Blog

Þžu16

Tarihin Defacto Firavunlarý Nubialýlar ve Devam Eden Tarih

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik MýsýrAsurAugustusfiravunGüney MýsýrhýristiyanlýkKermaMeroeNabataNubiaRomaSudan



Tarihin Defacto Firavunlarý Nubialýlar ve Devam Eden Tarih...

Yazar:  Tarih: 16 Þubat 2017

Nubialýlar, Romalýlarla savaþtýlar, Mýsýr’ý firavun olarak yönettiler ve bugün hayran kaldýðýmýz piramitlerin pek çoðunda onlarýn parmaðý vardý. Antik bir halk olan Nubialýlar tarihin derinliklerinde kaydedilmiþ bir halktan ötesi, bugün hala Sudan ve güney Mýsýr’da bizimle beraber yaþayan bir halk.

Antik zamanlarda, Nubialýlarýn bazý hükümdarlarýnýn “Candaces” veya “Kandakes” olarak anýlan kadýnlar olduðu bilinmektedir. Arkeologlar bu yöneticilerin çoðu zaman fazla kilolu kadýnlar olduklarýný gösteren pek çok oymaya da rastladýlar.

Eski Nubialýlar hakkýnda bilinen bir baþka önemli konu ise okçuluk becerileri olmuþtur. Mýsýrlýlar onlarýn ülkesini “Ok’un topraðý” anlamýna gelen “Ta-Seti” olarak da adlandýrmýþlardýr. Bununla birlikte Nubian hükümdarlarýnýn oku atmayý kolaylaþtýran taþ yüzük ve okçuluk ekipmanlarý ile gömüldüðü bilinmektedir.

Bugün Nubialýlarýn zengin tarihinin kalýntýlarý Sudan ve güney Mýsýr’da her alana yayýlmýþ durumdadýr ve Nubialýlarýn zengin tarihi tarih öncesi çaðlardan günümüze aktarýlmaya devam etmekte ve hala yaþamaktadýr. Ayrýca bölgede Nubia tarihini ortaya çýkarmayý hedefleyen pek çok arkeolojik kazý yapýlmakta ve her geçen gün keþiflere bir yenisi eklenmektedir.

Kerma

Ýlk hominidler muhtemelen Sudan ve güney Mýsýr’a 2 milyon yýl öncesinde varmýþlardý. 7,000 yýl önce, bölge insanlarý avcýlýk ve toplayýcýlýkta devam eden bir yaþamdan evcil hayvanlara dayanan bir yaþama geçiþ yaptýlar. Daha sonrasýnda ise Nil’in bereketi ile beslenen topraklarda tarým yaparak kalýcý ilk yerleþim kurmaya baþladýlar.

Yaklaþýk 4500 yýl önce ise, Nil nehrinin üçüncü kataraktýnýn (kataraktlar, tekneyle seyahat etmeyi zorlaþtýran doðal engeller içeren sýð alanlar) hemen kuzeyinde geniþ bir yerleþim büyüdü. Kerma olarak bildiðimiz bu yerleþimde yaþayan insanlar bir yazý sistemi kullanmamýþ olmasýna raðmen o bölgenin Antik Mýsýr kayýtlarýndaki “Kush” bölgesi olduðunu bilmekteyiz.

Kerma’da yürütülen arkeolojik çalýþmalar yaklaþýk 30 yýlý aþkýn bir süredir Ýsviçreli bir ekip tarafýndan yürütülmekte. Ekip, yürütülen çalýþmalarda tapýnak kalýntýlarý, mezarlýklar ve burçlarý ile beraber þehri çevreleyen bir sur sistemini keþfettiler. Yapýlan araþtýrmalar, kentin altýn, fildiþi ve sýðýr ticareti ile zenginleþtiðini göstermekte. Kerma’nýn geniþ bir alýný kontrolu altýnda bulundurduðu düþünülmesine raðmen bu alanýn kesin sýnýrlarý bilinmemektedir.

Mýsýr Ýþgali

Yaklaþýk 3500 yýl önce ise, gittikçe büyüyen ve zenginleþerek etrafýndaki tüm kaynaklarý ve zenginliði hakimiyeti altýna almayý planlayan Mýsýr, güneyin zengin merkezi Kerma’ya göz dikti. Bu amaçla beraber Nubia ve Kerma’yý iþgal etmek adýna bir dizi askeri hareket baþlattýlar. Baþarýya ulaþan Mýsýr firavunlarý Nubia’ya valileri gönderdiler ve bölgeyi kontrol altýnda tutabilmek adýna bölgede irili ufaklý pek çok yeni yerleþim alaný kurdular.


Bu yerleþim alanlarýndan birisi bugün “Batý Amara” olarak bilinmekte ve burada arkeolojik araþtýrmalar yürütülmekte. Araþtýrmalarý yürüten ekip, yaptýklarý kazýlarda Batý Amara’daki bazý insanlarýn üzerinde firavunlarýn adý yazan “bok böcekleri” ile gömüldüklerini keþfettiler. Bunlardan birinin üzerinde “Ýki ülkeyi kuran, tanrýlardan doðan Amun-Ra ve Ra-Horakhty’nin sevgilisi Ramesses” yazmaktaydý.

Baðýmsýzlýk ve Hakimiyet

Bugünden yaklaþýk 3000 yýl önce Mýsýr’ýn benzersiz gücü merkezi hükümetin daðýlmasý ile beraber geriledi. Uzmanlar tarafýndan “Deniz insanlarý” olarak adlandýrýlan bir grup tarafýndan yapýlan saldýrýlar (Akdeniz coðrafyasýnda Mikenlerden, Hititlere kadar bu saldýrýlarýn etkin olduðu düþünülmekte) ve bunlara eklenen bir takým faktörler bu gerilemede rol oynadý ve klasik Mýsýr devleti parçalandý.

Mýsýr’ýn gücü azaldýðýnda, Nubialýlar baðýmsýzlýklarýný tekrar ellerine alabileceklerini düþünmeye baþladýlar. Nil nehrinin dördüncü kataraktýnýn yakýnýnda bulunan Napata adlý bir þehirde bulunan bir krallýk giderek daha güçlü bir hale gelmeye baþladý. Napata’nýn egemenlik alaný gittikçe büyüyerek geniþledi ve Kral Piye döneminde (M.Ö. 743-712) ilk kataraktýn kuzeyine kadar geniþleyen Napata en sonunda Mýsýr’ýn tümüne hakim oldu.

Nubia krallarý Mýsýr’a hakim olmalarý ile beraber kendilerini firavun olarak kabul ettiler ve bazen Mýsýr’ýn “25. hanedanlýðý” olarak adlandýrýlan yeni Mýsýr’ý ( kurdular. Nubia krallarý sadece Mýsýr’ýn kitaplarýný deðil, ayný zamanda Mýsýrýn yazýsýný, geçmiþten kalan piramit geleneðinide sahiplendiler. Nubialýlar firavunlarýnýn iþlerini kaydeden uzun yazýtlar ve piramit inþaasýna devam ettiler. Arkeologlar bugün o dönemden kalma pek çok piramit keþfetmiþ bulunmaktalar. “Sedeinga” olarak adlandýrýlan bir yerde bulunan bir mezarlýkta araþtýrmacýlar en az 35 adet piramit buldular.

Ýbranice Ýncildeki bir pasajda, Nubia kralý Taharqa döneminde (M.Ö. 690-664) Küdus yakýnlarýnda Nubialýlar ile Asüriler arasýnda yapýlan önemli bir savaþtan bahsedilmekte.

Ýnatçý bir düþman olan Asuriler savaþý kazanarak Kral Taharqa’yý  Mýsýrýn baþkenti olan Memphis’ten sürmeyi baþardýlar. Nubialýlar Tanutamani döneminde (M.Ö. 664-653) ise Mýsýr topraklarýndaki bütün hakimiyetlerini kaybettiler.

Meroe

Nubialýlar Asuriler tarafýndan yenilgiye uðratýlýp Mýsýr’daki hakimiyetlerini kaybetmeleri ardýndan Mýsýr, Persler, Makedonlar ve Romalýlar dahil olmak üzere bir dizi yabancý güç tarafýndan yönetildi. Bu dönemde Mýsýr’ýn tamamen baðýmsýz olduðu kýsa aralýklarda bulunmaktadýr.

Nubialýlarýn terkettikleri topraklar yabancýlar tarafýndan yönetilirken Nubialýlar yaklaþýk M.Ö. 300’de ise eski baþkentleri Napata’nýn güneyindeki Meroe kentine taþýndýlar. Yeni baþkentlerine geçmiþten kalan deðerlerini de taþýyan halk orada yeni saraylar, tapýnaklar ve piramitler inþa etmeye devam ettiler. Ayrýca bugün tümü ile çözülememiþ olan “Meroitik” olarak adlandýrýlan yeni bir yazý sistemi de geliþtirdiler.

Eski metinler ve arkeolojik kalýntýlar ise Nubialýlarýn kadim topraklarýndan tümü ile vazgeçmediðini ve gücünü topladýðýnda dünyanýn gördüðü en büyük ordu olan Roma ordusu ile de savaþtýðýný göstermekte. 1910 yýlýnda Meroe’de yapýlan ünlü bir arkeolojik keþif ise bu savaþlarýn akýbeti hakkýnda önemli bilgiler vermekte. Bu keþifte Roma Ýmparatoru Octavian’a (daha sonra Augustus olarak anýlýr) ait bronz bir büst ortaya çýkarýlmýþ. Arkeologlar bu büstün Roma hakimiyetindeki Mýsýr’a Nubialýlar tarafýndan yapýlan bir baskýnda ele geçirildiðini ve savaþ ganimeti olarak Meroe’ye getirildiðini düþünmekteler. Eski kayýtlara göre ise  M.Ö. 20 civarýnda Roma ile Meroe, arasýnda bir barýþ antlaþmasý yapýldýðý bilinmekte.

Barýþ antlaþmasý ardýndan süre gelen bir kaç yüzyýllýk süreçte Meroe ile Roma arasýndaki anlaþmanýnda etkisi ile baþta ticari anlamda olmak üzere göreli bir istikrar dönemi olduðu bilinmekte. Ancak arkeolojik kalýntýlar M.S. 300 civarýnda Meroe’nin gittikçe gerilemeye baþladýðýný ortaya koymakta. Arkeologlar bu duruma çölleþme, ticaret yollarýnýn kaybý da dahil olamak bir takým faktörler üzerinden açýklama getirmekteler.

Roma Ýmparatorluðu’ndaki insanlarý Ms.4 ve 5 yüzyýllarda büyük yoðunlukla Hristiyanlýða geçmiþtiler. Ayný dönemde Nubia coðrafyasýda bu yeni dinle tanýþmaya baþladý. Meroe çöktüðünde yerine gelenler ise bir dizi Hristiyan krallýk oldu. Bu yeni krallýklar katedraller, manastýrlar inþa ettiler. Günümüz bilim adamlarý tarafýndan “Eski Nubice” olarak adlandýrýlan bir dil olan “Koptik”i’de içeren bir dizi yeni dil Nubia’da geliþti.

Devam eden tarih

Nubia’yý ve Nubialýlarý “kayýp bir medeniyet” olarak adlandýrmak oldukça yanlýþ olurdu. Çünkü onlar bugün hala sayýlarý tam olarak bilinmemekle birlikte Mýsýr, Sudan ve komþu ülkelerde yaþamaya devam etmekteler.

Son zamanlarda ise geniþ bir coðrafyada karþýlaþýlan ve kadim halklarýn tümüne musallat olmuþ ayrýmcýlýk problemi ile karþý karþýya kalmaktalar. Ekonomik kalkýnma, milliyetçilik gibi bir takým alýþagelmiþ ve tanýdýk nedenler ile binlerce senedir yaþadýklarý topraklardan sürüldüler. 1970 yýlýndan tamamlanan Aswan barajý ile beraber güney Mýsýrdaki Nubia köyleri sular altýnda kaldý ve Nubialýlar binlerce senelik birikimlerini býrakarak topraklarýný terk etmek zorunda býrakýldýlar. Nubialýlar Mýsýr hükumetinden o zamandan beri tazminat talep etmekteler. Ayrýca sular altýnda kalmasý planlanan ancak sular altýnda kalamamýþ olan köylerine geri dönme haklarýný istiyorlar.

Sudan’da da benzer bir problem ile bugün de karþý karþýyalar. Nubialýlar eðer Sudan’daki baraj inþaatlarý tamamlanýrsa kadim topraklarýnýn bir kýsmýnýn daha sular altýnda kalmasý ve tarihsel baðlarý olan o topraklarý terk etmek durumunda kalacaklar. Bu planlanan baraj inþaatlarý dýþýnda Sudan’da bugün faal olan Merowe barajý yapýmýnda yaklaþýk 50.000 Nubialý topraklarýný terk etmek durumunda kalmýþtý.

Dünyanýn kadim halklarý yaklaþýk bir tarihle sýnýrlamak doðru olmamakla birlikte sömürgecilik faaliyetlerinin baþýndan bugüne pek çok farklý neden ile topraklarýndan edilmekte, planlý bir yok ediliþe kurban edilmekte ve asimilasyona uðratýlmaktadýr. Kültürel tekelcilik, modern ihtiyaçlara getirilen kalkýnma adý altýndaki yýkýcý çözümler, yakýn tarihimize damga vurmuþ ve tarihinin derinliklere gömülmesi kaçýnýlmaz olan Ulus-Devlet modeli arasýnda kültürlerini, yaþam anlayýþlarýný ve onlarý binlerce sene öncesinden bugüne taþýyan sürdürülebilir yöntemlerini terk etmek zorunda býrakýlan kadim halklarýn bir halkasý olan Nubialýlar mücadelelerini bugünde sürdürmekteler.

www.arkeofili.com

Bu yazý hakkýnda yorum bulunamamýþtýr. Ýlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazýya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayýr* Her defasýnda yeniden girmemeniz için