Blog

Eki21


Kars’ın Taş Hafızası: Baltık Mimarisiyle Yeniden Doğan Şehir

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Kars’ın kent kimliğini kökten değiştiren bir dönüm noktası oldu. Savaşın ardından yaklaşık 40 yıl boyunca Rus yönetiminde kalan Kars, bu süreçte askeri bir garnizon kenti kimliği kazandı. 

 

 

www.arkeolojikhaber.com

 

Kars, Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Rus egemenliğinde geçirdiği 40 yılın ardından, bugün hâlâ ayakta kalan 170’e yakın Baltık mimarisi yapısıyla dikkat çekiyor. Hollandalı mimarların katkısıyla şekillenen bu özgün şehir dokusu, Avrupa Birliği destekli restorasyon projeleriyle yeniden canlandırılıyor. “Tarihi Kimliği ile Kars Kenti Projesi” kapsamında 32 yapı aslına uygun biçimde onarıldı. Kars, artık yalnızca tarihî bir sınır kenti değil, aynı zamanda mimari turizmin yeni odak noktası.

Osmanlı-Rus Savaşı Sonrası Yeni Bir Şehir Doğdu
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Kars’ın kent kimliğini kökten değiştiren bir dönüm noktası oldu. Savaşın ardından yaklaşık 40 yıl boyunca Rus yönetiminde kalan Kars, bu süreçte askeri bir garnizon kenti kimliği kazandı. Rus yönetimi, 19. yüzyıl sonu Avrupa kent planlamasının en belirgin örneklerinden biri olan ızgara plan sistemini burada uygulayarak, bugünkü Yusufpaşa, Ortakapı ve Cumhuriyet mahallelerinin çekirdeğini oluşturdu.
Bu dönemde Kars, sadece askeri bir üs değil, aynı zamanda Batı mimarisinin Anadolu’daki bir uzantısı haline geldi. Ruslar, Baltık Denizi kıyısındaki şehirlerde gördükleri mimari anlayışı, Kars’ın sert iklim koşullarıyla uyumlu hale getirerek kente taşıdı.

Hollandalı Mimarların Eseri: 170 Baltık Mimari Bina
Rus yetkililer, yeni şehir planı için Hollanda’dan mimarlar getirerek Baltık mimarisi tarzında inşa faaliyetlerine girişti. 1880’li yıllarda Hollandalı mimarların katkısıyla yürütülen bu çalışmalar sonucu, düz kesme bazalt taşından yapılan yaklaşık 170 bina yükseldi.

Yapılar genellikle tek katlı, bazı örneklerde üç katlı olarak inşa edildi. Cepheler yalancı sütunlar, taş kabartmalar ve geometrik desenlerle süslenirken, iç mekân düzeni uzun koridorlar etrafında şekillendi. “Peç” adı verilen taş şömineler, hem ısıtma hem de dekoratif unsur olarak dikkat çekiyordu.

Bu yapılar, Baltık bölgesinde görülen sadelik ile dayanıklılığı Anadolu taş işçiliğiyle buluşturarak kendine özgü bir sentez yarattı. Günümüzde bu 170 yapının büyük bölümü kültür varlığı olarak tescillenmiş durumda; bir kısmı konut, bir kısmı kamu binası ya da otel olarak kullanılmaya devam ediyor.

“Tarihi Kimliği ile Kars Kenti” Projesi: 5,5 Milyon Avroluk Restorasyon
Kars’ın tarihî dokusunun korunması amacıyla yürütülen “Tarihi Kimliği ile Kars Kenti Projesi”, kentin mimari mirasını gelecek kuşaklara aktarmayı hedefliyor. Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA) tarafından hazırlanan proje, Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Fonu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Rekabetçi Sektörler Programı desteğiyle hayata geçirildi.

Yaklaşık 5,5 milyon avro bütçeyle yürütülen çalışma kapsamında, çoğu Baltık mimarisi tarzında olan 32 yapı restore edildi. Bu binalar, Haydar Aliyev Caddesi boyunca uzanan yaklaşık 700 metrelik bir tarihi koridor üzerinde yer alıyor.

SERKA Genel Sekreteri Nurullah Karaca, yapılan çalışmaların amacını “geçmişin mimari hafızasını geleceğe taşımak” olarak tanımlıyor. Proje kapsamında tescilli 23 yapı ve tescilsiz 9 yapı, özgün taş dokusu korunarak restore edildi; sıvalar raspalanarak bazalt yüzeyler ortaya çıkarıldı, kapı ve pencereler geleneksel ahşap doğrama ile değiştirildi.

SERKA Genel Sekreteri Nurullah Karaca

“Ruslar Kalıcıydı, Kars’ı Kendi Kültürlerine Benzettirdiler”
Projenin tarihsel arka planını değerlendiren Nurullah Karaca, Rusların Kars’ta kalıcı bir şehir kurma amacı taşıdığını vurguluyor:
“Ruslar buraya geçici değil, kalıcı bir öngörüyle geldiler. Baltık mimarisini Kars’a taşıyarak kenti kendi kültürel dokularına benzettirdiler. Bu yapılar, Rusya’nın kuzeyindeki şehirlerin taş mimarisiyle benzer özellikler taşır. Hollandalı mimarların sanat anlayışından da etkilenmişlerdir.”

Karaca, proje tamamlandıktan sonra binaların bakımının Kars Belediyesi’ne devredildiğini belirterek, turizm açısından bu yapıların artık bir “yaşayan miras alanı” haline geldiğini ifade etti.

Turizmin Yeni Rotası: Baltık Mimarisi Sokakları
Baltık mimarisi yapılar, Kars’ın kültürel turizmine yeni bir soluk kazandırdı. Özellikle Doğu Ekspresi sayesinde son yıllarda artan turist sayısı, bu yapıları fotoğraf tutkunlarının ve mimarlık meraklılarının uğrak noktası haline getirdi.

Kars Vali Konağı, Azerbaycan Kars Başkonsolosluğu, Kars İl Sağlık Müdürlüğü, Ticaret ve Sanayi Odası, Defterdarlık ve Kafkas Üniversitesi Devlet Konservatuvarı gibi birçok kurum bu tarihi binalarda faaliyet gösteriyor. Bazı yapılar ise butik otel, sergi alanı ve kafe olarak yeniden işlevlendirildi.

Kültür turizmi açısından büyük önem taşıyan bu alan, kış aylarında karla kaplı atmosferiyle Baltık kentlerini andıran benzersiz bir görsel sunuyor. Kültür Turizmi Uzmanı Mehmet Duman, “Kars’ta Baltık mimarisi, kentin çok katmanlı tarihinin somut bir yansıması. Turistler bu yapılara hem tarihî hem de estetik değerleri nedeniyle büyük ilgi gösteriyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa’dan Anadolu’ya Uzanan Estetik Hat
Kars’taki Baltık mimarisi örnekleri, yalnızca Rus işgal döneminin bir mirası değil; aynı zamanda Avrupa kent kültürünün Anadolu coğrafyasına taşınmış bir izdüşümü olarak görülüyor. 19. yüzyıl Avrupa’sında rasyonel şehir planlaması, sağlam taş mimarisi ve endüstri devrimi sonrası yapı teknolojilerinin birleşimi, Kars’ta da özgün bir kimlik oluşturdu.

Bugün bu yapılar, hem bir dönemin siyasi tarihini hem de kültürler arası etkileşimin somut kanıtlarını yansıtıyor. Kars’ın taş sokaklarında gezen ziyaretçiler, aslında Doğu ile Batı arasında taşla örülmüş bir köprüde yürüyor.

Sonuç: Tarihi Dokuyu Geleceğe Taşımak
Kars’taki Baltık mimarisi, yalnızca taş yapılardan ibaret değil; çok katmanlı bir kimliğin, kültürel sürekliliğin ve mimari belleğin ifadesi. SERKA’nın yürüttüğü proje, tarihî dokunun korunmasının yanı sıra bölge turizmine sürdürülebilir bir katkı sağlamayı da hedefliyor.

Bu yapılar, Kars’ı “Gazi” unvanının ötesinde, mimarlık tarihine adını yazdıran bir şehir konumuna getiriyor. Geçmişin izlerini geleceğe taşıyan bu çalışmalar, Anadolu’da kültürel miras yönetiminin örnek modellerinden biri olarak öne çıkıyor.

 

Cüneyt Çelik aa

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için