımcılıktı. Onlar yeni arkadaşlar ve müfettikler yapmaya, dünyanın çeşitli yerlerinden diğer elitleri getirmeye çok istekliler. Ancak, kendi işçi sınıfının veya herhangi bir işçi sınıfının saflardan yükselmesine izin vermekte isteksizler. Romalıları kendi politikamızı haklı çıkarmak için (iyi ya da kötü) kullanmak istememeye dikkat etmeliyiz. Romalılara nasıllarsa öyle bakmak, bu çok kişinin yaptığı bir şey değil.

Killgrove: Bunu nasıl yapabiliriz? Kültürel antropolojide araştırmacılar hem içsel hem de dışsal yaklaşımları kullanabilirler (içeriden bakış açısı ve dışarıdan birinin kültürü anlama perspektifi) ancak elbette eski Romalılarla konuşamayız.

Terrenato: Bizim Roma’ya bakış açımız kesinlikle içeriden. Örnek olarak, Floransalı bir devlet adamı olan Machiavelli, çalışmasında kendisini odasına kilitledi, bir Roma togası giydi, Livy’yi okudu ve “Şimdi akranlarımla konuşuyorum” dedi. Burası Romalıları tanıdığımızı veya Romalılar gibi olabileceğimizi düşündüğümüzde her şeyin yanlış gittiği yerdir. Neredeyse geçmişteki Roma dışında bir yabancı ülkeymiş gibi.  Ancak kitabımın noktalarından biri, Roma’nın geçmişte kalan herhangi bir parça kadar gizemli olduğudur.

 

C: Getty

Killgrove: Gizemlerden bahsetmişken, Roma’nın MS 5. yüzyılın başlarında, Roma’nın bin yıl öncesindeki yükselişinden daha fazla düşmesinin sebeplerini anlamak için daha fazla çalışma yapıldığını hissediyorum. Bilim insanları neden Roma’nın Düşüşü konusuna şehir devleti olarak gelişmesinden daha net bir şekilde odaklandılar?

Terrenato: Birçok yönden, yükselişin kendini kanıtladığı düşünüldü. Roma’nın çok büyük olmasına karşılık, nasıl düşebilir ki? Neyin yanlış gittiğini bulmak ve bir ders öğrenmek zorundayız ki hatayı tekrar etmeyelim. Bu aynı zamanda beyaz üstünlükçü söylemin bir parçasıdır. Roma’nın herkesin kıçına tekmeyi bastığı kabul edildiği için bu fikir bariz bir biçimde imparatorluğun yükseldiğini göstermektedir. Burada bir özcülük, bir üstünlük duygusu var: Romalılar daha iyi, bu yüzden elbette bir kez gittiklerinde herkesin üzerinde dolaşmaya başlayacaklar.

Killgrove: Kitapta, Roma devletini ve nihayetinde İmparatorluğu oluşturmak için baştan itibaren birbirine dokunmuş olan çeşitli konuları – ekonomik, politik, sosyal – ele almanın önemli olduğunu savunuyorsunuz. Tarih, arkeoloji ve klasiklere daha geniş bir şekilde uygulanabilecek bu eleştirel yaklaşımdan ne gibi dersler çıkarabiliriz?

Terrenato: Tarihin tamamı birbiri ile alakalıdır. Ancak burada soru, neyi alakalı kıldığınız ve onu alakalı kılmak için metodolojik olarak uygun ve doğru olan yolun ne olduğudur. Örneğin, biz aynı Romalılar gibiyiz demek geçmişin kötü tarihçiliğine ve günümüzün daha da kötü siyasetine yol açan bir kısayoldur. Bu, diğer birçok tarih alanında olmaz. Birkaç Amerikalı hakkında çok şey bildiği Peru’daki Wari’yi alın. Onların fetihlerini incelemek size tarihsel nedenselliğin nasıl işe yarayabileceğini, hangi süreçlerin işlediğini, insanların ve fikirlerin nasıl etkileşime girdiğini söyleyebilir – ve geçmişin yapısal mantığını temizleyebilir ve bunu diğer dönemlere uygulayabiliriz. Roma ile de aynı şeyi yapmalıyız.

Kitabımda göstermeye çalıştığım şey, birçok elit ailenin Roma İmparatorluğu gibi bir soyutlamaya değil, kendi soylarına öncelikli sadakat duyduğu. Bu, tarafları değiştirmenin kolay olduğu gerçeğiyle gösteriliyor. Roma siyasetçileri kendilerine sahip çıkıyordu. Bu modern zamanlarda şaşırtıcı bir düşünce değil ancak Romalılara inanılmaz bir devlet anlayışı atfediyoruz. 246 yılında konsolosun sadece kendi ceplerini doldurduğunu söylemek neredeyse skandal olmuş, oysa ABD’li bir kongre üyesinin yalnızca kendi seçmenlerini ve seçimlerini gözettiğini söylemek tamamen normal.

İşte kitabımda verdiğim bir örnek: Önceki zamanlarda, Roma’nın hemen dışında Tusculum ile ilgili bir sorun var. Roma’da, Tusculum kralları gibi olan Fulvii’nin önderliğinde bir ordu ortaya çıkar ve Romalılar nöbet tutar. Bunu, Roma tarihçisi Livy’den biliyoruz; bu da, önümüzdeki yılın Tusculum ordusunun generalin Roma’da bir konsolos olduğunu ve Tusculum’a karşı askeri bir zafer kazandığını söyler. Kral Düşman olduktan 12 ay sonra Roma sulh yargıcı olmaya gider. Livy’nin bunu telafi etmesi için bir neden yoktur, ancak birçok bilim insanı birinin bu kadar çabuk ve tamamen nasıl bir tarafa geçebileceği konusunda insanın kafasını karıştırır.

Ancak, kitapta bahsettiğim gibi, elitlerin müzakere etme ve birebir konuşmalarına imkan var ve bunu derin bir vatanseverlikten ziyade ailelerinin durumunu yükseltmek için yapıyorlar. Seçkinlerin oturduğu ve konuşup bir çözüm bulmaya çalıştığı arka kanal ağları var – ve şu ana kadar Roma’nın yükselişini anlamada bu fikir tamamen göz ardı edildi. Bu anlamda bakmaya başladığınızda, bugün aslında politikacıların yaptığı budur; ABD hükümetinin kapattığı olaylarda olan da bu.

Romalıları Etrüsklere karşı düşünürsek, tarihin sadeleştirilmesini sağlıyoruz, çünkü bu durum çok daha karışık; tıpkı Trump’ın Suriye’yi bırakması gibi bir şey. Bireysel faaliyetlerin geçmişte olmasına izin verelim ve modellemesi zor olan tarihin karmaşasını anlamaya çalışalım. Her yıl, imparatorlukların nasıl bir araya getirildiğini ya da tarihin nasıl gerçekleştiğini anlamaya yaklaşmaya çalışmalıyız. Tarihin tüm dönemleri çok karmaşık, bireysel ajandaların iç içe geçmiş duvar halıları hali gibi. Bu terimlerle düşünmeye başladığınızda, birçok unsur daha anlaşılır hale gelmeye başlar.

Roma’da Kolezyum’un yanındaki Fori Imperiali Bulvarı üzerinde bulunan Trajan Forumu’nun önüne yerleştirilen İmparator Augustus heykeli. C: Getty

Killgrove: Yani basit açıklamaları sevmiyorsunuz, asıl taşıyıcıların bunun tek bir insan ya da iklim değişikliği ile olduğu gibi düşüncelerini ?

Terrenato: Bunların hepsinin Augustus’un o sabah uyandığı ya da o yıl ne kadar buğday yetiştirildiği ile ilgili olanları söyleyenlerin hiçbirini sevmiyorum. Evet, bireysel psikoloji var, ama kurumsal ve soy kimlikleri çok güçlü. Bu biraz kafa karıştırıcı çünkü bugün Romalılardan çok daha bireyselci olma eğilimindeyiz; Romalılar ve ilk İtalyanlar kendilerini önce grupların üyeleri ya da genişletilmiş soylar olarak görüyorlardı.

