Blog

Kas28

Avrupalıların Beyaz Tenli Olmasında Anadolu Çiftçileri Etkili Olmuş

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik DNAGenetikNeolitikTen Rengi



Avrupalıların Beyaz Tenli Olmasında Anadolu Çiftçileri Etkili Olmuş

Ders kitaplarındaki varsayım şuydu: İlk modern insanlar yaklaşık 45.000 yıl önce Avrupa’ya ulaştığında, Afrika’ya kıyasla daha loş güneş ışığına uyum sağlamak için hızla açık ten evrimleştirdiler.

 

Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com

 

Antik DNA, çoğu Avrupalının 3.000 yıl öncesine kadar koyu tenli olduğunu ve beyaz tene geçişte Anadolu çiftçilerinin rolünü ortaya koyuyor.

Britanya’dan 10.000 yıllık “Cheddar Adam”ın rekonstrüksiyonu. C: Werner Ustorf / Flickr

Ders kitaplarındaki varsayım şuydu: İlk modern insanlar yaklaşık 45.000 yıl önce Avrupa’ya ulaştığında, Afrika’ya kıyasla daha loş güneş ışığına uyum sağlamak için hızla açık ten evrimleştirdiler. Mantık basit görünüyordu: Daha açık ten, daha fazla ultraviyole ışığın deriye nüfuz etmesine izin vererek, insan sağlığı için hayati bir besin olan D vitamininin üretilmesine yardımcı olur.

Ancak antik DNA üzerine yapılan bir çalışma, bu köklü varsayıma meydan okuyor. 45.000 ile 1.700 yıl önce yaşamış 348 bireyin genomunu analiz eden araştırmacılar, bazıları için şaşırtıcı bir gerçeği gün yüzüne çıkardı: Avrupa tarihinin büyük bölümü boyunca, kıtanın sakinlerinin çoğu koyu tenliydi. Daha açık ten tonları yalnızca yaklaşık 3.000 yıl önce baskın hale geldi.

Koyu Tenli Avrupa

Ten rengi, insanlardaki en görünür özelliklerden biri, fakat bu rengin evrimi uzun zamandır gizemini koruyor. Afrika’daki erken insan topluluklarının, ekvatorun yoğun ultraviyole (UV) radyasyonuna karşı koruma sağlayan koyu tene sahip olduğu düşünülüyor. İnsanlar Levant üzerinden Avrupa ve Asya’ya doğru kuzeye göç ettikçe, UV düzeylerinin daha düşük olduğu bölgelerde daha açık ten avantajlı hâle geldi. Bu durum, D vitamini üretiminin daha verimli olmasına izin veriyordu.

Ancak yeni çalışma, bu dönüşümün hiç de düz bir çizgi izlemediğini ortaya koyuyor. Kalkolitik ve Demir Çağları’na, yani günümüzden yaklaşık 5.000 ila 3.000 yıl öncesine gelindiğinde bile, analiz edilen bireylerin yarısının hâlâ koyu ya da orta renkte ten tonuna sahip olduğu görülüyor.

Eski bireyler üzerine yapılan önceki araştırmalar da dikkat çekici biçimde benzer sonuçlara ulaşmıştı. 2023 tarihli bir çalışma, 5.300 yıl önce Alpler’de şiddet içeren bir ölümle yaşamını yitirmeden önce yaşamış ünlü buzul mumyası Ötzi’nin koyu tenli olduğunu ortaya koydu. Genetik analizler, onun ten renginin günümüz Güney Avrupalılarından daha koyu, ancak modern Sahra Altı Afrikalılardan daha açık olduğunu gösterdi.

“Bu durum, çağdaş Avrupalı bireylerde kaydedilen en koyu ten tonu” diye açıklamıştı çalışma ortak yazarı ve Bolzano’daki Eurac Mumya Çalışmaları Enstitüsü başkanı antropolog Albert Zink, Ötzi’nin DNA çalışması yayımlandığında.

2018’de ise bilim insanları, Britanya’da bulunan en eski tam iskelet olan Cheddar Adamı olarak bilinen, 10.000 yıllık bir erkeğin DNA’sını dizilediklerinde, adamın koyu kahverengi tene ve mavi gözlere sahip olduğunu keşfedince hayrete düşmüştü.

İtalya Ferrara Üniversitesi’nden Guido Barbujani’nin öncülüğünü yaptığı yeni çalışmada incelenen DNA örneklerinin kapsadığı on binlerce yıllık süre boyunca, eski Avrupalıların yüzde 63’ünün koyu tene, yalnızca yüzde 8’inin açık tene sahip olduğu anlaşıldı. Geriye kalan bireyler ise bu iki uç arasında bir yerde yer alıyordu.

Bu bulgular, kemik ve dişlerden elde edilen DNA ile genetik belirteçlerden cilt, göz ve saç rengini tahmin eden gelişmiş adli tıp tekniklerinin birleştirilmesine dayanıyor.

Araştırmacılar, çoğunlukla parçalanmış ve bozulmuş olan antik DNA’dan pigmentasyon özelliklerini tahmin etmek için sofistike bir olasılıksal yöntem kullandılar. Yöntemlerini, yüksek kapsama sahip iki antik genom üzerinde test ettiler: Sibirya’dan 45.000 yıllık Ust’-Işim erkeği ve İsveç’ten 9.000 yıllık SF12 bireyi. Verileri bilinçli olarak seyrelterek daha düşük kapsama sahipmiş gibi simüle ettiklerinde, yöntemlerinin çok sınırlı genetik bilgiyle bile pigmentasyon özelliklerini güvenilir bir şekilde tahmin edebildiğini gördüler.

Anadolu kilit rol oynadı

Daha açık pigmentasyonun ilk izleri, Mezolitik dönemde, yani yaklaşık 14.000 ila 4.000 yıl önce ortaya çıktı; İsveç ve Fransa’daki birkaç bireyde açık ten ve mavi gözler görüldü. Tunç Çağı’na (yaklaşık 7.000 ila 3.000 yıl önce) gelindiğinde, koyu tenli bireylerin oranı yaklaşık yarıya düşmüştü. Açık ten tonlarının baskın hale gelmesi ise ancak Demir Çağı’nda (3.000 ila 1.700 yıl önce) gerçekleşti.

Asıl dönüm noktası ise, yaklaşık 10.000 yıl önce Anadolu’dan yayılan Neolitik çiftçilerle geldi. Bu erken tarımcılar, daha açık tenle ilişkili genleri taşıyordu ve bu genler muhtemelen Avrupa’nın daha az güneş alan iklimlerinde onlara evrimsel bir avantaj sağladı. Zamanla bu genler yayıldı, fakat süreç yavaş ve düzensiz ilerledi. Bazı bölgelerde koyu ten, diğerlerine kıyasla binlerce yıl daha uzun süre varlığını sürdürdü.

Çalışma, göz ve saç rengine dair ilginç örüntüler de ortaya koydu. Açık göz rengi, daha açık ten yaygın hale gelmeden çok önce, Mezolitik dönemde en yüksek sıklığına ulaşmıştı. Koyu saç, tarihöncesinin büyük kısmında norm olmayı sürdürürken, sarı ve kızıl saçın ilk örnekleri Neolitik ve Tunç Çağı’nda görülmeye başlandı.

Ten Rengi Neden Değişti?

Peki, açık ten Avrupa’da neden daha yaygın hale geldi? Geleneksel açıklama, soluk tenin düşük ışıklı ortamlarda D vitamini üretimini en üst düzeye çıkarmak için evrimleştiği yönündeydi. Ancak bu, hikâyenin tamamını anlatmayabilir. Bunun yerine, beslenme alışkanlıklarındaki değişimler de kilit rol oynamış olabilir.

İnsanlar küçük, göçebe gruplardan daha büyük, tarımsal topluluklara geçtikçe, diyetleri de değişti. D vitamini bakımından zengin vahşi av hayvanlarına daha az, bu vitaminden yoksun kültür bitkilerine daha fazla bağımlı hale geldiler. Bu değişim, kuzey enlemlerinde daha fazla güneş ışığı emme gereksinimiyle birleştiğinde, daha açık tenin evrimini tetiklemiş olabilir.

Neolitik genişleme ve Anadolu’dan doğuya doğru gerçekleşen büyük göç dalgaları, toplulukların karışması yoluyla Avrupa’nın açık tene geçişine önemli ölçüde katkıda bulunmuş olabilir.

Peki ya modern insanlardan çok önce on binlerce yıl boyunca Avrupa’da yaşamış olan Neandertaller? İlginç bir şekilde, çalışma modern Avrupalıların açık teni Neandertallerden miras almadığını doğruluyor. Daha önceki araştırmalar iki grubun birbiriyle çiftleştiğini göstermiş olsa da, genetik kanıtlar daha açık tenin modern insanlarda bağımsız olarak evrimleştiğine işaret ediyor.

Çalışma ayrıca pigmentasyonun evriminde kilit rol oynayan belirli genler hakkında da bilgi sunuyor. Örneğin araştırmacılar, TYR ve SLC24A5 genlerinde daha açık tenle güçlü biçimde ilişkilendirilen iki varyant tespit etti. Bu varyantlar, Paleolitik döneme ait Ust’-Işim erkeğinde yokken, açık tenli, mavi gözlü ve sarı saçlı olduğu anlaşılan bir Tunç Çağı Macaristan bireyinde bulunuyordu.

Her ne kadar eski ten rengine dair en doğrudan kanıtı DNA sağlasa da, araştırmacılar ipucu bulmak için sanata da bakıyor. Örneğin antik Mısır sanatında kadınlar çoğu zaman erkeklerden daha açık tenli tasvir ediliyor. Ancak sanatsal betimlemelere fazlaca güvenmek de yanıltıcı olabilir.

Sonuçta insan ten renginin hikâyesi yalnızca biyolojiyle ilgili değil; atalarımızın yaptığı yolculuklarla, uyum sağladıkları çevrelerle ve geride bıraktıkları genetik mirasla ilgili. Ve antik DNA sayesinde, bu hikâyeyi artık bir genoma bakarak çözmeye başlayabiliyoruz.


ZME Science. 25 Kasım 2025.

Makale: S. Perretti, P. Santos, M.T. Vizzari, E. Tassani, A. Benazzo, S. Ghirotto, & G. Barbujani. (2025).

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için