Blog
2,2 Milyon Yıllık Dişler, Bilinmeyen Bir Akrabamıza Ait Olabilir

Güney Afrika’daki bir mağaranın derinliklerinde bulunan küçük diş mine parçaları, 2 milyon yıl önceki uzak bir insan akrabası hakkında önemli bilgiler verdi.
www.arkeofili.com
Güney Afrika’daki bir mağarada bulunan 2,2 milyon yıllık diş mineleri, erken insan akrabalarımız hakkında çarpıcı bilgiler sunuyor.
Paranthropus robustus kafatası. C: Wikimedia Commons
Güney Afrika’daki bir mağaranın derinliklerinde bulunan küçük diş mine parçaları, 2 milyon yıl önceki uzak bir insan akrabası hakkında önemli bilgiler verdi.
Arkeologlar, Afrika’daki “İnsanlığın Beşiği” Dünya Mirası alanında bulunan fosil zengini Swartkrans mağarasında, Paranthropus robustus türüne ait dört bireyin dişlerini ortaya çıkardı. Bu iki ayak üzerinde yürüyen insan akrabası, yaklaşık 1,8 milyon ila 1,2 milyon yıl önce yaşamıştı. Araştırmacılar, bu fosillerin amino asit dizilerini analiz edebilen ileri düzey teknikleri kullanarak bireylerin cinsiyetini belirleyebildi ve daha önce bilinmeyen bir türe işaret edebilecek şaşırtıcı genetik varyasyonlar keşfetti.
Bu teknikler, korunmuş protein setlerini inceleyen proteomik alanına ait. Proteomik, erken dönem homininlerin evrimini aydınlatmada büyük önem taşıyan görece yeni bir bilim dalı.
Kopenhag Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı olan ve Science dergisinde yayımlanan çalışmanın ortak yazarı Claire Koenig, “Proteinleri kullanarak insan soy ağacını çözmeye çalışıyoruz” diyor. Ancak şu anda “mine dokusunda bulunan proteinlerin sayısı az olduğundan, farklı türleri ayırt etme kapasitemiz sınırlı.”
Afrika’daki eski iskeletlerden DNA elde edilmiş olsa da, bu teknik şimdiye kadar yalnızca 20.000 yıl öncesine ait – yani bizim türümüz Homo sapiens dönemine ait – hominin örneklerinde işe yaradı. Çünkü DNA bu ortamda çok hızlı bir şekilde bozuluyor. Hominin evriminin yaklaşık 6 milyon yıllık tarihine ulaşmak için daha sert ve daha stabil bir doku olan diş minesinin analizi gerekiyor.
Yeni çalışmada, uluslararası bir araştırma ekibi paleoproteomik analizle antik DNA’nın sınırlarını aşarak, yaklaşık 2 milyon yıl önce yaşamış dört homininin genetik yapısını anlamaya çalıştı.
Koenig, “Proteomik doğası gereği yıkıcı bir teknik, fakat nadir veya değerli örneklerle çalışırken etkiyi en aza indirmek için büyük özen gösteriyoruz” diyor.
Araştırmacılar analizlerini, büyük ihtimalle aynı zaman diliminde ölmüş dört Paranthropus robustus bireyine odakladı. Bu bireylerin ikisinde erkek diş minesinde bulunan AMELY özgül peptidleri tespit edildi. Diğer ikisinde ise yüksek AMELX yoğunluğu görüldü, bu da muhtemelen kadın oldukları anlamına geliyor.
Fosillerin cinsiyetini doğru belirlemek paleoantropoloji açısından büyük önem taşıyor, çünkü çoğu hominin türü cinsel dimorfizm’e (erkek ve dişi arasında boyut farkı) sahip. Bu nedenle her türde bazı bireylerin daha büyük, bazılarının daha küçük olması beklenir.
Ancak Madupe ve meslektaşları, şaşırtıcı bir sonuca ulaştı: Diş boyutu ve şekline bakılarak dişi olduğu düşünülen bir birey, proteomik verilere göre erkekti. Araştırmacılar, “Sonuçlarımız, diş büyüklüğüne göre yapılan cinsiyet tahminlerinin her zaman doğru olmadığını gösteriyor” diyor.
Swartkrans Mağarası’nda bulunan Paranthropus robustus dişleri. C: Wikimedia Commons
Eski Akrabalarımızda Çeşitlilik
Sadece cinsiyetin bu farklılıkları açıklayamayacağı anlaşılınca, ekip gözlemledikleri çeşitliliğin bilmedikleri farklı gruplar ya da türlerden mi kaynaklandığını, yoksa Paranthropus robustus’un o dönemde Australopithecus ve erken Homo türleriyle birlikte yaşamış olması nedeniyle türler arası çiftleşme sonucu mu ortaya çıktığını araştırdı.
Araştırmacılar, inceledikleri Paranthropus robustus bireyleri arasında ve günümüz insanları, Neandertaller ve Denisovalılar ile karşılaştırıldığında farklılık gösteren birkaç amino asit dizisi tespit etti. Bu analiz, moleküler cinsiyeti ile morfolojik cinsiyeti uyuşmayan SK-835 adlı bireyin, diğer üç bireyden daha uzak bir akraba olduğunu ortaya koydu.
Koenig, “SK-835’i yeni önerilen Paranthropus capensis türüne dahil etmek için erken” diyor, ancak bu amino asit farklarının onu farklı bir türe ait gösterme ihtimalinin bulunduğunu kabul ediyor.
Cape Town Üniversitesi’nden biyolojik antropolog ve çalışmanın ortak yazarı Rebecca Ackermann, bunun aynı zamanda farklı bölgelerde yaşanan mikroevrim ile de açıklanabileceğini belirtiyor: “Güney Afrika’daki Paranthropus’un çeşitliliğini daha iyi anlayabilmek için farklı alanlardan daha fazla örnek analiz etmemiz gerekiyor.”
Ackermann, diş minesi proteomunun bir bütün genomdan çok daha az bilgi sunduğunu ve bu nedenle fosil insan akrabalarının yeniden inşasının dikkatli yorumlanması gerektiğini de ekliyor.
Koenig, asit aşındırması gibi daha az zarar verici yöntemlerin geliştirilmesi ve daha hassas protein dizileme cihazlarının kullanılmasıyla gelecekte bu yöntemin daha da geliştirileceğini söylüyor.
Son olarak, Koenig, “Örneğin bir Paranthropus robustus’u bir Australopithecus africanus’tan moleküler düzeyde ayırt edip edemeyeceğimiz henüz belli değil. Çünkü bu türler birbirine çok yakın ve proteinleri büyük olasılıkla birbirine çok benziyor” diyor.
Live Science. 30 Mayıs 2025.
Makale: Madupe, P. P., Koenig, C., Patramanis, I., Rüther, P. L., Hlazo, N., Mackie, M., … & Cappellini, E. (2025).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >