Blog
İtalya’da 3.700 Yıllık Baba-Kız Ensest Kanıtı Ortaya Çıktı
Yeni bir genetik çalışmaya göre bu ilişki, Güney İtalya’daki bir Tunç Çağı mezarlığında gömülü genç bir erkek üzerinden tespit edildi.
Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com
İtalya’daki arkeologlar, şimdiye kadar tespit edilen en eski baba-kız ensestine ait DNA kanıtlarını ortaya çıkardı.

Grotta della Monaca’da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan insan iskeleti kalıntıları. C: Felice Larocca, CRS “Enzo dei Medici”
İtalya’daki bir kazı, arkeolojik kayıtlarda bilinen ilk ve en eski baba-kız ensesti örneğini ortaya çıkardı. Yeni bir genetik çalışmaya göre bu ilişki, Güney İtalya’daki bir Tunç Çağı mezarlığında gömülü genç bir erkek üzerinden tespit edildi.
İtalya’nın “ayağı” olarak anılan Calabria bölgesindeki Grotta della Monaca (Keşiş Mağarası) adlı alandaki mağara, MÖ 1.780 ile 1.380 yılları arasında bir mezarlık olarak kullanılmıştı. Arkeologlar, burada gömülü 23 kişinin DNA’sını analiz ederek grubun genetik kökenini anlamaya çalıştı. Ancak bu kadar “uç düzeyde ebeveyn ilişkisi” bulmayı beklemiyorlardı.
Communications Biology dergisinde yayımlanan bir çalışmada araştırma ekibi, tarihöncesi Grotta della Monaca’dan elde ettikleri genetik bulguları açıkladı.
İskeletlerin parçalanmış ve birbirine karışmış olmasına rağmen, araştırmacılar 10 kadının ve 8 erkeğin genetik cinsiyetini belirlemeyi başardı. Ayrıca, mitokondriyal DNA ve Y kromozomu üzerinde, ebeveynlerden aktarılan genetik bilgiyi temsil eden çeşitli haplotipler tespit ettiler. Bu çeşitlilik, grubun farklı kökenlerden gelen bireylerden oluştuğunu gösteriyordu.
Mezarlıktaki genetik akrabalık ilişkilerini incelerken, araştırmacılar birinci dereceden akrabalığa ait iki örnek buldular; yani ebeveynler ve çocukları.
İlk bakışta bu bulgu çok dikkat çekici görünmüyordu; zira birçok kültür, ölülerini biyolojik akrabalarının yanına gömüyordu. Nitekim genetik analiz, Grotta della Monaca’da bir anne ile kızının birbirine yakın gömüldüğünü gösterdi.
Ancak mağarada gömülü yetişkin bir erkek ile ergenlik öncesi bir erkek çocuğa ait örnek bambaşka bir tablo ortaya koydu. Araştırmacılar, bu kişilerin DNA’larında homozigotluk bloklarının (ROH – “runs of homozygosity”) uzunluk ve toplam miktarını ölçtü. ROH, ebeveynlerden çocuğa aktarılan birbirine çok benzeyen genetik parçaları ifade ediyor. Normal şartlarda insanlar, biyolojik ailelerinin dışından eş seçtiklerinde genler karışıyor ve ROH düşük düzeyde kalıyor. Buna karşılık, yüksek ROH değeri, soy için üreme (ensest ya da yakın akraba evliliği) ile ilişkilendiriliyor.
Grotta della Monaca’da gömülü çoğu kişideki ROH değerleri, ebeveynlerinin ancak uzak akrabalar olabileceğine işaret ediyordu. Araştırmacılara göre bu akrabalık, muhtemelen son 6 ila 10 kuşak içinde bir noktaya dayanıyordu. Fakat ergenlik öncesi erkek çocukta, “bugüne dek antik genom veri setlerinde rapor edilen en yüksek toplam uzun ROH segmentleri” tespit edildi.
Daha ayrıntılı inceleme, “genç erkeğin, birinci dereceden ensest bir birleşmenin çocuğu olduğuna dair tartışmasız kanıt” sundu. Araştırmacıların ifadesiyle bu bulgu, çocuğun, mağarada gömülü yetişkin erkek ile o erkeğin öz kızının oğulları olduğunu açık biçimde gösteriyordu. Buna karşın, çocuğun annesine ait iskelet kalıntıları bulunamadı.
İnsanlar genellikle ensest ilişkilerden kaçınma eğiliminde; bu durumun hem biyolojik bir içgüdüyle, hem de kültürel tabularla bağlantılı olduğu düşünülüyor. Yine de arkeologlar, ensestin tarihte çeşitli bağlamlarda görüldüğünü biliyor. Örneğin Altay Neandertali’ne ait genetik veriler, ebeveynlerinin üvey kardeş (yarı kardeş) olduğuna işaret ediyor. Antik Mısır’daki kraliyet ailelerinde kardeş evlilikleri biliniyor; İrlanda’da bulunmuş bir Neolitik erkeğin de muhtemelen kardeş olan ebeveynlerden doğduğu düşünülüyor.
Ancak bu örneklerin hepsi kardeş-kardeş, yani ikinci derece akrabalık ilişkileri. Oysa ebeveyn-çocuk ilişkisi birinci dereceden sayılıyor ve genellikle doğan çocuklar için çok daha yüksek oranda genetik bozukluk riski taşıyor. Araştırmacılar, bu genç erkeğin genomunu inceleyerek, nadir görülen genetik hastalıklara sahip olup olmadığını anlamaya çalıştı. Ancak herhangi bir bozukluk tespit edilmedi.
Bir baba ile kızının, birlikte bir çocuk sahibi olduğunun anlaşılması, araştırmacıların ifadeleriyle “son derece nadir ve dikkat çekici bir bulgu” ve “arkeolojik kayıtlarda şimdiye kadar tespit edilmiş en eski örnek” niteliğini taşıyor.
Grotta della Monaca topluluğunda neden böyle bir ilişkinin yaşandığı ise şu an için belirsiz. Topluluğun çok küçük olmadığı ve serveti ya da iktidarı korumak için yakın akraba evliliklerini teşvik eden hiyerarşik veya kraliyet temelli bir miras sistemi olmadığı görülüyor.
Araştırmacılar, “Çalışmamızda tespit ettiğimiz ebeveyn-çocuk üremesi, toplumsal olarak meşrulaştırılmış bir davranışı yansıtıyor olabilir” diye yazıyor. Bu durum, babanın, kadınlar ve çocuklarla dolu bir mezarlıkta gömülü tek yetişkin erkek olmasını da açıklayabilir.
Yine de bu birlikteliğin herkes tarafından kabul gören, tek seferlik bir olay mı olduğu, yoksa zorbalık ya da şiddet içeren bir durumun sonucu mu olduğu asla tam olarak bilinemeyebilir.
Almanya’daki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nde arkeogenetikçi ve çalışmanın ortak yazarı olan Alissa Mittnik, “Bu olağanüstü vaka, bu küçük toplulukta kültüre özgü bazı davranışlara işaret ediyor olabilir. Ancak nihayetinde bunun ne anlama geldiği belirsizliğini koruyor” diyor.
Live Science. 18 Aralık 2025.
Makale: Fontani, F., Larocca, F., Cilli, E. et al. (2025).


Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >