Blog
Taş Aletler, Avrupa ve Yakın Doğu’da Bağımsız Gelişmiş
On yıllar boyunca araştırmacılar, Avrupa’daki pek çok teknolojik yeniliğin Yakın Doğu’dan gelen erken modern insanlar tarafından tanıtıldığını varsaydı.
Zeynep Şoray - www.arkeofili.com
İtalya ve Lübnan’da bulunan taş aletler, 42.000 yıl önce Avrupa ve Yakın Doğu’daki insanların farklı yaklaşımlar benimsediklerini gösteriyor.

Ahmarian kültürüne ait Ksar Akil’deki taş alet örnekleri (a ve b) ile Protoaurignacian kültürüne ait Grotta di Fumane (c) ve Grotta di Castelcivita’daki (d) örnekler. Falcucci ve Kuhn, nihai biçimlerdeki benzerliklere rağmen bu aletlerin üretiminde kullanılan teknolojik süreçlerin çarpıcı biçimde farklı olduğunu buldu. C: Falcucci, A., & Kuhn, S. L. (2025).
Tübingen Üniversitesi’nden Dr. Armando Falcucci ile Arizona Üniversitesi’nden Prof. Steven Kuhn’un yaptığı karşılaştırmalı analiz, taş alet yapım teknolojisinin iki bölgede bağımsız olarak geliştiği ve Yakın Doğu’dan Avrupa’ya göçle taşınan bilgiyle açıklanamayacağı sonucuna vardı.
Yakın Doğu, atalarımız Homo sapiens’in Afrika’dan dışa yayılımı için kritik bir biyocoğrafi koridor işlevi gördü. On yıllar boyunca araştırmacılar, Avrupa’daki pek çok teknolojik yeniliğin Yakın Doğu’dan gelen erken modern insanlar tarafından tanıtıldığını varsaydı.
Bu bağlamda, yaklaşık 42.000 yıl önce Güney Avrupa’da ortaya çıkan Proto-aurignacien kültürü, Levant’taki Homo sapiens gruplarının yaygın biçimde Ahmarian kültürünün batıya uzantısı olarak değerlendirildi.
İlk Niceliksel Analiz
Pek çok araştırmacı Ahmarian ile Proto-aurignacien arasındaki kültürel benzerlikleri not etmiş olsa da, Falcucci ve Kuhn’un niceliksel analizine kadar arkeolojik kayıtlarının sistematik bir karşılaştırması yapılmamıştı.
Araştırmacılar, Ahmarian kültürünü temsil etmek üzere, Avrupa’ya en yakın Ahmarian yerleşimlerinden biri olan Lübnan’ın Beyrut kenti yakınındaki Ksar Akil arkeolojik sahasından binlerce taş aleti inceledi. Proto-aurignacien buluntuları ise İtalya’daki üç kilit siteden alındı: kuzeydoğuda Verona yakınındaki Grotta di Fumane, kuzeybatıda Ventimiglia yakınındaki Riparo Bombrini ve güneyde Salerno yakınındaki Grotta di Castelcivita.
“Yüzeyde, bu farklı bölgelerden taş aletler birbirine benzer görünebilir. Ancak biz daha derine inerek, tam olarak nasıl üretildiklerini ayrıntılı biçimde incelemek istedik” diyor Kuhn.
Falcucci, “Sahaları karşılaştırırken esas olarak kompozit aletler için taş dilgilerin üretimine odaklandık; çört yumrularının, keskin kenarlı düzenli bıçaklar elde etmek üzere nasıl biçimlendirildiğini dikkatle yeniden kurguladık” diyor.
Analiz, Ahmarian ve Proto-aurignacien zanaatkârlarının eserlerini üretme biçimlerinde çarpıcı farklar ortaya koydu. Her iki bölgede de taş aletler zamanla giderek küçülmüştü. Bu durum, karmaşık kompozit aletlerin gelişimini yansıtıyordu. Ancak iki bölgede de küçük bıçaklar sistematik biçimde üretilmiş olsa da, bunu yapma yolları birbirinden çok farklıydı.
“Genel olarak, Yakın Doğu’daki Ahmarian ve Ahmarian sonrası kültürlerin teknikleri, İtalya’daki Proto-aurignacien kültürünün teknikleriyle örtüşmüyor. Yongalama yöntemlerindeki farklar, Avrupalı avcı-toplayıcıların fırlatmalı av silahı (ok/mızrak) teknolojilerini bağımsız olarak geliştirdiklerini gösteriyor” diyor Falcucci.

Yaklaşık 42.000 yıl önceki deniz seviyesi yeniden yapılandırmasıyla birlikte analiz edilen alanların coğrafi konumlarını gösteren Akdeniz haritası. C: Tübingen Üniversitesi
En Erken Tarihimizi Yeniden Kurgulamak
“Avrupa’daki tüm Paleolitik teknolojik yeniliklerin Yakın Doğu’dan ardışık göç dalgalarıyla getirildiği yönündeki yaygın varsayım yeniden değerlendirilmeli” diyor Kuhn.
Falcucci, “Artan biyomoleküler ve fosil kanıtlar, Homo sapiens’in en az 60.000 yıl önce Avrasya’ya yayılmaya başladığını ve yerel Neandertal ile Denisovalı popülasyonlarla bir arada yaşayıp onlarla melezleştiğini gösteriyor” diye ekliyor.
“Çalışmamız, modern insanın Avrasya’ya yayılımını karmaşık, doğrusal olmayan bir süreç olarak tasvir eden araştırmaların büyüyen gövdesine katkı sunuyor. Türümüzün derin geçmişini yeniden kurarken, çoğu zaman küçümsenen, soyu tükenmiş akrabalarımızla kültürel etkileşimlerin kapsamını tanımanın önemini vurguluyor. Bu çaba için arkeolojik kayıt paha biçilmez kanıtlar sunuyor.”
“Parça parça, araştırmacılar atalarımızın tarihine ve kültürel gelişimine dair daha net bir tablo oluşturuyor; ayrıntılar ekliyor ya da şaşırtıcı dönemeçleri raporluyor. Tübingen Üniversitesi’nin de yeni bulgularla bu sürece katkı sağlayabilmesinden memnuniyet duyuyorum” diyor Tübingen Üniversitesi Rektörü Prof. Karla Pollmann.
University of Tübingen. 15 Ekim 2025.
Makale: Falcucci, A., & Kuhn, S. L. (2025). Journal of Human Evolution, 103744.


Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >