Blog

Eki9

Göbeklitepe’de Yeni Bir Dönem: Konut Yapılarıyla Yerleşik Hayatın İzleri Ortaya Çıkıyor

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Jeomanyetik ÖlçümJeoradarKonut MimarisiNecmi KarulNeolitik DönemTaş Tepeler ProjesiYerleşik HayatAnıtsal YapıGöbeklitepe



Göbeklitepe’de Yeni Bir Dönem: Konut Yapılarıyla Yerleşik Hayatın İzleri Ortaya Çıkıyor

Yeni tespit edilen dörtgen planlı yapıların, özellikle höyüğün doğu ve güney yamaçlarında yoğunlaştığı belirlendi.

 

www.arkeolojikhaber.com

 

Taş Tepeler Projesi kapsamında yapılan yeni jeofizik çalışmalar, Göbeklitepe’de bilinen anıtsal yapıların yanı sıra dörtgen planlı konutların varlığını ortaya koydu. İstanbul Üniversitesi öncülüğünde yürütülen araştırmalar, Neolitik dönemde yerleşik yaşamın sanılandan daha erken başladığına işaret ederek bölgenin arkeolojik önemini yeniden tanımlıyor.

Yeni Dönem: Göbeklitepe’de Belgelemeden Keşfe

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Geleceğe Miras” projesi kapsamında sürdürülen Taş Tepeler Projesi, Neolitik dönemin insanlık tarihindeki yerini yeniden yorumlamaya hazırlanıyor. İstanbul Üniversitesi başkanlığında yürütülen ve Alman Arkeoloji Enstitüsü ile Berlin Freie Üniversitesi uzmanlarının katkı sunduğu çalışmalarda, Göbeklitepe ve çevresinde çok katmanlı bir araştırma süreci başlatıldı.

Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, Göbeklitepe’de bu yılki çalışmaların odak noktasının belgeleme ve ölçüm teknikleri olduğunu belirterek, “Henüz kazısı yapılmamış alanlarda jeomanyetik, jeoradar ve lidar teknolojileriyle sistematik taramalar gerçekleştirdik. Bu sayede, anıtsal yapıların yanı sıra konut olarak kullanılma olasılığı bulunan yeni mimari örneklerin varlığını saptadık” dedi.

Karul, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü ile yürütülen jeoarkeolojik çalışmaların da bu dönemde önemli bir yer tuttuğunu, elde edilen verilerin gelecekteki kazı planlamasında belirleyici olacağını ifade etti.

Anıtsal Yapıların Yanında Konutların İzleri

Göbeklitepe’de bugüne kadar sekiz büyük anıtsal yapı açığa çıkarılmıştı. Ancak son yapılan taramalarda ortaya çıkan bulgular, bu alanda dörtgen planlı, olasılıkla konut olarak kullanılan yeni yapı tiplerinin de varlığını ortaya koydu.

Prof. Dr. Karul, “Bu yılın başında höyüğün tamamını kaplayan zeytin ağaçlarını taşıdık. Böylece alanda ilk kez geniş kapsamlı jeofizik ölçümler yapma olanağı bulduk. Sonuçlar, Göbeklitepe’nin sadece bir ritüel merkezi olmadığını; aynı zamanda yerleşim unsurları taşıyan bir yaşam alanı olduğunu gösteriyor,” ifadelerini kullandı.

Yeni tespit edilen dörtgen planlı yapıların, özellikle höyüğün doğu ve güney yamaçlarında yoğunlaştığı belirlendi. Bu durum, Neolitik dönemde Göbeklitepe çevresinde kalıcı toplulukların varlığına işaret ediyor. Karul’a göre, bu bulgular insanlık tarihindeki “yerleşik hayata geçiş süreci”nin Anadolu’da daha erken evrelerde başladığını düşündürüyor.

Jeofizik Teknolojiler Arkeolojide Yeni Ufuklar Açıyor

Çalışmalarda kullanılan jeomanyetik, jeoradar ve lidar teknolojileri, toprağın altındaki yapı kalıntılarını milimetrik doğrulukla haritalamaya olanak sağladı. Bu yöntemle sadece yapıların planları değil, höyüğün boyutu ve sınırları da netleştirildi.Prof. Dr. Karul, “Kısa sürede oldukça önemli sonuçlara ulaştık. Yalnızca birkaç haftalık çalışma sonunda, büyük kamusal yapılarla birlikte çok sayıda konutun konumunu ve yoğunluğunu belirleyebildik. Artık Göbeklitepe’yi sadece bir tapınak alanı olarak değil, yaşamın farklı yönlerinin iç içe geçtiği bir toplumsal merkez olarak değerlendiriyoruz,” dedi.

Elde edilen bulgular, Göbeklitepe’deki sosyal örgütlenme biçiminin, tapınma ritüellerinin yanı sıra gündelik yaşam pratikleriyle de iç içe geçmiş olabileceğine işaret ediyor. Böylece Göbeklitepe’nin kültürel kimliği, “avcı-toplayıcıdan yerleşik köylü topluma geçişin mekânsal izdüşümü” olarak yeniden yorumlanıyor.

Uluslararası İşbirliği ve Gelecek Perspektifi

Projeye katkı sunan Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Barbara Horejs, yapılan ölçümlerin heyecan verici sonuçlar doğurduğunu belirterek, “Çalışmalar sırasında hem büyük bir bina hem de çok sayıda konut yapısı tespit ettik. Bu sonuçlar, Göbeklitepe’nin arkeolojik profilini derinleştirecek. Projeye önümüzdeki yıl da devam edeceğiz,” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Karul ise önümüzdeki dönemde kazı stratejilerinin yeni veriler ışığında yeniden şekilleneceğini, böylece kazılarda hem koruma hem de araştırma açısından daha bütüncül bir yaklaşımın benimsenmiş olacağını vurguladı.

Bu çalışmalar, yalnızca Göbeklitepe’nin değil, Şanlıurfa çevresindeki Taş Tepeler yerleşimlerinin tümüyle ilişkili bir kültürel sistemin parçası olduğunu da gösteriyor. Böylece insanlık tarihinin en erken inanç ve yerleşim ağlarının Anadolu merkezli bir perspektiften yeniden okunması mümkün hale geliyor.

 

Eşber Ayaydın aa

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için