Blog

Oca26

Büyük İskenderiye Kütüphanesi Hakkında Neler Biliyoruz?

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Antik MısırBüyük İskenderEl Yazmasıİskenderiyeİskenderiye KütüphanesiParşömenPtolemaios



Büyük İskenderiye Kütüphanesi Hakkında Neler Biliyoruz?

Büyük İskenderiye Kütüphanesi Hakkında Neler Biliyoruz?

 Beste Kahveci - www.arkeofili.com

 

Harabeye dönmeden önce Helenistik dünyanın kültürel ve entelektüel merkezi olan Mısır’daki ünlü kütüphane altı yüzyıl boyunca gelişmişti.



 

İskenderiye Kütüphanesi’nin içinin sanatsal bir yorumu.

Mısır’ın ünlü İskenderiye Kütüphanesi, antik dünyanın en önemli bilgi depolarından biriydi. MÖ 4. yüzyılda inşa edilen kütüphane altı yüzyıl boyunca gelişti. Helenistik dünyanın kültürel ve entelektüel merkezi olan kütüphanenin, Platon, Aristoteles, Homeros, Herodotus gibi ünlü yazarların eserleri de dahil olmak üzere, antik dünyanın en büyük el yazmaları koleksiyonu olan yarım milyon papirüs parşömeni içerdiği düşünülüyor. Dönemin en parlak zihinlerinden bazıları kütüphanede çalıştı, okudu ve eğitim verdi.

Ancak MS 5. yüzyıla gelindiğinde kütüphane esasen varlığını sona erdirmişti. Koleksiyonlarının çoğunun çalınması, yok edilmesi ya da kaderine terk edilmesiyle, kütüphane artık bir zamanlar sahip olduğu etkiye sahip değildi.

İskenderiye Kütüphanesi’nin yükselişinin ve çöküşünün hikayesi hala bilim ve arkeoloji yoluyla ortaya konuyor. Ancak bu hikaye hakkında bildiklerimiz bir o kadar karmaşık ve dramatik.



 

MÖ 332’de Mısır’daki Pers egemenliği Büyük İskender’in gelişiyle sona erdi ve İskenderiye şehrini kuruldu. C: Wikimedia Commons

İskenderiye Kütüphanesi’nin yaşı ve kökeni 

Büyük İskender, MÖ 331 civarında Nil Deltası’nın kuzeybatı ucunda Mısır’da İskenderiye kentini kurdu. Sekiz yıl sonra öldüğünde, imparatorluğu generalleri arasında bölüşüldü. Bu generallerden biri olan Ptolemaios Soter, Mısır’ın hükümdarı oldu ve başkentini İskenderiye’de kurdu. Onun ve soyundan gelenlerin hükümdarlığı altında gelişen bir ticaret merkezi ve Akdeniz liman kenti olan İskenderiye, Helenistik dönemin en büyük ve en zengin şehirlerinden biri haline geldi (MÖ 323’ten MÖ 30’a kadar).

Mısır arkeolojisi profesörü ve Los Angeles California Üniversitesi’nde Afrika kültür arkeolojisi başkanı Joan Silsbee Willeke Wendrich, “Kütüphane muhtemelen MÖ 331 civarında İskenderiye’nin kurulmasından kısa bir süre sonra inşa edildi. Fakat kütüphanenin İskender, I. Ptolemaios veya oğlu II. Ptolemaios tarafından kurulup kurulmadığı belli değil. Ancak MÖ 284’ten 246’ya kadar hüküm süren II. Ptolemaios’un hükümdarlığı altında zirvesine ulaşmış olması muhtemel görünüyor.” diyor.

Britannica’ ya göre, kalıcı bir efsane, kütüphanenin, I. Ptolemaios’un görevlilerinden biri olan Phalerumlu Demetrius adlı bir Atinalı, dünyanın bilinen tüm el yazmalarını barındıracak bir bina inşa etmeyi önerdiğinde başladığını iddia ediyor. Demetrius’un görkemli tasarımıyla amacı, Aristoteles’in Atina yakınlarındaki bir okul ve kütüphane olan ünlü Lyceum’una rakip olacak bir öğrenim yeri inşa etmekti. I. Ptolemaios, planı onayladıktan kısa süre sonra saray bölgesinde bir bina inşa edildi.

Wendrich, “Museion ya da ‘Musaların (Müzlerin) Yeri’ olarak adlandırıldı.” diyor. Sanatın dokuz Yunan tanrıçası olan musaların adını aldı. (“Müze” kelimesi “museion” dan türetilmiştir.”)

İskenderiye Kütüphanesi’nin Mimarisi ve Koleksiyonları

 

Ptolemaios hükümdarlarının, kentleri içinde bir öğrenme ve kültür merkezini teşvik etmenin avantajlarını görmesiyle kütüphane yıllar içinde boyut ve kapsam olarak genişledi. Cömert kraliyet fonları, Museion’u çevreleyen bir bina kompleksinin yaratılmasına yol açtı.

Antik tarihçi Diodorus Siculus’a göre kütüphanenin kesin yerleşimi bilinmemekle birlikte, zirve döneminde konferans salonları, laboratuvarlar, toplantı salonları, bahçeler, yemekhaneler ve hatta bir hayvanat bahçesi bulunduğu biliniyordu. Ayrıca burada bulunan tıp fakültesi öğrencileri eşsiz bir beceri gerektiren insan kadavralarının tahlilini yapabiliyorlardı. Bu beceri 15. yüzyıl Rönesansından önce Avrupa’da nadiren uygulanırdı.

 


1508 ve 1511 yılları arasında Raphael tarafından yapılan Platon ve Aristoteles’in merkezde olduğu Atina Okulu’nun tasviri. Bir teoriye göre, İskenderiye’deki kütüphane, Aristoteles’in okuluna rakip olmak için kurulmuştu. C: Wikimedia Commons

Wendrich, “Museion, terimin modern anlamındaki gibi bir müze değil, daha çok bir üniversite gibiydi. Burada edebi eserler okunur, teoriler tartışılırdı.” diyor.

El yazmalarının tutulduğu kütüphanenin arşivi, tam olarak anlaşılamamasına rağmen Museion’dan ayrı bir binada olabilir. Kütüphanenin, zirve döneminde yarım milyon yazılı eser barındırmış olması mümkün.

Wendrich, “Bu parşömenlerin konusu, edebi eserlerden felsefi yazılara ve bilimsel açıklamalara kadar uzanan antik dünyanın bilgi bütünlüğünü içeriyordu.” diyor. Bunların dışında dini, mitolojik ve tıbbi konuları içeren metinler de vardı.

Arşivlerde filozoflar Platon, Aristoteles ve Pisagor ile dramatik şairler Aeschylus, Sophocles ve Euripides de dahil olmak üzere klasik antik çağın ünlü Yunan yazarlarının birçoğunun eserleri yer alıyordu. Hipokrat’ın tıbbi metinleri, Sappho, Pindar ve Hesiod’ un şiirleri ve Thales, Democritus ve Anaximander’in bilimsel yazıları da vardı.

Kütüphaneciler diğer kültürlerin eserlerini de topladılar. Britannica’ya göre kütüphanede eski Mısır, Babil, Fars, Asur ve Hint metinleri yer aldı. Bunların dışında Yahudi, Zerdüşt ve Budist metinler de vardı.


İskenderiye Kütüphanesi’nin 1876’da yapılan bir tasviri.

Ptolemaios hükümdarları tüm dünyadaki el yazmalarını toplamak istediler ve bu amaçla papirüs arayışı içinde bilinen dünyanın her yerine temsilciler gönderdiler. Britannica’ya göre, bu temsilcilere bulabilecekleri her türlü el yazmasını, tercihen en eski ve en orijinalini bulmaları ve satın almaları için açık emirler verildi. Fiyat bir sınırlama değildi. Ptolemaios hükümdarları kaliteli el yazmaları için büyük meblağlar ödemeye hazırdılar.

World History Encyclopedia’da yer alan popüler bir hikâyeye göre, II. Ptolemaios Philadelphos’un oğlu III. Ptolemaios Euergetes’in hükümdarlığı altında, kentin limanına giren tüm yelkenli gemilerin, gemide bulunan el yazmalarını teslim etmeleri gerekiyordu. İskenderiyeli katipler bunları kopyalayıp, orijinalleri sakladıktan sonra kopyaları gemilere geri gönderiyordu.

World History Encyclopedia’ya göre, parşömenler artık tek bir binaya yerleştirilemeyecek hale geldiğinde, yöneticiler Serapeum adı verilen ikinci bir kütüphane inşa ettiler. Bu kütüphane, MÖ 246 ile MÖ 222 yılları arasında İskenderiye’deki kraliyet sarayı yakınlarında inşa edilmiş ve Greko-Mısır tanrısı Serapis’e ithaf edilmişti.

Kütüphane yüzyıllar boyunca genişledikçe, antik dünyanın en ünlü bilginlerini, filozoflarını ve bilim insanlarını kendine çekti. Bunlar arasında, diğerlerinin yanı sıra, Cyrene’li Eratosthenes, Samos’lu Aristarchus, İskenderiyeli Euclid (Öklid) ve Rodos’lu Apollonius da vardı. Bir matematikçi, coğrafyacı ve astronom olan Eratosthenes, Dünya’nın çevresini hesapladığı bilinen ilk kişiydi. Ayrıca Britannica’ya göre III. Ptolemaios Euergetes döneminde kütüphanenin baş kütüphanecisi oldu. Sisamlı Aristarchus, bilinen evrenin merkezine Dünya’yı değil Güneş’i yerleştiren helyosentrik modeli ilk ortaya koyan eski bir Yunan astronom ve matematikçiydi. MÖ 300 yıllarında “geometrinin babası” olarak bilinen Öklid, dünyanın en etkili matematik eserlerinden biri olan ünlü “Elementler” kitabını yazdı. Rodoslu Apollonius, Jason ve Argonautların klasik masalına dayanan uzun bir şiir yazmasıyla ünlüydü.

Kütüphanenin Yanıp Yok Oluşu

Iulius Caesar (Jül Sezar), Plutarkhos ve Seneca gibi tarihçiler tarafından İskenderiye’de kütüphaneyi yakıp kül eden bir yangın çıkarmakla suçlandı ve uzun süredir modern tarihçiler olayların bu şekilde yaşandığını kabul ettiler. Yangın, Caesar’ın MÖ 48’de şehri işgali sırasında, Caesar’ın siyasi rakiplerine karşı iç savaş verdiği bir dönemde meydana geldi. Hikâyeye göre, rakipleri tarafından kuşatılan Caesar, birliklerine limandaki düşman gemilerini ateşe vermelerini emretti. Tarihçi Plutarkhos şöyle yazdı: “Caesar, tersanelerden yayılan ve Büyük Kütüphaneyi tahrip eden bir ateş kullanarak tehlikeyi püskürtmek zorunda kaldı.”


İskenderiye Kütüphanesi’nin 19. yüzyıldan kalma renkli bir tasviri.

Çoğu tarihçi, hikayenin muhtemelen abartıldığı konusunda artık hemfikir. Caesar’ın işgali sırasında bir yangın çıktı, ancak bazı parşömenler yanmış olsa da kütüphanenin büyük ölçüde etkilenmediğine inanılıyor. Tarihçiler, araştırmalarında kütüphane koleksiyonlarını kullandıklarından bahseden bilim insanı Strabon gibi daha sonraki ziyaretçilerin yazılarına işaret ederek kütüphanenin ayakta kaldığına dair kanıtları aktarıyorlar.

Wendrich, İskenderiye Kütüphanesi’nin yıkımını “yüzyıllar boyunca gerçekleşen yavaş bir çürüme” olarak nitelendiriyor. Gerçekten de bugün çoğu bilim insanı, kütüphanenin ani, dramatik bir yok oluştan ziyade uzun, acı verici bir çöküş yaşadığı konusunda genel olarak hemfikir. Etkisi zamanla azaldıkça, koleksiyonlarının çoğu satıldı ya da yok edildi ve binaları nihayetinde yıkıldı ya da kiliseler ya da camiler gibi başka yapılara dönüştürüldü.

Bununla birlikte bu çöküş, her biri İskenderiye’nin entelektüel bir merkez olarak önemini azaltmada rol oynayan bir dizi dramatik olayla hızlandı. Bu olaylardan biri, hükümdar VIII. Ptolemaios (MÖ 182 – 116), siyasi rakibini destekleyen Samothrace baş kütüphanecisi Aristarchus (Samoslu Aristarchus ile karıştırılmamalı) dahil olmak üzere birçok bilgini sınır dışı ettiğinde meydana geldi. VIII. Ptolemaios ayrıca İskenderiyeli olmayan tüm bilim insanlarının şehirden atılmasını emretti. Bu istikrarsız ve düşmanca siyasi ortam, bilim insanlarının Atina ve Rodos gibi yerlere yayılmasına yol açtı.

MS 391’de dindar bir Hıristiyan olan Roma imparatoru I. Theodosius’un imparatorluktaki pagan tapınakların yıkılmasına izin veren bir kararname çıkarmasıyla ikinci bir olay meydana geldi. World History Encyclopedia’ya göre İskenderiye piskoposu Theophilus, Serapeum’u yok ederek ve harabelerin üzerine bir kilise inşa edilmesini emrederek bu kararnameye göre hareket etti.

Bu ve Roma imparatoru Diocletianus’un MS 297’de şehri kuşatması ve yağmalaması gibi diğer olaylar, kütüphanenin ve ilgili binaların daha da tahrip edilmesinde rol oynadı. Kıpti piskopos Nikiu’lu John’a göre, Diocletianus, “şehri ateşe verdi ve tamamen yaktı.”

Fakat belki de kütüphanenin yok olmasına yol açan en büyük etki, İskenderiye’nin entelektüel bir merkez olarak çöküşüydü. Bu süre zarfında Roma ve Atina, her biri kendi ünlü kütüphanelerine sahip güçlü akademik merkezler haline gelerek etki kazandı. Bu prestij kaybı, kentin önemli bir kültür ve ticaret merkezi olarak gerilemesiyle birlikte meydana geldi. Siyasi ve ekonomik sorunlar, toplumsal huzursuzlukla birleştiğinde, daha sonraki birçok Ptolemaios yöneticisini kütüphanenin korunmasına daha az kaynak ve daha az enerji yatırmaya teşvik etti.

Wendrich, “MÖ 3. yüzyıldaki en parlak günlerinden itibaren entelektüel iklim dalgalandı. Bazı yöneticiler kütüphaneyi desteklerken, diğerleri daha az destekliyordu.” diyor.

Uzun vadede bu, inşaat projelerinin durması, diğer akademik kurumların bilginleri çekmesi ve kentin servetinin azalması nedeniyle kütüphanenin kademeli olarak dağılması anlamına geliyordu. Nitekim MS 7. yüzyıla gelindiğinde, Arap Halifeliği şehri fethettiği sırada kütüphane yalnızca bir anıdan ibaretti.

Tarihçiler ve bilim insanları uzun zamandır Büyük İskenderiye Kütüphanesi’nin kaybından ve bu kadar bilginin yok edilmesinden yakındılar. Hangi bilgilerin kaybedilmiş olabileceğini kesin olarak söylemek zor, çünkü kütüphanenin arşivlerinde tam olarak ne tuttuğuna dair hiçbir zaman tam bir muhasebe yapılmadı.


Live Science. 17 Ocak 2022.

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için