Blog
Kayseri’de Bir Selçuklu Sarayý: Keykubadiye
| Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri | Yorum: 0 yorumKayseri’de Bir Selçuklu Sarayý: Keykubadiye
Selçuklu sultaný I. Alaaddin Keykubad’ýn Kayseri’de yaptýrdýðý ve devlet iþlerinden uzaklaþmak için kullandýðý sayfiye yeri: Keykubadiye Sarayý.
Romalý bir þehir: ‘Kaeseraea’ ya da ‘Kayseri‘
Keykubadiye Sarayý’nýn yapýlmasýndaki amacý anlayabilmek için önce Kayseri þehrinin devlet içindeki önemini anlamak gerekiyor.
Ortaçað Anadolu’su için önemli bir yere sahip olan Kayseri, Roma ve Bizans Dönemi’nde bölgenin merkezi yönetim görevini üstleniyor. Selçuklu da bu geleneði devam ettirerek devlet iþlerini Kayseri ve Konya gibi merkezlerden yürütmeye devam etti. Bu noktada, I. Alaaddin Keykubad’ýn sayfiye (dinlenme) yeri olarak Keykubad Sarayýný yaptýrmasý daha önce görülmemiþ bir yenilik olarak kabul ediliyor.
Kültepe’de gerçekleþtirilen arkeolojik araþtýrmalar, Kayseri’nin geçmiþinin MÖ 3500’lere kadar dayandýðýný ve bölgede Asur ticaret kolonilerinin oluþturulduðu yönünde.

Köklü bir geçmiþe sahip olan kent, Ýç Anadolu Bölgesi’nde Erciyes Daðýnýn eteklerinde kuruldu. Kentin geçmiþi MÖ 6. bin yýlýna kadar dayanýyor, tarih içerisinde birçok farklý isimle anýlan þehir, Osmanlý öncesinde ise birçok devlete ve beyliðe baþkentlik yaptý.
Hatti ve Hitit Krallýklarý döneminde “Kaniþti” olarak anýlan þehre, Frigler döneminde “Mazaka”, Kapadokya Krallýðý döneminde “Osebra”, Romalýlar devrinde ise “Kaeseraea” denirdi. Araplarýn “Kaysâriyya” olarak telaffuz ettikleri þehrin ismini Türkler ise “Kayseri” olarak belirledi.
Tarihte pek çok kez el deðiþtiren kent, 647 yýlýnda Ýstanbul’un fethi için Anadolu’dan geçen Ýslam ordularýnýn saldýrýsýna uðrayarak, Ýslam hâkimiyeti altýna girdi.
1243’teki Kösedað Savaþý’ndan sonra, Kayseri on günlük bir direniþin ardýndan Moðollar’ýn eline geçti ve büyük tahribata uðradý. 1253-1254 yýllarýnda Moðol yaðmasýnýn harap ettiði þehri gezen seyyah William Rubruck, istilâ ve yaðma sýrasýnda diðer eserler gibi kiliselerin de tahrip edildiðinden bahsediyor. Ýþte seyyah William Rubruck’ýn sözünü ettiði eserler arasýnda Selçuklu’nun incisi Keykubadiye de yer alýyor.
Selçuklu’nun incisi Keykubadiye
Sarayýn adý bazý kaynaklarda Kubadiye bazýlarýnda ise Keykubadiye olarak geçiyor. Zamanla halk arasýnda bu isim kýsaltýlarak “Kiybad” olarak da kullanýldýðý biliniyor. Sultanýn adýnýn Keykubad olmasý sarayýn adýnýn da bu þekilde benimsenmesine sebep olmuþ olabilir.
Keykubadiye Sarayý’nýn özellikle sultanlarýn dinlenmek için kullandýðý sayfiye yeri olduðu biliniyor. Kayseri þehrinde sultanýn ikamet ettiði sarayla, devlet iþlerinin idare edildiði sarayýn ayrýlmasý Alaaddin Keykubad döneminden itibaren Keykubadiye Sarayý ile baþladý.
Saray yapýsýnýn; þehrin 10 km uzaðýnda, Keykubat Gölü ortasýnda inþa edildiði ve þehre özenle yapýlmýþ yollarla baðlandýðý görülmekte, böyle bir dönem için þehir planlamasý önemli bir konu olarak dikkat çekiyor.
Saraydan günümüze kadar büyük ölçüde tahribata uðramýþ iki yapý kalýntýsýnýn geldiði biliniyor. Bunlardan biri: Dört Kemerli Yapý (Küçük Köþk) , diðeri ise Tonuzlu Yapý (Büyük Köþk).
Saray kalýntýlarý ve kazýlarda bulunan eserler
Saray, 1953 yýlýnda Zeki Oral tarafýndan tesadüfen keþfedilerek, sondaj çalýþmalarýna baþlandý. Bu sondajlarýn devamý olarak, Prof. Dr. Oktay Aslanapa baþkanlýðýnda 1964 yýlýnda baþlatýlan kazýda, üç yapý kalýntýsý belirlendi. (Bu kalýntýlardan biri günümüze ulaþamadý.)
Kalýntýlardan, kervansaraylarýn köþk mescitlerini anýmsatan baldaken tarzýndaki çapraz tonozlu yapýnýn kemer ayaklarý kazýlarak firuze sýrlý, küçük çini parçalarýna ulaþýldý. Ayný zamanda köþkteki temel izlerinin incelenmesiyle küçük bir mutfak kalýntýsý tespit edildi.
Bu alandaki ikinci kazý ise ilk köþkün 50 metre kuzeyinde, göle doðru uzanan tepe üzerinde yapýldý.
Buradan, kesme taþ ve tonoz yýkýntýlarýyla yapýlmýþ bir yapý kalýntýsý ile birbirine paralel üç tonozla örtülü küçük bir köþk yapýsý çýkarýldý.
Köþk yapýsý olduðu anlaþýlan kalýntýnýn ön biriminin, bir balkon veya kayýklarýn rahatça yanaþabilmesi için bir iskele çýkýntýsýnýn kalýntýsý olabileceði tahmin ediliyor.
1980 yýlýnda ise Prof. Dr. Oluþ Arýk ve Prof. Dr. Rüçhan Arýk tarafýndan tekrardan kýsa süreli kazý çalýþmalarýna baþlanýyor ancak bazý sebeplerden dolayý kazýlar devam edemiyor.
2014 yýlýnda, Prof. Dr. Ali Baþ’ýn danýþmanlýðýnda Dört Kemerli Yapý ve Tonozlu yapý olarak adlandýrdýðýmýz kalýntýlarda sondaj ve temizlik çalýþmalarý yapýldý.
Kazý çalýþmalarýyla ilgili Baþ; “Her vurduðumuz kazma bize yeni þeyler çýkarýyor, yeni bir veri ortaya koyuyor. Bu, sarayýn mimarisini ve planýný ortaya çýkarmak çok önemli.” diyor.
Temizlik çalýþmalarý devam ettikçe bazý taþýnabilir kültür varlýklarý ile karþýlaþýldý. Bunlardan en dikkat çekeni ise daha önce benzerine pek rastlanmadýðýmýz bir çini örneði, kazýnýn sembolü haline gelen bu sekiz kollu çininin üzerinde ‘Bahçevan’ tasviri görülüyor.
Saray çinilerindeki insan figürlerinden farklý olarak resmedilmiþ olan sakallý insan figürü, minyatürlü yazmalarda karþýmýza çýkmakta, bu çini tasviri “makamat” adlý yazma eserdeki minyatürlerle benzer resim programýný taþýyor.
Böylelikle çeþitli malzeme ve teknikte imal edilmiþ, genellikle birleþim göstermeyen çini parçalarý, dönemin süsleme programýný anlayabilmemiz için oldukça önemli.
I. Alaaddin Keykubad döneminde Konya, Antalya, Kayseri gibi þehirlerde inþa edilen saraylarýn çini süsleme programý birbirine paraleldir. Bu saraylar için geliþtirilen çini üretim faaliyetleri, Anadolu Selçuklu Devleti inþa kurumuna baðlý bir merkezden yürütülüyor. Bu bakýmdan çiniler, merkezi sanat üslubunu yansýtýyor. Ancak Keykubadiye Sarayý çinileri, diðer Selçuklu saraylarýnýn çinileri ile benzerlik gösteriyor olsa bile geometrik bezemelerin yoðunlukta olmasý bakýmýndan diðer saray çinilerine göre farlýlýklar taþýyor.
Günümüzde kazýlarý devam eden saray alaný, son yýllarda ortaya çýkarýlan künk, tuðla ve tandýr kalýntýlarý ile dikkat çekici veriler sunmaya devam ediyor. Moðol istilasýndan sonra kullanýlamayacak hale geldiði düþünülen sarayýn, 1265 yýlýndan sonra, yerleþim yeri olmasa bile Osmanlý’nýn geç dönemlerine kadar farklý amaçlarla kullanýldýðý tahmin ediliyor. Bunun en önemli kanýtý olarak kazý baþkaný Ali Baþ, çeþitli dönemlere kadar tarihlendirilen tandýr kalýntýlarýný gösteriyor.
Keykubadiye Sarayý’nýn erken tarihli bir saray yapýsý olmasý, sonraki dönemlerde inþa edilen saray yapýlarýna da öncülük ettiði anlamý taþýyor. Bu noktada saray, Selçuklu mimari özelliklerini ve Selçuklu sosyal yaþamýnýn izlerini taþýyan önemli yapýlardandýr. Saray, günümüzde de ayný deðeri ve önemi taþýmaya devam ediyor.
www.arkeofili.com
Bu yazý hakkýnda yorum bulunamamýþtýr. Ýlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >