Blog

Kas28

Geçmişten Günümüze Diyarbakır ve Tahir Elçi

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  aktivistdiyarbakırdiyarbakır surlarıdört ayaklı minaresuikastsurtahir elçi



Geçmişten Günümüze Diyarbakır ve Tahir Elçi

 

Yazan: Arkeofili Tarih: 28 Kasım 2016
 

Geçtiğimiz sene, bölgede yaşanan çatışmalar sonucu zarar gören 500 yıllık Dört Ayaklı Minare’yi savunan Tahir Elçi, savunduğu minarenin altında suikast sonucu öldürüldü.

Mezopotamya ile Anadolu medeniyetlerinin geçiş güzergahını oluşturan bölgenin tarihi, Çayönü kazılarıyla MÖ. 8200 yıllarına kadar gitmekte. Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan bölge; Hititlerden, Asurlara, Perslerden Ermenilere ve Romalılara kadar birçok farklı medeniyete ev sahipliği yaptı. MÖ. 200 yıllarında Asur hükümdarı olan Adad-Nirari’ye ait bir kılıç kabzasında Amid olarak geçen bölge, Roma ve Bizans kaynaklarında da Amid ve türevleri şeklinde adlandırılıyor. 11. yüzyılda şehre gelen Türkmenler ise, yapılarda kullanılan siyah renkli bazalt taşlardan dolayı Kara Amid dediler. Daha sonra Müslüman Arapların egemenliği sırasında bölgeye gelen “Bekr” kabilesinden dolayı, Diyaru-Bekr (Bekr kabilesinin yurdu) ismini aldı. Günümüzde ise hem Amed hem Diyarbakır ismi kullanılmakta.

Sur İlçesi

Tarihi surları, camileri, kiliseleri, hanları, evleri, kalesi, köprüsü, medresesi ve çarşılarıyla Diyarbakır’ın ilk yerleşim yerlerinden Sur ilçesi, bugünkü adını, Diyarbakır Surları’ndan aldı. Sur çok eskilere dayanan tarihi ile adını aldığı surlar gibi birçok farklı uygarlıktan, kültürden toplam da 612 tescilli kültürel varlığa sahip.

Yakın zamana kadar hala bir Ortaçağ şehri gibi görülen ilçe, Anadolu ve Mezopatamya’nın en eski tanıklarından. Bu tanıklığın parçaları arasında, Ermeni taş ustacılığının en önemli eserlerinden 1518 yılından günümüze gelen Surp Giragos Kilisesi de var. Daha önceleri Şemsilerin tapınağı olduğu düşünülen, inşası 3. yüzyıla tarihlenen ve günümüz Ortodoks Süryanilerine ait faal durumda olan Kadim Meryem Ana Kilisesi de var.

Diyarbakır Surları

Diyarbakır’ın etrafını, tarihi tam bilinmeyen ancak bir kısmının MÖ. 2000 de Hurriler tarafından, günümüzdeki halini ise 346 yılında Bizans İmparatoru 2. Constantine tarafından yapıldığı bilinen, 2015’te Unesco tarafından Dünya Mirası olarak tescillenen Diyarbakır Surları kaplamakta. Surlar ve içine aldığı yerleşim bölgesi o günlerden bu günlere birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Birçok uygarlık kendi dönemlerinden, kültürlerinden, yaşamlarından eserler bıraktı.

Surlar üzerinde birçok farklı medeniyete ait burçlar, kitabeler, süslemeler, kabartmalar ve motifler bulunmakta. Örneğin; 1208-09’ da Artukoğulları tarafından yapılan ünlü Yedi Kardeş Burcu var. Örneğin; Yedi Kardeş burcuna komşu 1268 yılında inşa edilen Selçuklu döneminin en güzel eserlerinden sayılan Nur Burcu vardır. Nur Burcu, üzerinde bulunan “çıplak kadın” kabartmasıyla İslam ikonografisinin ender eserlerinden sayılmakta.

Örneğin; iki burcun arasında bulunan ve üzerinde Roma İmparatoru Valentininaus’un Latince, Bizans İmparatoru II. Teodosius’un Grekçe kitabelerinin yer aldığı Harput Kapısı’nın, onarımının Abbasi ve Mervani döneminde yapıldığını üzerindeki onarım kitabelerinde görüyoruz. Örneğin; 5. yüzyılda yapılan daha sonra Osmanlı döneminde Saltanat ve Humayün kapısı olan Rum Kapısı var. Örneğin; 909-910 yılından onarım kitabesi bulunan Mardin Kapı’nın üzerinde hem İslam öncesi kabartma ve bezemeler bulunurken, hem de Abbasi halifesi Muktedir Billah döneminden kitabeler yer almakta. Tarihin büyük tanığı Surlar savaşlar, yıkımlar görse de yanlış kentleşmeden hazinecilikten çok fazla hasar alsa da bütün ihtişamıyla varolmaya devam ediyor.

Dört Ayaklı Minare

Bu tanıklığın bir parçası da Surp Giragos Kilisesinin hemen yanı başında komşuluk yapan 1500 yılında Akkoyunlu beylerinden Kasım Bey tarafından inşa ettirilen Şeyh Mutahhar Camii. Halk arasında Şeyh Matar Camii olarak da bilinen yapı, dört ayaküstüne oturtulan minaresi ile ünlü.

Minare yekpare taş sütun üzerinde dört köşeli olarak inşa edilmiş olup, genelinde ilk medeniyetlerden beri bölgedeki yapılarda kullanılan kara taşlardan yapılmış. Dört ayaklı mimarisi ile tek olan yapının başka örneği yok. Halk arasında genel görüş, dört ayağının İslam’ın dört mezhebini temsil ettiği yönünde. Diğer bir görüş ise şehrin etrafını saran surların dört kapısının temsili olduğu. Halk arasında bir inanışa göre Dört Ayaklı Minare’nin ayaklarının altından yedi kez geçenlerin dilekleri kabul olmakta.

Şeyh Matar Camii ve Dört Ayaklı Minare 500’ü aşkın yıldır komşuları olan kiliseler, hanlar, burçlar, kabartmalar gibi Anadolu’nun, Diyarbakır’ın, Sur’ un kültürel varlığı olarak insanlığın ortak mirası.

Tahir Elçi

Tarihin, medeniyetlerin, kültürlerin, coğrafyanın bu büyük tanığı ve insanlığın ortak sorumluluğu olan Dört Ayaklı Minare, 25 Kasım 2015 tarihinde uzun namlulu silahlarla zarar gördü. Diyarbakır Barosu’ndan bir grup avukat, bu mirasa sahip çıkıp, bu ortak sorumluluğu üstlenip Dört Ayalı Minare önünde basın açıklaması yapma kararı almıştı. 26 Kasım günü Dört Ayaklı Minare’nin fotoğrafını paylaşıp, yapılanları suikast olarak değerlendiren Tahir Elçi, 27 Kasım günü Avukat Nahit Eren’in basın açıklamasının tehlikeli olabileceği şeklindeki uyarısına “Daha ne olsun ki; zaten her gün ölüyoruz. Öleceksem Dört Ayaklı Minare’nin altında öleyim” demişti.

Elçi, ertesi gün, yani 28 Kasım’da saat 11 civarında avukatlarla birlikte ellerinde “İnsanlığın Mirasıyım, Mirasına Sahip Çık” ve “Ayaklarımdan Vurdular” dövizleriyle Dört Ayaklı Minare’nin önüne geldi. Tarihi Dört Ayaklı Minare’nin önünde Tahir Elçi “Bu tarihi bölgede; birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede; insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun.” dedikten kısa bir süre sonra ise suikast sonucu öldürüldü.

Dört Ayaklı Minare özelinden, sivil ve yaşam alanlarında ağır silahlarla yaşanan silahlı çatışmaların, Cenevre İnsancıl Hukuk İlkeleri’ne aykırı olduğu gibi, tarihi ve kültürel değerleri de yok ettiğinden bahseden Elçi, barışın gerekliliğini sadece insan yaşamı için değil, yaşamı çevreleyen her olgu için elzem olduğunu tüm hayatı boyunca, hayatı pahasına savundu.

Tahir Elçi’yi tanımlayan Baro Başkanlığı, avukat, insan hakları aktivistliği gibi sıfatların hepsi eksik kalacaktır. Tahir Elçi yaşamın tamamını; binlerce yıllık geçmişten, geleceğe, anneye, çocuğa, doğaya, kültürel yapılara, yaşamı boyunca yaşamı savunmuştur.

Dört Ayaklı Minare’nin Önünde Açıklama Yaparken Öldürüldü

Arkeofili için yazan: Enes Baş

Arkeofili.com

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için