Killgrove: Trump ailesinin şu anda olduğu gibi, Romalıların güçlü soylarının hükümeti yarattığını mı söylüyorsunuz?

Terranato:  Sadece Trump değil – politikacıların yaptığı budur. Ayrıca Bush’lar, John ve John Q. Adams, Özbekistan’ın diktatörü de öyle. Fakat Romalılar için, bu çok daha büyük bir grup insan demek. Ailenin bu unsuru, kültürlerinin uzun vadeli bir yönüdür; oysa bizim için öyle değil ve bizim geniş ailelere ne olacağı konusunda çarpıcı bir ilgi eksikliğimiz var.

Killgrove: Öyleyse Roma arkeolojisi bize bireyler üzerindeki bu odağa karşı bir karşılaşma noktası sağlıyor mu?

Terrenato: Kesinlikle. Bu seçkin ailelerin her birinin bireysel işleyişini asla bilemeyeceğim. Fakat ailelerin devam etmesi için doğru bir şey yapmaları gerektiğini biliyorum. Arkeolojiyle, çok güçlü olduğunu düşündüğüm genel kalıbı görebiliyorum. Ancak her ikisi de gereklidir – arkeolojisiz antik tarih idealizmdir, ancak tarihsiz arkeoloji odakta çok materyalisttir.

Kitapta karmaşık bir fenomeni tanımlamaya çalışıyorum ve daha geniş bir şekilde bakmak önemli. Örneğin, MÖ 400 civarında antik dünyada çok sayıda şehir devleti var ve hepsi büyümeye başlıyor: Makedonya, Roma, Kartaca, Syracusan, Tarentine ve liste devam ediyor. Önceki 500 yıl boyunca kendi işlerini yapmaktan mutluluk duyan tüm bu şehir devletleri aniden harekete geçti ve birbirleriyle çatışmaya başladı. Bunun bana söylediği – ve şaşırtıcı bir şekilde, daha önce hiç söylenmemiş olan –  tıkırdayan bir şey olması gerektiğidir ve yalnızca Romalıların kafasında değil. Emperyalist genişlemeyi mümkün kılan bir dizi dişli var ve bu herkes harekete geçiriyor

Roma sadece hüküm sürüyor ve Roma emperyalizmi birçok emperyalizmden sadece biri. Roma bitiş çizgisini geçiyor ve nedenini sormalıyız.

Killgrove: Peki, Roma neden bitiş çizgisini geçiyor?

Terranato: Sonunda, asıl taşıyıcının ne olduğunu bilmediğimi ya da bir tane olup olmadığını bilmediğimi söylüyorum. Tek bir nedene çok fazla odaklanırsak, indirgemeciliği riske atarız. Fakat Romalıları daha iyi anlayabilmemiz için elimizden geldiğince fazla konu takip etmenin hayati önemi olduğunu düşünüyorum.

Killgrove: Belli ki insanların kitabınızı okuması gerektiğini düşünüyorsunuz, peki kitap kime yönelik?

Terranato: İnsanların bunu Roma olduğu için okumasını istemiyorum. Aksine, insanların Roma hakkında nasıl konuştuğum için okuduğunu umuyorum. Buradaki girişimim, en azından Charlemagne’den bu yana baskın olan bir anlatı karşısında uçmak. Tercüme edilmemiş Latince terimleri kullanmadığım, dikkatlice yazılmış bir kitaptır; çünkü bu alışkanlık, klasik bir geçmişe sahip olmayan insanları dışlamak içindir. Sık sık söylüyorum, klasikliğin tanımı bir tanım yerine bir değer yargısı olan tek alandır. Bu kitap klasikleri sıradan yapma çabasıdır – Roma tarihini öğrenebileceğimiz ve öğrenmemiz gereken başka bir insanlık tarihi parçası yapmak.


Forbes. Kristina Killgrove. 24 Haziran 2019

Arkeofili / arkeofili.com/

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için